• aynı isimli youtube kanalında denk geldiğim candan murat özcan ın yönetmenliğini ege berenselin kurgusunu yaptığı, derli toplu güzel bir belgesel. belgeseldeki bozlak seçimleri de yorumlar da yerli yerinde. dış sesin anlatımı yerine abdalların halini yine bir abdala ayvaz başaran a anlattırmışlar. tavsiye edilir.
    belgesel
  • konya seydişehir ve hatay'da bulunan topluluk, türkmen olup olmadıklarını merak ediyorum.
  • haklarında şöyle bir belgesel yapılmış olan topluluk. horasan'dan gelmiş türkmen kökenli ve anadolu aleviliği inancına sahip bir zümre. diğer adları da teberlerdir. neşet ertaş da bu topluluğa mensuptur. kırşehir, nevşehir ve yozgat başta olmak üzere iç anadolu bölgesinde yaşarlar.
  • dini ön planda tutmayan bakış açıları, ağırlıklı olarak müzikle ilgili meslekleri ve yaşam biçimleri nedeniyle, bulundukları bölgelerdeki diğer topluluklar tarafından pek kabul görmeyen halk. meslekleri nedeniyle çingenelerle çok karıştırılıyorlar. gelenekleri, yaradan hariç her şeyden vazgeçebilmeyi beraberinde getirirken; görüneni (zahir) değil; görünenin ardındaki öze (batın) değer vermeleri onları farklı kılıyor. değer vermek, gönül kırmamak, can incitmemek ve olumsuz duyguları sahiplenmemek gibi bir düşünce sistemleri var. müzik üzerinden değerlerini taşıyan gezici dervişler gibiler.

    kırşehir, adana, afyon, amasya, antalya, çorum, denizli, gaziantep, ısparta, karaman, kayseri, konya, malatya, mersin, tokat ve yozgat gibi türkiye’nin farklı kentlerine dağılmış olarak yaşayan abdallar için müzik, sadece para kazanma biçimi değil adeta varlıklarının da sembolü. kırşehir, kırıkkale, yozgat üçgenindeki orta anadolu abdalları, abdal toplumu içinde neredeyse tamamı müzikle uğraşan grup. neşet ertaş'ın da bu coğrafyadan olduğunu söylemeye bile gerek yok. çekiç ali, muharrem ertaş, bahri altaş gibi daha adını yazmadığımız onlarca usta bu topraklardan. abdal köyünde doğan bir çocuk için müzik ilk andan itibaren yetişmenin parçası.

    konu derya deniz ama orta asya türk/şaman geleneğinden kopup gelen bu halkı uzatmadan, içlerinden çıkan neşet usta alıntılarıyla özetlemek gerekirse; "biz asırlar boyu gelen bir kanalın, bir kaynağın getirileriyiz. başımı alıp memleketten çıktım, hala gidiyorum..."

    umarın abdal kültürü ve geleneği sonsuza dek yaşamaya ve nesilden nesle aktarılmaya devam eder.
  • alevi türkmen topluluklarındandır.
    en önemli özellikleri en kadim alevi erkanını, yolunu ve ritüellerini sürdürmeleridir.

    “biz alevi kızılbaş türkmenleriyiz, talip olduğumuz ocak tozkoparan ocağıdır. hacıbektaş'taki 12'nci hızır postu bizim dedemizin postudur. biz dört kitabı hak biliriz, 124 bin peygamberi hak biliriz, insana sevgi duyarız, ayrım yapmayız.

    biz cemlerimizi şah hatayi deyişleriyle yaparız. bizde yol vardır, erkan vardır, musahiplik vardır, düşkünlük vardır, dardan indirme vardır. dört kapıyı kırk makamı, 12 erkânı, 17 hizmet sahiplerini o erenlerin izniyle biliriz.

    abdal olmak için iyi kızılbaş olmak lazım, kızılbaş olmak öyle her yiğidin harcı değildir. abdal, dünya malına bağlanmaz. bizde musahiplik var, ama bazı yörelerde babacılık var. yani babanın elini öpüyorlar, musahip olamıyorlar, musahipliği herkes yapamaz.

    musahipliği bir biz abdallar yapıyoruz bir de doğu'da uygulanıyor. aslına bakarsanız musahiplik ta hz. hızır'ın zamanından beri vardır. dünya kurulmadan vardı onlar. onlar insanlığa insanlığı öğretmek için geldiler, ama bunu öğrenmeyen bir tek toplum var o da ortadoğu.,,



    “abdalların hepsi alevidir, bir kısmı asimile olmuş ama çok önemli bir nüfusa sahibiz. ama buna rağmen cemevimiz yok. evlerimiz küçük sığamıyoruz. eskiden memlekette ahırları boşaltırlardı, öyle cem yapardık. 10 tane bekçi koyardık kapıya. şimdi anadolu abdalları olarak sesimizi duyurmaya çalışıyoruz, bir dernek kurduk ama kirayı ödeyemedik. cemevimiz olmadığı için dağılmaya başladık.

    iyi kötü bir işimiz vardı, kağıt hurda topluyordu bizimkiler o da yasaklandı. afganlar, suriyeliler geldi diye bizi de onlarına arasına kattılar. evlerimizin önüne koyduğumuz atık kağıtları bile kaldırdılar. çekçeklerimizi aldılar. yani şu anda abdalın eli kolu bağlandı, başka çare yok dilenciliğe başlayacağız.,,



    “antep alevi abdalları antep ile kilis arasında, halep'in sınırında yaşardı. savaş sonrası akrabalarımızın bir kısmı suriye tarafında kalmış. antep abdalları olarak biz aleviliği ezik yaşıyoruz, çünkü biz alevi toplumu içinde de eziliyoruz. bize 'abdal' demiyorlar, 'aptal' diyorlar. özellikle müzisyenlik yaptığımız için böyle görüyorlar.

    eskiden bütün türkmenler aleviydi, sonra osmanlı'da sünnileşme başlayınca müzisyenliği de hor görmeye başladılar. evvelden bizim kapılarımızın önüne deve yüküyle buğday, arpa konulurmuş, kendi gönüllerinden bunu yaparlarmış, hak görürlermiş.

    zaman geçtikten sonra bizi dilenci konumuna ittiler. halbuki biz sanatımızı yapıyoruz, evlerinde, düğünlerinde onları eğlendiriyoruz, meclislerinde kendi tarihlerini, kimliklerini anlatıyoruz ama bizi alevi olduğumuz için ötekileştirdiler.,,

    https://www.indyturk.com/…leri-abdallar-ve-romanlar

    https://dergipark.org.tr/…wnload/article-file/66924
hesabın var mı? giriş yap