• yanınızda sevgiliniz yoksa hiçbir anlamı olmayan yerdir.
  • gerçekte gökyüzüyle birleşmediğini bilmek bile yetmez, kıskandırır. parmağını uzatıp gösterdiğin o ağacı yanına baktıktan sonra tekrar kafanı çevirerek kendin görürsün, belki de yeniden görmüş gibi yaparsın. hiçbirinize agacın gökyüzüyle birleştiği yeri göstermek istemem, sadece ben göreyim isterim. sadece bu güzelliği bencil ruhumla ben hissedeyim isterim.
  • ağacın batan güneşle birleştiği yer gibi olamaz . o güzel turuncu arka fonda yapraklarını dökmüş sadece dallar kalmış tam bir harika, otobüsle dersaneden döndüğüm kış günlerinin harika görüntüsü.
  • salıncaktayken değeceğimi sandığım yer
  • bir yazar.

    öncelikle güzel bir insan. yaşasın bağzı çocuklar.

    felsefe iyidir, nasıl yaparsan yap iyidir. ama analitik yaparsan daha iyidir. sezgici yapmazsan çok daha iyidir.

    bir felsefe yarışmasında tanıştık kendisiyle. ayak üstü güzel bir muhabbet çevirdik. kendisini akademia of platoya davet ettim (reklamımızı da yapmış olalım).

    ama gelin görün ki bu genç insan diyor ki "dış dünyanın varlığının kanıtı dış dünyanın varlığının kendisidir. dış dünyanın varlığı o kadar açktır ki ayrıca bir delile ihtiyaç yoktur."

    şimdi nerden tutsak elimizde kalıyor. descartes ve marx bile daha elle tutulur argümanlarla gelirdi. onları çürütmenin bir zevki vardı çünkü sağlam olduğunu düşünenler var. bu argüman ise çürük çarık, üzerine pek düşünmeden dahi yerleyeksan olacak durumda.

    iki temelde inceleyelim: (ı) self-kaynak gösterilmesi (ıı) sezgicilik.

    (ı) öncelikle x'in kanıtı x'tir diyor arkadaş.

    p->p
    p
    ?p

    burdan bakınca mantıklı duruyor. evet valid'dir, sound'dur. ancak ikinci öncül p zaten sorgulanan olduğu için dış varlık argümanında sound değildir. demek istediğim şudur:

    eğer ki 2*2=4 ise 2*2=4 birinci,

    2*2=4 ikinci öncül ve

    2*2=4 sonuç olsaydı sound olacaktı. zira bu objektif bir gerçeklik (gerçekliğinden emin olmadığımız dünyanın kuralları içinde) ve akıl yoluyla 2*2=4'ün doğru olduğuna varabiliyoruz. ancak dış dünyanın varlığına dönersek, dış dünyanın varlığını sorguluyoruz, sorguyu kenara bırakıp dış dünya vardır, diyoruz, öyleyse dış dünya vardır diyoruz. not sound, at all.

    (ıı) diğer bir taraftan (ve belki de ilkini tamamlayacak şekilde) sezgicilik kullanılıyor. dış dünyanın varlığı sezgilerimizle algılanabilir, kabul edilir, deniyor. bu tabi çok daha büyük bir tartışma konusu. bilginin kaynakları başlı başına bir felsefe dalı ancak şunları söylemek istiyorum.

    öncelikle tartışma descartes üzerinden gidiyordu. ve descartes duyulara dahi güvensizliği ortaya koyuyordu (kendisi de saçma sapan şekilde çözüyor). diyorum ki ben "sezgilerimize güveneceğimize nasıl varıyorsun?" bizler "i think therefore i am"deki "therefore"a nasıl varıyorsun, diyen bir ecdadın torunlarıyız (hocaların öğrencileriyiz). akla aklı bile sorgulatırken, kalkıp akılla "sezgilerimize güvenebiliriz" demek çok havada kalmıyor mu? öyleyse temellendirilmesi gerekmez mi?

    gibi gibi gibi..
  • (bkz: #43513901)

    bilgi'nin ne olduğunu bilmeyen bir arkadaş. inançla bilgiyi birbirine karıştırıyor ve bu çoook tehlikeli sularda yüzdüğünü, felsefeden oldukça uzaklaştığını gösteriyor.

    "bazı argümanlar" vardır ki, diyor, bunları bırak kanıtlamayı, argümantatif olarak sunamayız bile. üzerine tartıştığımız iddiası da "dış dünyanın varlığı o kadar açık ki, kanıta gerek yok" idi. ah be çocuk..

    diyor ki, bunu kanıtlayamayacak olmamıza rağmen, "rasyonel" bir insan dış dünyanın varlığını [caps]bilir[/caps]. ve buna temel inanç yakıştırması yapıp, bunun bilgi değeri taşıdığını iddia ediyor.

    peki bu neden kabul edilemez? ve ne gibi tehlikeler doğurur?

    inançların tarih boyunca nasıl değiştiğini biliyoruz. bundan 2000 sene önce, dünyanın düz olduğuna inanılırdı ve bu çok güçlü -o zamanın bilgisine bakarsak oldukça rasyonel- bir inançtı. kanıta dahi ihtiyacı yoktu. 100 sene öncesine kadar siyahiler aşağılıktı. insanların konuşmalarını dinleseniz nasıl bu kadar inanmışlar dersiniz. bu nedir biliyor musun kardeşim? internalization. içselleştirme. sosyolojik bir terimdir. doğumundan bu yana maruz kaldığın şeyleri içselleştirirsin. milliyetçi bir ailede doğan kürt'ün kötü olduğunu "içten, sezgisel" bilir; kemalist ailede doğan şeriatçının, hristiyan'da doğan müslüman'ın kötü olduğunu "sezgisel olarak" bilir. şimdi dur ve düşün. sen islami duyarlılığı yüksek bir arkadaşsın. yahudiler'i kuransal ve empirik bağlamda bir düşün. vardığın sonuç bir türk milliyetçisinin kürt'e duyduğu hisler olacak belki de. islam'dan uzaksan olmayacak. ama sen diyeceksin ki "onlarınki yanlış benimki gerçek". o da aynısını söylüyor.

    not: sezgiciliğin en iyi yanı tuvaletini yaparken iddia uydurabilme rahatlığı, ispat yükümlülüğünden uzak kalabilme şansıdır.
  • (bkz: #43514803)

    entry'siyle beni eleştirmiş yazar.

    maalesef hristiyanlık'ı din, kitabını incil (hem de dört tane) sandığı için anlattığımı anlamakta zorlanmış yazar.

    dedim ki,

    hristiyanlık'ın gerçekliğine dair en büyük kanıt havarilerin idam edilmesidir. insanlar uydurduğu yalanlar uğruna idam edilmeyi göze alır mı?

    arkadaş almış gelmiş demiş ki (al dedi çocuklarını dedi geldi aklıma) "ee sahabeler öldürüldü ona ne diyorsun?"

    şimdi efenim. sözlükte defaatle belirtildiği üzre incil havariler tarafından yazılmıştır. kuran gibi gökten inme bir kitap olduğuna inanmayız. ve incili okuduğunuzda göreceksiniz ki havariler bizzat mucizelere şahit olmaktan öte mucize gerçekleştiriyorlasr. hasta iyileştiriyorlar, ölü diriltiyorlar vs.

    yani eğer incil yalansa, bu mucizlere olmamışsa, bu havariler hepsini uydurmuş ve yazmış demektir. 10 kişi kendi yalanları uğruna bilerek ölüme gitmiş demektir.

    ama islam'da olay bu şekilde değildir. muhammed'in mucizesi ne var? kaç ölümü göze almış sahabe bir mucizeye tanıklık etmiş? isim verin bana? deyin ki x kişisi muhammed'in şu mucizevi olayı yaptığına şahit olmuş ardından öldürülmüştür. miraca, ayın bölünmesine (!) kaç tanık varmış?

    demem o ki, islam uğruna ölenlerin muhammede inanmış olması yeterlidir. ancak hristiyanlık uğruna ölen havariler kendileri yazdıkları kitaba inanmış olmalıdırlar.

