aşık meçhuli
-
"aşık meçhuli bir konuşmasında yaşamını şöyle anlatır:
“1949 yılında kahramanmaraş'ın afşin ilçesine bağlı kaşanlı köyünde doğdum. babam hasan öztürk'ün dört yıl askerliği sırasında anam elif, üç çocuğunu beslemek için elinde bulunan küçük bir araziyi satmak mecburiyetinde kalmış. bu nedenle üç kardeş tamamen topraksız kaldık. o gün bugün; yoksullukla savaş halindeyiz. yedi yaşımdan bu yana, olup bitenleri hatırlarım... babam askerden döndükten sonra, halk arasında “ince hastalık” dedikleri vereme yakalanarak öldü. anam ve üç kardaş, yaşamak için her işte çalışmak mecburiyetindeydik. ilk bahar gelince maraş ovasına pamuk tarlalarını çapalamak için birlikte giderdik anamla.(...)
anlattığım gibi, hayatım fakirlik ve perişanlık içinde geçti. şimdi de durum aynı. bu durum benim için yadırganmayan bir konu olmuştur. alıştık yoksulluğa ama, şu anlatacağım olayı hiçbir zaman unutamam; hayatımda bana çok tesir etti çünkü:
1966 yılında askerliğe çağrıldım... gitmeden önce, akrabalarımın birinden yüz lira borç para almıştım. tam yola çıkacağım gün, gelip kapıya dayandı alacaklı. tabii ki, verecek param yoktu.. adam içeriye girdi ve çocuklar için hazırladığımız kışlık zahireyi toplayıp hepsini götürdü. o sene köyde kalan ailem ve iki çocuk dilenerek geçindiler...
daha sonra yazdığım şiirler çevrede beğenilerek okunuyordu. 1968 yılında ismail ipek tarafından “meçhuli sazıyla yarine der ki” adlı şiirim plak yapıldı. bilahare aynı sanatçı tarafından öbür şiirlerim de plak yapılmaya devam etti. bir ara ankara hastahanesi'nde işçi olarak çalıştım. daha sonra imar-iskan bakanlığı'nın afet işleri genel müdürlüğü'nde memur olarak bir sene çalıştıktan sonra, beni oradan da attılar. beni böylece boş, avare gezmeye alıştırdılar.”
meçhuli şiirlerinde aşk, gurbet, dostluk, yoksulluk, yalnızlık, adalet, halkçılık, bağımsızlık temaları üzerinde durur. .." (asım bezirci, türk halk şiiri ii-1993) * -
meçhul-i baba diye anılırdı. artık yok. zaten bilen de çok azdır. mahzuniye selam söyle e mi gurban olduğum.
-
cok guclu ve saglam bir bicimde anadolu alevi ozanlik gelenegi temsil etmenin yanisira , baglamasini kendine has kullanmasi ve eserlerinde alisilmisin aksine farkli vurgulamalar kullanmasi mechuliyi bu gelenekde ozel bir yere koymamiza yetiyor.
ari cicekde bal yapar
bal cicegin neresinde
muebbet muhru kazili
dost kasinin arasinda -
farkli bir anlatımla aşık meçhuli ve oğlu şirazi;
bana ettiğini biliyor musun /sineme hançerin çaktın güzel dost /beni ağlattığın yetmez mi gayri /bu garip gönlümü yıktın güzel dost. /bu kadar insafsız olur mu insan / ettiğin hüseyin’;e etmedi mervan / halihazır kendim hayatta iken /ismime meçhuli taktın güzel dost.
karşıyaka’;nın gecekondu semtlerinden yamanlar’;ın adı 1980 öncesinde “maraş mahallesi” idi. 1970’;lerin ortalarından itibaren başlayan göç, maraş katliamından sonra daha artmış ve mahalleye bu isim konmuş. aşık meçhuli de, maraş’ın afşin ilçesinin kaşanlı köyünden. hayatının bir dönemini yamanlar’da geçirmiş. halen oğlu ve akrabaları yamanlar’da oturuyor. çalıp söyleyenlerin hayli çok olduğu bir ailede yetişmiş meçhuli. on iki yaşında şiir yazmaya başlamış. “aşıklık mahlesini” ondört-onbeş yaşlarında almış, aşık kul hasan’a üç yıl çıraklık yapmış.1946 doğumlu olan meçhuli’nin hayatı kendi anlatımıyla fakirlik ve perişanlık içinde geçmiş.
adıyaman, malatya, antep, maraş, kayseri, adana, sivas, çorum gibi alevi nüfusun yoğunlukta olduğu yerlerde herkes meçhuli’yi bilir ve hemen herkesin evinde amatörce doldurulmuş kasetleri çalınır.
1999’da sesini kaybeder ancak şiir yazmayı sürdürür.2012 yılında öldüğü bilgisi yer almaktadır bazı kaynaklarda.
meçhuli, askerdeyken doğan oğluna hacı bektaş döneminde yaşamış bir dervişin adını koyar: şirazi; şirazi de babası gibi çalıp söyler.
halen yamanlar’da oturan ozan şirazi, evli ve üç çocuk babası. kendisinin de çalıp söylemesini, “genetik olarak herhalde babadan oğula geçen bir şey” diyerek açıklıyor.
