• ayfer tunç 'un 6 şubat 2018'de çıkacak olan yeni romanı.

    sabırsızlıkla bekliyoruz.
  • arka kapak yazısı

    saatin içindeki kum taneleri gibi parmaklarının arasından akıp giderken hayat, hikâyeleriyle birbirini tamamlayan iki âşık, belirsizlik içinde sevgilerini var ediyor. ama bazen kum saati sadece akmıyor, yere düşüp kırılıyor, kumlar ortaya saçılıyor. böyle anlarda ailenin sadece huzur ve güzelliği değil geçmişe terk edildiği sanılan hatıraları, marazları da taşıdığı anlaşılıyor.

    iki âşığın genetik bir hastalıkla kesişen yolları bir noktada ayrılsa bile biri istanbul’da, diğeri new york’ta aynı nefesi alıp vermeyi sürdürecekler… nefesleri yettiği sürece.

    ayfer tunç, ilmek ilmek işlediği cümleleriyle modern bir destan yazıyor. âşıklar delidir ya da yazı tura ailenin, arkadaşlığın, sadakatin, hastalığın ama en çok deliliğin ve acının öyküsü. çünkü âşıklar delidir ve deliler acı çeker.

    umutlandı. yüzü açık kalmış bir kitap gibiydi, aşk hakkında hiç söylemediği sözler satır satır okunuyordu. mucizeler her zaman beklenir hayattan. aşkın kendi varlığından gelen, iyileştirici bir gücü vardır ve kıyaslanacak olursa, aşkla geçen zamanın özgül ağırlığı, saatlerin gösterdiği zamanınkinden kat kat fazladır.

    aşk zamanın yoğunluğunu arttırmaya muktedir olan tek kimyadır.
  • dünya ağrısı kitabıyla aşmış yazarın son romanı, bugün edindim. okumaya başlıyorum, yetiştirirsem arka kapak'ın mart sayısına yazacağım, bitince editleyeceğim.
  • delilik armağanı platon'a göre önce kahinlere, sonra falcılara ardından şairlere ve aşıklara verilmiştir. akıl, aşıklardan alınmıştır.

    ayfer tunç bu romanında aşıkların delilik halini işlediği anlaşılıyor. en kısa sürede temin edip okuma listesine dahil edilmelidir.
  • yayımlandığı ilk gün denizli'de bir kitabevine gidip istediğimde, yeni çıktıysa en erken iki hafta sonra bize gelir, cevabını aldığım ayfer tunç kitabı... aşıklar delidir... deliyiz her daim...
  • biryudumkitap.com'un bu sabah gönderdiği günaydın pasajında yer alan ve bir bölümü şöyle olan ayfer tunç kitabı:

    herkesin istediği, çok güzel, çok zeki ve çok başarılı bir kadınla evlenmiş olmanın verdiği zafer duygusu sadece birkaç gün sürmüş. balayına gittikleri saçma sapan bir ülkede, karısını, boynunda çiçek çelenkleri ve elinde şemsiyeli bir kokteylle gereksiz şeylerden söz ederek gülerken seyretmiş ve bu kadınla evlenmeyi sırf anlamsız bir zafer duygusu için istemiş olmaktan utanç duymuş. bu utanç, içinde karısına dair ne kadar iyi duygu varsa hepsini silmiş. karısının varlığı, anlayamadığı kadar kısa süre içinde kurtulmak istediği bir yüke dönüşmüş. kendini doğasına tümüyle yabancı bir varlığı, "neredeyse maddeyi diyecektim," dedi bunu anlatırken, sırtında taşıyor gibi hissetmiş. alışırım sanmış. bir oğlu olmuş. alışamamış. boşanmışlar, karısı oğlunu alıp gitmiş.
    "oğlum şimdi on bir yaşında ve beni görmek istemiyor," diyor. "buna üzülmem gerektiğini biliyorum. o kadar da dünya dışı bir varlık değilim. eti, kanı, kimyası olan bir insanım. ama üzülmeyi çok istesem de bir şey hissedemiyorum, tıpkı oğlum doğduğunda da bir şey hissedemediğim gibi."
  • yazı ve tura adlı iki bölümden oluşan ayfer tunç'un son romanı.

    --- spoiler olabilir ---

    yazı bölümünde umut'un, tura bölümünde ise sanem'in tarafından anlatılan hikaye, umut'un genetik hastalığının * takibi için new york'a gitmesi ve sanem ile tanışması ile başlıyor. roman boyunca da bir çok geri dönüş ile iki karakterin hayatının ayrıntıları ve ilişkilerinin detayları ortaya çıkıyor. romanın sonunda bir de bu iki bölümü bağlayan ayrıca bir bölüm var ki, bu bölüm önce paragraf paragraf sonra cümle cümle iki tarafın düşüncelerini okura aktararak kitabın sonuna uygun bir kurgu ile bitiyor.

    yazarın tüm kitaplarını okumuş bir okur olarak aşıklar delidir ya da yazı tura'nın ortanın üzerinde bir roman olduğunu söylemeliyim. hem kurgusu, hem ana hikayesi, hem de karakter derinliği ile gayet okuru mutlu ediyor. özellikle umut'un hastalığının izlerini takip etmek okur için ilginç bir deneyim oluyor.

