• çok çok değişik ve çok da trajik bir hayat hikayesine sahip bir insan. özetlemeye çalışacağım:

    1841'de norveç'te doğuyor ve burada kimyager oluyor ama 1865'te ingiltere'ye gidip gemi taşımacılığı ile ilgili bir işte çalışıyor. 1868'de güney amerika'ya taşınıp burada şarkıcı oluyor ve emlak işine de giriyor. 1885'e kadar iyi para kazanıp 1885'te tekrardan ingiltere'ye dönüyor. burada birkaç finansal maceraya atılıyor. bu maceralarından biri norveç'te bir maden alıp işletmek oluyor. yalnız bu maden işi iyi gitmiyor ve onu kurtarayım derken parasının çoğunu harcıyor. öyle ki covent garden'da yaşadığı hotele büyük miktarda borçlanıyor. yine de işte şık giyiminden vazgeçmiyor...

    derken...

    bir sabah*dışarı çıkarken bir kadın önünü kesiyor ve kendisini dolandırdığını söylüyor. adolf beck, kadından kurtulup yolun karşısına geçip yoluna devam etmek istiyor ama kadın ısrarla peşinden geliyor ve iki saati ile birkaç yüzüğünü çaldığını iddia ediyor. adolf gidip bir polise arkasındaki kadının onu takip edip rahatsız ettiğini anlatıyor. kadın bu sefer polise dert yanınca polis ikisini de karakola davet ediyor. kadın burada başından geçenleri anlatıyor. kabaca, birkaç hafta önce şık giyinen ve kibar konuşan bir beyfendinin kendisini kandırıp evine davet ettirdiğini burada da fransız kıyılarına yapılacak bir yolculuğa kendisiyle çıkmasına razı ettiğini ve sonradan sahte olduğu anlaşılan bir çek verdiğini söylüyor. bu sırada da "bunlardan daha iyilerini alacağım" deyip kadının saatini ve yüzüğünü alıp söylediğine göre ölçmeye götürüp ortadan kayboluyor. kadın bu adamın adolf beck olduğundan emin olduğunu söylüyor ve polislerden adolf'u hapse atmalarını istiyor. adolf beck her ne kadar masum olduğunu söylese de adolf beck'i hapse atıyorlar.

    burdan sonra işler daha da karışıyor:

    bu olayı araştıran müfettiş son iki yıl içinde 22 kadının benzer şekilde dolandırıldığını öğrenince bu kadınları suçlunun teşhisi için karakola davet ediyor. sokaktan 10-15 adamla beraber adolf'u da sıraya dizip kadınlardan suçluyu göstermelerini istiyor. kadınların hepsi de adolf'u işaret ediyor. yalnız adolf tüm bu erkekler arasındaki tek gri saçlı ve gri bıyıklı kişi olduğundan aslında bu işin doğru yapılmadığı söylense de kimse dinlemiyor.

    adolf mahkemede kendini savunmaya çalışırken 1877'de benzer suçlardan dolayı 5 yıl ceza yemiş john smith'in de aslında adolf beck olduğu iddia ediliyor ve adolf 1877'de güney amerika'da olduğunu söylese de mahkeme hem son iki yılda dolandırdığı toplam 23 kadından hem de hapis yatıp çıkmasına rağmen suçu tekrarladığından 7 yıl hapis cezası veriyor.

    böylece adolf'u john smith'in daha önce yattığı hapishaneye aynı mahkum numarasıyla yolluyorlar. yalnız bu sefer ikinci kez yattığı için numarasının sonuna bir de "w" ekliyorlar. bu arada adolf'un avukatı ne yaparsa yapsın kimseye sözünü dinletemiyor. o sırada ingiltere'de temyiz mahkemeleri olmadığından yani mahkemenin verdiği karar kesin son karar olduğundan davayı temyize de götüremiyor ama 5 yıl boyunca davanın tekrar görülmesi için 10 kez mahkemeye başvuruyor. daha sonra sonunda john smith'in dosyalarına bakıyorlar ve john smith'in aslında bir yahudi olduğu ve bu yüzden de sünnetli olduğunu farkediyorlar. adolf sünnetli değildir. yalnız bu bile adolf'un hapisten çıkmasını sağlamıyor. yalnızca ikinci kez yattığı için numarasına verilen "w" harfi geri alınıyor.* bu sırada daily mail'da yazan ve adolf'u da tanıyan bir gazeteci davayla ilgili yazmaya başlayınca kamuoyunda adolf'un masum olduğuyla ilgili bir inanç olmaya başlıyor ve sonunda 1901 yılında adolf affediliyor.