şirazi’;nin, amatör olarak çıkardığı “nereliyem” ile bir arkadaşıyla birlikte yaptığı, “türkülerin aşığıyız” ve son olarak çıkardığı “ele düştüm” isimli kasetleri bulunuyor. halen sanatçılar tarafından eserleri okunan şirazi, 200’ün üzerindeki şiirinin 110-120 kadarını bestelemiş.
“ozanların görevi halkın derdini sıkıntısını dile getirmek, bunların sorumlularını şikayet etmek. ben de kendi çabam ve yeteneğimle bu görevi yerine getirmeye çalışıyorum” diyor ozan şirazi. evinin yakınında yaklaşık bir yıldır çay ocağı işletiyor. “sabah 4.30 - 05.00 gibi kalkıyorum. saz çalma olanağı bulamıyorum. hayatımı kazanmak zorundayım. çocuklarım var, sorumluluklarım var. yıllarca sazın sözün peşinden koştuk, aç kalmamak için direndik, ama saz doyurmadı, aç bıraktı bizi” sözleriyle anlatıyor şirazi durumunu.
hayatından memnun olmayanların çoğunlukta olduğunu dile getiren şirazi, hükümet için, “verdikleri sözü tutamadıklarını halk görüyor. başbakan bol bol da vaat veriyor, ama alttan memleketin içini boşaltıyor. en azından doğuda on bir futbol sahası büyüklüğünde bir toprağın satılması benim memleketimin yabancıya peşkeş çekildiğinin bir göstergesidir. ben de bir ozan olarak, bir vatandaş olarak, bu haksızlığın karşısındayım. sazımla sözümle sesimi duyurmaya çalışıyorum” diyor.
şirazi babasıyla beraber hiç yaşamamış. beraber de çalamamışlar. sözleri meçhuli’ye bestesi şirazi’ye ait olan pek çok eseri, uzaktan uzağa yapmışlar.
şirazi’nin, başbakan erdoğan’;la ilgili yazdığı taşlama adana’daki kaset firması tarafından önce sıcak karşılanmış. bandrolü de alınmış, ama son aşamada yayınlamaktan vazgeçmişler.
başkan başkan uyan hele
türban meselesi nedir
yirmi milyon işsizinle
ab meselesi nedir
ekonomimiz tamtakır
verhaugen işi bırakır
n’olacak diyarbakır
başkan başkan uyan hele
dolaş kamusal alanda
battık tarımsal alanda
yetimler kırsal alanda
başkan başkan uyan hele
tayyip kalmış bir gaflette
çete yuvası devlette
derin devlet faaliyette
başkan başkan uyan hele
kimlerin dostum bu ülke
bush gözünü dikmiş mülke
ihanettir atatürk’e
başkan başkan uyan hele
tayyip dayı tayyip dayı
kim yiyecek bu pastayı
milleti ayakta uyut
bush amca toplasın payı
tayyip dayı tayyip dayı
fena kaptırdın yakayı
memleket elden gidiyor
kime yapıyon cakayı
kaynak -
-
(bkz: bir haber salayım)
-
-
bunca olan emeğimi (deli gönül)
bunca olan emeğimi
verdin öyle hiçe gönül
doğru yanlış ne dediysem
hep sayıldı suça gönül
gönül gönül deli gönül
gönül gönül deli gönül
delisin divane gönül
bu diyarda yerin yoktur
var başka diyare gönül
gönül gönül deli gönül
bu ne derttir bu ne maraz
çekilmiyor ettiğin naz
her gün ucun ucun biraz
yedin içten içe gönül
gönül gönül deli gönül
meçhuli'yem bak halime
sevdim ne geçti elime
hele sorun bir kamile
senin kilon kaça gönül
gönül gönül deli gönül
aşık meçhuli
ali ekber çiçek
deste günaydın -
kaşanlı büyük aşıklardandır meçhul-i baba. yükseklerde durma gönül eserini latife eraslan da en az kendisi kadar güzel söylemiştir ; .
yükseklerde durma gönül
kar ile boran olursun
harama el sürme gönül
zalime yaran olursun
hiç bir mecliste övünme
varsa sarayın seninle
dünya malına güvenme
akibet viran olursun
meçhulî ayak baş olma
dem iç ama sarhoş olma
cahille arkadaş olma,
yılanı saran olursun
aşık mechuli -
yar selam göndermiş alırım ama
ben ona bir selam salmadan ölmem
canlıdan cansızdan sorarım ama
ben ona bir selam salmadan ölmem
aramızda dağlar sıralı durur
ciğer parça parça pareli durur
hasretiyle canım yareli olur
dost eliyle merhem çalmadan ölmem
meçhuli yarinden hep ayrı galsa
neylerim dünyayı yar benim olsa
azrail canımı almaya gelse
yar başım ucuna gelmeden ölmem
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap