*

  • su ana kadar 900 den fazla kisinin olumune neden olan salgindir. bati afrikada liberya ve nijerya basta olmak uzere giderek yayiliyor. son olarak suudi arabistan da bir is adami oldu.

    yetkililer virusun, herhangı bir hukumetin ya da organizasyonun tek basina basedemeyecegi kadar tehlikeli oldugunu soyluyor.

    suudilerde yayilirsa bize de sicrama olasiligi cok yuksek olabilir. zira ipini koparan buralara geliyor.

    turkiye de kapilarda ne gibi saglik/karantina onlemleri var bilmiyorum. bilen varsa bildiriversin.
  • istanbul'da da ebola şüphesi başgöstermiş. tabi bu uçaktaki kadın gerçekten ebolaysa o uçaktaki diğer insanların da karantiya alınması gerekir miydi gerekmez miydi? bunun cevabını sandıkça alacağız sanırım.
  • nijerya'daki çalışanlarımızı rahatlatmak ve nasıl korunması/davranılması gerektiğini anlatması için danışman doktorumuzu 2 gün önce nijerya'ya gönderdik. bugün yaptığım telefon görüşmesinde "bizim adamları siktir edin olm herşey ok ama thy uçuş ekibine kurumu yada bakanlık küçük bir açıklama bile yapmamış, adamlar oldukça tedirgin halde, istemeseler de nijerya uçuşlarına mecburi katılıyorlar ve konu hakkında hiç bir fikirleri yok" bilgisini iletmişti.

    şimdi niye yazdım bunu; bu hastalık abd'ye ve avrupa'ya da kontrollu olrak geçti. adamların aldığı önlemleri, basının goygoyu yanında halkı bilgilendirmesini falan gördük. heriflerin risk analizleri, prosedürleri, a,b,c blanları falan herbişey hazır. bizim günde 200 batı afrikalı taşıyan lagos-istanbul uçağındaki şüpheli hasta durumunu ve yaşananları da gördük. yer hizmetlerinin ve sağlık görevlilerinin kadın ve çocuğuna ebola şüphesiyle değil de diş hastası gibi müdahele ediliyor. uçak körükte (ki aq uçağına her ay binerim bi kez körüğe yanaştığını bilmem), etrafta güvenlik önlemleri, karantina özelliği taşıyan ambulans falan hak getire.

    abartısız söylüyorum, bu virüs, allah korusun ki işimiz tamamen allaha emanet, türkiye'ye gelse 6 ay içinde memleketin yarısını kaybederiz. batılı ülkeler de kalan yarısının üzerine uçaklarla sönmemiş kireç atar.

    aq böle işin. thy batı afrikadan hergün yüzlerce yolcuyu istanbula sokuyor ama alınan önlemleri tüm dünya gördü. yakında thy uçaklarına batı ülkeleri karantina prosedürü uygularsa şaşırmayalım.

    tanım: batı afrika ülkelerini etkileyen yakında te ha ye zihniyetiyle bizi bile etkilemesi olası virüs salgınıdır.
  • olu sayisi 1069a ulasmistir.
  • şimdiye kadar yaşanmış 1995, 2000, 2003 ve 2007 salgınlarından çok farklıdır. ölüm oranı %90'ın üstündedir ve ölü sayısı hızla artmaktadır.
    daha ayrıntılı bilgi için
    http://sosyogig.com/…e-ilgili-bilinmesi-gerekenler/
  • (bkz: utopia)

    (bkz: dünya nüfusunun 500 milyonun altına düşmesi gerekliliği)

    (bkz: conspiracy)
  • her tür hijyenden uzak afrika'da devam etmektedir. görülen o ki virüs bir mutasyon geçirmeden gelişmiş ülkelerin çok da umrunda olmakayaktır.

    ha olur da o virüs bir mutasyona uğrar ve hava veya su veya direkt fiziksel temasla bulaşır hale gelirse işte o zaman welcome to the hell.

    yemin ederim son zamanlarda yapılan salgın hastalık konulu film ve diziler hiç kalır yaşanacakların yanında.
  • nedense gerekli ilgiyi görememiş, bütün insanlığı ilgilendiren ehemmiyet derecesi yüksek bir konu. o kadar gereksiz gündeme takılı kaldık ki doğanın hakkımızda ki planlarını görmezden geliyoruz. kıtalar arası ulaşımın bu kadar kolay olduğu bir çağda bu hastalığın ne kadar hızlı bize ulaşacağının fakına varamadık henüz. global anlamda bir salgın olmaması için bir neden yok. bu kadar kısa bir sürede 1000'nin üzerinde ölüme sebebiyet olmuş salgının çığırından çıkmaması için gerekli önlemlerin hemen alınması gerekli. ulaşım firmaları ve devletlerin ortaklaşa yapacağı müdahaleler sonucunda en kötü ihtimallerin önüne geçilebilir.
  • psikopat gibi hastalıklar hakkında okuyordum bir ara. ebola salgını kolayca çığrından çıkacak hastalıklardan değil. yani şu andaki beş versiyonundan biri level atlamazsa tabi.

    ebola afrika'nın yerlisi bir hastalık, yıllardır var. özellikle son 40 yıldır sürekli insanlar ölüyor. yılda 1000 kişi kadar. ama beyaz insanı tehdit ettiğinde haber değeri kazandı. hatta çaresi yok denerek 40 yıldır bütçe ayrılmıyordu ilaç araştırmaları için. şimdi ilk beyaz hastalandıktan bir hafta sonra muhtemel ilacının orangutan üzerinde denenmesi eleştiriliyor. çaresi yok diyerek 40 yıldır bundan mı öldü insanlar diye. acıklı bir durum. belki de şimdi salgın diye panik yapılmasının sebebi yıllık 1000 kişinin bu yıl 1750 olmasıdır. bu hızla giderse katlanarak artar gibi evet.

