• urfa, halep ve şam müslümanların eline geçince kudüs krallığı papa'dan yardım istedi. papa'nın çağrısı ile alman imparatoru 3. konrad ile fransa kralı 7. lui, ayrı yollardan anadolu üzerine sefere çıktılar. iki ordu da anadolu selçukluları tarafından bozguna uğratıldı. ordularının büyük kısmını kaybeden iki kral, şam'a saldırdılar, fakat başarılı olamadılar. (1147-1149)
  • urfa’nın müslümanlar tarafından geri alınması üzerine, papa eugenius’un teşviki ve papaz saint bernard’ın propagandası neticesinde başlatılan seferdir. seferin komutanlığını, 7. louis ile almanya imparatoru 3. konrad yapıyordu. alman imparatoru komutasında 75.000 kişilik ilk kafile, konya ovasına geldi. bu ordu, türkiye selçukluları sultan birinci mesud tarafından imha edildi. alman imparatoru, canını zor kurtararak, beş bin kişiyle iznik’e sığındı. fransa kralı 7. louis, 150.000 kişi ile yola çıktı. alman imparatorunun geriye kalmış döküntü kuvvetleriyle iznik’te birleşti. bu kalabalık orduya karşı meydan savaşı yapmayı uygun bulmayan sultan mesud, haçlıları, toroslar geçidine çekti. burada büyük kayıplara uğratılan haçlıların artıkları, antakya’ya sığındılar. şam’ı kuşattılarsa da, türkler tarafından yenildiler.
  • 1147-1149 arasında yapılmış olan haçlı seferine verilen ad.

    birinci haçlı seferi sonunda kurulmuş olan haçlı devletlerinden edessa kontluğu'nun merkezi urfa'nın imadeddin zengi tarafından ele geçirilmesi üzerine bölgedeki haçlıların avrupa'dan yardım istemesi vesilesiyle organize edilen seferde önde gelen komutanlar alman imparatoru 3. konrad ve fransa kralı 7. louis idi. bizans bu sefere "ne olur ne olmaz" mantığıyla oldukça temkinli yaklaşmış ve haçlı orduları bizans topraklarında sakatlık çıkarmadan geçsin diye epeyce tedbir almıştır; öte yandan bizans imparatoru haçlıları selçuklularla fazla dalaşmadan doğrudan hedeflerine yönelmeleri konusunda uyarmış ve ele geçirdikleri eski bizans arazilerini kendisine vermeleri konusunda da -her ne kadar beyhude gözükse de- söz verdirmiştir.

    seferin genel özeti "fiyasko" kelimesiyle yapılabilir. haçlı ordularının gaza gelip anadolu'da doğrudan selçuklular'a saldırmaya kalkan bölümü darma duman olurken, anadolu'yu kıyıdan kıyıdan bizans bölgeleri üzerinden geçen bölümü selçuklular'ın yıpratma saldırılarıyla kayıp vermekle birlikte antakya'ya ulaşabildi. ancak burada kendilerine önerilen halep'e saldırma önerisine yanaşmayan haçlı kuvvetleri kudüs'te uzun süren görüşmelerden sonra şam'a saldırmaya karar verdiler ve bu kuşatma da büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. sonradan askalon'un kuşatılması da bir sonuç vermedi. böylece sefer genel olarak başarısızlıkla ve önemli prestij kaybıyla sona erdi.

    sefere deniz yoluyla gelen haçlı kuvvetlerinin bir kısmının yolda iber yarımadası'nda karaya çıkarak lizbon'u ele geçirmesi seferin asıl hedefle pek ilgisi olmamakla birlikte tek dişe dokunur "başarı"sı sayılabilir; ayrıca oldukça erken bir tarihte iber yarımadası'nın kuzeyinde yer alan diğer latin devletlerinden ayrı bir portekiz devleti'nin oluşmasını tetiklemiştir.

    sefer esnasında gelişen olaylar sonucunda fransa kralının karısıyla arasının bayağı bozulması da seferin enteresan detaylarından biridir.
  • öncelikle bu yazı dizinine başlamadan önce bir farklı başlıklarda değindiğimiz birinci haçlı seferi (#60452147) (#60480807) (#72401227) nihayetinde kurulan “kudüs krallığı”nı (#72389943) (#72390410) anlattığımız yazıların okunması oldukça sağlıklı olacaktır. çünkü tekrar dediğim gibi yazıların hepsi birbiriyle bağlantılı. olurda okumazsanız bu sizin bileceğiniz iş. mabet şövalyelerinin diplomaside, ekonomik alanda, ticarette, bankacılıkta, çeşitli bilimlerde ve teknikte ne kadar ile geliştiklerini anlatıp durduk.

    peki, herkesin ürktüğü, çekindiği bu şövalyeler askerlikte nasıldılar acaba? harbiden de düşünüldüğü kadar üstün mü?

    bunu anlamanın bir yolu var. biraz tarih sayfası karıştıralım.

    selçuklular, alparslan’ın 1071 seneninde kazanmış olduğu malazgirt savaşı ile türk kavimlerinin doğudan batıya yönelmesini sağlayan kapıyı bundan sonra gittikçe genişletti. 1144 seneninde, hıristiyanların öteden beri doğudaki en ehemmiyetli kalelerinden biri sayılan edessa’yı (urfa) da ele geçirdiler. iç anadolu’ya girip batıya doğru ilerlemeyi sürdürdüler.

    batılı hıristiyanlara soracaktır olursanız, anadolu pek ehemmiyetli sayılmazdı. türkler orada her ne yaparsa yapsın, pek de umurlarında eğildi. onu bizans imparatoru düşünsündü. (bu bağlamda belki de katolik kilisesi ile ortodoks kilisesi arasındaki çekişme önem taşıyor.) antakya ile edessa ise farklıydı. bu şehirler, hıristiyanlığın öteden beri bu bölgedeki en önemli merkezleriydi ve katolik kilisesi açısından da çok değerliydi.

    edessa’nın yitirilmesi üzerine papa 4. eugenius alarma geçerek bir haçlı seferi çağrısı meydana getirmeye karar verdi. bunun için en önemli desteği tapınak şövalyeleri tarikatı’nın kurumunda baş rolü oynayan saint-bernard sağlayacaktı. lakin yalnızca mabet şövalyeleri ile bir haçlı seferi düzenleme edemezdi ki... aslolan silahlı gücü krallar ve prensler sağlamalıydı.

    fransa kralı 7. louis bu haçlı seferine katılmaya gönüllüydü fakat birliklerini tapınak şövalyelerinin emiri altına vermeye yanaşmıyordu. o ikna edilene kadar, hem de saint-bernard’ın speyer katedrali’nde yaptığı mevzuşmayı dinleyip çok etkilenen mukaddes roma imparatoru 3. konrad, bu sefere katılmaya karar vermiş, alman silahlı gücü çoktan kendi başına yola koyulmuştu.

    almanlar, bizans’ı geçtikten sonra anadolu’nun tam göbeğinde selçuklular ile cenka tutuştu. fransa kralının razı edilmesi üzerine tapınak şövalyelerinin emirine girerek sefere çıkan fransız silahlı gücü bizans’a vardığında, mukaddes roma imparatorluğu silahlı gücünün savaşmakta olduğunu öğrendi. onlar türkler ile iyi mi olsa başa çıkarlar, sonra da edessa’yı kuzeyden çevirirlerdi. kendi yolları ise daha uzundu. antakya’dan sonra güneyde sur dolaylarına yanaşacak olan haçlı donanmasıyla buluşacaklardı. vakit yitirmemeliydiler. cenup’den, toroslara yakın bir rota izleyerek yollarına devam ettiler.

    oysa orta anadolu’daki savaş hiç de sandıkları benzer biçimde neticelanmamıştı. almanlar darmadağın olmuştu. imparator 3. konrad, yenilmiş olmanın verdiği eziklik ile yurduna döndü. böylelikle haçlı silahlı güçlerinin kuzey kanadı kırılmıştı ama güney kanadın bundan haberi yoktu.

    tapınak şövalyelerinin işi, başlangıçta tasarılandığı gibi gitti. aslabir aksama olmadı; önemli bir sorun çıkmadı. donanmayla birleşip, edessa üzerine doğru kestirmeden yürümek üzere suriye’ye girdiklerinde, «aman!... sakın akarsu boylarından ayrılmayalım.» derken, hangi istikamete doğru gitmeleri gerektiğini şaşırdılar.

    hiç bilmediği bir ülkede kaybolan biri ne yapar?... elbet etraftaki yerlilere müracaat eder. yol sorar. yapacak başkaca bir şey yok ki…

    öyle yaptılar.

    ancak, ya iyi ve doğru yolu gösterdiğini söyleyenler onları kandırdı veyahut onlar kandırıldıklarını sanıp tam ters istikamete gitmeyi daha uygun buldu.

    yanlış bir doğrultu tutunca, kendilerini bitmek tükenmek bilmez, ne istikamete bakılsa görüntüsü aynı olan çölün ortasında buldular. aç ve susuz kalma tehlikesiyle karşı karşıya geldiler. yoruldular; hastalıklar görülmeye başladı.

    durup geri dönseler bir türlü, aynı istikamette ilerlemeyi sürdürseler bir türlü, bir öteki istikamete dönseler daha bir başka türlü...

    aslolan mesele edessa’ya doğru ilerlemek değildi. bulundukları yere göre normal olarak işte o yanda, kuzeydoğudaydı. sorun, bir taraftan oraya doğru ilerlerken, öteki taraftan su kaynaklarından uzak düşmemekti. kestirmeden gitmeye kalkışmak yerine keşke antakya üzerinden dolaşıp oraya birkaç gün sonra varsalardı.

    sadece pişman olmak için artık çok geçti. baştan beri niçin öyle yapmamışlar ve kendilerini rizikoya atmışlardı ki?

    zira haçlı seferlerinden hiçbirinin mutlak dinsel emellerle yapıldığı söylenemez. bu işin içinde politika ve ekonomi, en az dinsel emel kadar ehemmiyetli olmuştur. nitekim çok daha sonra, 1204 seneninde tertip eden dördüncü haçlı seferi, sırf ekonomik çıkar kaygılarına dönüştürüldüğü için bizans’ta son bulmuştur. ondan sonraki öteki dört haçlı seferi ise direk siyasal nedenler üzerine heyetidir.

    bu evredeki siyasi kaygı, mukaddes roma imparatorluğu silahlı enerjisinin edessa’ya kendilerinden önce varıp, üstelik onlar gelmeden saldırıya geçip, şehiri başka bir deyişle ganimeti tek başına ele geçirivermesiydi. olur ya!... alman silahlı enerjisinin selçukluları dahi tepeleyeceğinden emindiler. almanların gücü edessa’yı geri almaya haydi haydi yeterdi fakat bu başarıyı bir tek başına ele geçirmemeliydiler. anca birlikte, kanca birlikte!... işin sonucunda işbirliği var.

    mabet şövalyelerinin kumandasındaki askerler suriye çölünde sıcaktan öyle bunaldı ki, zırhlarını çıkarıp soyunmak zorunda kaldılar. bu kez kızgın güneş altında kavrulmaya başladılar. tıpkı birinci haçlı seferi’nde olduğu şeklinde... «tarih tekerrürden ibarettir.» diyenleri haklı çıkarırcasına.

    perişan olmuşlardı. bir an önce suya erişmeleri gerekiyordu.

    haçlılar, bu şekilde bir sefere çıkarken doğuya yazları varmamayı, bu sıcak abuhavaya alışkın olmadıkları için çok sıkıntı çektiklerini bir türlü öğrenememişti.

    uzatmayalım... baktılar ki olacak benzer biçimde değil; geri dönerek güneybatıya yöneldiler. şam kalesi yakınlarına eriştiler.

    dikkat: bundan sonrası birazcık öykü…

    ilerde ağaçlık alanlar görünüyordu. demek ki orada “su” vardı. hızla o yana doğru ilerlediler.

    ırmak kalenin öteki yanındaydı. hazır buraya kadar gelmişken, önce alçak ve kolay surlarla çevrili olduğundan aslına bakarsak girilmesi pek de zor olmadığı görülen şam’ı abluka etmek bile istemiyor, bir an önce suya varmak istiyorlardı. çoğu artık susuzluğa dayanamaz hale gelmişti. disiplin bozulmuştu.

    bundan böyle artık hiçbiri ne şövalye ne asker sayılırdı. yalnız bir an önce suya varması şart olan canlı varlıklardı.

    askerler komutanlarının emirlerine aldırış etmeyip ağaçlığa daldılar. her bir ağacın peşinde bir arap askerinin siper almış bulunduğunu fark etmediler bile...

    zırhlarını çıkarmış oldukları için, arap oklarından hemen hemen aslabiri boşa gitmiyordu. birbiri ardınca suya doğru koşarken ağaçlık alana giren askerler ağızlarını ıslatacak suya bile ulaşamadan oklara hedef olup yıkılıyordu. resmen avlanmışlardı işte ava giderken…

    silahlı gücü yönetmekle mesul olan mabet şövalyeleri olan bitenin farkına varıp durmaları için bu defa kendi askerlerine karşı kılıç kullanmaya başladıklarında artık çok geçti.

    şam kalesine doğru koşan ya da at süren herkes yediği bir okla birbiri ardınca yıkıldı. hemen ardından araplar çil yavrusu benzer biçimde üstlerine geldi. haçlı silahlı gücü hiç düşünmedikleri bir şekilde ağır kayıp verdi.

    bundan sonrasını anlatmak gerekmiyor... vakasın açık seçik tek bir neticesi vardı: haçlı seferi fiyaskoyla neticelanmıştı. bu başarısızlığın sorumlusu da mabet şövalyeleri idi. beceriksizlik etmişlerdi. bunun başka aslabir izahı yoktu.

    saint-bernard, bu nedenle -biraz da kendiliğinden gelin güvey olarak- mabet şövalyeleri hesabına bir özür dileme bildirgesi yayımladı.

    özür dilemek ne işe faydaydı ki?... askeri maharetlerine bu kadar çok güvenilen, bir sefer de bundan dolayı saygı gören şövalyeler, daha giriştikleri ilk harpta yüzlerini kara çıkarmıştı.

    saint-bernard bu başarısızlıktan dolayı kendini sorumlu tutmuştu. şövalyelerin kabahatlanmasındansa, bunu kendi omuzlarına almayı tercih etmişti. iyi niyetli bir davranış fakat neye yarar?

    fransa kralı 7. louis ise silahlı gücünün dökülerek perişan oluşunun, askerlerinin büyük çoğunluğunu yitirişinin hesabını normal olarak mabet şövalyelerine soracaktı. silahlı gücün idaresi kendi komutanlarına bırakılsaydı, hiç de bu şekilde olmayacağına inanıyordu. ülkesine dönmek üzere gemiye binerken kılıcını göğe doğru uzatıp şöyle seslendi:

    «isa ve mukaddes meryem’e andım olsun ki, bundan bu şekilde şu mabet şövalyelerine hiç güvenmeyeceğim. koşullar her ne olursa olsun bu viran topraklara da bir daha ayağımı basmayacağım.»

    ikinci haçlı seferi, böylelikle bir fiyaskoyla son buldu.

    tapınakçılar açısından sonrasında neler bulunduğunu ise izleyen bölümde anlatacağım.
  • önceki yazımız (#72400603). aslında paylaşmaya pek gerek yokmuş. başlıkta 1 sayfayı doldurmayacak kadar entry var. ne demiştik? bu bölümde fiyaskoyla son bulan 2.haçlı seferi sonrası tapınakçılar açısından sonrasında neler oldu. salâhaddin eyyubî, 1174 seneninden başlayarak musul, şam, halep, antakya ve akdeniz doğusunda daha bir hayli ehemmiyetli merkezi ele geçirmişti. güneye sarkıp, filistin’e doğru yürümeye başladı. gerek kudüs’ü gerekse akdeniz’in doğu kıyılarını müslümanlara karşı savunup müdafaa etmekle görevli tapınak şövalyeleri, eyyubîleri durdurmayı muvaffak olamıyordu.

    üstelik doğudaki hıristiyanlar, kendi aralarında doğru dürüst bir bütünlük içinde değildi. bir benlik dövüşüdür tutturmuş, çekişip duruyorlardı.

    salâhaddin eyyubî’nin topraklarını hızla genişletmeye başladığı sırada can veren kudüs kralı 1. amalric son soluğunu verirken, kral olarak yerine 13 yaşında olan erkek çocuğunun getirilmesi dileğinde bulunmuştu. erkek çocuğu cüzzamlıydı. kral 1. amalric, «erkek çocuğumun pek az ömrü kaldı. nasıl olsa ülkeyi yönetirsiniz. bırakın, kral olarak can versin. sonra uygun birini seçersiniz.» demişti.

    bu vasiyetin tutulması üzerine 4. baudouin isimiyle kudüs kralı olan erkek çocuğu, 1185 seneye kadar yaşadı. artık ölümünün yaklaştığını sezdiğinde, o da kudüs’te benimsenmiş ananesi çiğnedi ve babası gibi yaparak yerine trablus kontu 3. raymond’un getirilmesini vasiyet etti.

    gelin görün ki. trablus kontu 3. raymond ile tapınak şövalyelerinin o sıradaki büyük üstadı gérard de ridefort’un arası bozuktu.

    niye?... olmayacak bir nedenden dolayı... bunun ne askerlikle alakası var, ne siyasetle, ne mevki hırsı ve kaygılarıyla ne de hemen her yerde sık sık görülmüş olan «ille benim dediğim olacak!» tarzındaki diretmelerle. çok enteresan çok!... ben yazmadan düşünün bakalım niye olabilir? bilmiyorsanız, bulamayacağınızdan %95 eminim.

    şayet «tapınak şövalyeleri’nin tüm tarihi süresince gelmiş geçmiş en meblağsız, üstelik en hırslı ve geçimsiz büyük üstat kimdir?» diye sorulacak olursa, bunun cevabı «elbette gérard de ridefort.» diye verilir.

    kim olduğuna şöyle bir bakalım.

    bir zamanlar hem macera hem de kendisine sağlam bir gelecek arayan sıradan bir şövalye idi. sırf bu amaçla kendi başına kalkıp orta doğu’ya gitmişti. hem kudüs kralı 1. amalric hem trablus kontu 3. raymond ile yakın arkadaşlık kurma imkanını ele geçirmişti.

    bundan sonrası sanki bir öykü… şimdi, 1180’li senelerin öncesinde olan bitenlere ait bir öyküyü olabildiğince kısaltarak aktarayım:

    “trablus kontu raymond, bir gün gérard’a çok güzel bir kız gösterdi. gérard kıza vuruldu. raymond ona ikisini en kısa vakit içinde baş göz edeceğine konusunda söz verdi.

    bu kızın kim olduğu bilinmiyor fakat herhalde raymond’un çok yakın bir akrabasıydı. kim bilir, belki baldızı, belki kuzini...

    tam raymond kızı gérard ile izdivaç ettirmek üzere hazırlığa girişmişti ki, italya’dan, piza şehrinden çıkıp gelen çok zengin bir tüccar aynı kız için raymond’a kızın ağırlığınca altın öneri etti.

    raymond bu önerinin çekiciliğine kapıldı; gérard’a vermiş olduğu sözü göz ardı ediverdi.

    italyan tüccar, apar topar izdivaç ediverdiği kızı alıp ülkesine götürdü.
    bu olaya çok sinirlenen gérard, o anda trablus’u ayrılarak kudüs’e gitti. bir gün raymond’dan bunun öcünü alacağına yemin etti.”

    bundan sonra geçen yıllar içinde gérard’ın bahtı yaver gitti. tapınak şövalyesi oldu. artık kadınlarla alakası olamazdı fakat raymond’dan öç almaya yemin ettiğini de unutmadı. gösterdiği faydalıklarla hızla tarikatın üst düzeyine doğru ilerledi. büyük üstat olacaktı. kafasına takmıştı. bunun kulisini çok güzel bir şekilde yıllar öncesinden yaptı; başka türlü olmazdı zira..

    1184 seneninde tarikatın o sıradaki büyük üstadı arnold de toroga ölünce, yerine gérard de ridefort seçildi. iki sene sonra da, kudüs kralı 4. baudouin ölünce zaman onun yerine en kuvvetli aday olan trablus kontu 3. raymond’un seçilmesini engelleyerek öcünü aldı.

    öcünü aldı almasına ama kudüs kralı olarak seçilmesini isteyip iddia ettiği eniştesi guy de lusignan ise aslında kral olabilecek nitelikte biri değildi. üstelik kralı seçecek olan şövalyelerden birçoğu da ondan hiç hoşlanmıyordu.

    gene çevrilen bir alay entrikanın neticeninde, tapınak şövalyelerinin büyük üstadı’nın istediği oldu. guy de lusignan yeni kudüs kralı olarak seçildi fakat aynı zamanda hıristiyanların birbirine girmesini fırsat bilen salâhaddin eyyubî de filistin dolaylarındaki bir hayli şehiri apar topar ele geçirdi. hemen peşinden 1187 seneninde kudüs’ü de aldı.
  • 1147-1149 yılları arasında gerçekleşti. musul atabeyi ı. imadeddin zengi'nin 1144 yılında urfa'yı ele geçirerek bir haçlı devleti olan urfa kontluğu'na son vermesi üzerine haçlılar avrupa'dan yardım istediler. almanya imparatoru ııı. konrad ve fransa kralı vıı. louis, ordularının başına geçerek ikinci haçlı seferi'ni başlattılar ve anadolu'ya girdiler.

    ancak, anadolu selçuklu sultanı ı. rükneddin mesud ve halep atabeyi nureddin mahmud zengi başta olmak üzere her yerde türk ordularının direnci ile karşılaştılar. sonuçta çok küçük bir birlik ile kudüs'e ulaştılar. birinci haçlı seferi sırasında kurulmuş bir haçlı devleti olan kudüs krallığı'ndaki hristiyanlarla birleşerek suriye'yi ele geçirmek istediler. bu girişim başarılı olamayınca ülkelerine döndüler. ikinci haçlı seferi ilkinin aksine haçlılar açısından tam bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

    `urfa kontluğu mücadeleri ve selçuklular eline geçmesi`
    birinci haçlı seferi ve onu takip eden 1101 yılı seferleri yakın doğu'da 3 haçlı devletinin kurulması ile sonuçlanmıştı: kudüs krallığı, antakya prensliği ve urfa kontluğu. 1104'da bir dördüncü haçlı devleti trablus kontluğu bunlara eklendi.

    bunlardan urfa kontluğu en düşük frank hristiyan nüfuslu idi; haçlı devletlerinin en zayıfıydı ve etrafta bulunan türk beylikleri ve devletleri artuklular, danişmendliler ve anadolu selçukluları tarafından devamlı tehdit altında idi. mayıs 1104'de mardin'deki turk emiri artuklu sökmen bey ile musul emiri jekermiş orduları ile kudüs krali ı. baudouin'in kuzeni olan ve o zaman urfa kontu olmuş bulunan (sonra kudus kralı olacak) baudouin bourglu komutasındaki urfa kontluğu güçleri arasında yapılan harran muharebesi sonucunda hristiyanlar büyük bir mağlubiyete uğratıldı. urfa kontu (ve sonradan kudüs kralı olacak) baudouin bourglu ve (gelecekte urfa kontu olacak) joselin de courtenay esir düştüler.

    bundan biraz sonra antakya prensi godfrey boemondo ve kuzeni tancred bir kervana hücum ettiler ve bu kervana dahil olan jekermiş'in bir gözdesini ele geçirdiler. musul emiri jekermiş bu gözde cariyeyi ya para karşılığı ya da baudouin bourg'lu ve joscelin ile takas ile geri almak teklif etti. antakya prensi para almayı tercih edip urfa kontu'nu esir kalmasına razı oldu. onlar esirken tancred urfa'yi eline geçirdi ve jekermiş ile anlaşarak baudouin bourglu'nun yine esir kalmasını sağladı.

    fakat 1107'de musul'da yapılan bir darbe ile jekermiş öldürüldü ve yerine musul emiri olarak javali adlı bir türk geçti. javali baudouin bourglu'yu serbest bıraktı ve onunla karşılıklı askeri yardım için bir anlaşma yaptı. baudouin bourglu antakya'ya gidip orada tancerdi ile görüşüp urfa'nın kendisine teslimini istedi. tancerdi çok misafirperver davranmakla beraber urfa'yi bırakmaya razı olmadı. tancerdi ve baudouin bourglunun askerleri arasında bazı çarpışmalar yapıldı; ama yine de birbirleri ile görüşmeye devam ettiler. sonunda antakya patriğinin başkanlığında papazlardan oluşan bir komisyon kuruldu. bu arada antakya prensi boemondo'da da yeğeni tancred'e urfa'yı bırakmasını tavsiye etmişti. antakya patriği ve komisyonu baudouin bourg'lu lehinde karar verdi ve tancred urfa'yı bırakmak zorunda kaldı. baudouin bourg'lu tekrar urfa'da urfa kontu olarak hükümdarlığa başladı. baudouin bourg'lu kendini serbest bırakan ve müteffiklik anlaşması imzaladığı musul emiri javali'nin isteklerine yerine getirerek ülkesindeki müslüman esirleri serbest bıraktı ve bu esirlere ve islam dinine açıkca hakarette bulunan bazı hristiyan papazları da idam ettirdi.

    serbest bırakılan baudouin bourglu ve joselin de courtnay 1122'de müslümanlarla ikinci bir muharebeden sonra ikinci defa yine esir düştüler.

    1125'de ise yapılan azaz muharebesi'ni kazanan ı. joselin urfa kontluğu'nu yeniden kurdu ve urfa kontu ı. joscelin unvanını aldı. ama 1131'de urfa kontu olan ı. joselin bir başka muharebede ölü düştü.

    buna karşılık selçuklu musul atabeyi olan imameddin zengi 1128'de halepi eline geçirdi. halep, musul ve şam selçuklu emirleri arasında bir mücadele odağı idi. bundan sonra imameddin zengi gözünü şam üzerine dikti. ayni zamanda kudüs kralı olan ıı. baudouin (baudouin bourglu) şam'ı eline geçirmek istemekteydi.

    1129'da ıı. baudouin şam önünde zengi güçlerine yenildi. şam emiri naibi olan muinnidin onur, imameddin zengi aleyhine haçlı kudüs kralı foulques'dan yardım istedi ve imameddin zengi 1139'da ve 1140'da şam'ı kuşattı.

    ı. joselin yerine urfa kontu olan oğlu ıı. joselin kendine müttefik aramaya başladı. bizans imparatoru ıı. yannis komnenos ile bir ittifaka girdi. fakat 1143 yılında hem bizans imparatoru hem de kudüs kralı foulques öldüler.

    ayni yıl ıı. joselin, hem haçlı antakya prensi ve hem de haçlı trablus kontu ile mücadeleye girişti. böylece urfa kontluğu hiç müttefiksiz kaldı.

    papa eugenius iii'un fermanı
    urfa'nın düşmesi haberi avrupa'ya kudüs'den dönen hristiyan hacılar tarafından 1145 başlarında erişti ve sonradan antakya prensliği, kudüs krallığı ve klikya ermeni krallığı elçileri de papa ııı. eugenius'a bu haberi resmen ulaştırdılar. papa ııı. eugenius bir şehirli isyanı ile roma'dan atılmıştı ve viterbo'ya yerleşmişti. jabala başpiskoposu hugh bu haberi ve papa ııı. eugenius'a verdi. hugh papa'ya eğer yeni bir haçlı seferi yapılırsa yakın doğu'da kurulu haçlı devletlerinin üzerinde bulunan türk tehdidini ortadan kalkacağını kabul ettirdi. papa 1 aralık'ta quantum praedecessores adında bir ferman yayınladı ve bu fermanla hristiyanları bir ikinci haçlı seferi'ne katılmaya çağırdı.

    bu yeni haçlı seferi'nin bir öncekinden daha iyi organize edileceği ve tek merkezden kontrol edileceği de açıklandı. bu plana göre haçlı ordusu papa tarafından kabul edilmiş papaz ve vaizler tarafından toplanacaklar; bu haçlı ordusu avrupa'nın en güçlü kralları tarafından komuta edilecek ve haçlı ordusunun takip edeceği güzergah kesin olarak önceden planlanacaktı. bu papa fermanına soylular ve halkın ilk reaksiyonu haçlı idarecilerinin beklediğinden çok daha fena oldu ve bu fermanın biraz değiştirilmiş bir ikinci verziyonunun avrupa kiliselerinde tekrar yayınlanması kararlaştırıldı.

    fransa kralı vıı. louis, papa'ya daha hiç danışmadan , kudüs'e gitmek için kardeşi filip'e verdiği bir yemine uymak istemekteydi ve bu yemine göre kudüs'e gitmeyi planlamaktaydı. fakat bunun bir barışcıl hac mı yoksa bir askeri sefer şeklinde mi olacağı kararlaştırılmamıştı. birçok fransız soylusu ve yüksek papazlar vıı. louis'in kudüs'e gitmesine aleyhdardılar. louis ünlü clairvaux manastırının başkeşişi olan bernard clairvaux'luya danıştı. bernard bu danışma haberlerini papa'ya iletti. papa bu habere çok memnun oldu. bu sırada papa'nın fermanı vıı. louis'nin dikkatine sunuldu ve 1 mart 1146'da bu ferman tekrar yayınlandı. papa "bernard clairvaux'lu"yu fransa'da bu haberi yayarak haçlı asker toplamaya memur papaz olarak atadı.

    clairvaux'lu bernard
    papa, bernard clairvaux'luyu ikinci haçlı seferi'ne katılma hakkında vaazlar vermekle memur etti. aynı zamanda birinci haçlı seferi için papa ıı. urbanos'un yaptığı gibi haçlı seferi'ne katılanlara günahlarının daha ölmeden önce çıkartıldığına ait bir "endüljans belge"'si verilmesine izin verdiğini ilan etti. 1146'da vezelay şehrinde bir geleneksel meclis (parlemento) toplandı ve 31 mart'ta "bernard clairvaux'lu " bu meclis toplantısında bir vaaz verdi. bu toplantıda bulunan fransa kralı vıı. louis, karısı kraliçe elenor akitanya'lı ve prensler ve asiller bu sefere katılmaya and içmek için bernard'ın ayaklarına kapandılar ve haçlı seferi'ne katılan her kişi gibi elbiseleri üzerine takılacak kumaştan kırmızı istavrozlar bu seremoni içinde kendilerine bir şeref işareti gibi takdim edildi. fransa'da devam eden ıı. haçlı seferi'ne asker alma kampanyasındaki bazı katedral vaazlarına papa ııı. eugenius şahsen iştirak etti.

    bundan sonra "bernard clairvaux'lu " bu haçlı askeri toplama misyonuna devam etmek için almanya'ya geçti. almanya'da gittiği her yerde kendinin yeniden dinî mucizeler yaptığı haberleri ve dedikoduları ortya çıktı, ülkenin her yanına yayıldı. bu şekilde çok efektif olan dinsel propaganda hiç şüphesiz almanya'nın her köşesinden haçlı seferi'ne katılmak isteyen dindar kişileri çekti. "bernard clairvaux'lu" speyer kentinde o zamanki kutsal roma-germen imparatoru olan ııı. konrad'ı ve ileride imparator olacak kuzeni friedrich barbarossa'nın bu ikinci haçlı seferi'ne katılmayı kabul etmelerini büyük bir ayinle ilan etti.

    bu koyu katolik hristiyan propagandası devam ederken ren nehri bölgesinde, köln, mainz, worms ve speyer şehirlerinde yaşayan yahudiler, yine birinci haçlı seferi pogromlarında yapıldığı gibi, halktan hücumlara uğradılar ve çok sayıda yahudi öldüruüldü; yaralandı ve evlerinden ocaklarından atıldılar. katolik tarihçiler bernard clairvaux'lunun bir hristiyan bağnazı olmadığını, bu katilam ve pogramlar aleyhinde olduğunu; bunları şahsen kınadığını ve bu pogromlara neden olduğu sanılan rudolf adlı bir gayet aşırı katolik fransız asıllı keşişi şahsen görüp ondan bu hareketlerini durdurmasını istediğini bildirirler.

    haçlı seferi'nin başlaması
    zengi'nin öldürülmesinden sonra ıı. joscelin urfa'yı geri almaya teşebbüs etti, ama kasım 1146'da nureddin zengi tarafından yenilgiye uğratıldı.

    16 şubat 1147'de yeni haçlı seferine katılmak isteyen fransızlar'ın liderleri etampes şehrinde toplandılar ve takip edecekleri yolu seçtiler. almanlar macaristan üzerinden geçecek kara yolunu zaten seçmişlerdi. almanların bu yolu seçmelerine başlıca neden sicilya kralı ıı. rugerro'nun alman krali ııı. konrad'ın düşmanı olmasıydı. birçok fransız soylusu ise, kara yolu bizans imparatorluğu balkanlar arazilerinden geçtiği için ve birinci haçlı seferi'ne iştirak edenlerin bizanslıları devamlı tenkitlerini bildikleri için, kara yolunu emin bir yol olarak görmüyorlardı. fakat sonunda fransızlar da alman ııı. konrad'ın takip ettiği yolda gitmeye ve bu yolculuk seferine 15 haziran da başlamaya karar verdiler. ıı. rugerro bu karardan hiç hoşnut kalmadı ve bundan sonra bu haçlı seferine katılmayı da kabul etmedi. fransız kralı haçlı seferi'nde iken fransa'yı idare edecek taht naipleri olarak keşiş suger ve nevers kontu ıı. giyom'u seçildiler.

    almanya'ya haçlı seferi'ne katılanların sayısını arttırmak için keşiş adam ebrach'li ülkede gezerek vaiz verme turuna başladı ve bunun bir direkt sonucu otto freising'li'nun haçlı olmayı kabul edişi oldu. 13 mart 1147'de frankfurt'ta kutsal roma-germen imparatoru olarak konrad'ın oğlu swabiya dükü friedrich seçildi ve o haçlı seferindeyken "mainz başpiskoposu henry" taht naipi olarak atandı. beş yıl sonra ııı. konrad kendine varis olarak yeğeni friedrich barbarossa'yi seçti. almanlar haçlı seferine ilkbaharda paskalya yortusu günü başlamayı kabul etmişlerdi; fakat çeşitli nedenlerle sefere başlamayı ta mayıs 1147 sonuna kadar geciktirdiler.[5].

    alman'ların anadolu'da geçişi
    haziran 1147'de baslayan haçlı seferine katılan almanlara papa temsilcisi olarak kardinal "theodwin" refakat etmekteydi. almanlar fransız haçlı sefercileri ile konstantinopolis'te buluşmayı ummaktaydılar. alman sefercilerine komuta eden ııı. konrad daha önce kudüs'e gitmişti ve bir önceki birinci haçlı seferi hakkında çok iyi bilinçli bir komutandı. bu seferinin daha iyi organize olarak geçeceğini planlamıştı. ama birçok asker olmayan ve askerî disipline uymayı imkânsız bulan çiftini çubuğunu bırakan köylüler ve hizmetini bırakan uşak ve hizmetkarlardan oluşan aşağı sınıflardan erkek, kadın ve çocuk da bu seferde de onun haçlı ordusuna katılmıştı. bu ordunun bir kısmı gemilerle gitti ise de büyük bir kısım yürüyerek tuna nehri'ni takip etti. styria dükü ııı. ottokar avusturya haçlılarıyla bu sefer ordusuna viyana'da katıldı. sonra macaristan'a geçtiler. macaristan kralı ıı. geza, ııı. konrad'ın şahsi düşmanı olan sicilya kralı ıı. rugerro'nun tarafını tutmakla beraber, alman haçlı ordusunun ülkesine hiç zarar vermeden ve hiç zarar görmeden geçip gitmesi için izin verdi.

    bu alman haçlı ordusu bizans topraklarına girdiği zaman 20.000 kişilik tehditçi bir ordu görüntüsü vermekteydi. bizans imparatoru ı. manuel bu büyük ordunun kendi ülkesine hücuma geçeceğinden korkmaktaydı. onun için birinci haçlı seferinden örnek ve ders alınarak haçlıların güzergahı üstünde çok ayrıntılı bir savunma organizasyonu yapıldı. haçlı ordularının balkanları merhale merhale geçmesi öngörülmüştü. her merhaleye bizans ordusu birlikleri yerleştirilmişti ve bu merhalelere haçlıların iaşe ve yiyecek alması için pazarlar kurulmuştu. eğer haçlılar herhangi bir karışıklık çıkarırlarsa, bizans birliklerine derhal askerî müdahalede bulunmaları için emir verilmişti. ayrıca merhaleler arasında hareket sırasında haçlıların güçlü bizans birlikleri tarafından refakat edilmesi ön görülmüştü. bütün bunların planlaması, organize edilmesi ve refakatçi birlikler komutanlığı bizanslı general türk asıllı proscouch (porsuk?) tarafından yapıldı. gerçekten de alman haçlı ordusu pek fazla sorun çıkarmadan balkanları geçti. ancak philippopolis (filibe şimdi plovdiv) yakınlarında haçlı ordusunun asker olmayan ve fakir olan elemanları ile şehir halkı arasında bir arbede çıktı. adrianople edirne'de ise bizans generali proscouch ile konrad'in yeğeni (gelecekte kutsal roma germen imparatoru olacak) friedrich arasında, bir yörel eşkiyanın bazı alman haçlı askerini öldürmesi üzerine, çok ciddi bir dalaşma oldu. friedrich bu eşkiyayı sakladığı bahanesiyle haçlıların yolu yakınlarda bulunan bir manastırı ateşe verip yaktı ve manastırın masum, suçsuz keşişlerinin hemen hepsinin yanarak ölmüne neden oldu. bunun üzerine karşılıklı çatışmalar çıkıp devam etti. alman haçlı ordusu eylül'un başında konstantinopolis'in (şimdi istanbul) çok yakınında (şimdiki büyük çekmece yakınlarındaki) kuru bir çayın kenarındaki bir merhale ordugahında hiç beklenmedik bir afet yağmur bastırdı ve ortaya çıkan seller alman haçlıların büyük maddi ve insan zayiatı vermesine neden oldu. sonunda 10 eylül'de alman haçlılar ordusu bitkin bir halde konstantinopolis'e vardı ve pera tarafında, surlar dışında bir ordugaha geçirildiler.

