*

  • aşık veysel şatıroğlu; (bkz: asik veysel) diye bilinir, bulunur...
  • (bkz: aşık veysel)
  • --- spoiler ---

    sen bilmezsin. o bilmez. hiç kimse bilmez, bilemez. hatta ben bile. bir tek paşa gönlüm bilir.

    --- spoiler ---

    demiştir gönlümüzün efendisi
  • duran şatıroğlu başlığını buraya yönlendirenleri şevkolar kovalasın.

    (bkz: duran şatıroğlu)

    tanım: aşık geleneğinin en güçlü temsilcilerinden biri.
  • lisede amatörce şiirler ve hadsiz tiyatro metinleri yazıyordum. hala en saygı duyduğum insanlardan biri olan edebiyat hocama okuttum. çok beğendiğini söyledi. fakat her hocanın öğrencisine böyle bir konuda vermesi gereken nasihatlerden birini verdi
    ''olum en az 500 tiyatro metni okumadan metin yazma. okuduktan sonra zaten sen kendi kalemine engel olamayacaksın. daha iyi şiirler yazabilmen için de, çok daha fazla şiir okuman lazım''

    sanırım edebiyat icra etmek dünyanın en büyük entelektüel uğraşlarından biridir. çok büyük kültürel alt yapı gerektirir. sonsuz merak etme hırsı ve donanım çabası gerektirir. fakat sanki bizim güzel anadolumuz bundan müstesna. aşık veysel gibi muhteşem bir insan doğurmuş bu güzel ana. ve pek tabii daha nicelerini. veysel, belki de bu dünyadan geçmiş en kıymeti bilinmesi gereken 2. şairdir. birincisi de yine benim kanaatimce anadolulu yunus emre'dir. 7 yaşında kör olmuş bir insan nasıl böyle eserler yazmış diye uzun uzun düşünürdüm. yanıt bir gün nazım'dan geldi.

    topraktan öğrenip
    kitapsız bilendir.
    hoca nasreddin gibi ağlayan
    bayburtlu zihni gibi gülendir.
    ferhad'dır
    kerem'dir
    ve keloğlan'dır.
    yol görünür onun garip serine,
    analar, babalar umudu keser,
    kahbe felek ona eder oyunu.
    çarşambayı sel alır,
    bir yâr sever
    el alır,
    kanadı kırılır
    çöllerde kalır,
    ölmeden mezara koyarlar onu.
    o, "yûnusû biçâredir
    baştan ayağa yâredir,"
    ağu içer su yerine.
    fakat bir kerre bir derd anlayan düşmeyegörsün önlerine
    ve bir kerre vakterişip :
    "—gayrık yeter!..."
    demesinler.
    ve bir kerre dediler mi :
    "israfil surunu urur
    mahlukat yerinden durur",
    toprağın nabzı başlar
    onun nabızlarında atmağa.
    ne kendi nefsini korur,
    ne düşmanı kayırır,
    "dağları yırtıp ayırır,
    kayaları kesip yol eyler âbıhayat akıtmağa..."

    geceye veysel'in en muhteşem yapıtlarından birini bırakıyorum;

    dünyada tükenmez murat var imiş
    ne alanı gördüm ne murat gördüm
    meşakkatin adın murat koymuşlar
    dünyada ne lezzet ne bir tat gördüm

    ölüm var dünyada yok imiş murat
    günbegün artıyor türlü meşakkat
    kalmamış dünyada ehl-i kanaat
    insanlar içinde çok fesat gördüm

    var mıdır dünyaya gelip de kalan
    gülüp baştanbaşa muradın alan
    muradı maksudu hepisi yalan
    ölümlü dünyada hakikat gördüm

    nuşveran'ı adil nerede tahtı
    süleyman mührünü kime bıraktı
    resul-ü ekrem'in kanunu haktı
    her ömrün sonunda bir feryat gördüm

    dönüyor bir dolap çarkı belirsiz
    çağlayan bir su var arkı belirsiz
    veysel neler satar narhı belirsiz
    ne müşteri gördüm ne hesap gördüm
  • güzelliğin on par'etmez
    bu bendeki aşk olmasa
    eğlenecek yer bulaman
    gönlümdeki köşk olmasa

    tabirin sığmaz kaleme
    derdin dermandır yareme
    ismin yayılmaz aleme
    aşıklarda meşk olmasa

    kim okurdu kim yazardı
    bu düğümü kim çözerdi
    koyun kurt ile gezerdi
    fikir başka başk'olmasa

    güzel yüzün görülmezdi
    bu aşk bende dirilmezdi
    güle kıymet verilmezdi
    aşık ve maşuk olmasa

    senden aldım bu feryadı
    bu imiş dünyanın tadı
    anılmazdı veysel adı
    o sana aşık olmasa.

    dinlerken , okurken tüylerim diken diken olur.
  • "derdin varsa git denize anlat. kedilere, bulutlara anlat. pencere pervazında çiçeklere anlat. insana dert anlatılır mı hiç?"
  • azı çoğa saymış bir benî âdem. o kadar mı? değil anacım değil. anlatmaya kalksak söz çaresiz...
    ben yazsam ki ne? “veysel'in derdini yazmışlar başta, beni yakıp sen kızınma ataşta” önünü sonunda kendi deyivermiş efeler. gözleri henüz açılmadan kapanmış dünyaya/yalana... çiçek düşmüş önce sol gözüne, sonra ötekine öncekinin derdinden bir perde... sazı almış eline, sözle sulamış yazgısını... gönül gözü ile seyre durmuş âlemi, aşkın gömleğini giyip düşmüş yollara, seyrüsefer eylemiş gönülleri. derelerin çağlayışından, çiçeklerin boylanışından ayna tutmuş yüreklere... yalan değil yalın söylemiş efeler.
    hem selam, hem rahmet...

    “ağlar veysel çıkmaz sesi, gine coştu gam deryası / garip gönlümün yaylası, güzel hüsnün bağı benim.” *
  • dünyayı en net gören insanlardan biri olsa gerek. dost çevirmiş yüzünü benden adlı eseri başka bir şekilde yazması, bu denli içten yorumlaması imkansız. büyük değer. tıpkı hayri dev gibi.

    şurada
hesabın var mı? giriş yap