• sahneye çıkan ilk müslüman tiyatro sanatçısı.
  • şahin kaygunun çektiği afife jalenin hayatını konu alan film. afifeyi müjde ar oynamıştı
  • ortaköy'deki afife jale sahnesi'ne ismini vermiştir... daha dogrusu sahne ismini ondan almiştir, o zaman afife jale isimsiz - neyse çok kariştirmayayim...
  • kadıköy doğumludur kendisi sahneye çıkan il müslüman kadın tiyatrocu ünvanına sahiptir 16 yaşında sahneye çıkmıştır ve 1997 yılından beri anısına tiyatro ödülleri dağıtılıyor ( afife jale tiyatro ödülleri adı altında..) afife hanımcım müslüman kadınların sahneye çıkması yasaklandıktan sonra depresyona girip uyuşturucuya başlamış idir
    kocası için (bkz: selahattin pinar) ama afife hanım 33 yaşında boşanmıştır kocasından ve 39 yaşında da buradaki yaşama veda etmiştir.
  • nezihe arazın yazdığı bir tiyatro oyunu. doğal olarak afife jalenin yaşam öyküsü üzerinedir.
  • yamalar isimli filmde oynamıştır. evet evet bir türk kadın sanatçının oynadığı ilk film sanırım. en azından afife jale'nin ilk filmi idi.
  • istanbul kız sanayi mektebinde eğitim alan, darülbedayi'ye giren ismini hatırlamadığım bir küçük oyundan sonra polis tarafından hakkında soruşturma açılmasına sebep olan yamalar adlı oyunda yer alan; toplum ve ailesi tarafından dışlandığı trajik yaşamına doktorunun baş ağrılarını geçirsin diye kendisine uyguladığı morfin tedavisi sonucunda bağımlı olup bakırköy ruh ve sinir hastanesi'nde veda eden mücadeleci güzel gözlü kadın.
  • yaklasik 80 yas buyuk olsada bu gece hayatini ogrenmem ile beni buyulemis kadin..

    turkiyede tiyatro sektoru ermenilerin elinde iken afife hanim kalkip ben de vardim demis..sonra da dislanmis hayatta ugruna ailesini feda ettigi tiyatrodan uzaklastirilmis..gerci sonralari "ne var afife de sahneye cikiyordu" denerek onlarca kadin tiyatorcu cikmis hatta mustafa kemal "afife olmasaydi hilafeti kaldiramazdim" demis ama afife coktan hayattan gecmis..

    bu haliyle kendisini kamikazeye benzettim ben..belki turk kadininin tiyatroda var olmasi konusunda bir mucadelesi yoktu sadece sahsiydi sorunu ama genede kendini yoketmis inandigi sey ugruna..

    sonra talihsizlikler yasamis..selahattin pinar gibi muhtesem bir insanla karsilasmis talihi sayesinde ve mutlak son biraz daha gecikmis..cumhuriyet doneminde ise kadinlar sahneye cikarken tekrar denemis sahneye cikmayi ama uyusturucu gecmisi onu engellemis aptal roller almasina neden olmus horlanmis hakki yenmis tiyatrodan daha da sogumus..

    oyle buyuk bir kadinmis ki selahattin pinara "beni birak selahattin" demis..beni birak demesi afife hanimin sokaga dusmesi anlamina gelmekteymis..ki sonrada bi sekilde ayrilmislar..afife hanim parklarda uyumus ve orda olmus..

    hayatin boktanligi uzerine guzel gozlu,cesur bir kadin..ve insana 80 sene once dersaadette dogup elinden tutma istegi uyandiriyor..
  • afife tiyatro ödülleri sayesinde muhtemelen mezarında kemikleri sızlayan bayandır kendisi.
  • http://www.afife.org/ da hayati su sekilde anlatilmis..

    afife, orta halli bir ailenin kızı olarak 1902 yılında istanbul'un kadıköy semtinde dünyaya geldi. 10 kasım 1918 günü darülbedayi'ye talebe olarak kabul olunan beyza, refika, behire ve memduha adlı beş kızdan biriydi. afife ve refika hariç öteki kızlar daha fazla dayanamamış ve "nasılsa sahneye çıkamayacakları" gerekçesiyle tiyatroyu bırakmışlardı.(azuth:burda afifenin mukemmel yada deli dolayisiyla yine mukemmel bir kadin oldugu anlasiliyor) aynı yılın 18 aralık günü refika tiyatronun süflör, afife de "mülazım artistlik" (stajyer oyuncu) kadrolarına alınmışlardı.