    bu seferki büyük salgın aslında sandığınız gibi bir anda patlak vermedi. son iki yıldır artış gösteriyordu. hatta birleşmiş milletler nijerya'da kurutulmuş yarasa ve önceden ölmüş hayvan yemeyin diye halkı bilinçlendirmeye çalışıyor. yani çıkış kaynağı bu sefer ırmak suyu veya insan-hayvan dışkıları değil bildiğiniz hayvan leşi yenmesi. ateşte tüyleri ile birlikte közlenmiş köpekler de yarasa çorbaları da buralarda.

    diğer pek çok virüs gibi hava yoluyla bulaşmaz. mikroskopik şekli şemali de uygun görünmüyor. kuduz virüsü gibi vücut sıvıları ve kan ile bulaşıyor. dolayısıyla kesin değil ama şu şüpheli diyeceğiniz bir insana panik oluşturacak astronot kostümü ile yaklaşmak gerekli değil. birleşmiş milletler görevlileri de afrika görevlerinde hastanın ağzına bir maske verip (tükürük çıkmasın) kendileri de eldiven, uzun kollu ve maske ile kontrolleri yaparlar halkın önünde panik, korku yaratılmasın diye. hastane ortamında o tam tehçizat önlemler alınıyor. avrupa ve amerika'daki yüksek güvenlik önlemleri olmazsa olmaz değildi yani.

    hastalık bulaştığında tedavisi bulunmazsa neredeyse kesin oranlarda ölümcül. %90 deniyor. semptomları hastanın aktif olmasını engelliyor şükür, ama ishale neden oluyor bu yüzden yayılması hızlı afrika gibi ülkelerde (yeraltı suları, lağım kuyuları vs). yine kusma, deri üzerinde kanama ve yutkunamama gibi durumlara neden oluyor. bu da hastanın geçtiği yere vücut sıvısı bırakması demek. tabi dolaşamıyor ortalıkta ama evi, çevresi vs tehlike altında.

    thy afrika'nın havayolları tekeli. kimsenin uçmadığı noktalara uçmakla övünüyor. ama şu durumda uçmasını ben de doğru bulmuyorum bir havacı olarak. kar marjı %4 civarı bir havayolu o uçakları asla parkettirmemek zorunda rutin bakımlar dışında hep uçacaklar. dünya'da aksini yapan havayolu batacak havayoludur. bu durumda alınan bir uçağın temiz su ve kirli su tankları (su istediğinizde size bardakta açık su getiriyorlar ya hani) uçağın yaşı kadar yaşlıdır ve sökülüp içi temizlenmez. genelde 60'lı yıllarda üretilmiş bir uçağın temiz su tankında bir parmak yeşil yosun kaplıdır derler. yine güzelce paketlenmiş o battaniyeler de yıkanmadan size sıfır gibi naylona sarılıp verilir. (bunlar genel havayolları gerçekleridir. özellikle amerika menşei olanlar derler, thy ve başka üst düzey havayolları farklı olabilir tam bilemiyorum) durum böyle olunca uçakta şaşkaza bir ebola hastası uçup tuvaletini kullansa, battaniyeye salyası aksa bir hafta sonra hiç alakası olmayan bir insanın hastalanması mümkündür. bu durumda ya thy uçmayı kesecek acil durum için, ya da her uçuş ardından sterilize politikası başlatıp biraz parayı gözden çıkaracak (birkaç milyon dolar). bunun haricinde aman thy ne kadar dandik, aman bizimkiler ne kadar sorumsuz bir maske takıp müdahale etmişler vs demek yerinde eleştiriler değil. olmaması daha iyi olur, ama acil durumlarda dahi hesaplanması gereken pek çok faktör var. dışarıdan her gördüğümüze düz mantık yaklaşmayalım.

    edit: hatalı yönleri yazmayı unutmuşum. ülkemiz ve ülkemiz gibi afrika ile direk alakası olan bazı akdeniz ülkeleri ve mısır gibi bazı ülkeler konusunu açmamayı tercih ediyor. dünya salgınlarında örnek alınması gereken asyalı ülkeler birer ikişer her an müdahale için tetikte bekleyen sağlık ekipleri kurarken biz 30 yıl önce tıp kitabından bir paragrafla ebolayı bilen bir doktora gitmek durumunda kalacağız belki de. yani bugün biri hastayım dese bu konuda bilgisi, yetkisi olan özel bir sağlık ekibi yok büyükşehirlerde.

    havaalanlarında kontrol kapılarında tespit hastalığın doğası gereği mümkün deniyor. zira yüksek ateşli insanları ve kanlanmış gözleri barkod okuyucuya benzer bir alet bir iki saniyede ayırt edebiliyor. yıllardır olan birşey. türkiyede, avrupada havaalanı kapılarında var mı bu aletler şu anda aktif olarak? bilmiyorum. ama tahminimce salgının şu aşamasında kullanan yoktur. belki amerika ve fransa.

    ne yapalım? uçaklarda, hele afrika, italya, ispanya civarı uçuşlarda mecbur kalmadıkça tuvaletleri kullanmayalım. kullanırsak elimizi, kıçımızı iyice temizleyelim. sabunu bol tutalım. içeceklerimizi kapalı şişede rica edelim.
hesabın var mı? giriş yap