    benim kendimce eleştirdiğim nokta yazarın özellikle sanem'in bölümünde fazla detaya kaçıp bu karakterden kopamamış olması. bu bölümün 50 sayfa daha az olsa da kitabın bütününden bir şey kaybetmeyeceğini düşünüyorum. bir de kitabın isminin romanın içeriğini çok yansıttığını düşünmüyorum. yazı-tura yerine umut/sanem olarak iki bölüm olması çok da büyük bir farka sebep olur muydu diye düşünmeden edemedim. roman boyunca kullanılan "hayatın akıp tükenmesi" ya da "zamanın kumunun akması" temalarının roman adına bir şekilde yansıması, ya da kitaptaki bir söz öbeğinin başlık olarak seçilmesi daha hoş olabilirdi. (böyle düşünmekle birlikte aklıma gelen önerileri de çok iyi bulmadığımı söylemeliyim). son olarak, roman boyunca yazarın anlatımı bana oldukça sinematografik geldi. bu nedenle, umut'u alican yücesoy, sanem'i cansu dere, umut'un abisini barış falay olarak hayal ettim ve filmi çekilse güzel olurdu diye düşünmeden edemedim.

    --- spoilerolabilir ---

    edit1: romanda hiç geçmemesine rağmen tango'dan ziyade fado'nun hikayenin fon müziği olmak için daha uygun olduğunu düşünüyorum. kulağıma gelen ise şöyle bir parça

    edit2: benden sonra tanım giren tipebak'ın tanımını okurken fark ettim: romanın adı olarak romanda gecen memento mori yani öleceğini unutma daha güzel olabilirdi.
  • romanın halitasını çıkardım ama eksiksiz olmayabilir (eksik de olsa ne fark eder, kanzuk'un ekşi'sine çok bile). ayfer tunç'un deliler evi hariç romanlarında yarattığı öteki kaybeden (kazanan?) kahramanlarının hikayesi bunda da başka acılar ve kahırlarla sürüyor. umut-suz.

    yazarından romanla ilgili:

    1. sizi bu romanı yazmaya iten temel etken nedir?

    https://www.youtube.com/watch?v=nzokn4eppsa

    2. mazi ile hesaplaşma konusu eserlerinizde neden bu kadar öne çıkıyor?

    https://www.youtube.com/watch?v=wjd9vby3tkw

    3. "âşıklar delidir ve deliler acı çeker." diyorsunuz. her âşk illa acıyla mı yaşanır?

    https://www.youtube.com/watch?v=pjdaxco4rfe

    4. romanda mekân olarak özellikle new york’u seçmenizin nedeni neydi?

    https://www.youtube.com/watch?v=n4lsu8agvi8

    5. aile dediğimiz şey aslında herkesin birbirini sevmek zorunda olduğu bir kurum mudur?

    https://www.youtube.com/watch?v=mepclxtg1wq

    (edit)

    6. new york yeni dünya, istanbul’sa kadim bir şehir. bu tezatı öne çıkarmayı hedeflediniz mi?

    https://www.youtube.com/watch?v=y_h26unmoru

    7. “bir ‘dünya romanı’ yazdınız. new york ve istanbul gibi iki uzak ve etkileyici kültürü tek romanda, aynı aşk hikâyesinde birleştirmenin zorlukları oldu mu?”

    https://www.youtube.com/watch?v=lrvzs9nme1g

    müge iplikçi ile zeytin dalı - aşkta yazı tura :

    https://www.youtube.com/watch?v=fz1ujapdaak

    edit 2:

    ayfer tunç ile aşıklar delidir ya da yazı tura, yazar & şair buluşmaları:

    https://www.youtube.com/watch?v=xn_m-tifzhg

    latince deyişler:

    (bkz: memento mori)
    (bkz: cogito ergo sum)
    (bkz: homo homini lupus)
    (bkz: carpe diem)
    (bkz: in vino veritas)
    (bkz: mors certa vita incerta)
    (bkz: amantes sunt amentes)
    (bkz: verba volant scripta manent)

    şarkılar:

    (bkz: istedim)*
    (bkz: gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar)*
    (bkz: let's twist again)*
    (bkz: hit the road jack)*
    (bkz: the shoop shoop song)*
    (bkz: wild world)*
    (bkz: tutamıyorum zamanı)*
    (bkz: damage fatale)*
    (bkz: bolero)*
    (bkz: senden bilirim yok bana bir faide ey gül)*
    (bkz: hayat kumarı)*
    (bkz: sevmek acı bir arzu)*
    (bkz: balada para mi muerte)*
    (bkz: historia de un amor)*
    (bkz: susun susun ağlayacağım)*
    (bkz: şen ol yaylam)*
    (bkz: a istanbul sen bir han mısın)*
    (bkz: o yar gelir)*
    (bkz: hastane önünde incir ağacı)*
    (bkz: suzan suzi)*
    (bkz: the sound of silence)*
    (bkz: bir garip yolcuyum)*
    (bkz: orphee's bedroom)*
    (bkz: orphee's suite)*

    spotify: https://open.spotify.com/…si=l1p-6msft4oofdn4cf06yq

    kitaplar, şiirler:

    (bkz: homo faber)
    (bkz: montauk)*
    (bkz: amerika)*******
    (bkz: big bad city)
    (bkz: mülksüzler)
    (bkz: satürn yıldızı altında)
    (bkz: mars'ta bir antropolog)
    (bkz: aydaki kadın)
    (bkz: odun kesmek)
    (bkz: beyaz mantolu adam)*
    (bkz: varlık ve hiçlik)
    (bkz: ulysses)
    (bkz: brodie raporu)
    (bkz: dünyayı güzellik kurtaracak)
    (bkz: bir gül bir güldür bir güldür bir gül)
    (bkz: bir gül bu karanlıklarda)
    (bkz: kendine ait bir oda)
    (bkz: tütünler ıslak)
    (bkz: huzur)*
    (bkz: evler)*
    (bkz: zu abend mein herz)
    (bkz: grodek)*

    kahramanlar:

    (bkz: karl rossman)
    (bkz: hercule poirot)
    (bkz: sisifos)
    (bkz: speedy gonzales)
    (bkz: quasimodo)
    (bkz: esmeralda)

    filmler:

    (bkz: kuşlar)
    (bkz: se7en)
    (bkz: yüzüklerin efendisi)
    (bkz: dekalog)
    (bkz: damage)
    (bkz: zelig)
    (bkz: annie hall)
    (bkz: the purple rose of cairo)
    (bkz: radio days)
    (bkz: manhattan)
    (bkz: hanna and her sisters)

    diziler:

    (bkz: prison break)
    (bkz: homeland)
    (bkz: breaking bad)
    (bkz: game of thrones)
    (bkz: lost)
    (bkz: sopranos)
    (bkz: mad men)
    (bkz: how i met your mother)

    (bkz: ya'aburnee)
  • içine girip bir türlü çıkılmayan, her cümlenin altını çizme ve hatta beyine kazıma isteği uyandırdığı, kurgusu örgüsü nefis, karakterleri en derinliklerine kadar işlenmiş, her bir detayı bir film karesi gibi gözünüzün önüne getirecek kadar iyi betimlemeleri olan ama içinizi kanırta kanırta üzen, duygudan duyguya çarpan nefis bir kitap.
  • ayfer tunç ile 1990’ların ortasında itü’de açılan yapı kredi yayınlarının standında karşıma çıkan mağara arkadaşları kitabı ile tanıştım. öğrencilik yıllarımdı, arka kapak yazısından etkilenmiştim. o tarihten itibaren yazdığı hemen hemen her şeyi okudum.

    ayfer tunç aynı çağda yaşadığım için memnun olduğum bir yazar. "yeni bir kitabı çıksın artık" heyecanını, zevkini ve keyfini yaşatan bir kaç tane yazardan birisi.

    bu kitabı da artık yeni kitabı için daha ne kadar bekleriz acaba diye düşünürken birden karşımda gördüm.

    --- spoiler ---

    ayfer tunç çok büyük ustalıkla hikayesini parça parça yazmış ve birleştirmiş. aslında anlatılan 2 kişinin küçük bir zaman diliminde başlarından geçenler (iki kişi karşılaşır, aşık olur ve ayrılır). ancak bu hikayenin arasına ustaca sıkıştırılan daha bir sürü hikaye var. ayfer tunç parantezler açıyor, kapatmıyor, sonraki sayfalarda kapatıyor bu parantezleri.

    herhangi bir yeni kitaptan, filmden, şarkıdan çok keyif alamadığım bir dönemdeyim (orta yaş sendromu?, depresyon?, memleket halleri?). bu kitaba da çok isteyerek başladım ama önceki kitapları gibi ilerlemedi.

    özellikle umut'un kısmı hiç ilerlemedi. tekrara girmemiş ayfer tunç, gereksiz cümle de yok. ama istediğim gibi sular seller gibi okuyamadım. ikinci kısmı nispeten daha akıcı bir şekilde okuyabildim.

    biraz daha kısa olabilirdi bence.

    bence kitabın yeşil peri gecesi ve yalan yanlış gibi daha agresif bir dile ihtiyacı varmış. dünya ağrısının tonunda yazılmış bu kitap. o ton bu kitaba yakışmamış. veya diyelim benim beklentim o yöndeydi.
    --- spoiler ---

    ancak bir kitabı okurken verdiği sıkıntı değil benim ölçütüm, benim ölçütüm kitabı bitirdikten sonra hatırladığım (aklımda kalan) hali önemli. kitabı sevip sevmediğime böyle karar veriyorum.

    kitabın bende bıraktığı tortu gayet iyi.

    okuduğum için memnunum.
    bir ayfer tunç kitabı ile yky standında karşılaştığım için memnunum.
    ayfer tunç ile aynı çağda yaşadığım için memnunum.
    ayfer tunç'un meselelerine kendimi yakın hissettiğim için memnunum.
    bir imzalı kitabı yok bende yanarım yanarım ona yanarım.
hesabın var mı? giriş yap