*

  • aziz nesin'in öykü kitaplarından biri.
  • hikaye şu şekildedir:

    ah biz!ah biz eşekler!..biz eşek milleti de eskiden, siz insan milleti gibi konuşurmuşuz.bizim de kendimize göre bir dilimiz varmış.konuşmamız, müzik denli güzel, uyumlu, kulağa tatlı gelirmiş.ne güzel konuşur, ne türküler söylermişiz.biz eşek olduğumuzdan, sizin gibi insanca değil, eşekçe konuşurmuşuz.ama eşekçe, yumuşak, tatlı, uyumlu zengin bir dilmiş.

    biz eşek milleti eskiden, şimdi olduğu gibi anırmazmışız, sonradan anırmaya başlamışız.

    şimdi biliyorsunuz, bütün isteklerimizi, duygularımızı, algılarımızı, acılarımızı, sevinçlerimizi, birbirimize ve siz insan efendilerimize anırarak anlatmaya çalışıyoruz.anırmak nedir?"aaaaa-ii, aaaa-ii" diye arka arkaya bir kalın, bir ince, ağızdan iki uzun heceli ses çıkarmak.anırmak işte bu...bizim o zengin dilimiz, şimdi kala kala, bu iki heceli tek sözcüğü kaldı.bir yaratık bütün duygularını tek sözcükle nasıl anlatabilir?

    nasıl olup da o zengin eşekçe ölmüş, ölü bir dil olmuş, sonra biz eşekler anırmaya başlamışız; bunu merak etmiyormusunuz?merak ediyorsanız anlatayım.kısacası, bizim dilimiz tutulmuştu.korkunç bir olayla aklımız başımızdan gidip de, dilimiz tutulunca eşekçeyi tümden unutmuşuz.o günden sonra da yalnız anırarak, iki uzun heceyle bütün duygularımızı anlatmaya çalışmışız.

    biz eşeklerin dilimizin tutulması epeyce eski bir olaydır.eski kuşaktan yaşlı bir eşek varmış.birgün, bu eski kuşaktan yaşlı eşek, kırlarda tek başına otlamaktaymış.hem otlat, hem de eşekçe türküler söylermiş.bir ara burnuna bir koku gelmiş; ama güzel bir koku değil, kurt kokusu...

    eski kuşaktan eşek, burnunu yukarı dikip, havayı derin derin koklamış.hava, keskin keskin kurt kokuyormuş.

    yaşlı eşek,

    - yok canım, kurt değildir..diye avunup otlamaya başlamış.kurdun kokusu gittikçe artıyormuş.belli ki kurt yaklaşıyor.kurt yaklaşıyor demek, ölüm geliyor demek....

    eski kuşaktan yaşlı eşek,

    - kurt değildir, kurt değildir...diye kendini avutmuş.ama kurdun kokusu da gittikçe ağırlaşıyor.yaşlı eşek hem korkuyor, hem de oralı değilmiş gibi görünerek kendi kendine,

    - inşallah kurt değildir.kurt buraya nereden gelecek, nereden beni bulacak... diyormuş.

    böylece kendi kendini avutmaktayken kulağına sesler gelmeye başlamış.ama güzel ses değil, kurt sesi...yaşlı eşek kulaklarını dikip sesi dinlemiş; evet kurt sesi...

    gönlü bir türlü kurdun gelmesine razı olmadığından,

    - yok canım, bu ses kurt sesi değil, bana öyle geliyor...der otlamaya devam edermiş.ama ses de gittikçe yaklaşıyor...eski kuşaktan eşek yine avunmuş:

    - kurt değildir, hayır kurt sesi olamaz!!

    o korkunç sesbüsbütün yaklaşmış.eşek kendi kendine söylenirmiş:

    - yok yok..dilerim bu kurt olmasın...kurdun başka işi yok da buraya mı gelecek!..

    bir yandan da yüreğini korku saldığından gözü çevresindeymiş.bir de bakmış karşı dağın tepesinde, sisler dumanlar içerisinde bir kurt..

    - a- ah, demiş, bu benim gördüğüm kurt değil, başka bir şey...

    başını otlara sokmuş.

