• (bkz: muhteşem)
  • peşrev türündeki saz eserlerini oluşturan parçalar. sonatlarda olduğu gibi peşrevler de genelde dört bölümden, türk müziğindeki tabiriyle dört haneden oluşur. bunların arasında bir tür nakarat diyebileceğimiz teslim kısımları yer alır.
  • her baba oğlunun ileride nasıl bir karaktere bürüneceğini belli oranda etkiliyor, bunu okurken daha iyi anlayabiliyoruz. ayrıca baki gerçekten gıcık bir karakter, ilk defa bir kitabı okurken içerisindeki bir karaktere böyle bir nefret besleyebildim. bu iyi aktarıldığını gösterir.
  • kitabı çok beğendim.
    * yazarın ilk kitabı olması sebebiyle daha bir hayranlık duydum. 4 hane değil 44 hane olsa hiç hız kesmeden aynı keyif ve merakla okurdum, abartısız. konu güzel, dil akıcı, kurgu heyecan ve merakı canlı tutuyor. saptamalar da pek başarılı.
    * kitapta bolca kedi pati izi de var:)
  • eyüp aygün tayşir'in ilk romanıdır; fakat o kadar nitelikli bir üslubu var ki betimlemeleri gördükçe ilk kitap demeye diliniz varmıyor.
    her bölüm başındaki epigraflar aslında bölümün özeti mahiyetinde. bir yandan da epigraflar, yazarın romanını oluştururken "etkilendiği yazarlar evrenini" bize bir şekilde vermiş oluyor.
    yazarın diline tekrar dönecek olursak; türk yazarlardan tanpınar, oğuz atay ve hasan ali toptaş'ı okuyormuş hissiyatı yarattı. yabancı yazarlardan ise; marquez'i, necip mahfuz'u çok net bir şekilde görüyoruz.
    roman, "babalar - oğullar" ilişkisinden yola çıkarak geniş bir perspektifle dönemin toplum yapısını, hala sürmekte olan sıkıntıları - kadına bakış açısı, cahillik, hurafeler, büyüler, otoriter baba figürü, şiddete meyilli, dediğim dedik erkek karakterleri - ele almaktadır.
    kitabı okurken aklımın bir kenarında, hasan ali toptaş'ın (bkz: kuşlar yasına gider) romanının girişinde yazmış olduğu "babalar alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır" cümlesi vardı ve sürekli olarak babamla olan ilişkimi de sorguladım.
    yazar, karakterlerde gerçeklik hissini o kadar güzel yaratıyor ki roman içinde yazarı karakterler üzerine dağılmış bir halde hissediyorsunuz. bu da her karakterin farklı bölümlerde öne çıkmasını sağlıyor.
    karakterlerle duygusal bağı çok rahat bir şekilde kuruyorsunuz ve onlarla üzülüp onlarla dertlenip onlarla gülüyorsunuz.
    romanın son bölümü "teslim" ise; elinize kalemi alıp satır satır çizeceğiniz, hepimizin dertlendiği, düşündüğü ve aslında yazarın neden yazdığını da anlattığı bir "sonsöz"dür.
    yazar eyüp aygün tayşir aynı zamanda öğretim üyeliğini de sürdürmektedir. bana kalırsa mesleği bırakıp tamamen yazarlıkla ilgilense de biz böyle nitelikli romanları daha kısa aralıklarla okusak ne de güzel olur.
  • güzel roman. okunası.
  • *vuslatı mümkün olmayan hasretlere adıyor insan kendini.

    *kimi zaman istesek bile başka türlü olamıyorsak, günah ne?

    *annen oğlum, beni yavaş yavaş öldüren ve öldüğümde ölümümü normal gösterecek bir zehirdi. ben annenden ayrılmadım, zehri tükürdüm.

    *eskime gözde başlıyor. eşya hiç eskimemiş olsa bile insan göre göre sıkılıyor elindekilerden.

    *her şeyi bir benzeriyle tanımlayan insanların hiçbir şeye benzetemediklerini fırlatıp attığı o semtte dolaşacağım.
  • 4 hane 1 teslim babalar ve oğullarının, anneler ve kızlarının, sersefillerin, arafta kalanların, hayallerinden uzağa düşenlerin romanı… haneler, aileler… dualar ve beddualar…
  • sürekliyici aynı zamanda samimi bir üslup içinde yazılmış olan kitapta zaman zaman yaşamınızından kesitler bulacaksınız.kelimeler arasında gömülü bazı sırlara vâkıf oldum. benim için bu kitabı imzalatan arkadaşıma burdan ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum :)

    --- spoiler ---
    ...
    hilda, “biliyor musun, seninle tanışmamızdan çok önce, bir kasaba okulunda vekil öğretmen olarak kısa bir süre çalışmıştım, işte o okulda oldukça yaşlı bir öğretmen hanım vardı,” diye girmişti söze. “o öğretmen, çocukların yaramazlıklarından şikâyet ettiğim bir gün bana, ‘hilda sen daha çok gençsin,’ dedi. ‘zamanla anlayacaksın ki, insan öncelikle insandır; çocuk, genç, yaşlı... fark etmiyor. ben o kadar uzun zamandır öğretmenlik yapıyorum ki öğrencilerimin çocukları bile öğrencim oldu yıllar içinde. bir zamanlar okumayı öğrettiğim çocuklar, ellerinde kendi çocuklarıyla karşıma geldikçe bir şeyi fark ettim: bu küçük çocukların davranışlarını biçimlendiren baskın karakter özellikleri, zaman içinde onların yaşamlarının şekillenmesinde çok etkili oluyor.” ağâh bey, bu sözleri dinlediğinde, “elementler gibi,” diye geçirmişti aklından. “bu yaşlı öğretmen, ‘sınıf, toplumun küçük bir modelidir,’ demişti bana. ‘sınıf içinde arkadaşlarıyla ilişkilerinde gösterdiği davranışlar ve hangi grubun üyesi olduğu, çocuğun yetişkin bir birey olarak toplum içerisinde sürdüreceği ilişkilere ve nasıl bir insan olacağına ilişkin önemli ipuçları veriyor.hani bazı yaşlılar için huysuz ya da cimri derler ya, işte ben o yaşlıların çocukluklarında da huysuz ve cimri olduklarına emin olabilecek kadar yaşlıyım artık.çoğu zaman, okula yeni başlayan bir çocuğun davranışlarını izleyerek onun nasıl bir hayatı olacağını kabaca kestirebiliyorum,’ demişti. ‘ödevini yapmadığı tarafımdan fark edilmemiş olan arkadaşını bana şikayet ederek ispiyonlayan öğrencimin gelecekte nasıl bir insan olacağını anlıyorum, tüm oyunlarda kuralları koymak isteyen öğrencimi bekleyen geleceğin bu baskın özellikten bağımsız şekillenemeyeceğini biliyorum artık.düşün, küçücük bir çocuk, bir kedi yavrusu gördüğünde şefkat gösterip onu eve getirmek isterken, bir başka çocuk o kediye zulmediyor.neden bu davranışlarından birini değil de diğerini seçtikleri en büyük muammadır benim için ama işte o davranışa neden olan neyse, hayat boyu o çocukları etkiliyor, davranışlarına yön veriyor.’ bu kadar sözün içinde bana ilginç gelen, ‘bu gibi karakter özelliklerinden zararlı olduklarını düşündüklerimi terk ettirmek için ne kadar çabalarsam çabalayayım hiçbir zaman kalıcı değişimler gözlemleyeceğim,’ demesiydi. bana ne dedi biliyor musun? ‘ belki de insanın karakteri, kaderini yazan kalemdir,’ dedi. sanırım artık ben de aynı fikirdeyim. o günden beri, ben de aynını yapmaya, tanıştığım kişilerin baskın karakter özelliklerini tespit ederek onların nasıl insanlar olduklarını anlamaya ve ilişkilerimi ona göre şekillendirmeye gayret ediyorum.bir çeşit oyun işte... davranışlarını gözlemleyerek, yetişkinlerin çocuklarına, çocukların da gelecekteki yaşamlarına ilişkin yaşam hikâyeleri tasarlıyorum zihnimde. karakteri sevmezsem de ilişkimi zihnimdeki tasarım ve hayallerimle sınırlı tutuyorum. tanışıp tahammül etmek zahmetine katlanmıyorum.”
    ...
  • bağ kurduğum romanlardan birisi. abartısız, ağdasız, eser miktarda sabahattin ali, yeterli miktarda da g.g.m. tadı alınan, fazlasıyla gerçekçi, bir o kadar da gerçek üstü, kedi sever-kedi tanır bir elden çıktığı belli olan güzel roman.
hesabın var mı? giriş yap