• dersim isyanini bastiran vali. korgeneralken bu isyani bastirmak uzere dersim'e vali olarak atanmistir.
  • sakallı nurettin paşa'nın damadı idi kendisi.
  • 1935 tarihli ismet paşa'nın kürt raporu'na göre: "... dersim'de bir vilayet kurulacaktır, vali aynı zamanda bu vilayetin komutanı olacaktır. dersim ve çevresi bir genel müfettişliğe bağlanacak ve bu vali ve komutan aynı zamanda genel müfettiş olacaktır. dersim imar ve temdin** edilecektir."

    işte bu rapora binaen dersim'e vali-komutan-müfettiş olarak atanan kişi korgeneral abdullah alpdoğan olmuştur. alpdoğan paşa'nın dersim'e nasıl medeniyet getirdiğini, devletin medeniyetten ne anladığını biliyorsunuz. (bkz: dersim katliamı)

    halk arasında dersim kasabı olarak bilinmektedir. esat oktay yıldıran'ın biyolojik değil ideolojik babasıdır.
  • gerekirse mezarından çıkartılıp savaş suçları mahkemesinde yargılanması gereken insan kasabıdır.
  • dersim katliamı sırasında kullanılan kimyasal silahlar için "kurs" açtığına dair gazete haberleri varmış: http://www.radikal.com.tr/…kez_ortaya_cikti-1164486 kaynak olarak 3 ağustos 1937 tarihli tan gazetesi verilmiş.
  • tam ismi hüseyin abdullah alpdoğan’dır.

    dersim olan ismi 1935’te tunçeli olarak değiştirilen ile, doğrudan cumhurbaşkanı mustafa kemal atatürk’e bağlı olarak; meclis üstü bir kurum olan umumî müfettiş/bölgesel vali olarak atanan generaldir.

    bu isim, aynı zamanda koçgiri katliamı olaylarından da biliniyor.

    atatürk’ün, nutuk’ta hakkında çok ağır şeyler yazdığı sakallı nurettin paşa isimli şahsın da damadıymış.

    orduda yaptıkları nedeniyle devleti tarafından istiklâl madalyası ile de ödüllendirilmiştir.

    iki dönem milletvekilliği de yaptırılmıştır.

    onca çatışma alanında bulunmuş olan 1878, kastamonu-taşköprü doğumlu hüseyin abdullah alpdoğan, 1972’de, 94 yaşındayken (doğal yollardan) istanbul-kadıköy’de ölmüştür.
  • medeniyet nurları taşıyan büyük türk ordusunun bir subayı, hemşerim. ışıklar içinde uyusun.
  • cocuk katili.
  • bir köy öğretmeni sıdıka avar'ın elazığ, tunceli, bingöl yörelerinde görev yaptığı esnada anılarından oluşan kitabında (bkz: dağ çiçeklerim)kendisinden sitayisle bahsettiği kişi. yazarın söz konusu bölgedeki ilk görev yeri olan elazığ yatili kız enstitüsünün açılması için bakanlığı 4. umum mufettisi korgeneral alpdoğan zorlamış, ilçe merkezinde memur kizlarinin öğrenimini teşvik için özel pansiyon kurulmasını sağlamıştır. söz konusu enstitüde asıl gaye çocukların türkçe öğrenmesi olup bunun dışında ek olarak hayat bilgisi, biçki dikis minvalinde ders müfredatı bulunmaktadır. yatılı öğrencilerin düşük sosyoekonomik şartlardan ve isyan bölgesinden gelmesi enstitüde görev yapanlar nezdinde "dağ ayısı" olarak anılmasına ve pansiyonda kalan memur çocuklarının yanında müthiş bir aşağılık kompleksine neden olmuştur.
    ilginç bir anekdot da öğretmen sınıfa girip de çocuklara günaydın nasılsınız dediğinde, alpdogan'in arzusu ile öğrencilerin askeri selamlama olarak sert bir sesle "sağol" demeleridir.

    o dönem hademesinden askerine yöre halkinin çocuklarına bakış açısını göstermesi bakımından kitaptaki su detay da dikkate değerdir:

    " nöbetçiyim bu gün. kalkma zilinin çalmasına daha yarım saat var. aşağı katı bir defa dolaşmaya indim. şaşırdım doğrusu: büyük kızlar kalkmışlar, bir kısmı odun taşıyor, bir kısmı sobaları takıyor, bir kısmı mütalaa yapılan odaları temizliyor; erkek ve kadın hademeler de başlarında durmuşlar emir veriyorlar, fakat bu işler çok sessiz cereyan ediyor. bu durum hem şaşırtıcı hem de üzücüydü. kadın hademeye sordum:
    -bu işleri hademeler yapmaz mı?
    sobayı üfleyen çocuk başını kaldırdı; gözleri dumandan yaş içindeydi. kollarında odun yüküyle gelen iki kızcağız da kapıdan girmişti.
    hademe sinirli sinirli sertçe söylendi:
    -helbet yapacaklar ya... bunlar isyan eden kürtlerin dölleri, dag ayıları..."

    bkz. sıdıka avar, dağ çiçeklerim, ankara berikan, 2004, s. 33.
hesabın var mı? giriş yap