*

  • horatius'un, ardından şu dizeleri döktürdüğü savaş;

    [belirtmekte fayda var; bu ode yazıldığı günlerde, octavianus, augustus ünvanını alıyor, senato tarafından tanrı katına çıkarılıp, ibadethanelerde adının zikredilmesi sağlanıyordu. yani bu ode, augustus'a övgü niyetiyle yazılmıştır.]

    hangi adama veya hangi kahramana rübabınla
    [bir tür saz] veya keskin flütünle, kasideler çağıracaksın ey clio?
    hangi ilaha? şen yankılar onun adını tekrar edecektir?

    ister helicos'un gölgeli vadilerinde, ister pindus veya buzlu hemus üzerinde,
    (o hemus ki, ormanları, şarkı çağıran oprheus'un arkasından yürüdü; ve bir ana sanatıyla ırmakların coşkun aşıkları ve tez rüzgarlar dururken, şarkı sesinin füsunu, saz nağmelerine takılmış çamları arkasından sürüklerdi.)

    dilimizin nakaratı olan baba'ya duadan evvel ne diyebilirsin?
    o ki insanların ve ilahların işlerini idare eder
    ve değişik mevsimler yoluyla denizin ,
    toprağın ve dünyanın akışını nizama sokar.

    o kendisinden daha büyük veya kendisine benzer
    veya kendisine yardımcı hiçbir şeye vücut vermez.
    yalnız, ondan sonra pallas birincilik şerefleriyle örtülüdür.

    savaşlarda cesaretli liber, seni unutmayacağım,
    ne seni, vahşi hayvanların düşmanı olan, bakire;
    ne de seni, ey oklarının isabetiyle korkunç febus..

    biri atları, öbürü yumruklarıyla ünlü alcides ile
    leda'nın çocuklarını da söyliyeceğim.
    onların ak yıldızı gemiciye parlar parlamaz,
    kaynaşan köpükler kayalardan çekilir, rüzgarlar düşer,
    bulutlar dağılır ve göz korkutucu dalgalar, onların istedikleri gibi, denizin içine çöker.

    onlardan sonra, önce romulus'u, pompilius'un rahat
    ve sakin saltanatını, tarquinius'un azametli baltalarını
    ve cato'nun asaletli ölümünü söyleyeceğim.

    regulus ve scarus'ları ve punik ve fabricius zaferlerinden sonra
    büyük ruhunu özgürce harcayan polus'u da
    mousam [esin perisi] sayesinde övüp şereflendireceğim;

    sonra, sert fukaralığın,
    baba ocağıyla lar'larının her ikisini de
    sırf savaş için yetiştirdiği curius ile camillus'u.

    marcellus'un şöhreti ise,
    zamanın gizli tesiriyle bir ağaç gibi, gittikçe büyümektedir.
    julianus'un yıldızı, hepsinin arasında, tıpkı madun ışıklar ortasında ay gibi parlıyor.

    insan cinsinin babası ve bekçisi ey zuhal yıldızının altında doğan,
    caesar'ın mıkadderatının kaygıları sana düştü
    ve caesar, senden sonra hüküm sürer.

    ister latin dünyasını tehdit eden part'ları tam bir zaferle kendine rametmiş;
    ister, şarka doğru ser'lerle hindu'ları itaate getirmiş olsun.

    o, seneden sonra, bu geniş kainatı, adaletle idare edecektir;
    ve sen gerdunen altında olympos'u sarsacaksın
    ve ulu ormana karşı kerahet işliyenlere öc alıcı yıldırımlarını göndereceksin.

    çeviren: yakup kadri karaosmanoğlu , 1931
  • preveze'ye cok yakin bir yerde dovu$ulmu$tur(?)..

    http://en.wikipedia.org/wiki/actium,_battle_of
  • octavian'in marc anthony ve misirli metresi kleopatrayi yendigi antik roma tarihinin en onemli savaslarindan biri. iyonda denizinde preveze yakinlarda isadan once 2 eylul 31'de yapilmistir. bu savas sonunda cikan karisikliklar, fetret ve ic savaslarin sonu gelmis gaius julius ceasar octavianus, ceasar augustus olmus ve iki asir surecek pax romana yani roma barisini baslatmistir. ilginc bi anektod olarak bu savastan yaklasik 16 asir sonra yine bir eylul ayinda kaptani derya kizilsakal barbaros hayreddin pasa ayni yerde toplanan tum hacli guclerinin eline vermistir preveze deniz savasinda.
  • milattan önce 31 yılında julius caesar'ın veliahtı octavianus'un komutasındaki roma güçleriyle julius caesar'ın eski komutanı marcus antonius ve mısır kraliçesi kleopatra'nın güçleri arasında yaşanmış olan deniz savaşı. roma güçlerini octavianus'un komutanı agrippa yönetiyordu. savaş roma güçlerinin zaferiyle sonuçlandı ve roma cumhuriyeti'nin imparatorluğa dönüşmesindeki en büyük engellerden biri olan antonius'un düşüşüne yol açtı. ondan sonraki yıllarda octavianus tek adam olmayı başardı ve cumhuriyet olarak tasarlanan devleti tek bir kişi tarafından yönetilebilir hale getirdi.
  • 2 eylül 31 (mö) günü octavianus'un komutasındaki roma güçleriyle marcus antonius ve kleopatra'nın kontrolündeki güçler arasında yunanistan'ın batı kıyılarındaki aktium önlerinde yaşanmış olan deniz muharebesidir. antonius'un kleopatra ile evlenerek bir doğu imparatorluğu kurmaya kalkması roma ile arasının açılmasına neden olmuştu. muharebeyi kazanan octavianus roma'nın yegane lideri haline geldi. octavianus'un filosuna marcus vipsanius agrippa komuta ediyordu.

    savaşın nedenleri
    jül sezar'ın mö 44 yılında öldürülmesinden sonra, evlatlık oğlu octavian ve generalleri marcus antonius ile marcus aemilius lepidus triumvir denen bir lider üçlüsünü oluşturmuştu. bu üçlüden lepidus, mö 36 yılında sextus pompeius'a karşı siçilya'da yürütülen askeri harekatlar sonucu siyasi açıdan gücünü yitirince, devam eden yıllarda imparatorluğun batısına hükmeden octavian ile doğuyu kontrol eden antonius arasında gittikçe büyüyen çekişmeler meydana geldi. antonius, ailesine imparatorluğun bazı kısımlarını vereceğini vaat ettiği, mısır kraliçesi ptolemaioslu kleopatra uğruna daha önce triumvirin pekişmesi için evlendiği octavian'ın kızkardeşi octavia'dan ayrıldı. octavian, antonius'un kendini yeni dionysos ilan ettiği hellenistik doğudaki davranışlarını propaganda amaçlı olarak alenen kınıyordu, böylece roma senatosu ile roma halkı da antonius'a muhalefet almaya başlamıştı. bu koşullar altında senatonun triumvirliğin uzatılmasına karar vermesi artık söz konusu değildi. octavian'ın mö 32 yılında güç gösterisi yaptığı bir olayın üzerine senatörlerin bir kısmı görevdeki iki konsülle birlikte roma'yı terk ederek antonius ve kleopatra'nın yanına, efes kentine gitmesi üzerine, olaylar kesin olarak patlak vermeye başladı.

    triumvirliğin sonunu teşkil edecek çatışma antik yunanistan'da meydana geldi. mö 31 yılının başında, octavian'ın kahramanlığıyla ünlü amirali agrippa iyon denizini geçerek methoni deniz üssünü fethedip marcus antonius'un güçlerini korfu adasından kovarak antonius'un ordusunu meşgul ederek sezar varisinin 80 bin asker ve 12 bin atlıdan oluşan ordusuyla herhangi bir engele takılmadan yunan kıyılarına çıkarma yapabilmesini ve birkaç gün içinde epirus'taki toryne kentine ulaşabilmesini sağladı. octavian'ın ordusu, bir yunan liman kenti olan aktium (latinleştirilmiş hali: action) yakınındaki ambraka körfezinde toplanmış olan düşman gemilerin büyük kısmının etrafını sarmayı başardı. rakibinin hızlı ilerlemesini beklememiş olan marcus antonius, takviye yollarının kesilmesi nedeniyle kısa süre içinde gıda sıkıntısı ile mücadele etmek zorundaydı ve ayrıca firar sonucu çok sayıda asker kaybetti. karşı rakibine birkaç kez kara muharebesi yapmayı teklif ettiyse de bu yöndeki teklifleri hep reddedildi.

    savaş şurasının deniz savaşına karar vermesi
    yunanistan'ın yaz sıcağında, aktium'un bataklık iklimi antonius'un gitgide daha çok askerinin hastalanmasına neden oldu. birçoğu açlık ve vebaların kurbanı oldu. octavian'ın ordusu ise sağlıklı yaylalarda karargah kurmuştu ve gereken ikmali almakta da zorluk çekmedi. antonius'un filosu aktium körfezinde pusuya kısılmış olduğundan, antonius gemilerini riske atmadan ordusunu daha iyi bölgelere yönlendiremiyordu. bu durumda aylar süren muhasara, müttefik komutanlar da dahil olmak üzere firarların çoğalmasına neden oldu. bunun üzerine antonius gerçek ve şüphe edilen firarileri idam ettirme emrini verdi. ayrıca antonius tarafında kleopatra'yı antonius'un karagahından uzaklaştırma arzusunda olan romalılar ile mısır kraliçesinin savaşa katılımını olumlu karşılayanların arasında eski ihtilaflar da depreşti. muhasara çemberini kırmak için yapılan tüm denemeler de başarısız olunca, antonius mö 31 yılının ağustos ayının sonunda, bundan sonra uygulanacak olan savaş stratejisinin belirlenmesi için bir savaş şurasını toplamaya karar verdi. seferber edilebilen tüm güçlerle birlikte nihai bir kurtuluş girişiminin yapılması şarttı, aksi takdirde ordu veba ve açlıktan dolayı yok olacaktı.

    savaş şurasında seçilmesi gereken strateji hakkında birbirlerine zıt görüşler savunuldu. kleopatra, bir deniz muharebesine girilerek düşman hatlarının kırılmasını önerdi. kara kuvvetlerini kumanda eden publius canidius crassus ise, kleopatra'nın memleketine gönderilmesi ve karadan trakya ya da makedonya üzerinden yurda dönülmesi gerektiğini savunuyordu. bu görüşünü desteklemek için, octavian'ın sextus pompeius'a karşı uzun yıllar boyunca denizde savaşarak deniz savaşlarında büyük tecrübe sahibi olduğunu, öte yandan antonius'un hala büyük ve güçlü bir kara ordusuna sahip olduğunu ve aynı şekilde kara savaşında çok deneyimli olduğunu öne sürdü. ancak kleopatra, canidius’un bu önerisini kabul etmek istemedi, zira böyle bir durumda mısır savunmasız olacaktı ve antonius'tan ayrılması gerekecekti; ayrıca antonius'un tüm filosu mücadelesiz bir şekilde yitirilmiş olacaktı.

    antonius sonunda kleopatra'nın önerisini kabul ederek, gemilerinin bir kısmıyla muhasaranın kırılması için bir deniz muharebesine girme riskini göze almaya karar verdi. başarılı olunduğu takdirde kendisi gemilerle mısıra dönerken, canidius orduyla birlikte karadan ayrılmaya çalışacaktı. octavian'ın o ana kadar elde etmiş olduğu askeri üstünlükler nedeniyle, octavian'ın bu planın başından beri galip gelmeyi planlamadığı, bunun yerine imparatorluk devrinde yaşamış olan ve aktium muharebesi için en güvenilir kaynak durumunda olan tarihçi cassius dio'nun tarif ettiği düşman hatlarını kırma ve geri çekilme muharebesine girip, savaşı daha sonra daha iyi koşullar altında devam ettirmeyi planladığı varsayılmalıdır. kleopatra'nın savaş esnasında gerçekten de gemileri ile kaçabilmiş olması ve antonius'un onu peşinden gitmiş olması, aslında birçok 19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başında yaşamış olan araştırmacıların plutarch, velleius paterculus ve kısmen cassius dio'nun rivayetleri nedeniyle varsaydığı gibi mısır kraliçesinin bir hiyaneti ya da antonius'un sevdası uğruna korkakça bir kaçışı değildi, yaşananlar aksine savaş şurasının aldığı kararların birebir uygulanmasıydı. bunun böyle olduğu özellikle 19./20. yüzyılda yaşamış olan tarihçi johannes kromayer birçok araştırmada belgelemiş olup, bu tezi günümüzde genellikle kabul görmektedir.

    askerleri ile müttefiklerinin cesaretlerini kırmamak için, antonius kaçış için değil de, aslında galibiyet için hazırlanıyormuş izlenimini uyandırmaya çalıştı. henüz çok sayıda kürekçi kaybettiği ve bundan dolayı tüm filosunu kürek erleri ile donatamadığı için, düşmanın eline geçmesin diye 170 gemi haricindeki tüm gemilerini yaktırdı. ayrıca kleopatra'nın da cephe hattının arkasında beklemesi kararlaştırılan 60 gemisini elinde tutmasına izin verildi. triumvir üyesi antonius, kara ordusundan 20 bin asker ve 2 bin okçu seçerek gemilerine paylaştırdı. ayrıca geceleyin gizlice savaş hazinesini de gemiye aldırdı ve normalde deniz savaşlarında kullanılmayan, ek yük nedeniyle gemilerin manevra kabiliyetlerini kısıtlandıran ama muhasaranın kırılmasından sonra mısır'a gidebilmek için gerekecek olan anay yelkenlerini de yanına aldı. bu da antonius'un aslında kaçışı planladığını gösterir. bu planını örtmek için, yelkenleri galibiyet, elde ettikten sonra düşmanın kaçmasını önleyebilmek için yanına aldığını iddia etti.

    savaş şurasına katılmış olan ve önceki savaşlarda da fırsat bilerek zamanında cepheyi değiştirmiş olan, antonius'a en yakın komutanlardan quintus dellius, bu sefer de taraf değiştirerek octavian'a antonius'un savaş stratejisini sızdırdı. octavian'ın bu istihbaratı alması üzerine aldığı ilk karar, antonius'un önce savaşmadan kaçmasına izin vererek onun kaçma niyetinde olduğunu herkese karşı ifşa etmek ve sonrasında peşine düşüp sırtından vurmaktı. agrippa, antonius'un gemilerinin ana yelkenler fora edildiğinde kendi gemilerinden daha hızlı olacağını ve yakalanmasının mümkün olmayacağını öne sürerek, octavian'ı bu kararından vazgeçirdi. bunun yerine doğrudan denizde savaşa girilmesi gerektiğini savundu. octavian agrippa'nın bu görüşünü benimsedi.

    gidişat
    savaş hazırlıkları tamamlandıktan sonra ortaya çıkan şiddetli bir fırtına, 4 gün boyunca düşmanların çarpışmasını geciktirdi. savaş, hava koşullarının düzeldiği 5. günde, 2 eylül 31 (mö) tarihinde meydana geldi. antonius'un filosunun sol (güney) kanadına octavian ve marcus lurius ile karşı karşıya gelen gaius sosius kumandanlık ederken, antonius (lucius gellius publicola) ile birlikte sağ (kuzey) kanadının komutanı olarak agrippa ile karşı karşıyaydı. ortada antonius'un tarafında marcus octavius ve marcus ınsteius, octavian tarafında ise lucius arruntius kumandanlık ediyordu.