    öyle yani genç adam. feel the difference.
  • bir kac entry'sine denk geldim. uzun uzun yazmis dedim herhalde bildigi bir seyler var. inanilmaz derecede kulaga sacma gelse de kendinden cok emin yazmis. kafam karisti bir kac entry'sine daha baktim. su an nerden baksan toplamda 15 dakikami harcadim ve sonuclari diger suserlerle paylasmak istiyorum ki benim gibi merak eden olursa zaman kaybetmesin.

    olm ben bu kadar cok yazip bos yazan bir yazar görmedim lan. hic bir sey bilmesek yiyecez yani. bildigin bdiablo'dan hallice. ama yazdiklarina bak stephen hawking falan dersin. öyle degisik kafalar. dünyanin düz oldugunu iddaa eden amcaya daha cok saygi duyuyorum desem yalan olmaz. o enazindan tam kara cahil. ama bu belli ki bir seyler ogrenmis ve aldigi bilgiyi kendi cikarlarina göre manipule edip laf salatasi yapiyor. bir de objektif falan yaziyormus gibi gönüyor ama degil.

    simdi cok kisa bir örnek vereyim. bu arkadas bir cocugun daha 1 yasindayken okuma yazma bilmeyen annesi babasi tarafindan müslüman yapilmasini normal karsilar. ama olur da bu cocuk dinsiz olursa felsefe arar. hangi felsefe ile allahin varligini kabul etmiyorsun der. lan o basta kabul ederken felsefe yoktu ama? okuma yazma bilmeyen adam niye kabul etti en bastan? sana felsefe ile mi ögrettiler allah'in varligini? hangi felsefe olm bu biz niye bilmiyoruz? bilim dünyasi neden bilmiyor?

    bir de matematik ile ispat edildigini falan iddaa etmis (eger tassak gecmiyor ise). bu da neden dünyadaki en büyük matematikcilerin dindar oldugunu acikliyor tabi.

    hakkaten cok enteresan bir kafa lan. yani okuma yazma bilmeyene saygim sonsuz, imkani olmamis derim. ama böyleleri... bunlardan uzak durun kardesim, size nasihatim bu.

    karmasi da kafa karistirmasin, anti-rteci dinci kontenjanindan toplamis puanlari. bir 15 dakikada buraya yazdim oldu yarim saat. allah belani vermesin cok konusan bos konusan sevgili kardesim. öpüyorum.

    edit: bos konusuyor, sacmaliyor dedigim icin entry entry analiz, elestiri istedi beyfendimiz.

    bak simdi ben asagiya bir sey yaziyorum sen bana buradaki mantik hatasini boslugu aciklarsan ben de senin entry'lerini secip elestirecegim.

    "lklakjhödjklöndljkfkljödlkansdnsölkdjapoidjklasdjlk ansdln öalksjdlk jalksdj lksajdkl naskndkl jdlakjsndlk aklsödj hasdlksjd alksdj aksjdlöa... asdlkj alkösdjkl sjdaökljsd ldalösdk . asdj klöajsdlkj ök? lkajlödj k? ksadlkj lksajdlk jlksjdlö! kljslkdj lksjdlkj hljl... léksdjkslkdjllkljlk?

    sdlksjdjlkjl dlskjd ljlsd skdj lskdjl ? lksjdlkjslkdj lkjdlk jslkd. sjkdkl jlksjdlj lds. skdjkljs dlajsd. ksljdlksjdlkjdl..."

    hadi kolay gelsin bebegim.

    edit: karmasi kafa karistirmasin demistim ama zaten sifirlanmis neredeyse. cumhurbaskanligi secimi bitince ekmeleddin'in ekmeginden daha fazla yiyemedi sanirim. umarim zamanla kendini gelistirir ve aktarmaya calistigi fikirler bireylerce saygi görmeye baslar.
  • başka bir mecrada kısa bir muhabbetimiz oldu kendisiyle. çok farklı düşünsekte iyi bir arkadaştır, yukarıda skocax'la karşılaştırılıp olumlanmış. evet bende olumlu düşünüyorum kendisi hakkında ama birçok konudan o kadar emin bir şekilde bahsediyor ki kendi kuyusunu kendi kazıyor.

    din, bilim, felsefe hakkında yeteri kadar okuma yapmadan teologluğa, felsefeciliğe, bilim adamlığına oynamak yürek ister. hakim görüşe alternatif düşünceler oluşturacaksan daha özen ister. aksi takdirde kendimizi birçok konuda kandırabiliriz. eleştirel baktığımız gözler bizleri şaşı yapabilir. daldığımız her konuyu farkında olmadan basitleştirebiliriz.

    bunları neden yazıyorum? çünkü hepimizde var biraz bu. önemli olan şey açık kapı bırakabilmek. ki kendisi de farkında birçok konuda yanıldığından. umarım yanıldıklarından kendisine fazla güvenmemesi gerektiğini öğrenir.
hesabın var mı? giriş yap