    bizans imparatoru manuel konrad'dan anadolu'ya geçişini çanakkale üzerinden yapmasını istemiş olduğu ve ııı. konrad'ın da bunu redetmiş olduğu için almanlarla bizans imparatoru arası açıktı. konrad konstantinopolis'e eriştiğinde manuel ondan diğer bir istekte bulundu. konrad'dan, yunanistan'daki şehirlere hücum edip onları talan eden sicilya kralı ıı. rugerro'ya karşı kullanmak için, bazı alman birliklerini geride bırakmasını istedi. fakat konrad ıı. rugerro'ya olan düşmanlığına rağmen bu teklife razı olmadı. almanlar biran evvel anadolu'ya geçmeye karar verdiler.

    alman haçlı ordusu anadolu'ya geçirildikten sonra konrad fransızları beklemenin gereksiz olduğuna karar vererek ordusuyla anadolu'da anadolu selçuklu devleti başkenti olan konya üzerine yürüyüşe geçti. nicomedia (izmit)'e geldiğinde konrad bu yürüyüş için alman haçlı ordusunu iki gruba böldü. birinci ana haçlı ordusu grubuna konrad'ın kendisi komuta edecekti. ikinci grup ise ordunun ağırlıkları; sivil haçlı takipçisi hacı adayları ve onları korumak için yeterli sayıda askeri birlikler konrad'ın yarım-kardeşi freising başpiskoposu otto komutası altına verildi.

    konrad'ın komuta ettiği birinci grup birinci haçlı sefer'inde haçlı ordusunun takip ettiği yolda yürüyüşe geçti. alman haçlı ordusunu eskişehir yakınlarındaki dorileon'da selçuklu ordusu beklemekteydi. fakat birinci haçlı seferindeki birinci dorileon muharebesi aksine ikinci dorileon muharebesi alman haçlılar aleyhinde cereyan edip gelişti. selçuklu ordusu hafif süvari birlikleri önce almanlara hücum edip, sonra kaçış taklidi yaparak alman süvarilerini ana haçlı ordusundan ayırmayı başardılar. sonra selçuk ordusu süvari desteğinden yoksun kalıp zayıflayan haçlı ordusuna ve sonunda da selçuk süvarilerini takip eden nispeten ufak alman süvari birliğine ayrı ayrı hücumlarla her ikisine galebe çalıp bu alman haçlı ordusu grubunu kırdılar. böylece 25 ekim 1147deki ikinci dorileon muharebesi birinci grup alman haçlı ordusun çok büyük bir kısmı selçuklular tarafından ortadan kaldırılması ile sonuçlandı. konrad ordusunun elimine edilmeyen kalıntısıyla konstantinopolis'e doğru çekilmeye başladı. bu kalıntılar her gün devam eden selçuklu hücumuna uğradılar ve bu hücumların birinde konrad bile yaralandı. konrad ordusunun kalıntılari ile nicea (iznik)'te anadolu'ya yeni geçmiş olan fransız haçlı ordusuyla karşılaştığı zaman konrad'ın komuta ettiği alman haçlı ordusunun %90'ı telef olmuştu.

    freising başpiskoposu otto tarafından komuta edilen ikinci grup alman haçlı ordusu ise daha batıdan ege bölgesinde kıyıya inip alaşehir ve denizli üzerinden yolla akdeniz'e inmeyi denedi. ocak 1148 başlarında güneye laodicea civarına eriştiler. fakat tam burada yine selçuklu ordusu ile çarpışmaya girişmek zorunde kaldılar. böylece ocak 1148de ortaya çıkan "laodicea muharebesi" sonunda bu ikinci grup alman haçlı ordusu da selçuklu ordusuna yenilip hemen tümüyle elimine edildi. kendini kurtaran otto ise ufak kalıntı ordusuyla antalya'ya inip oradan denizden filistin'e 1148 ilkbaharında yetişmeyi başardı.

    ııı. konrad ve kalıntı alman ordusu ise, önce fransız haçlıları ile birleşti. onlarla noel yortusunda efes'e kadar gitti. fakat yarası iyileşmeden konrad efes'de hasta düştü. izmir'e çekildi. oradan bizans imparatoru'nun gönderdiği bir gemi ile iyileşmek için konstantinopolis'e gitti ve burada manuel'in gösterdiğı yakın ilgi ve imparatorun şahsi doktorunun bilgi ve mehareti sayesinde iyileşti. konrad iyileştikten sonra bizans imparatoru'nun malî, malzeme ve asker desteğiyle yeni bir ordu topladı ve bu ordu bizans gemileriyle mart 1148 ortasında filistin'e geçti.

    fransız'ların anadolu'dan geçişi
    fransız haçlılar ordusunun lorraine, brötanya, burgundi ve akitanya'dan gelen kısımları ve savoy, montferrat ve auvergne'den gelen kısımlara başlarında fransa kralı vıı. louis, "ı. reanut alsas'lı ", "amedeus savoy'lu ", "v. giyom montferrat'li" ve "giyom auvergne'li " olduğu halde haziran 1147'de yürüyüşe geçti. " alfons-jordan toulouse'lu"'ın komutasındaki provans'lı haçlılar ise agustos'ta deniz yoluyla harekete geçtiler.

    vıı. louis komutası altındaki fransız haçlı ordusuna almanya worms şehrinde normandi ve ingiltere haçlıları dahil oldu. burada komutanlar arasında çıkan bir anlaşmazlık üzerine " amedeus savoy'lu", " v. giyom montferrat'lı" ve "giyom auvergne'li " idaresindeki savoy, montferrat ve auvergne haçlı orduları ise italya uzerinden brindisi'ye gelip; oradan gemiyle druzzo'ya geçip güneyden konstantinopolis'e gittiler. kalan fransız haçlı ordusu ııı. konrad komutasindaki alman haçlılarının aynı yolunu takibe başladı. macar kralı ıı. geza'nin izini ile macaristan'dan geçmekteyken, daha önce macar kralına isyan etmiş ve macaristan tacını eline geçirmek için yapmış olduğu hücumlar ıı. geza tarafından geri püskürtülmüş olan prens boris adlı kişiyi haçlı ordusu içinde saklamaları gerekti. bizans'ın balkanlardaki arazilerinde refakat eden bizans güçleri ile araları çok soğuk olmakla beraber büyük sorunlar çıkmadı. fransız orduları daha önce ayni güzergahta hareket eden almanların kurduğu köprüleri ve açtığı yolları kullanarak geçiş kolaylığı kazandı. en mühim çatışma fransızların öncüleri lorraine'liler ile ana alman haçlılarının çok arkasında kalan almanlar arasında çıktı.

    vıı. louis'in ana fransız haçlılar ordusu 4-5 ekim 1147de ve birkaç gün sonra da italya üzerinden gelen fransızlar da konstantinopolis'e eriştiler. bizans imparatoru ı. manuel anadolu selçuklu hükümdarı sultan ı. mesud ile bir barış yapmış olduğu için dikkatini haçlılar üzerine yöneltmisti. bizanslılar ve ı. manuel fransız haçlıları daha iyi karşıladılar. manuel fransız haçlı ordusu komutanlarını (ayni birinci haçlı seferinde büyük babası ı. aleksios'un yaptığı gibi) selçuklulardan ellerine geçirdikleri her eski bizans toprağını bizans'a vereceklerine dair yemin ettirdi. bazı fransız komutanları bizans-selcuklu barışını uygun bulmayarak ve bu yeminden hoşlanmayarak, sicilya kralı ıı. rugerro ile anlaşıp konstantinopolis'i ele geçirmeyi teklif ettiler ama vıı. louis bunu kabul etmedi.

    fransız orduları da yine hiç bizans takviyesi ve hatta refakati olmadan bizans gemileri ile anadolu sahillerine geçirildiler ve iznik'e doğru yürümeye başladılar. iznik'te fransız haçlı orduları ikinci dorileon muharebesi'nde yenilip kaçmakta ve devamlı selçuklu hücumlari ile gayet küçülmüş alman haçlı ordusu kalıntıları hakkında haberi aldılar. çok geçmeden lopadion (ulubat)'ta bu ordu kalıntısı ve yaralanmış olan ııı. konrad ile karşılaştılar. ııı. konrad ve kalıntı ordusu fransız haçlı ordusu ile birleşti ve ama konrad ordu kalıntısının ne öncülük ne artçılık görevi alabileceğini bildirdi. birleşik haçlı ordusu balıkesir, bergama ve izmir üzerinden yürüyerek noel yortusundan hemen önce efes'e geçti. bu sırada manuel'den selçuklu ve danişmend ordularının konya batısında toplanıp ege'ye doğru yürüyüşu geçtikleri ve bunun için çok dikkatli hareket etmeleri ikazı geldi. efes'de konrad hasta düştü; izmir'e çekildi. oradan bizans imparatoru'nun gönderdiği bir gemi ile iyileşmek için konstantinopolis'e gitti ve burada manuel'in şahsi doktorunun sayesinde iyileşti.

    fransız haçlı orduları ve alman haçlı kalıntıları halindeki haçlı ordusu efes'de 25 aralık'ta noel yortusunu kutladı. bu sırada efes dışındaki haçlı ordugahına bir selçuklu hücumu oldu ama bu püskürtüldü. bir grup fransız haçlıları doğrudan doğruya philedelphia (alaşehir)'e gönderildi ve bunlar ana orduyu beklemek üzere leodakia (denizli)'ye geçtiler.

    28 aralık'ta vıı. louis ve savoy kontu idaresindeki ana haçlı ordusu menderes vadisinden antalya'ya gitmek için yürüyüşe geçti. 1 ocak'ta bir selçuklu pusu gücüne galip geldikten sonra 3 ocak'ta leodakia (denizli)'ye eriştiler. ama şehrin bizanslı valisi haçlıların şehre girmelerine engel oldu. haçlı gücü 8 ocak'ta honaz dağı'nın etrafını geçmek için kazık belini geçmeleri gerekmekte idi.

    burada olan honaz dağı muharebesi o zamana kadar fransızları çok önünden gidip haçlıların takip edecekleri güzergahtaki hayvan ve insan iaşe maddelerini tahrip eden bir selçuklu ordusu ile haçlıları uzaktan takip eden diğer selçuklu ordusunun birleşmesi, geçitin yüksek iki tarafını tutması ve bu dar belden geçmeye çalışan fransız haçlı ordusuna hücuma hazırlanması ile başladı. fransız haçlı ordusu öncülüğünü ağır süvari şövalye birlikleri yapmakta; ortada ağırlıklar ve koruma birlikleri ve en arkada da piyade birlikleri ile kral vıı. louis ve ona refaket edenler bulunmaktaydı. yapılan plana göre bütün birlikler geçide gelince geçide girmeden birbirini bekleyecekler ve sonra planlı ve koordineli şekilde bu tehlikeli geçidi geçmeye başlayacaklardı. ama öncü ağır süvari birlikleri bu geçiti geçmeyi kolay görüp; planlandığı gibi arkadaki birlikleri beklemedi; geçite hemen girdiler ve bu yeni kararlarıni arkadakilere de hiç haber vermediler ve geçidi hiç mukavemet görmeden geçtiler. artçı birlik geçitin arkasını korumak için hazırlandı ve belki ağırlıklar geçtikten sonraki gün geçide girmeyi planlıyorlardı. geçidin 10 km uzunlukta ve yokuş olması dolayısıyla çok yavaş ilerleyen ağırlıklar kolu ve koruma birlikleri geçitte yalnız bulunmakta iken selçuklu ordusu iki yamaçtan hızla inerek hücuma geçti. deuil'li odo bu grubun ortasında bulunup bu birliklerde çıkan paniği görmüştü. dörtnala geriye gitti ve geçit başında bulunan vıı. louis'yi durumdan haberdar etti. kral ve artçı süvariler duruma müdahale etmek için geçide girdiler. ama fransız haçlılarının zırhlı ağır süvari hücum taktiğini yokuş olan geçitte uygulanması imkânsızdı. fransız kralına refakat eden elit kral muhafızları büyük zayiat verdiler. louis bir kaya üzerine tırmanıp saklandı ve selçuklu ordusu kendisini tanımadığı için kendi hayatını kurtardı. ama kralın bu hücumu ve öncülerin bazılarının da geri gelmesi bazı ağırlıkların kurtarılmasına neden oldu. ama ağırlıklar ve koruma birlikleri çok büyük insan ve mal zayiatı verdi. akşam bastırdığında geçitte kendini kurtarabilenler geçitten çıkmaya başladılar.

