• "algılarına güvenme!
    gün boyunca ay vardı ve gece boyunca da güneş...
    ama sen onları görebildin mi?"

    aşkın istilası - yol
  • “hayat, zihninde yaşanan holografik bir evrenden ibarettir...”

    aşkın istilası - yol
  • "– metin çok mutsuzum ve artık ölmeyi diliyorum...
    – dileklerini boş yere harcama çünkü zaten öleceksin. sen bence aşkla yaşamayı dilemelisin..."

    aşkın istilası - yol
  • "bize bütün din kitaplarında varoluşun suretinde yaratıldığımız söylendiği halde bizler daha sonra kendi suretimizde; hınçlı, şekilci, her verdiğimiz kararı yargılayan, kıskanç ve tapınılmayı bekleyen bir varoluş yarattık."

    aşkın istilası - yol
  • "ben bile öğrettiğim egzersizlerde sana karşı esnek davranıp toleranslı olabilirken, sonsuz sevginin kaynağı olan varoluşun benim gösterdiğim kadar bile hoşgörü göstermeyeceğini düşünmek ve sadece ibadet ritüellerini yerine getirmediğin için seni cehennemde etlerin eriyene dek yakıp kavuracak zalimlikte olduğu fikrine katılmak seni “aşk”tan giderek uzaklaştırmakta ve aranıza korkuyla örülmüş duvarlar örmektedir."

    aşkın istilası - yol
  • kişisel gelişim kitaplarından uzak duran biri olarak, büyük hevesle (niyeyse) alıp,
    15 sayfadan sonra devam edemediğim kitap!

    ama edecegim deger mi degmez mi bilinmez, simdilik sırf merakımdan bitiricem kitabı!
    ilk fırsatta...

    (bkz: inşallah)
  • en sonunda aldığım kitap. merak mı yol bulma mı bilmiyorum ama aldım. bakalım ne çıkacak ama tek bildiğim mevlana'nın ''düşünceden ibaretsin, gül düşün gül olsun'' sözü ile şekillenmiş gibi, bakıcez.
  • uzakdoğu felsefesiyle batı bilimini harmanlayan ilginç kitap.

    uzun zamandır anksiyete ve majör depresyonla yaşıyorum. daha doğrusu yaşayamıyorum, sürünüyorum. annem almam için bana ısrar ettiğinde bunun da tıpkı diğerleri gibi metafizik ve ütopik, umut tacirliği yapan "bestseller" olmaktan öteye gidemeyecek vasat bir kitap olduğunu düşünüp reddetmiştim. sonunda direncim kırıldı ve almaya karar verdim.

    iyi ki de almışım, uzun zamandır yaşadıklarımın tamamen beynimin normal şartlarda günde 15-30 dakika kullanması gereken beta dalgasını günün büyük kısmında kullanmasından kaynaklandığını öğrendim mesela. gerçekten de en ufak bir sözü, davranışı, olayı tehdit gibi algılıyorum ve bu da beni yoruyor. kalp atışlarımı ve nefes alma şeklimi bile değiştirmişti beta dalgası. daha da güzeli alfa dalgasına geçebilmek için basit ve etkili yöntemler tavsiye etmesi.

    şu an daha önce duyduğum ama çok da inanmadığım "çakralar" kısmındayım. körü körüne inanacak değilim yine ama en azından bilimsel bir temele oturtmuş. okudukça mantıklı geliyor. kesinlikle metafizik inançları tetiklemiyor.

    azılı bir ateist/materyalist bile olsanız bir şans verin. kesinlikle dinlerin ve kültürlerin üzerinde bir kitap. önyargılardan arındıran cinsten.
    özellikle ve özellikle anksiyete, panik atak gibi sorunlar yaşıyorsanız kesinlikle tavsiye ederim.

    şimdilik tek dileğim kitabın bu şekilde devam etmesi. şu an iyi gidiyor, umarım finalde bozmaz.
  • içeriğindeki nefes egzersizlerinin düzenli yapılması halinde, anksiyete ve panik atak sıkıntılarını iyileştirme konusunda son derece başarılı bir destek görevi gören kitap.
  • kendi hayat hikayesini anlatarak başlıyor yazar. hastalıklı bir çocukmuş, anne babası ağır hastalıklar geçirmiş, çok yoksul kaldıkları dönemler olmuş...

    üstesinden gelmiş her yaşadığının.

    şimdi de "insana güven" adıyla kurduğu oluşumda insanlara yardımcı olmaya çalışıyormuş.

    *

    çakraları açmaktan bahsediyor.

    bunun için sufi nefesi denilen nefes egzersizini anlatıyor.

    bunlar kabulüm, makul.

    ama psişik güçleri mi varmış neymiş, her istediğini hayal ediyormuş ve gerçek oluyormuş. olmayan uçak biletleri, olmayan otopark yerleri bir enerji göndermeyle oluveriyormuş.

    ki topu denilen bir şey.

    bunu da anlatıyor. çok makul bulmamakla beraber, yapılabilir, denenebilir.

    ancak bir kısım var ki anlattığı, korkunç.

    öz babası tarafından tecavüze uğrayan bir kadının bunu hak ettiğini anlatıyor.

    kız şehirde yalnız yaşıyormuş. anne babası köyde. anne ölünce babası, kızın yanına taşınıyor. önce iş arayan baba zamanla kızının kendisine iyi bakması nedeniyle iş aramaktan vazgeçiyor. kızının yanına yerleşiyor. kız hiç sesini çıkarmıyor. baba kızdan para alıyor, boş işlere harcıyor. kızdan yine ses yok. babanın rahatsız edici davranışları artıyor, kız sesini çıkarmıyor. sonra tecavüz.

    metin hara da kızın bu sonucu çağırdığı şeklinde konuyu bağlıyor.

    dehşet.

    bu tarz kitaplar genel olarak başımıza gelenleri, hayatımızdaki insanları biz çekeriz diyor. bunu kendi hayatım açısından anlayabiliyorum. olabilir diyorum. ama böyle vakalara maruz kalan insanlar için nasıl olur da "hak etti" denebilir? küçük çocuklar... onlar da mı?

    bu kısma kadar çakra açmayı da, sufi nefesini de, ki topunu da olabilir, denenebilir diye okumuştum ama bu son örnek olmadı.
hesabın var mı? giriş yap