• maça giderken havaya bakıp '' mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır '' diyerek sabah bırakılan gazeteleri toplamaya başlamıştı bakkal hasan amca. çünkü gavur siken soğuğu ve hafif yağan sulu kar ile hava, maça gitmeyin diye bağırıyordu. mario jardel daha transfer olmadan karısı karen matzenbacher'in posterini nereden bulduysa artık kasasının oraya hasan amca futbolla çok alakalı olmamasına rağmen konuştuğu zaman futbolla ilgili konularda sinir bozardı. bize senelerce 1957 doğumlu olmasına rağmen 1956 da oynanan macaristan maçında inönü'de olduğunu iddia etti, yetmedi sivas'lı olmasına rağmen izmir'li mustafa denizli'ye ayak içi ile vurmayı kendisinin öğrettiğini iddia etti. atıyordu da atıyordu. ama bu maça giderken, gitmeyin trabzon koyar demişti. nerden bilelim hasan amca'ya vahiy geldiğini.

    artık kimden aldıysak gazı akşam oynanacak bu maç için sabah 5:30 gibi evden çıkmıştık. stadın oraya gittiğimizde bırak stadı görevlisini, imam bile sabah ezanını geciktirmişti. biletimizi yeni açıktan almıştık, içeri kaçta girdik hatırlamıyorum ama hatırladığım maça dört saat kala dudağımın morarmaya başladığıydı. bizim gibi bir kaç mal daha vardı, gazete tutuşturmaya falan çalışan. maça üç saat kala dışarıdan köfte ekmek aldırdık. çünkü biz stada gittiğimizde köfte ekmekçiler en güzel uykularını uyuyorlardı. maça iki saat kaldığında moda girelim dedik, bir kurşun atacağım, belindeki kuşağa diye tezahürata başladık. trabzon'lu akıllı tabi bu soğukta gelir mi erkenden. bir saat, futbolcular çıktı, çoktan unutmuştuk geçen on saati.

    galatasaray'da kalede elbet bok yeşili forması ile hayrettin oynuyordu. karşısında şota var diyordu anons yapan adam. ama bizim tribünler emin değil, arçil'dir o diyen çok. o dönem tribünlerde ilk yarı aslında arçil oynuyor, devre arasında kimse anlamadan şota oyuna giriyor ve trabzonspor galip geliyor inanışı var. neyse daha sami yen'de yenilmemişiz hollmann'la. şampiyonlar ligi sayılmaz, orada hep mağlubuz zaten.

    maç başlıyor bismillah şota eski açık tarafına orhan'a al da at diyor ama orhan misafiriz, hemen olmaz diye geri çeviriyor. anladık maç iyi geçmeyecek. kaleciden az çok anlayan şenol hoca, öztürk pekin'in saçlarını beyazlatan victor griskov'u yedek bırakmış kalede ramazan var. ramazan'ı hakir görüyoruz maçtan önce ama ramazan kalede, en azından bizim hayro'dan güvenli duruyor. ikinci yarı trabzonspor tam önümüze atak yapıyor. biz de yaşlanıyoruz. misafir değil sanki safariye çıkmış avusturya'lı turistleri yemeye niyetlenen kaplan gibi trabzonspor. sağdan geliyor, soldan kesiyor en sonunda şota kafayı yapıştırıyor. atağımız yok, kendi sahamızdayız 1 - 0 gerideyiz. maç bitmeden umut bitmez. atarı diyoruz, atamıyoruz tabi. trabzonspor öyle böyle gelmiyor. maçın son dakikasında ünal ya da şota orhan'ı kaçırıyor. numaralı önünden hayrettin atılan o ara pasına libero kaleci gibi çıkmak istiyor. ama ne mümkün. top 20 kilometre hızla gidiyor, orhan 40 hayrettin tekeri patlamış arkadan zorla itiliyor sanki. neyse orhan hayrettin'e çalımı atıyor tam önümüzde ayna gibi 2. golüde izledik. maç bitti hayrettin soyunma odasına yakın olmanın avantajını kullanarak hemen topukladı. gariban arif rakip yarı sahada kaldığı için en uzun protestoya mahsur kaldı. maçtan çıkınca yemek yedik, eve dönmek için otobüse bindiğimizde otobüs silme trabzonspor'luydu. hayrettin hayrettin, kaybettin tezahuratına biz de katıldık. dostça bir hava esti.

    hasan amca ertesi gün tabii ki ben demedim mi diye çıktı. yönetimde tanıdığım var barcelona maçına çıkmıyormuşssunuz diye sinir bozdu. kendisine uyguladığımız altı aylık alışveriş ambargosunu 15 mayıs 1994 bursaspor maçına kadar uyguladık.
hesabın var mı? giriş yap