    kral vıı. louis bundan sonra tapınak şövalyelerinin tavsiye ettiği yeni bir taktiği uygulamaya başladı. haçlı ordusuna selçuklu hücumları olunca hücum edilen birliğin yerinde kalıp kendini koruması ve karşı hücumlarda bulunmaması emredildi. daha sonra haçlı ordusu dalaman nehri'ni geçmekte iken bir diğer selçuklu hücumuna uğradı ve bu yeni taktik dolayısıyla çok zayiat vermeden selçukluları geri püskürttüler.

    fakat selçuklu ordusu haclıların beklenen güzargahlarindaki hayvan iaşesi kaynaklarını onlar gelmeden bir iki gün önce oralardan büyük koyun sürüleri geçirip ortadan kaldırmayı başarmaktaydılar. bu taktik sadece yoldan hemen geçmek isteyen haçlı ordusunun binek ve koşum atlarına büyük etki yapmaktaydı. buna karşılık bu yörede devamlı yaşayan ahaliye de fazla tesiri olmamaktaydı.

    en sonunda 10 ocak'ta fransız haçlı ordusu adalia (antalya) kalesine vardı. fakat burada da bizanslı kale komutanı haçlı ordusunun kale içinde ordugah kurmasını kabul etmedi ve fransız haçlı ordusu surlar dışında kamp kurarak beklemeye koyuldu.

    vıı. louis bizans donanmasının gelip ordusunun tümünü ya antakya veya filistin'e götürmesini beklemekteydi. fakat mevsimin çok erken olması ve fırtanalar nedeniyle bir donama gelemedi ve ancak birkaç gemi antalya'ya gelebildi. bazı komutanlar ordunun tümünün sahil kıyısından yürüyerek antakya'ya gitmesini teklif ettiler; ama louis tüm ordusuyla birlikte karadan antakya'ya gitmeyi kabul etmedi. sonunda antakya'ya yanaşan birkaç gemiye louis ve karısı dahil maiyeti, ordusununun en iyi kısımları ve şövalyeler bindiler; antakya üzerine denizden gitmek üzere ayrıldılar ve 19 mart'ta antakya'nın limanı olan saint-simon (samandağı)'na vardılar.

    antalya'da bıraktıkları fransız haçlı ordusu kalıntıları ve sivil takipçiler flandıra'lı kont thierry ve bourbon'lu kont archamboud komutasında sahil yolundan antakya'ya gitmeye başladı. bu ordunun ve haçlı grubunun akıbeti hakkında ve ne kadar kısmının antakya'ya ne zaman vardığı hakkında elde kaynak bulunmamaktadır. ama flandıralı kont thierry'nin ve bourbon'lu kont archambaud'nun kudüs'e eriştiklerine dair bilgiler elde mevcuttur.

    antakya'da bekleme ve kudüs
    vıı. louis antalya'dan gemi ile fırtana yüzünden biraz gecikerek saint-simon (samandağı)'na 19 mart'ta geldi. savoy'lu kont amedeus kıbrıs'ta iken ölmüştü. antakya prensi olan raymond poitiers'li, louis'in kraliçesi olan ve kocasına refakat eden elanor akitanya'lının amcası idi. raymond, yeğenini ve kocasını çok yakın bir ilgi ile ve şaşaalı bir törenle karşıladı.

    raymond antakya prensliği'nin kuzeyden korunmasını sağlamak için (sonunda haçlı ordusunun urfa (edessa)'yi geri almak hedefiyle) haçlı ordusunun önce halep üzerine hemen bir sefer açmasını istemekteydi. fakat louis kutsal kudüs'e biran evvel gitmek ve hacılık görevlerini hemen yerine getirmeye kararlıydı ve raymond'un bu isteklerini menfi karşılamaktaydı. raymond isteklerini kabul ettirmeyi yeğeni elanor akitanya'lı vasıtasıyla başarmak için yeğenine çok yakın alaka göstermeye başladı. elanor bu yakın alakadan ve gösterilen misafirane hareketlerden çok hoşlanmaktaydı. işte bu sıralarda antakya, prens raymond ile yeğeni elanor arasında daha başka ve çok daha yakın ilişkileri bulunduğu söylentileri ile çalkanmaya başladı. bunlara göre eğer louis, raymond'un dileklerini yerine getirmeden antakya'dan ayrılmaya karar verirse, raymond yeğenine louise'den boşanmasını ve böylece antakya'da kalmasını telkin etmişti.

    bu sırada kudüs'e bir seri haçlı komutanı ulaştı. önce ilkbahar başlarında güney fransa'dan kont alfons-filip touluse'lu komutasında provans eyaleti haçlıları deniz yoluyla filistin'e ulaştılar. kont alfons-filip kudüs'e varamadan kaseriya'da öldü. haçlı çevrelerinde bu ölüm antakya kontu raymond'un yeğenleri olan trablus kontu raymond veya elanor akitanya'lı vasıtasıyla zehirlenmeden ortaya çıktığı söylentileri yayıldı. bunun üzerine bir kısım provanslılar gemilerle fransa'ya geri döndüler ve provanslı haçlılar ordusunun ancak küçük bir kısmı kudüs'e erişti. mart sonlarına doğru ikinci alman haçlı grubu ile denizli'de ordusu nerede ile elemine edilen freiling başpiskoposu otto ordu kalıntıları ile denizden filistin'e gelip kudüs'e erişti. ondan hemen sonra da bizans imparatoru manuel'in cömertliği ile yeni bir haçlı ordusu kurmuş ve hastalığından iyileşmiş olan ııı. konrad da bir filo gemi ile filistin'e gelip yeni ordusuyla kudüs'e geçti. kudüs'te paskalya yortusu sırasında ııı. konrad, otto friesling, kudüs kralı ıı. baudouin, kudüs başpiskoposu fulk ve ismi bilinmiyen bir tapınak şövalyeleri temsilcisi durumu ele alıp incelemek üzere önemli bir toplantı yaptılar. bu toplantıda kudüs kralı ıı. baudouin ve "tapınak şövalyeleri" temsilcisi isteklerine uyularak ikinci haçlı seferi ordularının şam'a hücum edip bu şehri ele geçirmesi için karar aldılar. şam ile bir ittifak kurmak isteyen kudüs kraliçesi melisende buna itiraz ettiyse de sonuca tesiri olamadı. bu grup kudüs başpiskoposu fulk'u louis'yi kudüs'e çağırmak için antakya'ya gönderdiler.

    akka konsili
    kudüs'te bulunan "kutsal kudüs krallığı" asilleri avrupa'dan bu yeni haçlı seferi ile yeni gelen haçlı ordularını çok pozitif şekilde karşıladılar. bu haçlı ordusunun hedefinin ne olacağını kararlaştırmak için bir konsil toplanacağı haberi ilen edildi. bu konsil haçlı "kutsal kudüs krallığı"'nın çok önemli bir merkezi ve kudüs'ün limanı olan akka yakında palmares'da 24 haziran 1148'de toplandı. "kudüs yüksek kurulu (haute cour)" ile avrupa'dan yeni gelen haçlı ordusu ileri gelenleri bu konsile iştirak ettiler. ama kont alfons-filip toulouse'lunun ölümü dolayısıyla bu kontun oğlu tarafından ölüme neden olma ile itham edilen "trablus kontu" ne şahsen ne de bir temsilci ile katılmadı. bu konsil "kutsal kudüs krallığı"'nın kuruluşundan beri en şasaalı olan bir toplantı idi. bu haçlı seferinin kronik tarihinin yazarı "sur'lu vilyam" "bu konsilda bulunan asillerin isimlerinin listesini yazmak hem zamanımız için önemlidir ve hem de tarihin akımıyla uyumludur." deyip bir listeyi eserine eklemiştir; ama bu listenin sonunda "katılanlari hepsini birer birer sıralamak çok uzun sürecektir" deyip listesinde isimleri bulunmayan birçok kişinin de konsil toplantısina katıldığını bildirmiştir.

    bu konsil'da konuşmalar ve müzakereler çok uzun sürdü. "kutsal kudüs krallığı"'nın ileri gelen asilleri, yeni gelen haçlı ordularıyla birlikte orta doğu'da bulunan haçlı devletleri hükümdarliklarını ordularının birlikte şam'a hücum etmesini teklif ettiler. bunlar arasında beyrut'ta hüküm süren guy gibi şam şehrinin haçlılar eline geçmesinden çok şahsi yarar görecek kişiler bulunmaktaydı. müslüman şam emirliği daha önce kudüs krallığı ile müttefik iken bu ittifaktan ayrılmış ve zengilere müttefik olmuştu. 1147'de şam emirliğine bağlı bir askeri birlik kudüs'le ittifak halinde bulunan basra şehrine hücum etmişti. şam ile o zaman bir tampon bolge olan havran bölgesi'nin haçlıların ellerine geçmesinin, kutsal kudüs kralı ıı. baodouin krallığının büyük stratejik ve jeopolitik yararına olduğuna inanmıştı. sonunda akka konsili şam'a hücum edip ele geçirmek için karar verdi.

    ama 20. yüzyılda birçok tarihçi bu kararın taktik, stratejik ve jeopolitik bakımdan çok kötü bir karar olup bölgedeki siyasi ve iktisadi gerçeklerle uyuşmadığını, özellikle eğer bu bölgeleri ellerine geçirebilseler bile, haçlıların nüfusları ve ellerinde bulunan asker sayıları ile bu bölgede tutunmalarının imkânsiz olduğunu bildirmektedirler.

    şam'ın kuşatılması
    şam şehri ve bulunduğu bölge hukuken 1157'ye kadar ayakta kalan büyük selçuklu devleti'ne bağlı olmakla beraber 1104'de zahireddin tuğtekin tarafından kurulan ve suriye ve lübnan'da egemen olan böriler şam atabeyliği'ne bağlı idi. muiniddin onur, tuğtekin'in bir kölemeni idi ve böriler şam atabeyleri şehabeddin mahmud (1135-1139), cemaleddin muhammed (1139-1140) ve mucireddin abak (1140-1154) hükümdarlıkları sırasında muiniddin onur böriler için yüksek görevler almıştı. 1135'de muiniddin onur'un savunuculuğu yaptığı şam kalesi başarısız olarak zengiler halep emiri olan nureddin zengi tarafından kuşatılmıştı. sonra ayni yıl ve 1337'de nureddin zengi'nin hims kalesi kuştamasında kale komutanlığını üzerine almıştı. 1138'de, böriler ?am atabeyi şihabeddin mahmud ona "isfahsaller" unvanı vererek şam şehrinin valisi olarak görev verdi. muhiddin onur ondan sonra cemaleddin muhammed (1139-1140) atabeyliği döneminde tekrar hims, bari ve baalbek valilileri yapmıştı. cemaleddin muhammed 1140'da bir suikastle öldürülünce, oğlu mucireddin abak'ın taht naibi de olarak şam şehrinde idareyi üzerine yüklenmişti. muiniddin onur'un siyasi stratejisi şam şehrinin kendi şahsi idaresi altında fiilen bağımsız kalması idi. 1140'da baniyas kalesini güney komşusu olan hristiyan haçlı kutsal kudüs krallığı'nın askerî desteğini satın aldıktan sonra eline geçirmiş ve sonra da bu yardımlaşma kutsal küdüs krallığı ile bir resmi ittifaka dönüşmüştü. ancak 1148'de ikinci haçlı seferi ordularının kudüs'e gelmeye başlaması ile bu ittifak bozulmaya yol açmıştı.

    muiniddin onur akke konsili sonuçları hakkinda haber alınca şehri bir kuşatmaya karşı hazırlamıştı. etraftan topladığı paralı ve gönüllu askerler ve şehir içinden gönüllüler ile bir savunucu ordusu oluşturmuştu. ayrıca şam kuzeyinde halep merkezli zengiler atabegi olan nureddin zengi ve musul'daki zengiler atabeyi olan seyfeddin zengi'den destek ve askeri yardım istemişti.

    temmuz'da avrupa'dan kudüs'e yeni gelen ikinci haçlı seferi haçlı orduları ve doğu akdeniz kıyıları hristiyan haçlı devletleri orduları tiberya şehrinde toplandılar. toplam haçlı ordusunun yaklaşık 50.000 olduğu bildirilmektedir. buradan taberiye gölü etrafından yürüyüşle şam'a yöneldiler. bu yürüyüşte kutsal kudüs krallığı ordusu kudüs kralı ııı. baudouin en önde; sonra fransa kralı vıı. louis komutanlığındaki fransız haçlı ordusu ve artçı ise alman kralı ııı. konrad komutanlığı altında bizans imparatorluğu'ndan toplayabildiği ordu bulunmaktaydı.

