• atatürk olimpiyat stadında saat 20:00 itibari ile başlayacak olan hazırlık maçıdır.

    lincoln ilk defa taraftar karşısına çıkacaktır.
    yönetim maçın olimpiyat stadında oynanmasına, ali samiyen stadyumunun henüz hazır olmadığı bahanesi ile yaklaşmıştır.

    bilet fiyatları ;
    açık:10 ytl
    kapalı:15 ytl
    numaralı:10 ytl olarak belirlenmiştir.

    biletler biletix ve olimpiyat stadı gişelerinden satışa sunulurken ultraslan sitesinde herkesi maça davet etmiştir.
    galatasaray seyircisi bugunden sonra aldığı 5 maçlık ceza sebebi ile takımını ancak kasım ayında canlı izleyebilecektir.
  • 0-0 biten ve ilk kez galatasaray forması giyen lincoln ün kendi kazandırdığı penaltıyı gole çeviremediği müsabaka.
  • bir hazırlık maçı olması münasebetiyle sahada oynanan futbolun pek önem arzetmediği, değişik sistemlerin, değişik oyuncluarın yeni mevkilerde denendiği, lincoln'un ilk gez görücüye çıktığı maç olmuştur.

    asıl önemli olan şey olimpiyat stadyumu gerçeğidir. bu stad bir şampiyonlar ligi finali geçirmiş, bu organizasyondan çok da büyük eleştiriler almadan kısacası bir fiyasko yaşatmadan, "istenildiği zaman oluyormuş" dedirtircesine bir gece yaşatmıştı "avrupalı" konuklarına. peki ama böylesi bir örnekten sonra neden hala 40.000 kişinin geldiği bir maçta iflas ediyor herşey? neden stada gelmek için yapılmış olan yolların bir kısmı metro çalışması var diye bir kısmı ne idüğü belirsiz sebepler yüzünden kapalı gözüküyor? yahu bu stadda şu sıralar sene başına oynanan önemli maç sayısı bir elin parmağını bulmuyor. geçtim böylesine büyük yatırım yapılmış bir stadın sürekli işler halde olmasını ve kullanılabilir olmasını; "orada bir stad var unutmayalım, arada maç yapalım" diyerekten hasılatta sürümden kazanma mantalitesinin olduğu maçlarda dahi eziyetoğlueziyet sahneler görüyoruz. maçtan çıkınca ikitelli'den bir saatte çıkmak sadece zaman kaybı değil, orada götümüzü kesmiyorlar, bizi gasp etmiyorlarsa bunun tek sebebi şanslı olmamız. gecenin bir vakti o dağ başında zırhlı arabanız yoksa hiçbirşeyin garantisi yok. buradan bu kadarını rahatlıkla söyleyebilirim. bu saçmalığın daha beter bir versiyonu ataköy'de. nba standartlarına yakın bir büyüklükteki basketbol salonumuz. bu salonun yıllardır tek ziyaretçileri tepesine konan kuşlar.

    gözüme maç ile ilgili çarpan ve üzerine birşeyler söylemeye müsait bulduğum ikinci bir konu ise galatasaray taraftarı. en son yaşanan fenerbahçe maçı olayları yüzünden hapse giren birkaç tayfa elemanı için yapılmış ucuz besteler hemen hemen gecenin en popüler tezahüratlarıydı. anafikri "kalbimiz bayrampaşa'da" olan bu tezahüratlara olayları bilen bilmeyen herkes eşlik etti. elbette hapse giren insanların hepsini tek tek tanımıyorum ama aralarından galatasaray sevgisiyle alakası olmayan, rant peşinde koşan, her maç 3-5 gözüne kestirdiği genç ve gerçekten galatasaraylı olan kişileri döven, tribünlerde faşizm havası estiren ve belki de adnan polat'ın söylemlerine ilk defa katılmamı sağlayan tipte adamlar olduğunu bilseler bu tezahüratları yaparlar mıydı? yaparlardı elbet. setin üzerinde "bağırınsanıza amına koduklarım!" demek için bekleyen, tokmak sallayan biri her zaman olacaktır. bu durum için "gelen gideni aratır" da demek istemiyorum. sadece akıl fikir diliyorum insanlara.
  • yine bir eziyet, yine bir işkence; hem gidişi hem gelişi, hem 90 dakikası sadece sıkıntıdan ibaret olmuş karşılaşma.

    efenim uzunca zamandır maça gitmemiş (özellikle olimpiyat stadına gitmeme kararı almış) biri olarak, "ulan yeni sezon formamızı da aldım, bi dünya yeni transfer var, 10 senedir hasretiz yeni transfere zaten, evde oturacağıma kalkiyim de maça gidiyim" dedim; atladık arabaya ailecenek, stada herkesin pek bilmediği, başakşehir 2. etap'ın önünden geçen yoldan geçme planıyla yola çıktık. pazar günü, istanbul nispeten boş, hava güzel; başakşehir'e kadar; hatta stad yoluna kadar gayet rahat gelmişiz, ama o da ne... stada girmemize (kuzey - doğu yolundan giricez bu arada) 100 metre kala; bir polis otosu, gelene geçene eliyle sağ tarafı gösteriyor. sağ tarafa bakıyoruz, bir yol var ama oranın da sonu inşaat. neymiş; metro inşaatı. insan düşünmeden edemiyor: "ulan madem metro inşaatı bok püsür var, ne diye buralara getiriyosunuz bizi!" diye, ama tabi herhangi bir makul cevap üretemiyor, yola devam ediyoruz. efenim yoldan devam ederken, bir de bakıyoruz ki o inşaat arasından geçeceğimiz yol, aslında yol değil, bildiğin taşlı çukurlu bir patikaymış. hadi diyoruz neyse, kırk yılda bir maça geldik, ilk maçtır odur budur, geliyoruz stad otoparkına (girmeyi planladığımız tribünün tam tersi tarafındaki otopark bu arada)...

    arabamızı rahat bir yere parkettikten sonra, etrafında bir tur atsak maç saatini kaçırma ihtimalimizin olduğu statta, biletlerin satıldığı gişeleri arıyoruz, sorduğumuz görevliler arasında da pek bir bilen çıkmıyor nedense. yürüyoruz yürüyoruz, geliyoruz zaten ilk girmek istediğmiz kapının oradaki gişelere, tabi ki inanılmaz bir kuyruk. sıcağın altında (orası yine fena esmiyor ama sıcak ulan sonuçta!); yine bir mezbelelik, yine bir eziyet, bilet kuyruğu... sıra geçiyor falan filan bir şekilde alıyoruz bileti, biletler ucuz allah'tan ki hiç değilse o sinirlendirmiyor, kombine fiyatlarından sonra.

    biletimizi almışız, maçın başlamasına 2 saat var, etraf insan kaynıyor, hakikaten bir ali sami yen'i dolduracak, hatta belki taşıracak kadar adam var, ama stadın en dışındaik kapılar bile açılmıyor... bekleyenler, bağıranlar, otoparka girmek isteyen arabalar, kornalar falan, etrafta dönüm dönüm boş arazi ama sanki pazar meydanındayız, adım atacak yer yok.

    saat 6'yı biraz geçe kapılar açılıyor, olimpiyat stadına doğru yol alıyoruz, bir 5 dakika da bilet kontrolü için oyalanma falan derken, mimari yapısı hep biraz garip gelse de, o bozkırın o dağın ortasındaki o yapının duruşu falan yine etkiliyor insanı.. herneyse, kapalı alt tribünde kendimize güzel bir yer bulup, başlıyoruz maçı beklemeye...

    maça gelecek olursak, istanbulspor'un bir korner dışında ciddi bir kaleye doğru hamlesini görmedim. galatasaray ise sanki geyiğine bir maça çıkmış da öylesine top oynuyor gibiydi. lincoln taraftarlara yeterinden fazla heyecanı verebildi, ama takımın kaçırdığı goller, biraz da sallama oyun, huzursuz ayırdı taraftarı staddan.

    maçımız bitmiş, "inşallah o başakşehir'den giden yolun dönüşünü falan kapatmamıştır bu adamlar" derken, çıkıştaki kalabalığın arasında kaldık ister istemez ve 2 saat sürecek olan dur-kalk, herkesin birbirinin üzerine doğru gitmeye çalıştığı rezil bir trafiğin içinde bulduk kendimizi. tem otoyoluna doğru bağlanmamız da o 2 saatin sonunda oldu zaten. bu süre zarfında otoparktan çıkarken en az o stada 1 kere daha götürüp getirecek kadar olan benzimizin de biteyazması da maç boyunca duymadığımız kadar heyecan kattı gecemize.

    buradan yarın öbürsügün vs. özür dileyecek (bundan önceki rezilliklerde özür dilediler ya, ondan diyorum.) yöneticilere hiç zahmet etmemeleri gerektiğini söylemek istiyorum, ne de olsa eşeklik bizde ki onca çekilen işkenceden, 3 saatte gidilen şampiyonlar ligi maçlarından vs. sonra hala bu stada gitmeye kalkıyoruz.

    şu stadla da ilgili artık ne yapılacaksa yapılsın ama 5 sene geçmiş açılışından, bi dünya büyük maç da oynanmış, stadın full çektiği de görülmüş; hala böyle işkenceler yaşatılıyorsa bu seyirciye bu da ayıptan başka birşey değildir.

    edit: ulan bi de unutmadan! ben her sezon orjinal formayı, üzerinde 3 santim kum - toz - toprak olan koltuklarda oturup da pisletmek için mi alıyorum! bari bi su tutun bişey yapın o ne pislikti yahu!
hesabın var mı? giriş yap