    - bana öyle geldi galiba, hayal gördüm.evet, evet, hayal olacak...

    az sonra, çalıların arasından koşan kurdu görünce, korkusu artmış.ama kurdun gelmesini hiç istemediğinden, yine kendini kandırmaya çalışıyormuş:

    - kurt değildir, inşallah değildir.başka yer kalmadı da burasını mı buldu gelecek?gözlerim iyi seçmiyor da ondan..çalıların gölgesini kurt sandım.

    kurt yaklaşmış.aralarında eşek adımı ile üç-dört yüz adım kalmış.

    eski kuşaktan eşek,

    - aman tanrım, yoksa bu gelen gerçekten kurt mu?..hayır hayır olamaz.olmamalıdır.ah..yok yok kurt değil..diye inlemeye başlamış.

    kurtla aralarında elli adım kalınca, o yine avunuyormuş:

    - şu karşımda gördüğüm yaratık kurt değildir inşallah.canım ne diye kurt olsun?belkidevedir, belki fildir, belki de başka bir şey, belki de hiç bir şeydir.ben de her şeyi kurt görmeye başladım.

    kurt sırıtarak yaklaşmış, yaklaşmış.aralarında ancak birkaç adım kalınca, yaşlı eşek,

    - biliyorum bu gelen kurt değil, evet kurt değil, ama ben şuradan azıcık uzaklaşsam kötü olmaz..demiş.

    başlamış yürümeye.başını geri çevirip bakmış, kurt sırıtarak, ağzının suları akrak arkasından geliyor.eski kuşaktan eşek yakarmaya başlamış:

    - ulu tanrım, bu gelen kurt bile olsa, kurt olmasın, ne olur..kurt değil canım, ben de boşuboşuna korkuyorum.

    böyle deyip adımlarını açmış.kurt da onu izliyormuş.

    kart eşek koşmaya başlamış.kurt da onun ardından koşmuş...

    eşek,

    - ah ben de ne budalayım..yaban kedisini kurt sanıp kaçıyorum.hayır, kurt değil!..

    ayaklarının var gücüyle kaçıyor, bi yandan da içinden şöyle geçiriyormuş:

    - kurtsa da kurt değildir..inşallah değildir.yok canım niye kurt olsun ki?

    başını çevirip arkasına bakmış, kurdun gözleri ışıl ışıl yanıyor.eşek dörtnala kaçar, hem de,

    - vallahi de kurt değil, billahi de kurt değil..allah belamı versin ki kurt değil diye söylenirmiş.

    eşek kaçmış, kurt kovalamış.kuyruğunun dibinde kurdun kızgın kızgın solumasını duyunca, yaşlı eşek kendi kendine,

    - bahse girerim ki bu kurt değil..kuyruk altımda solumalarını duyduğum bu yaratık kurt olamaz..diye söyleniyormuş.

    kurdun ıslak burnu, eşeğin apış arasına değince, yaşlı eşek de sıfırı tüketmiş.bir de başını çevirip bakmış, kurt üstüne atıldı atılacak...artık adım atacak gücü kalmayan kart eşek, kurdun sert bakışları altında kımıldayamaz olmuş, oracıkta kalmış.kurdu görmemek için gözlerini yumup,

    - kurt değil canım boşver..inşallah değildir.sanki ne diye o olsun ki diye kekelemiş.

    kurt, sağ kabasına bir pençe atınca oracığa yıkılan eşek,

    - biliyorum, biliyorum sen kurt değilsin.arkamla oynama gıdıklanıyorum.el şakasını da hiç sevmem demiş.

    azgın, aç kurt keskin dişleriyle eşeğin sağrısını ısırmış, budundan büyük bir parça koparmış.can acısıyla yere yıkılan eşeğin birden dili tutulmuş.bildiği eşekçeyi korkudan unutmuş.kurt boynuna, gerdanına saldırmış.eşeğin her yanından kanlar fışkırmaya başlamış.işte ancak o zaman eşek,

    - aaa kurtmuş..aaa o imiş..aaa o imiş!.diye bağırmaya başlamış.

    kurt onu parçalar, o da dili tutulduğundan yalnız,

    - aaa o imiş...aaa, oo-ii...aaa-iii...aaa-iii!..diye bağırır inlermiş.

