• trakya üniversitesi tıp fakültesi halk sağlığı anabilim dalı başkanı,add edirne şube başkanı ve genel merkez yöneticisi,türk tabipler birliği onur kurulu üyesi edirne deki birçok öğrencinin hayatının kararma sebebi
  • "can boğazdan gelir, boğazdan da gitmez mi?"
    "çiçek eradike edildi, şimdi sıra kötü yönetimde..." gibi birçok özlü sözle hatıralarımızda yer edinen prof. dr. kişi.
    (bkz: nusret fişek)
  • edip akbayram'a oldukça benzeyen halk sağlığ hocası. ekip yerine takım diyorum bakın, student ti değil tee diyelim derken bias'ın fılan gözüne vuruyormuş ben bugün bunu gördüm.
  • kendisinin kdt dersleri oldukça ibretlik geçmektedir.
  • ders programını 96 dakika ders 6 dakika ara olarak işleten hoca.
  • 2011 yılında konuk olduğu ceviz kabuğu programında anlattığı şeyler hayret edilesi.
  • şu an halk tv'de , dinleyiniz.
  • salgın konusunda ilk konuşması gereken kişilerdendir. kendisinin coronavirus salgını ile ilgili veryansın tv’ye verdiği demeci herkes izlemeli.

    izlemek için
  • dün kendisini hulki cevizoğlu'nun programında izledim. salgın hakkında bilgi verirken bağış kampanyası üzerinden malum mercilere de haklı olarak ince ince dokundurdu. hatırladığım şekliyle: "ülke yangın yeriyken gariban vatandaştan para dilenmek yerine kesesini doldurduğunuz kodamanlardan elini taşın altına koymasını isteyin, aynı gemideyiz demekle olmuyor o işler" dedi. herkesin izlemesini istediğim bir konuşmaydı ancak bu cesur çıkışından ötürü nohut beyinli ak-it taifesi tarafından vetan hayini, fetöcü, chpkk'lı diye yaftalanması işten bile değil.
  • şurada diyor ki:

    "67 yaşındayım, 40 yıldır doktorum ve kaybedecek bir şeyim yok, konuşulması gerekenleri konuşmak zorundayım..."

    https://youtu.be/ajkj6ibozeq

    vakit bulursam deşifre edeceğim.

    "bir cümleyle rahmetli cemil hoca'ya değinmeme izin verirseniz eğer cemil hoca benim istanbul tıp fakültesinden sınıf arkadaşımdı. dolayısıyla acısını yüreğimde duyuyorum. örnek bir meslektaşlarımızdı....(meslek hastalığına kurban gittiği ve mevzuat gereği haklarını anlatıyor)

    dün sayın bakanın verdiği rakamlar türkiye'de kayıt altına alınmış 15 bini geçen korona hastalığı ve 300'e yakın ölüm olduğu yönünde ne yazık ki. ama her zaman söylediğimiz gibi bunlar buzdağının altında kalan rakamlar. gerçek rakamlar değil.

    bugün de ben türkiye'nin birçok yerinden değişik meslektaşlarımdan sahada durumun ne olduğuna ilişkin bilgiler aldım. sahada durum hiç masadaki gibi değil. örneğin testi pozitif çıkan ya da kuşkulu olan ya da temaslı olan insanlarımız büyük ölçüde evlerine gönderiliyor, bir kağıt imzalatılıyor kendi kendini karantinaya alması yönünde. fakat bu yürümüyor.

    bunun pek çok örneğini sagada görüyorum, öğreniyorum, duyuyorum ve dolayısıyla bulaştırıcılıkları devam ediyor. böyle giderse türkiye'nin bu enfeksiyon zincirini kırması zorlaşacak ve süre uzayacak.

    üstelik salgın eğrisi yükseklerde iken süre uzarsa altında kalan alan büyür. altında kalan alanın büyümesi demek daha çok hasta ve daha çok ölüm demektir. dolayısıyla bu tablonun denetlenmesi zorunlu. peki ne yapmak gerekir.

    temel sorunlardan biri türkiye'de bilim kurulunun aldığı kararlarla yukarıdaki siyasal otoritenin kendi siyasal tercihlerinin uyuşmayışı, örtüşmemesi. bu ciddi bir sorun haline geldi. siyasal tercihler mi ağır basacak yoksa bilimin net verileri mi öne çıkacak?

    acaba siyasal otoritenin kendi tercihi, bilimin net kesin verileri karşısında sınırlanmaz mı. bilim, şöyle şöyle yapılmalı diyor ve siyasal otoritenin yetkisi, o bağlı yetki sınırlanmaz mı. türkiye'nin hukuksal açıdan da bunları tartışması gerekiyor.

    (sokağa çıkma yasağı soruluyor)

    dün sayın bakana baaı toplantısı sırasında son gazeteci çok net bir soru sordu:

    "bilim kurulu böyle bir şey önerdi mi?" diye.

    sayın bakan zorlandı. biz biliyoruz bilim kurulu kararlarını, dedi. arkasından dolaylı biçimde böyle bir karar alındığını söyledi. bu karar kurulun oy birliği ile mi oy çokluğu ile mi alındı bilemiyorum. ancak oy çokluğuna yakın bir karar varsa yukarıdaki otoritenin kendisini bu kararla bağlı sayması gerekir. çıkar, türkiye'ye açıklar: "bilim kurulumuz böyle bir karar aldı, uygulayacağız, bedeline hep birlikte katlanacağız" der.

    bunu uygulamazsanız, test sayısını da görece olarak arttırdığınız için önümüzdeki 2-4 haftalık yani nisan ayı boyunca geçen süre içinde çok sayıda oldu bulmaya devam edeceksiniz çünkü test yapmada geciktiniz . en az 3 4 hafta gecikmeniz var. bu gecikme sırasında halk içinde olgular birikti. büyük çoğunluğu tanı almadı. birbirine bulaştırdı.

    (bu ara kapatılabilir mi hocam?)

    hayır. yitirilen döneme ilişkin telafi mümkün değil. ancak daha feci bir tablo oluşması yani bu salgın eğrisinin - ki çok hızlı şu anda, neredeyse 70 80 derece açı yapıyor yani roket gibi dik gidiyor- yumuşaması, bunun daha uzun sürmesi belki hafifletilebilir ve bu yapılmalıdır.

    dolayısıyla geçmişe dönük hatanın bedelini türk toplumu ölerek ve hastalanarak ödüyor.

    dolayısıyla siyasal otoritenin bir kez daha, türkiye'de ki tek adam rejiminin bir kez daha takkesini önüne koyup düşünmesi gerekiyor. izlediği politikalar daha çok insanın ölmesine daha çok insanın hastalanmasına ve bu şekilde uzayan salgın nedeniyle ekonominin daha da ağır çöküşüne yol açıyor.

    vahim bir hata içinde siyasal otorite. ne yazık ki tek adam rejimi içinde bu otoriteyi tartışamıyoruz. meclisin çalışması gerekir mutlaka. bu gündemle özel olarak toplanması gerekir.

    ve bir kez daha söyleyeyim buradan

    benim beklediğim bir şey yok, korktuğum bir şey yok. 67 yaşında insanım. 40 küsür yıllık hekimim. hayatımı bu işlere vermiş bir insanım. tekrar söylüyorum bilim kurulunun önerileri mutlaka siyasal otorite tarafından yerine getirilmelidir. bu kurul kararları açıklanmalıdır. eğer siyasal otorite bu kararları yerine getiremeyecekse istifa etmelidir.
    bu kaçıncı bilim kurulu kararıdır, yukarıdan veto edilmektedir? bir veto iki veto. daha fazla olmaz. mecliste bile veto yetkisi bir kezdir.

    eğer siyasal otorite ısrarını sürdürecek, irrasyonel akıkdışı ısrarını sürdürecekse, bilim kurulunu istifaya çağırıyorum ben. eğer tartışmasız bilimsel önerilerimiz dahi kabul görmeyecek, biz işlevsisiz, anlamsısız, değersiziz diyerek bilim kurulu bir kenara çekilmelidir....
hesabın var mı? giriş yap