    afife bir yıl süreyle bütün provalara devam etti, ama bir türlü sahneye çıkamadı. öte yandan refika, sahne gerisinde görev alan ilk müslüman türk kadını oldu. 1919 yılının 13 nisan gecesi premier'i yapılacak olan, hüseyin suat'ın "yamalar" adlı oyununda, emel rolü, eliza binemeciyan'ın paris'e gitmesiyle ortada kaldı. darülbedayi yöneticileri ister istemez rolü afife'ye oynatma kararı verdiler.

    böylelikle afife, 22 nisan gecesi, kadıköy'deki apollon sineması'nda (sonraki hale, şimdiki reks) emel rolünü oynayarak sahneye çıkan ilk müslüman türk kadını oldu. o gece tiyatroya gelen zaptiyeler, yöneticilere bir uyarıda bulundularsa da genç sanatçı bir hafta sonra da "tatlı sır" oyununda yeniden sahneye çıktı.

    sanatçı polis tarafından tutuklanmak istenince, kınar hanım tarafından arka bahçeye kaçırılarak polislerin elinden zor kurtuldu. üçüncü piyesi olan "odalık" oynanırken polis tiyatroyu bastı. afife bu kez de makine dairesinden kaçırıldı. 1921'de dahiliye nezaretinin bir buyruğu ile belediye 27 şubat günü 204 sayılı bildiriyi darülbedayi yönetim kurulu'na gönderdi. bildiride müslüman kadınların kesinlikle sahneye çıkamayacakları yazılmıştı.

    bu bildiri üzerine afife, tiyatronun kadrosundan çıkarıldı. tiyatrosuz kalması afife'nin zaten zayıf olan sinirlerini alt üst etmiş, kaçışı haplarda ve uyuşturucularda bulmaya başlamıştı.(azuth:nedense her mukemmel insan hayatta umdugunu bir sekilde bulamayinca buna basvuruyor (bkz: janis joplin)) sonradan aşık olduğu bir doktorun,(azuth:aslinda doktora bir ask yok burda doktorun sundugu guzelliklere bir ask var..ayrica doktorda turk tarihindeki ilk nuri alcodur) yaptığı iğneler de onda bir alışkanlık başlatmıştı. ortalık biraz durulunca, birkaç yıl sonra burhanettin tepsi kumpanyası ile anadolu'da turneye çıkmış, yeni tiyatro topluluğu ile kadıköy'de oynamış, daha sonra da fikret şadi'nin milli sahne'siyle çeşitli kentlerde temsiller vermişti. zaten 1923'ten sonra türk kadınları atatürk'ün emriyle sahneye çıkmaya başlamıştı. gün geçtikçe bozulan sağlığı ve uyuşturucu alışkanlığı, tiyatroyu ister istemez bırakmasına neden oldu. bu onu büsbütün çileden çıkardı. 1928 yılında bir arkadaşıyla, kuşdili çayırında hafız burhan'ın bir konserine gitmiş, orada sanatçıya tamburuyla eşlik eden selahattin pınar'la tanışmıştı. kısa bir sürede pınar, genç kadına deliler gibi aşık oldu. 1929 yılında evlendiler ve selahattin pınar "nereden sevdim o zalim kadını" gibi birçok ölümsüz şarkısını onun için besteledi. bir süre sonra, pınar karısının morfin bağımlılığı ile başa çıkamamaya başladı. tiyatrodan uzak kalmak, sahneye çıkamamak, afife'yi mutsuz kılıyor, kurtuluşu yalnız "iğne"de buluyordu, 1935 yılında boşandılar. bundan sonra afife içine düştüğü girdaba büsbütün batarak sefalet içinde sürünmeye başladı. darülbedayi'deki dostlarının yardımıyla, bakırköy akıl hastanesi'ne yatırıldı ve 1941 yılının 24 temmuz günü kimsesiz bir halde yaşama veda etti.(azuth:selahattin pinar ayrildiktan sonra bir daha gormemis afifeyi..onu anlayabiliyor insan..sevdigi,deliler gibi sevdigi insanin gozleri onunde boyle erimesini izlemek onu gormekten daha az bir aci..)

    tiyatronun ve devrinin bu büyük fedaisi böylece sessiz sedasız yok olup gitti. uzun yıllar onun adını bile anan olmadı.
hesabın var mı? giriş yap