    daha da kötüsü olabilir mi abi kafayı yiyeceğim. daha da kötüsü oluyor! :

    1904 yılında bir kadın polise gidip gri saçlı, şık giyimli bir adam tarafından mücevherlerinin çalındığı şikayetinde bulunuyor. bu olayla ilgilenen müfettiş adolf'un davasını bildiğinden kadını adolf'un yemek yediği yere götürüp adolf'u gösterip kendisini dolandıranın o olup olmadığını soruyor. kadın her ne kadar o olmadığını söylese de biraz da emin olmadığından müfettiş bir plan yapıyor. plana göre 15 nisan 1904'de adolf dışarı çıktığında kadın adolf'a gelip mücevherlerini çaldığını söylüyor. polisler de bu arada etrafta olayı izliyorlar. adolf daha önce böyle başına ne geldiğini hatırlayıp çok korkuyor ve kadına böyle bir şey yapmadığını söylüyor. ama kadın bağırmaya devam edip bir de tutuklatacağını söyleyince adolf geçmiş travmasından da dolayı herhalde kaçmaya başlıyor. onun kaçtığını görünce de polis peşinden gidip adolf'u yakalayıp adolf'u bir kez daha nezarethane-hapise yolluyorlar. mahkemede 5 kadın onun kendilerini dolandırdığını söyleyince jüri bir kez daha adolf'u suçlu buluyor. yalnız yargıç bu sefer hemen bir karar vermek istemediğinden son kararından önce mahkemeyi biraz erteliyor.

    ve bu sırada belki de ilk kez şans adolf'un yüzüne gülüyor. adolf hücrede yargıçın kararını beklerken bir başka kadın polise gri saçlı, şık giyimli bir adam tarafından dolandırıldığı şikayetiyle gidiyor. polis, adolf hapisteyken bunu kimin yaptığına şaşırıp bu şikayeti araştırmaya başlıyor ve en sonunda william thomas adında bir adama ulaşıyorlar. bu adamın 1877'de hapis yatan john smith olduğu anlaşılıyor ve adamın tam bir anasının gözü olduğu da ortaya çıkmaya başlıyor. john smith'ten başka, william wyatt ve william weiss isimlerini de kullanan bir dolandırıcı olduğu ortaya çıkıyor. hatta "william thomas" da sahte isim çıkıyor ve gerçek isminin wilhelm meyer olduğu tespit ediliyor.

    wilhelm meyer viyana'da doğup viyana üniversitesi'nde okumuş. sonra bir şekilde hawai'de cüzzam üzerine ders alıp hawai kralı'nın doktoru olmuş. bu sırada kahve ithalatı işine girmiş ve işlerini amerika birleşik devletleri'ne de taşımış. hatta bir ara avustralya'da bile doktorluk yapmış. sonra londra'ya taşınmış ve işleri kötü gitmeye başlayıp fakirleşmiş. bu sırada kadınları dolandırmaya başlamış ve 1877'de yukarda yazdığım gibi hapse girmiş. hapisten çıktıktan sonra biraz dolanmış ama 1895 gibi tekrardan dolandırıcılığa başlamış. kadınlar suçsuz yere adolf'u hapse attırınca da adolf hapisten çıkana kadar amerika'ya gitmeye karar vermiş. adolf hapisten çıkınca da tekrardan londra'ya dönüp kadınları dolandırmaya başlamış.

    inanılmaz!

    polis tarafından yakalanınca tüm suçlarını itiraf etmiş meyer. kadınlar da gelip asıl suçlunun meyer olduğunu ama adolf'un ona çok benzediğini kabul etmişler. adolf'u da kral 29 temmuz 1904'te "affetmiş". tazminat olarak önce 2000 pound sonra da kamuoyu baskısıyla bu meblağı arttırıp 5000 pound para vermişler adolf'a. bugünün parasıyla 300000 pounda denk geliyormuş.

    asıl daha önemlisi ise 1907 yılında adolf'un başına gelenler sayesinde ilk temyiz mahkemelerinden olan "court of criminal appeal" yani ceza istinaf mahkemesi kurulmuş.

    edit: karşılaştırmak için adolf ile meyer'in fotoğraflarını şurada bulabilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap