• bir dave eggers kitabi
  • acıların çocuğu dave hiç nefes alamadan abilikten ebeveynliğe soyunur ve olaylar gelişir...

    kitap hakkında sadece şunu söylemek isterim:

    --- spoiler ---
    dave, bizim -nerden bizim oluyor?- ssg'ye benziyor
    --- spoiler ---
  • müthiş dahiden hazin bir eser adıyla türkçeye çevrilmiş ve siren yayınlarınca neşredilmiş kitap. kitabın mütercimi duygu günkut
  • ilk 162 sayfa sonucunda denebilecek şey: bana nirvana'yı, come as you are'ı, singles'ı, pearl jam'i, x kuşağı'nı hatırlattı. nasıl mı? hiç kasmadan, rahat, abartmadan, başka bir imaj içine sokmadan, olduğu gibi basit bir öykü anlatıyor. bir de party of five'ı. gerçi net hatırlamıyorum o diziyi, ama sanki izlemiştim, hayal meyal.

    yalnız hayatın basit sertliklerini, ajite etmeden anlatmasına rağmen, kimi insanlarda sert bir vurgun etkisi yaratabilir, dikkat. hassassanız, hiç bulaşmayın derim.
  • overrated. siren'e bu denli abartı pazarlamayı yakıştıramadım. kapağı mapağı kendi haline bırakılsa severdim bile belki. yine de bu, eggers'ın zeki ve gelecek vaat eden bi yazar olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
  • 6 maddelik kural ve öneriler, henüz okunmamış sayfalara referans verilen maddelerle dolu bir önsöz, içindekiler listesi ve yine harf sırasında onlarca madde, şema, çizim, rehber gibi bi sürü bi sürü sayfalık ve aslında * teşekkür olmayan bir teşekkür bölümünü aşabilirseniz ilk bölüme ulaşıyorsunuz.
    benim gibi asla kullanıcı rehberi veya önsöz okumayı sevmeyen biriyseniz bu kısımları geçebilirsiniz. paradoks gibi ama kural ve öneriler kısmında da böyle yazıyor. ben okudum bu bölümleri. okumasanız da olur dediği için yazara inat okumuş olabilirim.
    "zaten her çocuk anne babasının ölümünün hayalini kurar" maddesini okurken de yazarla sonuna kadar inatlaşacağıma tam olarak emin oldum. bir anne olarak biraz saldırgan da bulmuş olabilirim.
    ve son olarak i maddesini koyduktan sonra i.1 ve i.2 ekleyip üstüne j, k, l... ile devam etmesi ise saldırgan olmasa da dalga geçme amaçlı yapılmış olmalı. veya bu bölümleri sarhoşken yazmış da olabilir. kondomsuz seks yapıp sızmadan hemen önce belki?
    girişteki bu düşüncelerim, annesi ölümcül evre kanser olan yazarın yaşadıklarını okuyunca biraz pişmanlığa dönüşüyor. trajedinin, yazarın deyimiyle tuhaf biçimde berbat şeyler yaşamanın, insana verdiği seçilmişlik duygusu, saçmalama hakkını da beraberinde getiriyor herhalde. gerçekten büyük trajediler yaşayan insanlara sinir olamayız değil mi? sinir olmanın karşıt duygusu acımak olmalı.
  • önce sinir olduğum, sonra trajedisinden dolayı acıdığım yazar, ileride kendi trajedisiyle dalga geçen mizahıyla bundan çok daha ötesi olduğunu gösterdi. zaten kolay gülen bir insanım. hastalıklı hayal gücüyle, karanlık mizahıyla epey eğlendim.
    bunun biraz daha ötesi, bölüm bölüm kendime sorular sorduran bir kitap oldu.
    might dergisinde yazsaydım bu ne hakkında olurdu? veya sürekli sayılarında vurguladığı çıplak fotoğraflar, benim için sadece çıplak fotoğraflar mı?
    çıplaklık, bakarken ve okurken ve gördüğümüzde çok kolay, basit ve doğal geliyor. çırılçıplak gördüğüm çok yabancı oldu. hayır ekrandan veya bir dergiden değil. vücut ısılarının gerçek hava moleküllerinden yayıldığı, gerçek ortamlarda. hem gün ışığı altında hem de yapay ışıklar altında. yazar gibi uzun uzadıya gözlerimi dikip bakma gibi bir huyum yok. ama çıplaklık varlığıyla somut ayrı ve yabancı bir varlık gibi oluyor. aslında en dogal halimiz ama sanki uzaylı gibi. garip olmasaydı ve utanmasaydım bakmak isterdim.
    kendimi düşündüm. yetişkin hayatımda bir evin kapalı kapıları ardında olmadığım çıplak 3 deneyimim olmuş. kendimi çok özgür hissettiğimi hatırlıyorum. korkutucu bir özgürlük. insanın hep özgürlüğün peşinde olması ama aslında ondan korkması, kendi içindeki gerilimlerin en karmaşık olanıdır bence.
    kendimi o derginin sayfasında hâyâl ettim. çırılçıplak ve iyi bir ışığın altında. gün ışığında kumların üzerinde, arkamda okyanus varken çekilmiş bir fotoğraf.
    pozum nasıl olurdu?
    aklıma gelen ilk görüntu venüsün doğuşundaki poz. uzun saçlarımla utandığım yerleri kapamaya çalışırken. kafam eğik ve hafif dalgın, objektife değil de solda bir yere bakıyorum. hayır. ben o değilim.
    veya bir meryem ana pozu. iki elini yanda sarkıtmış, avuç içleri karşıya bakarken. baş yine hafif eğik ve gözler yerde. sonsuz şefkatin temsili gibi. hayır. ben o da değilim.
    muhtemelen saçlarımla memelerimi kapadığım, ama ellerimi nereye koyacağımı bilemediğim bir duruşum olurdu. bir elimle diğerinin bileğini tutup önümde kavuştururdum sanırım. gözlerimi ise objektifen başka bir yere çevireceğimi hiç sanmıyorum. ve mutlu ve heyecanlı olduğumda yaptığım gibi gülümserdim mutlaka. zaten ciddi poz vermeyi hiç beceremem. ama bununla sınırlı kalmazdı. madem bir dergiye basıyoruz, burnumdan, memelerimden, sağ el orta parmağımdan, karnımdan, ayaklarımdan çıkan oklarla açıklamalar koyardım. hani danaların bölge bölge etlerini ve özelliklerini gösteren cinsten, açıklayıcı bilgiler.
    `:*` buna ne deniyordur ki diye düşündüm ve dana eti haritası diye arattım. bunu buldum ki tam kastettiğim şeydi.
    görsel
    hahhaa dana eti haritası mı deniyor gerçekten?