    octavian'ın asker sayısı, antonius'un iki katından daha fazlaydı, zira hala sekiz lejyondan daha fazla askerle donatılmış, toplam 400 tane gemisi kalmıştı. birbirlerine düşman olmuş bu iki triumvir üyesinin tercih ettiği gemi türleri oldukça farklıydı: antonius'un gemileri çok daha büyük ve yüksekti. 10 kadar kürekçi sıraları vardı ve bundan dolayı oldukça hantallardı. öte yandan bu gemilerin burçlarından octavian'ın çok daha küçük deniz taşıtları olan liburnalara mancınıklarla kayalar ve topların atılması mümkündü. öte yandan octavian’ın küçük gemileri düşmanın devasa gemilerini hızlıca geçebiliyorken, onların küreklerini tahrip ve böylece manevra kabiliyetini yok edebiliyordu. sığ sularda çarpışılması antonius için avantaj teşkil ediyordu, zira bu durumda liburnalar manevra üstünlüklerini tam gösteremeyecek ve dolayısıyla mancınıkların isabet etmesi kolaylaşacaktı. açık ve derin denizde ise tersi söz konusu olacaktı. çoğunluğu octavian yanlısı kaynaklardan alınan bu görüşlerden farklı olarak, tarihçi christoph schäfer, bazı diğer kaynakların dışında romalı tarihçi florus’a da dayanarak octavian’ın gemilerinin iki ila altı kadar kürekçi sırasına sahip olduğunu ve dolayısıyla antonius’un gemilerinden çok daha küçük olmadığını öne sürmektedir. schäfer’e göre, sezar’ın yerini alan octavian daha önce sextus pompeius’a karşı başarıyla kullandığı nispeten büyük gemilerini bu savaşta da kullanmış, bunlara ek olarak ilirya savaşında (mö 35-33) korsanlardan ganimet aldığı daha küçük liburnaları da kullanmıştır.

    antonius’un filosu, kürek gücüyle aktium boğazından açık denize çıktıktan sonra, ambrak körfezinin batı girişine yakın bir yerde yarım daire biçiminde konuşlandırıldı. gemilerin arasındaki mesafe, düşmanın aralarından geçemeyeceği kadar küçüktü; ayrıca kıyıya da o kadar yakınlardı ki, yanlarından da geçilmesi mümkün değildi. sıranın ortasının arkasında savaş hazinesini taşıyan kleopatra’nın 60 gemisi ve kraliçenin bindiği, kendine ait değerli eşyalar da taşıyan özel eskortlu “antonias” amiral gemisi bulunuyordu. plana göre antonius’un filosu saldırıya geçmeyip, düşmanın saldırmasını bekleyecekti ki, her gün öğle saatlerinde kuzey batıdan esmeye başlayan rüzgârla birlikte top ateşinden yıpranmış olan düşmanın arasından geçerek blokajı kırmayı deneyecekti ve bu rüzgârın gücüyle güneye doğru yelken açacaktı.

    ne var ki octavianus’un tarafındaki esas komutan durumunda olan agrippa, saldırıya geçmeyi düşünmüyordu. filosunu öğleye kadar düşmana yaklaşık bir kilometre mesafede sabit bir yerde bekletiyordu. sonunda öğle saatlerinde antonius tarafındaki sosius’un sabrı tükenince antonius’tan emir almadığı halde saldırıya geçti. octavian’ın gemileri önce karşı koymadan açık denize doğru çekiliyordu, sığ denizde çarpışmamak için. böylece sosius’un peşlerine düşmesini sağladılar. bu nedenle savaş formasyonunu bozmamak için antonius da açık denize doğru kaymak zorunda kaldı. agrippa, düşmanını yeteri kadar açık denize çektiğine kanaat getirdiğinde, filosunu döndürüp düşmanın etrafını sararak saldırıya geçme emrini verdi. gemilerinin çokluğu nedeniyle bu taktiğin uygulanması kolay görünüyordu. bu manevranın karşısında antonius da formasyonunu yanlara doğru genişletmek zorunda kaldı, ancak çok daha az gemiye sahip olduğu için, kısa süre sonra hareketli liburnalar araları açılan büyük gemilerin arasına girip onlara çarparak dümen ve kürekleri tahrip ederek manevra kabiliyetini yok etmeyi başardı. ancak antonius’un gemi burçlarından atılan taş ve oklardan fazla yara almadan veya düşman tarafından ele geçirilmeden, onlara vurduktan sonra hemen kaçmak zorundalardı. bazen birkaç tane liburna birlikte antonius’un büyük gemilerine karşı saldırıya geçiyordu. bu şekilde batırmaları kolay olmadıysa da, liburnaların ciddi hasar alması da pek görülmedi.
    mısır kraliçesinin gemileri bu sırada cephenin arkasında kalarak çarpışmalara katılmadı. savaşın gidişatı henüz belli değilken, yapılan bir canlandırmaya göre beklendiği gibi savaş sırasıyla antonius’un sağ kanadı arasında, içinden yelkenleri fora etmiş kleopatra’nın hızlı gemilerinin sıvışabildiği ve her gün o saatlerde çıkan kuzey batı rüzgârıyla güneye doğru kaçabileceği bir açıklık meydana geldi. bu hamleyi başarıyla uygulayan kleopatra hemen mısır’a doğru yol almaya başladı. bunun üzerine antonius çarpışmaların merkezinde bulunan amiral gemisini terk ederek, maiyetinde az sayıda yoldaşıyla birlikte beş sıralı bir kürekliye bindi. bu şekilde kendisi de çarpışan gemilerin arasından sıvışmayı başardı ve kleopatra’nın peşine düştü. kleopatra’nın gemisine yetiştikten sonra onun gemisine binip rivayete göre perişan bir halde üç gün boyunca sevgilisiyle konuşmadığı rivayet edilir. bu şekilde antonius kendini, kleopatra’yı ve savaş hazinesini güvene almak olan esas amacına ulaşmıştı. ancak gemilerinin yaklaşık dörtte üçü düşmandan kurtulup kaçmayı başaramadı, yine de düşmana sert karşılık verilmişti. düşmanın kalan gemilerini bir türlü ele geçiremeyen octavianus bunun üzerine gemilere ateşli oklar ve mancınıklarla atılan köz ve zift kapları attırdı. aslında gemilerin değerli yüküne göz diktiği için bu hamleyi yapmaktan kaçınmak istemişti. gemilerine düşen ateşi söndürmeye çalışan antonius’un askerlerinden birçoğu biçare bir şekilde yanarak ya da dumandan zehirlenerek öldü; diğerleri intihar etti veya denize atladıktan sonra boğuldu. yaklaşık saat 17 sularında aktium muharebesi bu şekilde alevler içinde bitmişti. antonius’un gemilerinden yaklaşık 30 - 40 tanesi bu şekilde battıktan sonra, geri kalan gemiler teslim oldu. antonius tarafında en az 5000 asker hayatını kaybetmişti.

    karada konuşlandırılmış askerler ise, savaşa katılmadan seyirci kalmak zorundaydı. savaşın sonucu belli olunca, canidius crassus ordugâhını savaşmadan terk edip 19 lejyonuyla makedonya yönünde çekildi. yedi gün sonra düşmanın ordusu yetiştiğinde lejyonlarının başından ayrıldı. bu şekilde kumandansız kalan ordu, yapılan iki taraf olumlu barış koşulları üzerine anlaştığında, karşı koymadan teslim oldu. genel anlamda aktium muharebesi antonius ve kleopatra’nın belirgin yenilgisiyle sonuçlandı.