    haçlı ordusunun yiyecek ve hayvan yemi iaşesini devamlı karşılayabilmek gerektiği için şam'ın batısında bulunan meyve bahçeleri üzerinden şehre yaklaşmayı planlamışlardı. 23 temmuz'da haçlı orduları şam'ın meyve bahçelerinin bulunduğu daraiya mevkiye eriştiler. şam'ın savunucuları burayı meyve bahçelerinin duvarları ve yukarıdan gözetlemek ve ok atmak için kurulan tahta kulelerle savunmayı planlamışlardı. bu bahçeler arasında geçen iki kenarı yüksek duvarlı dar yollardan ilerlemeye başlayan haçlı ordusu devamlı olarak kulelerden atılan oklar ve mızraklarla taciz edilmekteydi ve devamlı sürpriz baskınlarla karşı karşıya kalmaktaydı. 24 temmuz'da haçlılar savunucu ordusunu meyve bahçelerinden söküp attılar. kaçan savunucular barada'yı geçerek şehre geri döndüler. barada kıyılarına erişen haçlılara karşı o nehri savunma hattı olarak kullanmaya başladılar. haçlı orduları yavaşlamaya başlamışken bunu öğrenen alman kralı konrad komuta ettiği süvari birlikleri ile hücuma geçti. konrad'ın alman atlı birlikleri hücumlarına nehre yaklaştıktan sonra piyade olarak hücumlarına devam etmelerinden dolayı barada'yı geçmeyi başarıp şehir duvarları önüne geldiler. kale duvarları sıkı savunma ile tutulmakla kalınmamış, şehir içinde de kale kapılarından gelen ana sokaklarda da barikatlar kurulmuştu. haçlılar da hemen meyve bahçelerinden kestikleri ağaçlarla duvar önünde barikatlar yapmaya koyuldular. bundan sonraki birkaç gün 25-27 temmuz'da şam kalesi komutanı muiniddin onur birkaç defa değişik kapılardan kaleden huruç hareketi yapıp kuşatmayı yapan değişik haçlı birlikleri ile çarpıştı. şam'ın bu yönünde bulunan meyve bahçelerinden de ufak gruplarla komando stili baskınlar uygulamaya koyuldu. haçlı ordusuna meyve bahçelerinden iaşe sağlamak çok zorlaştı.

    sur'lu vilyam (william of tyre)'in eserine göre, 27 temmuz'da haçlı orduları şam'ın doğusundaki ovadan harekata başlamak üzere, şehrin batısından çekildi. bu tarafta şehrin duvarları daha alçak ve daha az korunaklı idi; ama ova bir çöl tabiatlı olduğundan asker ve hayvan iaşesi bulmak çok daha zor olacaktı. bu manevranın neden yapıldığı açıkça bilinmemektedir ve değişik teoriler ortaya atılmıştır. haçlılar arasında şam'ın haçlılarca alınmasından sonra şehrin kime verileceği haçlı komutanları arasında büyük çekişme konusu olmuştu. yerel haçlı asillerin adayı beyrut hakimi guy brisebarre idi; ama avrupa'dan gelen flandara kontu thierry alsas'lı üç kralın adayı idi. onur'un haçlı liderlerine rüşvet verip daha zor savunulabilir araziye geçmelerini sağladığı veya eğer kuşatmayı kaldırılarsa nureddin zengi ile ittifaktan ayrılarak onun haçlı arazilerine olan hucümlarını durduracağına dair bir yemin ettiği zamanın kaynakları tarafından açıklanmıştır. haçlılar bu yeni cepheyi kurmakta iken zengilerin ordularının hums'da bulundukları haberi haçlılara erişti. musul'dan ordusuyla gelen musul emiri seyfeddin zengi haçlılara geri çekilmeleri için bir ultimatom mektup göndermişti. zengi'lerin ordularının yakın olması yörel haçlı komutan ve askerlerini çok etkiledi. bu komutanlar yeni geçtikleri mevkilerden şehirden ve kuzeyden gelecek iki taraflı hucüma dayanamıyacaklarını bildirdiler ve bu mevkilerden kuşatmayı bırakıp geri çekilmeyi önerdiler. 28 temmuz'da önce alman kralı konrad ve sonra diğer haçlı komutanları komuta ettikleri haçlı birliklerine kuşatmayı bırakarak birliklerine kudüs'e doğru çekilmeleri için emirler verdiler. bu geri çekilme sırasında haçlı orduları müslüman hafif süvari okçuları tarafından devamlı olarak taciz edildi ve devamlı zayiat verdiler.

    ikinci haçlı seferi'nin son bulması ve sonuçları
    ikinci haçlı seferi'ne katılan hristiyan lider ve ordularının hiçbiri bu sonuçlardan memnun değildi ve katılan her bir haçlı gücü lideri diğer liderler tarafından ihanet edildiğini hisetmekteydi en son bir gayret olarak yeni bir plan yapıldı ve bu plana göre askelon surlarına bir defa hücum edilecek ve bu kale ele geçirilecekti. konrad komutasındaki alman asıllı haçlı ordusu bu planı uygulamaya koyuldu ve askelon surlarına bir defa daha hücuma geçti. fakat diğer haçlı orduları konrad ordusuna destek sağlamadılar. daha önceki surlara yapılan hücumlarda başarısızlik bu orduların morallerini kırmıştı. diğer haçlı orduların tam bir birlik olarak tam gayretle hücuma iştirak edecekleri hakkindaki inançlarının kaybolmasına neden olmuştu. bu haçlı seferi sonunda ortaya çıkan karşılıklı inançsızlık ve dayanışma eksikliği hisleri bundan sonra da ıdevam edecek ve sonunda kutsal filistin'de bulunan hristiyan'ların hükmettiklerin arazilerden tamamen sökülüp atılmalarına neden olacaktı. askelon surlarına hücumunda hiçbir başarı kazanamayan konrad bundan sonra hemen gemi ile konstantinopolis'e geri döndü ve bizans ımparatoru manuel ile olan müteffikliğini daha da geliştirmek için yeni müzakerelere başladı.

    fransa kralı louis 1149'a kadar kudüs'de kaldı. hükümdarlar arasında çıkan soğukluk kral louis ve karısı elanor'un ilişkilerinde de yansımaktaydı. karıkoca bu haçlı seferi sırasından birbirinden ayrı düşünür ve ayrı hareket eder olmuşlar ve evlilikleri sadece hukuksal bir ilişki haline gelmişti. devamlı olarak elanor ve antakya prensi raymond arasındaki yakın ilişki söylentileri ayyuka çıkmıştı. louis ve eleanor ilişkisi o kadar kırılmıştı ki louis ve elenor birbirleri ile karşılıklı hiç konuşmamayı tercih eder olmuşlardı. nisan 1149'da kral louis ve elanor ayrı ayrı değişik gemiler ve değişik rotalarla fransa'ya gitmek üzere filistin'den ayrıldılar.

    avrupa'da bu seferi ortaya çıkarmak için büyük gayret sarfeden papaz bernard clairvaux'lu bu sonuçtan kendini ve bu sefere katılan hristiyanları tanrının kahrına uğramış olarak hissetmeye başlamıştı. bu hislerini ifade eden ve bunlardan dolayı büyük özür dileyen bir mektubu papa'ya gönderdi. bu mektubun muhtevası yazmış olduğu "saygınlık kitabı" adlı eserinin ikinci kısmında bulunmaktadır. buna göre haçlıların başarısızlığı ve talihsizliği onların devamlı günahkar olmalarına bağlanmakta idi. buna bir çare olmak üzere "clairvaux'lu bernard" yeni bir haçlı seferi organize etmekte buldu ama bu sefere çağrı pek az avrupalı hristiyan'ın ilgisini çekti. bu yeni sefer fiyasakosu üzerine bernard ikinci haçlı seferi açılmasında kendi katkısını inkar etmeye koyuldu ve 1153'de de vefat edip bu utanılacak durumdan kurtulmuş oldu.

    almanya'da bu haçlı seferi gayet büyük bir yıkım olarak görüldü. bu konu hakkında yazı hazırlayan birçok keşiş seferin sonucunun mutlaka şeytan'ın bir oyunu olduğunda anlaşmaktadırlar. eurzburg'da annales herbipolense adlı bir kronikci tarih hazırlayıcisi ismi bilinmeyen bir keşiş almanya'da bulunan soylu ailelerin uzun yıllar boyunca ermeni aracılar kullanarak anadolu'da kaybolduğu ve esir düşüp köle olarak kullanıldığı sanılan alman asıllı eski haçlıları aratmış olduklarını ve bunları bulunca da fidye ödüyerek serbest kalmalarını sağladıklarını yazmıştır. daha düşük sınıflardan, daha fakir olan haçlıların ve haçlı orduyu takip eden kadınların kaybolmaları; esir düşüp köle olmaları akıbetlerinin bilinmemesine yol açmıştı. sonradan yapılan bir tarihi incelemede bu sefere katılan isimleri bilinen 113 kişiden ancak 42'sinin geri döndüğünü 22'sinin ölmüş olduğunun bilindiğini ve 49'unun da akıbetlerinin ne olduğunun bilmediğini ortaya çıkarmıştır. ikinci haçlı seferi'nin acı hatıralarına rağmen, almanca edebiyatında 12. yüzyıl sonlarında geliştirilen bu seferdeki çarpışmaları ele alıp gösterilen kahramanlıkları konu işleyen kahramanlık destanı şeklindeki şiirler bu janrın en önemlilerinden olmuştur.

    ikinci haçlı seferinin kültürel ve edebi etkileri fransa'da daha fazla görülmektedir. fransız edebiyatında trubador adı verilen müzikli şiirler söyleyip ülkeyi gezen ve sarayın en yüksek seviyelerinden destek gören şairler kraliçe elanor ile raymond arasındaki aşk ilişkilerini çok ayrıntılı işleyip ortaçağ edebiyatının en önemli konularının başında gelen "saraysal aşk" temasına büyük katkılarda bulunmuşlardır. bu seferden sonra almanya'da konrad'dın imajı çok kötü olarak görünmesine karşıt olarak fransa'da halk arasında fransa kralı louis'in imajı tanrı'nın cezalarının hiç itirazsız ızdırabını çeken bir hacı olarak gelişmiştir.

    bizans doğu roma inparatorluğu ile fransa arasındaki bağlantılar bu ikinci haçlı seferi sonunda gayet büyük hasara uğramıştır. kral louis ve sefere katılan fransız haçlılar imparator manuel'i, fransız haçlı ordusu anadolu'da ilerlemekte iken, devamlı olarak selçuklu'lara ilişkilerini devam ettirip onları fransızlara karşı hücümlarında başarılı olmalarını şağlamakla, yani hiristiyanlığa ihanetle, itham etmişlerdir. bu sefer hatıraları fransa ile bizans arasında 12. ve 13. yüzyıllarda olan ilişklilere devamlı olarak aksi etkiler yaratmaya devam etmiştir.

    bizans imparatorluğu içinde ise bu sefer sırasında impartorun siyaseti ve stratejisi bizans diplomasinin bir zirvesi olarak görülmüştür. imparator manuel'in ölümünden sonra onun hatıralarını övgü ile yazan piskopos selanik'li eustathious bunu şöyle ifade etmiştir:

    düşmanları ile gıpta edilebilecek bir marifetle uğraşmış ve sulh ve sükunu devam ettirmek hedefi ile düşmanlardan birini diğerine karşı devamlı oynayayarak bunu başarmıştır.