    kurdun dişleriyle parçalanan eski kuşaktan eşeğin dağı, taşı inleten sözlerini bütün eşekler duymuşlar:

    - aaaa-iii, aaa-iii!...

    işte ogünden sonra, biz eşek milleti, konuşmasını, söyleşmesini unutmuşuz; her duygumuzu, her düşüncemizi, anırtıyla anlatmaya başlamışız.o eski kuşaktan eşek, tehlike kuyruk altına girinceye dek, kendini avutup, kandırmamış olsaydı, bizler de konuşmasını bilecektik.

    ah biz eşekler, ah biz eşek milleti...aaaa-i, aaa-i, aaaaii!!

    bir daha: "o eski kuşaktan eşek, tehlike kuyruk altına girinceye dek, kendini avutup, kandırmamış olsaydı, bizler de konuşmasını bilecektik."
  • kaynağının mehmet akif ersoy'un balkan savaşı'ndan sonra yazdığı müslümanlık nerede şiiri olduğunu düşündüğüm aziz nesin hikayesi. ya da mehmet akif zamanında bu hikaye dilden dile dolaşıyordu. neyse, siyasi tarihimizde hem osmanlı zamanında hem de günümüzde geçerliliğinin olduğu çok açık...

    kurt uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi.
    saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.

    lakin, aşk olsun ki, aldırmaz otlarmış eşek,
    sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!

    kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı...
    hasmı, derken, çullanırmış yutmadan son lokmayı!...

    bu hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin usluba sok:
    halimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok.

    burnumuzdan tuttu düşman; biz boğaz kaydındayız;
    bir bakın: hala mı hala ihtiras ardındayız!
  • inkarcılığı ve yıkımı anlatan aziz nesin eseri.

    (bkz: küresel ısınma)
  • "bu hikaye yurdumuzda basın ve söz hürriyetinin yalnız kağıt üstünde yazılı bir süs olarak bırakıldığı, aydınların konuşamaz duruma getirildiği günlerde, halkı bu duruma düşüren ve gerçekleri ancak kendi başları belaya girince söylemeye çalışıp da artık söyleme olanağı da bulamayan kara aydınları yermek için yazılmış ve yine o günlerde yayımlanmıştır. (1958)"

    ah, biz! ah biz eşekler!..
  • aziz nesin'in alsız, pulsuz, gösterişsiz, dobra ve zeka dolu mizahıyla yazdığı güzel öykü kitabı. 1960 yılında yayınlanmış.
    aziz nesin okuyorum, söylediği, yazdığı çoğu şeyin günümüzde acı acı yaşandığını göre göre...
    nefes alabildikçe okumaya devam edeceğim.
  • aziz nesin’in 1958’de yazdığı, birbirinden güzel öykülerle dolu kitabı. kitaba da adını veren ilk hikaye ah biz eşekler’in giriş cümleleri 62 yıl önce yazılmış olsalar da zamanın ötesinde cümlelerdir. günümüzü de aynen anlatmaktadır.

    "bu hikaye yurdumuzda basın ve söz hürriyetinin yalnız kağıt üstünde yazılı bir süs olarak bırakıldığı, aydınların konuşamaz duruma getirildiği günlerde, halkı bu duruma düşüren ve gerçekleri ancak kendi başları belaya girince söylemeye çalışıp da artık söyleme olanağı da bulamayan kara aydınları yermek için yazılmış ve yine o günlerde yayımlanmıştır.”

    kitapta en beğendiğim hikaye bizim ev oldu. bugünlerin resmini o günlerden çizmiş. en çok güldüğüm hikaye ise garba açılan pencere’ydi. aziz nesin mizahını sonuna kadar hissettiren bir hikaye.

    allah kabul etsin hikayesini okurken ise, hikayedeki hamza bey, kemal sunal filmlerindeki evsahibi tiplemelerine esin kaynağı olmuş olabilir diye düşündüm. kiracı filmindeki allah’ın bahşettiği nefesi boşa harcamayalım diyen hacı ev sahibi geldi hep gözümün önüne.
hesabın var mı? giriş yap