    sonuçları
    aktium muharebesi, roma iç savaşının sonucunu belirlemişti. antonius ve kleopatra iskenderiye’ye çekilmek zorunda kalmıştı. bir sonraki yılda ise octavian korint üzerinden rakka eyaletine gidip orada yehuda kralı herodes’in desteğini alarak sina yarımadası üzerinden mısır’a girdi. antonius iskenderiye hipodromunda son kez yenildikten sonra mö 1 ağustos 30 tarihinde intihar etti. kleopatra ise birkaç gün sonra aynı şekilde canına kıydı. octavian yeni eyaleti aegyptus’u kendi mülkü olarak elde ediğ praefectus aegypti’nin idaresine verdi. mö 27 yılından itibaren, augustus vasfıyla, geriye bakıldığında ilk roma imparatoru olarak sayılmasına izin veren bir konuma sahip olmayı başarmıştı. octavianus ve antonius tarafından öne çıkarılan tanrılara dayanarak, bu savaş ayrıca apollon’un dionysos’a galibiyeti olarak gösterildi, roma ile mısır kraliçesi arasındaki tarihi rekabete bakıldığında ise, italya’nın mısır’a karşı ya da batı’nın doğu’ya karşı galibiyeti olarak algılandı. sonradan yüklenen bu anlamlar, savaşın meydana geldiği 2 eylül 31 tarihinde henüz bir önem teşkil etmiyordu. ingiliz tarihçi ronald syme savaşla ilgili “adi bir aşk macerası“ndan bahsetmektedir. savaşın roma imparatorluğu tarihindeki önemi nedeniyle kahramanlıktan yoksun gidişatı çoğunlukla dile getirilmezdi.

    kaynak
  • octavianus'un komutasındaki roma güçleriyle marcus antonius ve kleopatra'nın kontrolündeki güçler arasında yunanistan'ın batı kıyılarındaki aktium önlerinde yaşanmış olan deniz muharebesidir.
  • sonuçları askeri ve siyasi olmaktan çok daha öte bir savaştır. cleo ve marcus kazansaydı her şey çok farklı olacaktı, hatta belki de ortadoğu coğrafyasının fikir yapısı farklı olacaktı. olmadı.
  • mö 31’deki aktium deniz savaşı ile son hellenistik krallık olan mısır’daki ptolemaios’lara son veren roma böylece denizlerin de tek hakimi konumuna geldi.

    antikçağın son büyük deniz savaşı olan aktium deniz savaşı marcus antonius ve mısır kraliçesi vıı. kloepatra’nın ittifakına karşılık romalı kumandan octavianus’un kuvvetleri arasında mö 2 eylül 31 tarihinde yunanistan’ın batı kıyılarında, ambracian körfezi girişinde gerçekleşmiştir.

    octavianus kuvvetlerinin deniz kanadının kumandanı marcus agrippa’nın taktik dehası; marcus antonius’un salgın hastalık ve firar olayları nedeniyle yıpranmış olan askeri kuvvetlerine galip gelmiş; octavianus roma imparatoru olarak augustus ünvanını almıştır.

    savaşta dikkat çeken bir diğer nokta marcus antonius’un donanmasında dörtlülerden onlulara kadar uzanan bir donanma varken, octavianus’un donanmasının en büyüklerini altılıların oluşturduğu daha küçük gemilerden oluşmasıydı. bu tarihten sonra roma donanma gemileri, triremelerin modifiye edilmiş tiplerine göre düzenlenmeye basladi.
  • bu savaşta augustus apollon'dur, doğrunun, dürüstlüğün adamıdır. marcus antonius kleopatra'ya, zevke, sefaya olan düşkünlüğü nedeniyle dionysos'dur. marcus roma tarafından aforoz edilmiştir, mısır tanrılarına taptığı rivayet edilir. apollon bu savaşta roma halkını arkasına alır ve galip gelir.
hesabın var mı? giriş yap