• şu sıralar avustralya'dan kertenkele ticareti yapan ve peru mafyasıyla kuvvetli bağlantıları olan tehlikeli ve bir o kadar da önemli şahsiyet.
  • william s. burroughs'un birçok karşı kültür figürünü etkilemiş olan romanı the wild boys'u türkçeye aktarmış çevirmen.
  • oğuz atay anma etkinliğinde bir ara kaybedenler kulübü'nü falan örnek olarak vermiş kişi. hatta o sırada güneydoğuda asıl kaybedenler vardı gibi bir şey bile söylediğini işitti elf kulaklarım.

    tutunamayan mı tutunmayan mı derken, modern bireyi ve çaresizliğini unuttu adam. dışarıdan bakıştan yahut toplumsal olguların bireye olan etkisinden tam olarak haberi yok zannedersem. he tutunmayan o he... atay ne bilir zaten.

    oğuz atay'ın kızı da vardı salonda. ben utandım yemin ediyorum.
  • barlas özarıkça'nın yeniden basılan ters adam'ının editörü: http://t24.com.tr/…ip-bir-demonik-romanin-kesfi,203
  • şule gürbüz'ün son kitabı öyle miymiş hakkında gözlerimi kör eden bir eleştiricik yazmış. böyle adamlar nasıl edebiyat hakkında atıp tutabiliyor anlamıyorum. kim bunların önünü açıyor? yavanlık her alanda kendine yer bulabiliyor demek ki.
  • şule gürbüz okumamış biri olarak hakkında yazdığı yazıyı midem bulanarak okudum. ahmet bey erken yaşta okuduğu dostoyevski'yi anlamayınca hepimiz anlamamış oluyoruz görünen o ki.

    "oğuz atay tarikatı" sözlerinden de, ahmet bey'in sevmediği yazarları sevenlerin tarikat olduğunu anlıyoruz. insan 3 öğün kitap yese böyle kibirli olmaz herhalde.

    eleştiri ile saldırganlık arasındaki farkı bilmeyen toplumun, az mürekkep yalayınca tevazuyu unutan bu kesimi, bugün ortaya çıkan memleketin resmidir ve tanpınar da bunu pek güzel anlatmıştır. bu kadar keskin laflarla gelecekseniz, ortaya çıkardığınız bir şeylere ihtiyacımız var. hayattaki her şeyin bir referans noktası var çünkü.

    yazdığı yazıyı iki kere okudum ve kendisine yazıda andığı tanpınar'ı mümkünse anlayana kadar okumasını tavsiye ediyorum. zira anlamış olsa böyle bir yazı ile karşımıza çıkması imkansızdı.
  • şule gürbüz eleştirisini yazmıştır. kimse şule gürbüz'ü eleştirmeyecek herkes sevecek diye bir şey yok. ancak nitelikli eleştiri var, niteliksiz eleştiri var. yazarına 'git biraz foucault oku' diyen bir yazı yazı değildir. bir yazara öğretmenlik yapmak olacak şey değildir. monolog, kendini merkeze alma, düşünsellik.. eleştirdiği noktalar 'yenilik' dışlayan, edebiyatı sanattan koparıp onu sadece ondan ne anladığıyla sınırlayan bir zihnin eleştirileri. bence ahmet ergenç'in yazısının değeri onun körlüğünden ibaret çünkü eleştirerek ortaya çıkardığı tüm durumlar şule gürbüz'ü yanlış değil değerli ve yeni daha doğrusu özgün yapan şeyler. bu özgünlüğü anlamak ise o sessiz okuruna bahşettiği bir ses.

    not. aynı yazarın kitaplarını seven okuyuculara tarikat dedikten sonra, niteliksiz eleştirisi eleştirilince bu tarikatın ismini 'muhafız' ile değiştirerek siper alan biri bana yazarlığa aykırı geliyor. velev ki şule gürbüz'ün muhafızlarıyız, alışın her yerdeyiz. diyerek ikinci cevabımı vermiş olayım ben de.

    yapmayın etmeyin, gazetelerinize sitelerinize ne yaptığını bilen insanları alın ne olur yahu!
  • sefa kaplan, kendisinin yazdığı son kitabının editörü ahmet ergenç'in (everest yayınları'nda çalışıyor) çapsız, hadsiz, cahilce ve kaba eleştirisine, incelikli, dolu dolu, editörlük dersleri içeren enfes bir yanıt vermiş.

    adalet böyle bir şey.

    sefa kaplan'ın elleri dert görmesin. okurken içimin yağları eridi:

    http://t24.com.tr/…yontem-sorunu,716#sdfootnote3sym
  • öyle miymiş ile başlayan tartışmanın edebi iktidar savaşına döndüğü eleştirilerin (!) başrol editörü.
hesabın var mı? giriş yap