    1149'da şam'da atabey muiniddin onur vefat etmiş ve emir olarak ebu said mucirittin abak bin muhammed hükümeti eline almıştı. fakat bu şehirde şehirli milis güçlerinin komutanı muayad-el-devle bin sufi şehirin savunmasında çok büyük bir rol oynamıştı. yeni atabeyin hüküm etmeye başlamasından iki ay sonra muayad-el-devle, abak aleyhinde bir komplo kurdu. şam'da çıkan bu çatışma sonunda o şehirde hüküm süren boriler'in idaresinin sona ermesine ve şehrin bir diğer atabeylik olan zengiler'in halep emiri olan nureddin mahmud zengi tarafından 1154'de fethedilmesine yol açmıştır.

    bu seferin filistin'de yerleşmiş görülen hristiyan haçlılara sonucu çok daha karanlık olmuştur. kudüs'ün uzun dönemde kaderini bu sefer sonuçları çizmiştir. kutsal kudüs kralı olan kudüs'lu ıı. baudouin 1153'de askelon kalesini kuşatıp eline geçirmeyi başarmıştır. bu şekilde kudüs'ün geleceğine devamlı fatimî mısır'ın katkı yapmasına yol açmıştır. kudüs krallığı fatimî mısır aleyhinde önce önemli başarılar kazanmıştır ve hatta 1160'lı yıllarda kahire'yi kısa bir dönem için ele geçirmiştir. kutsal kudüs kralı ı. amalrik bizans donanması desteği ile 1169'da fatimî mısır'a bir sefer yapıp kahire'yi fethetmişti. fakat elinde yeter sayıda haçlı asker bulunmamaktaydı ve ikinci haçlı seferi sonucu avrupa'da gelen haçlı asker desteği sayısı gayet azalmıştı. bu nedenle bu haçlı başarısı devam ettirilemedi. 1171'de zegilerin generali olan mısır'a gönderilen ve orada fatimiler'den idareyi ele alan şirkuh beklenmedik bir zamanda ölünce yerine geçen yeğeni selahaddin-i eyyubi fatimiler devletini ortadan kaldırmıştı ve mısır ve suriye sultanlığını üzerine almıştı. böylece kutsal kudüs devleti her yandan eyyubiler tarafından sarılmış oldu. 1180'de kutsal kudüs devleti'nin bizans imparatoru ile olan müteffiklik anlaşması da sona erdi. 1187'ye kadar eyyubiler kutsal kudüs krallığı'nın elindeki diğer arazileri eline geçirdi, 1187'de ise bu krallığın başkenti ve haçlı seferlerini baş hedefi olan kudüs müslümanların, yanı eyyubiler, eline geçti. bu üçüncü haçlı seferi için bir bahane oldu.

    kaynak

    demirkent, ışın (1990) urfa haçlı kontluğu tarihi (1098-1118), cilt ı ankara:türk tarih kurumu
    haçlı seferleri tarihi: ıı. cilt kudüs krallığı ve frank doğu, ankara:türk tarih kurumu yayınları
    nicolle, david (2009) the second crusade 1148 , colchester
  • anadolu selçuklu devletinin, saksıya fesleğen gibi oturturum anlamı da çıkarttığı seferdir ayrıca.

    hahaha bayılıyorum tarihin derinliklerinde kaybolmaya du başlıyoruz pisssmii.

    efendim zengi müslüman devleti mezopotamya'da güçlenince 40 yıllık urfa haçlı kontluğu ya da krallığı neyse burayı annexlemiş, eu4 oynayanlar bilir ne demek istediğimi. bağzı cahiller için söyleyeyim ilhak edip topraklarına katmış he.

    bunu duyan diğer 3 haçlı kontluğu vatikan'a mail atıyor cc'de bizans macar kutsal roma germen fransa vs var.

    yardım et papa hazretleri kutsal babamızı ezip geçti bu vandallar help me please diye.

    papa bu durur mu hemen aksiyon almış hristiyan dünyasında çanlar çalınmış sefere gidiyoruz hazırlanın ahali diye.

    davullar avrupa'nın en uç köylerinde bile çalınmış sefere davet için cennette tapu müslümanların zengin malları kızları eşleri hepsi sizin olacak erol taş gibi but yiyeceksiniz diye ne kadar gariban varsa kandırmış ipneler.

    yazık la kimin çocuklarıysa..

    neyse konumuza dönelim öncelikle haçlı seferine katılan devletlerin ordularının tamamı eğitimli profesyonel adamlar değiller milis dediğimiz yerli halk da var ellerine kılıç tutuşturulan. tamam eğitimli düzenli sınıf ve birlikler var ama o dönemde bu sayı büyükçe değil sebebi teknoloji feodal yapı anlayışı maliyetler vs.

    ayrıca i. haçlı seferinde ordu düzeni o kadar disiplinsiz ve kopuktur ki yağmalanan hristiyan köylerinin sayısı belli değil. inanılmaz bir talan söz konusu.

    papa bu durumun tekrar etmemesi için bizans imparatoruna mektup yazar.

    haçlı orduları doğu roma topraklarına girdiği andan itibaren güzergah boyunca konstantin orduları uganda cumhurbaşkanını karşılamaya giden hababam sınıfı gibi dizilecek belli noktalarda yerel pazarlar kurulacak ve ordular bu güzergahtan çıkmaya taşkınlık yapmaya kalkarlarsa bizans askerleri oracıkta hepsini kılıçtan geçirecektir.

    şey gibi düşünün iki yanı ağaçlı yol. ortadan gidiyorsunuz o ağaçların her biri askermiş gibi jigglypuff olup hala anlamayanlar varsa googlelasınlar.

    neyse gel zaman git zaman istanbul'a aksaray önlerine ilk gelen alman orduları olmuş. bizans imparatoru hemen ido otübüsüyle kadıköye göndermiş bunları yanlarına yiyecek yolda eğlenmeleri için birkaç eskort ciciş vermiş.

    anadolu selçuklu sultanı 1. mesut, bu arkadaşların geleceğini bildiği için sınır taraflarında gizlice kamp kurup beklemeye koyulmuş.

    eskişehir de kamp kuran haçlı ordusuna, harbiye marşı eşliğinde gece baskını yapan selçuklu süvari alayı 20 bin kafürü kılıçtan geçirip oklamışlar.

    ortalık tam bir can pazarı iki bine yakın alman askeri istanbul'a kaçmış o korkuyla. bu esnada konstantinople'ye varan fransızlar alman askerlerinin bu hallerini görünce korkuya kapılmışlar. ordu içindeki panik çok yıkıcı bir kimyadır derhal müdahale edilmezse facia olur. bunu her komutan bilir.

    yeniden kararlar alınmış bu sefer bizans toprakları üzerinden güneye inilecek denizli üzerinden antalyaya oradan kıbrıs aktarmasıyla kudüs'e gidilecektir.

    1. mesut bunu duyunca nasıl duyuyor demeyin kalbinizi kırarım gizlice topluyor orduları kazıkbeli denilen o dar geçitte pusu kuruyor.

    hiçbir şeyden haberi olmayan fransızlar geçite geldiklerinde bizimkiler allah allah nidaları ile dağdan bayırlardan aşağıya pelennor çayırları savaşıdaki rohan süvarileri gibi süzülmeye başlamışlar düşman orduları üzerine.

    yer misin yemez misin bir ona bir ona bir bu duvara bir o duvara derken ordunun uç önlerinde olan birlikler canlarını zor kurtarmış, kendilerini antalya'ya atmışlar. oradan gemilerle kudüs'e yelken açmışlar falan. geride kalanların tamamı imha edilmiş. esirler dahil.

    bazen düşünmeden edemiyorum türkler islama geçmeseydi ve haçlı seferlerini destekleseydi bugünkü ortadoğu nasıl olurdu diye. çünkü muazzam bir duvar ve tampon savunma bölgesi oluşturmuşuz anadolu'da.

    gelelim konumuza sefere katılan tüm devletlerin ordularının yarısından fazlası imha edilmiş geriye kalan çok küçük birlikler kuzey yolu üzerinden antakya'ya diğerleri gemilerle kudüs'e varmışlar. haçlı kontluklarına vardıklarında moral gecesi düzenlenmiş ve az da olsa bu birlikleri nerede nasıl kullanacaklarını konuşmak için konsil dediğimiz o gizli toplantı yapılmış. urfa'yı almayı götlerine yediremeyen haçlılar şam şehrine saldırma kararı almışlar.

    ve şam'ı kuşatmak için yola koyulmuşlar bunu haber alan şam valisi şehrin savunma hazırlıklarını başlatıp urfa fatihi imadeddin zengi'ye yardım çağrısı göndermiş.

    zengi sultanı imadeddin zengi, hızlıca ordularını toplayıp şam'a varmış ve şehri kuşatma altına alan haçlı ordularına derhal burayı boşaltıp geri dönün yoksa ananızı laciverde boyarım dedikten birkaç saat içinde ordular geri çekilmişlerdir.

    bu da böyle seferdir.

    devamında haçlılar ulan zengi'nin hasmına dalak mı o zaman bize bir şey demez diye fatımilerin kontrolündeki kahire'ye yürümüşlerdir ki bu da başka bir tarihin konusudur. el emeği göz nurudur copy paste değildir.

    bir başka seferde görüşmek üzere esen kalın.
  • lisbon’un alınmasında büyük bir payı olan seferdir.

    --- spoiler ---

    portekiz kralı alfonso henriquez, üşbüne'yi (lişbune, lisbon, lisboa) tacu nehrinin denize döküldüğü yerdeki önemli stratejik mevkii, sağlam bir kale olması ve en önemlisi de portekiz ortalarında güçlü bir müslüman savunma noktası teşkil etmesi sebebiyle ele geçirmekte kararlıydı. bunu tek başına yapamayacağını bildiği için doğuya gitmekte olan ve ingiliz, alamn ve hollandalılar'dan müteşekkil haçlı ordusundan yardım istedi.

    kral, 541 (1147) yılı sonlarında kenti kuşatmaya aldı. denizden müslümanlara destek yolunu haçlılar kapattılar. şehir surları çevresinde iki taraf arasında pekçok çatışma yaşandı. müslümanlar şehri çok iyi savundular. ancak, saldırının çok şiddetli olması ve kuşatma uzakdıkta maişet kaynaklarının tükenmesi, direnişi zayıflattı. sonunda, surlardan gedikler açmaya muvaffak olan düşman şehre hakim oldu. hıristiyanlar, şehirde katliam ve soygun yaptılar. büyük camiyi kiliseye çevirdiler. piskoposluğuna da gelberto'yu atadılar. üşbune'den sonra istila hareketine devam eden alfonso, aynı sene üşbune'nin güney doğusunda kalan şenterin'i ele geçirdi.devamla, civar endülüs yerlerini de kendi topraklarına kattı. bu esnada başka olaylarla uğraşmakta olan muvahhidler, bölgeyi kurtarmaya gelemediler.

    *lütfi şeyban, reconquista, s. 193-194

    --- spoiler ---
  • bernard of clairvaux nun avrupa'da etkin olmasıyla düzenlemede büyük rolü olan haçlı seferi.
    (bkz: st. bernard)
  • outremer'deki hıristiyan devletleri birinci haçlı seferi sonrası, müslüman komşuları olan mısır'daki fatımiler ile suriye ve ırak'ta, ekseriyeti selçuklu türklerinin kontrolünde bulunan çok sayıdaki şehir devleti arasındaki ihtilaflarından mütevellit neredeyse yarım yüzyıl boyunca tabiri caizse güven içerisinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. zaman zaman franklar ile müslümanlar arasında muhtelif çatışmalar yaşansa da bunlar küçük meselelerdir ve genel itibariyle bölgedeki hıristiyan varlığını tehdit etmemektedir. hatta mezkur müslüman beyler, ihtiyaç duydukları takdirde "ortak düşmanlarına" karşı outremer ile ittifak kurmakta da herhangi bir beis görmemişlerdir.

    mevzubahis "ortak düşman" mefhumunu en iyi dolduran isim ise şüphesiz, kariyerine 1127 yılında bağdat'taki abbasi halifeliği adına kendisini kuzey ırak'ta bulunan musul'a atabey olarak atayarak başlayan selçuklu türkü imadüddin zengi'den başkası değildir. onun, 1144 yılında ilk kurulan haçlı devleti olan edessa kontluğu'nu (bkz: urfa) hıristiyanlardan geri alması arap vakanüvisler tarafından franklara karşı doğu'da gerçekleştirilecek olan cihatın miladı olarak kabul edilmektedir. aynı şekilde urfa'nın düşüşü batıda yarattığı etki bakımından, iki avrupa kralının önderliğinde denizden ve karadan gerçekleştirilmiş büyük bir askeri sefer olan ikinci haçlı seferi'nin altında yatan asli motivasyon kaynağı olarak da nitelendirilmektedir.

    her ne kadar yukarıda da bahsini geçirdiğimiz üzere ikinci haçlı seferi büyük bir askeri harekat hüviyetinde olsa da başlangıçta batı, edessa'nın kaybına tepki vermekte ağır davranır. bunun üzerine papa üçüncü eugenius 1145 sonbaharında yedinci louis'ye bir mektup yazarak kraldan, kutsal toprakların müdafaası için yeni bir haçlı seferi düzenlemesini talep eder. o dönemde 25 yaşında olan ve çevresi tarafından aceleci, zayıf ve açgözlü olarak nitelendirilen fransa kralı ise roma'nın mezkur isteği üzerine noel arifesinde baronlarını toplantıya çağırır ve haçı alacağını beyan ederek onlardan da aynı şeyi yapmalarını beklediğini ifade eder. ancak kısa bir zaman önce louis, champagne kontu'nun topraklarını ele geçirdiği için baronların tepkisini çekmiş durumdadır ve binaenaleyh onlardan beklediği reaksiyonu alamaz. ancak yine de feodal beyler, konunun tekrar istişare edilebilmesi adına 1146 yılının paskalyasında burgonya'daki vezelay'da toplanmayı kabul ederler.

    durumun kritik olduğunun farkında olan louis, vakit kaybetmeden dönemin popüler bir figürü olan meşhur vaiz ve tapınak şövalyeleri'nin sözcüsü hüviyetindeki bernard de clairvaux ile iletişime geçer ve onu, vezelay'daki bir sonraki toplantıda vaaz vermesi için ikna eder. bernard, faaliyetleri sayesinde yalnızca papaların ve kralların dostluğunu kazanmış değildir (papa üçüncü eugenius, bernard'ın kurucusu olduğu clairvaux'da keşişlik yapmıştır ve aynı zamanda fransa kralının kardeşi de kısa bir süre önce söz konusu manastırda sistiryenlere katılmıştır.); aynı zamanda çileciliği, inancı ve belagati sayesinde çağının görece en etkileyici ruhani figürü haline gelmiş durumdadır. nitekim onun vezelay'da vaaz vereceği duyulduğunda, tıpkı papa urbanus'un clermont'ta birinci haçlı seferi için çağrıda bulunduğu esnada olduğu gibi fransa'nın dört bir yanından insanlar bölgeye akın etmiş ve oluşan kalabalık, vaazın yapılacağı katedrale sığmadığından dolayı şehrin dışındaki tarlalara platformlar kurulmuştur.

    bernard'ın vaazı o kadar etkili olur ki, kalabalığın deus de volt haykırışları sırasında haçı almak için öne çıkanlara kendi cübbesinden yırttığı şeritleri vermek durumunda kalır. mezkur kimselerin başında da kral louis ve baronları gelmektedir. nitekim çoğu da ilk haçlıların oğulları veyahut torunlarıdır. bernard ise birkaç gün sonra papa'ya yazdığı mektubunda yaşadığı deneyimi şu şekilde ifade eder: "siz emrettiniz; ben itaat ettim. ağzımı açtım, konuştum ve bir anda sonsuz sayıda haçlı çıktı. köyler ve kasabalar artık terk edilmiş durumda. her yedi kadına karşılık bir erkek bile bulamazsınız. her yerde kocaları hala hayatta olan dul kadınlar görürsünüz."

    bernard'ın mesajı, fransa ile de sınırlı kalmaz. dinamik vaiz, vezelay'den sonra fransa'nın kuzeyindeki flanders'e giderek buradan ingiltere halkına hitaben bir mektup yayınlar: "ülkenizin genç ve dinç erkekler bakımından zengin olduğu biliniyor. dünya onlara övgülerle dolu ve cesaretlerinin ünü herkesin dilinde. bu fırsatı kaçırmayın. haçı sizler de alın. pişman bir yürek ile itiraf ettiğiniz tüm günahlarınız için hemen bağışlanacaksınız. bedeli hiç de pahalı değil, eğer alçakgönüllülük ile takarsınız karşılığının cennetin krallığı olduğunu göreceksiniz."

    bilahare haçlı seferi haberleri almanya'ya kadar ulaşır ve mevzubahis çağrı, cahil halk kitleleri tarafından ren nehri boyunca ikamet eden yahudilere karşı girişilen pogromlara yol açar. bernard, bu kıyımın önüne geçebilmek adına ivedi bir şekilde bölgeye intikal eder ve itidal çağrısında bulunur. yine halkın duygularını kontrol etmek ve yönlendirmek adına almanya'nın gönülsüz kralı üçüncü konrad'a da haçı alması için bizzat çağrıda bulunan clairvauxlu, bu girişiminde de başarı olur ve konrad, 1146'nın noel'inde kutsal toprakları müdafaa etmek için doğuya gideceğini ilan eder. ertesi yılın bahar aylarında ise papa eugenius, kastilya kralı 7. alfonso'nun ispanya'daki müslümanlara karşı başlattığı seferi kutsayarak bu teşebbüsü de bir haçlı seferi olarak addeder ve 1147'nin sonbaharında kuzey avrupa'dan gelen bir haçlı filosu, portekizlilerin lizbon'u arapların elinden almasına yardım eder. hülasa ikinci haçlı seferi, büyük ölçüde bernard'ın enerjisi sayesinde ivedi bir biçimde hem doğu hem batı da islam güçlerine karşı beynelmilel bir sefer hüviyetine bürünmüştür.

    - tapınak şövalyeleri'nin haçlı seferindeki rolü

    tapınak şövalyeleri'nin kuruluşlarından itibaren giderek artan önemi, 27 nisan 1147'de 7. louis ve papa 3. eugenius'un ikinci haçlı seferi'nin planlarını görüşmek üzere tarikatın avrupa merkezi haline paris tapınağı'na gelmeleriyle kolayca anlaşılabilmektedir. yine mezkur toplantı esnasında 4 başpiskopos, 130 tapınak şövalyesi ve en az bir o kadar da şövalye yamağı hazır bulunmaktadır.
    toplantıda şövalyelerin, doğuya giden fransız ordusuna eşlik etmesi kararlaştırılır ve muhtemelen bu vesile ile papa tapınakçılara, beyaz cüppelerine kutsal toprakların müdafaası sırasında ölmeye hazır olduklarını simgeleyen kırmızı haçı takma hakkını verir. eugenius ayrıca haçlı seferini finanse etmek adına tüm kilise mallarına konulan vergiyi tahsil etmek üzere şövalyelerin hazinedarını görevlendirir ve mevzbahis gelişme bir anlamda paris tapınağı'nın, fransa krallığı'nın fiili hazinesi olarak hizmet vereceği 150 yıllık meşum ilişkinin de başlangıcıdır.

    bilahare fransa tapınak üstadı everard des barres, fransız ve alman ordularının doğuya geçişi için kullanılacak güzergahı belirlemek üzere 7. louis tarafından konstantinopolis'e 1. manuel komnenos'un yanına gönderilir. bu gelişmeler yaşanırken bizans imparatorluğu halihazırda sicilya'nın norman kralı ikinci roger ile savaş halindedir ve arkalarını güvence altına almak adına kısa bir süre önce selçuklular ile bir antlaşma imzalamışlardır. binaenaleyh mevcut konjonktürde hem bizans hem de de franklar birbirlerine şüphe ile yaklaşmaktadır.

    eylül 1147'de alman imparatoru konrad'ın ordusu konstantinopolis'e varıp boğaz'dan anadolu'ya geçirildiğinde ve onu bir ay sonra louis'nin askeri birlikleri izlediğinde her şey yolunda gibi gözükmektedir. bunun yanı sıra büyük bir kuzey avrupa filosu da yukarıda da bahsini geçirdiğimiz üzere lizbon'u müslümanlardan almasının akabinde akdeniz'den doğuya doğru ilerlemektedir. ancak iyi gidişat, ekim ayında gerçekleşen bir felaket ile son bulur. alman imparatoru, küçük asya'yı doğrudan geçmek niyetiyle ordusunu selçuklu topraklarının sınırına kadar götürmek gibi bir hata yapar ve 25 ekim'de dorileon'da yani günümüz eskişehir'inde birinci kılıç arslan tarafından ağır bir yenilgiye uğratılır. konrad'ın kendisi de dahil olmak üzere hayatta kalanlar iznik'e çekilerek daha güvenli olarak addedilebilecek kıyı yolunu izleyen fransızlara katılırlar. haçlıların başına gelen olumsuzluklar ise daha yeni başlamış durumdadır. konrad efes 'te hastalanır ve kuvvetleriyle birlikte konstantinopolis'e geri döner. bizanslılar tarafından yetersiz şekilde iaşe edilmiş olan fransızlar ise sertleşen kışa rağmen menderes vadisi'ne ve doğuya doğru ilerlmeye devam ederler. 1148 yılın ocak ayında haçlılar, aydın'da bulunan madran dağı'nın dar geçitlerine geldiklerinde ise selçuklular'ın onları beklediğinin farkında bile değillerdir. selçukluların hızlı mobilize süvarileri, ağır zırhlı fransız şövalyelerine büyük kayıplar verdirir. ordusu dağılmanın eşiğindeyken kral louis, panik içerisinde sorumluluklarını yanında bulunan paris tapınağı üstadı everard des barres'e devreder. deneyimli bir asker olan barres ise orduyu birliklere bölerek, her bölüğün başına bir tapınak şövalyesi atar. tapınak şövalyelerinin soğukkanlılığı sayesinde fransız ordusu, ağır kayıplarına rağmen bir şekilde kendisini attalia'ya (bkz: antalya) atmayı başarır. ancak haçlıların çilesi bitecek gibi gözükmemektedir. orduyu kutsal topraklara götürmek için beklenen bizans filosu, attalia'ya geldiğinde fransızlar büyük bir hüsrana uğrar. zira filo, mütevazi bir ölçektedir. binaenaleyh kral louis, ordusundan geriye kalanların yalnızca küçük bir kısmı ile kutsal topraklara yelken açar. arkada bırakılanların ekseriyeti ise selçuklu toprakları üzerinden kudüs'e doğru ilerlemeye çalışırken hayatını kaybedecektir ...

    louis mart ayının başında antakya'ya vardığında ordunun erzak ve nakliye masrafları o kadar artmış durumdadır ki, sefere devam edebilmek adına tapınak şövalyelerinden borç almak durumunda kalır. aynı şekilde urfa'yı geri alma niyetinden de vazgeçen fransız kralı, artık yalnızca yeminini yerine getirebilmek adına bir şekilde kudüs'e varmak istemektedir.

    - şam'da fiyasko

    fransızlar nihayet 1148'in yaz aylarının başında kutsal topraklara ulaşırlar. bu süreçte konrad ile beraber konstantinopolis'e dönen alman ordusundan sağ kalanlar da deniz yoluyla mezkur kitleye eklenmiş durumdadır. velhasıl 24 haziran 1148'de outremer'de bulunan senyörler ve komutanlar akka'da büyük bir konsey gerçekleştirirler. hospital ve tapınak şövalyeleri'nin de hazır bulunduğu, fransa ve almanya krallarının da iştirak ettiği toplantıya 17 yaşındaki kudüs kralı üçüncü baudouin başkanlık etmektedir.

    zengi'nin halefi olan oğlu nureddin zengi'nin kontrolü altındaki halep'e, halihazırda fatımiler'in elinde bulunan mısır'a ve franklar ile ittifak yapmaya istekli tek müslüman güç olan dımaşk'a saldırmak gibi konuların istişare edildiği mecliste nihai olarak haçlı seferi'nin mevcut tüm kuvvetlerinin dımaşk'a yoğunlaştırılmasına karar verilir. her halükarda bahsi geçen tüm bölgeler, doğu akdeniz'in kıyısında tutunmaya çalışan frank devletleri için derinliklerini genişletmek adına stratejik bir zorunluluk hüviyetindedir. dımaşk üzerinde consensus sağlamasının asli sebebi ise şehrin, konum olarak önemli bir ticari kavşak üzerinde bulunması ve alınması halinde avrupa'dan doğu'ya yapılacak olan ikmali kolaylaştıracak olmasıdır.

    bütün bu gelişmelerin ışığında 1148 yılının temmuz ayının sonlarında birleşik haçlı ordusu, celile'den şama yani dımaşk'a doğru hareket eder. birlikler, şehrin batı surlarının önüne geldiklerinde meyve bahçeleri ve nehirler arasında iyi ikmal edilen bir mevkide kamp kurup kuşatmaya hazırlanmaya başlarlar. ancak meyve bahçeleri, haçlılara karşı durmadan saldırılar düzenlemek adına siper hüviyetinde olan şam müfrezelerinin işine yaramaktadır. bunun üzerine louis ve konrad, saldırılarını açık arazinin bulunduğu ve ağır süvariyi daha etkili bir şekilde konuşlandırabilecekleri doğu surlarına kaydırmaya karar verirler. fakat şehrin surları, mezkur kanatta çok daha yüksektir ve kuşatmanın uzaması ile beraber haçlıların geri çekilmekten başka çaresi kalmaz. velhasılı ikinci haçlı seferi, kutsal topraklarda herhangi bir muharebeye bile giremeden franklar nezdinde yenilgi ve fiyasko ile sonuçlanır.

    şam'dan geri çekilme outremer ile avrupa arasındaki ilişkilerde bir nesil boyunca sürecek bir hoşnutsuzluğun hasıl olmasına sebebiyet verir. outremer'in nokta-ı nazarında kral louis ve konrad ne urfa'yı geri alabilmiş ne de şam'ı veyahut bir başka yeri zapt ederek mezkur kaybı telafi edebilmiştir.
    haçlı seferindeki başarısızlık, batı'da da tabiri caizse büyük bir şok etkisi yaratmıştır. zira söz konusu harekat, güçlü krallar tarafından yönetilmiş ve çağın görece en büyük ruhani figürü olan bernard de clairvaux tarafından vaaz edilmiştir.
    bu seferin sonucunda bilhassa outremer franklarının idrakine vardıkları konu; batı'nın parasal desteğine ve askeri yardımına ne kadar bel bağlarlarsa, işler ters gittiğinde kendilerine karşı avrupa'dan yükselen şikayetlerin o kadar sert olduğudur. binaenaleyh doğudaki franklar bütün bu gelişmelerin ardından, kutsal toprakların savunması için büyük ölçüde askeri tarikatların şövalyeleri tarafından inşa ve komuta edilen kaleler ağına güvenmeye karar vermişlerdir.

    konuya dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere ernoul kroniği, malcolm barber'dan haçlı devletleri tarihi, ibn kalanisi'den şam tarihine zeyl, thomas asbridge'den haçlı seferleri ve kelly devries ile iain dickie'den haçlı seferleri / dünya savaş tarihi 5 adlı eserleri tavsiye ediyorum.
hesabın var mı? giriş yap