    benim haritaya dönersem, benimkinde şunlar yazıyor olurdu:
    a- burun : 41 senelik kullanımdan sonra kırıldı ve yeniden yapıldı. ortadaki kemer dışında birebir aslının kopyası.
    b- memeler : toplamda 28 ay süt verdikten sonra artık sadece zevk için varlar.
    c- kollar : yüzmeyi seven sahibine 35 senelik hizmet sonucunda oluşan üst kol kaslarını gururla taşıyor. en sevdiği aktivite sarılmak.
    d- boyun: kaslarını kollar kadar gururla taşımıyor, aksine normalden daha uzun kolye takmasına sebep olan kasların onu daha erkeksi göstermesinden şikayetçi
    e- omuzlar : ekrana ne kadar yaklaşırsa o kadar odaklanabilen sahibinden ötürü genelde öne eğik duruşu bisiklet sayesinde biraz düzelse de hâlâ istediği postürde değil
    f- eller : belli günlerin belli saatlarinde soğan ve sarımsak kokuyor. iyileşmeye yüz tutmuş bıçak kesikleriyle vücudun en badass parçası
    f.1- sağ el orta parmak: 15 senelik ögrencilik hayatının gururlu izini sırtında, artık inse de dikkatli bakınca kendini belli eden, yazmaktan kaynaklı bir nasır topuyla taşıyor. bir dalışta batmış, otuz senelik bir kestane dikeninin hemen sol üstünde.
    g- dizler : 25 km tempolu bisiklet sürmek haricinde cok kullanışlı eklemlere sahip, 25 km üstüne çıkınca ağrı yapıyor
    h- ayaklar: topuklu ayakkabı giymekten hırpalanmış, pedikür sevmiyor, uzun yürüyüşlere dayanıklı, koşuda dengesiz
    ı. karın: 18 ay iki bebek taşırken kurabiye rafı gibi kullanıldı. artık üstünde yatmak için yumuşak bir yastık görevi görüyor, başlar ve bir tekir kedi için.

    böyle böyle şeyler. dergide her fotoğrafa bir slogan buluyorlar ama benim aklıma bir şey gelmiyor. dana et haritasından hareketle, bir kadın atlası olabilir?

    şimdi bu fotoğrafı bir dergiye neden basalım? vücudumla ve kişisel geçmişimle ilgili bu son derece özel ve spesifik detayları neden anlatalım? veya ben şimdi bunları neden yazdım?
    bu bir teşhircilik midir? veya bunları anlatmaya neden ihtiyaç duyuyoruz?

    kitapta beni yakalayan en can alıcı bölüm buydu.

    en sevdiğim bölüm ise ebeveynlere sıktığı absürt ve komik gerçeküstü hikayelerdi. kitabın bir filmi çekilseydi, bu bölümler iç ses eşliğinde gerçekten çok eğlenceli olurdu.

    ne diyordum?
    bunları neden anlatıyoruz?

    ona göre, zaten ölüp gideceğimiz için bunun bir anlamı yok. yani bilseniz ne olur bilmeseniz ne olur? ne elde ettiniz ki bunu bilmekle veya ben ne kaybettim ki siz bunu bildiğinizde, diyor.
    bir yandan da gerçek olabilmek için, yani var olabilmek için, birilerinin bunu bilmesi gerekiyor. anlatmak.
    bir yandan da bir katarsis. yaşamın trajedisiyle başa çıkma yöntemi.
    hepsini yazmış işte. tam ne yazdığının da bir önemi yok aslında çünkü zaten sürekli fikir değiştiriyor. biraz da oynak bir zihne sahip, stabil değil.
    ama okuması, beyninin içine girmesi zevkli bir yazar. yazdığı tarzı da sürekli değiştirmesi, mesela bazen hikaye anlatır gibi, ama bazen hoop gelecekten bahsediyor, gerçek gibi başlayan hayali diyaloglar... kaygan ve sıvı formda bir yazım tarzı. güzeldi.
hesabın var mı? giriş yap