• (bkz: state-ul art)
  • (ahsen-i takvim) en güzel kıvam.

    insanın, yaratılışı itibarıyla olabilecek en güzel kıvamda, en mükemmel surette yaratıldığını ifade etmek için kur'anın başvurduğu kavram.

    bir de eşref-i mahlukat kavramı vardır ki, beraber çok güzel bir ikili oluştururlar.
  • tîn suresi'nde geçer.
  • işaret, yol. incir'e, zeytin'e ve sina dağı'na and olsun dan sonra geliyor.
  • tanrı ile insan arasında vasıtanın bulunmadığı yerdir. dini tabirle söylenirse, yaratılan insan yeryüzüne düşmeden/sürülmeden önce bu noktadadır. sonrası malum...

    kabala da tasavvuf da bu düşme, tekamül etme ve tekrar gerisin geriye gitme serüvenine dair tebliğler/tahliller/tavsiyeler ve telkinlerde bulunur.
  • daha sadece kendimin bir çekirdeğiyim, tohumuyum henüz.

    bir ahiret tohumu.

    aşağılara savrulmuşum.

    ekilmediğimi anlamışım çıplak olduğumu biliyorum ve dünya külünü toprağım zannedip kendimi ekmeye çalışıyorum. külleri üstüme örtüyorum. yağmur külü eritiyor. kuytuya saklanıyorum rüzgar uçuşturuyor. bir türlü olmuyor.

    bir ulu ağaç çıkıyor, halime gülüyor.

    "dur" diyor "ekim günü gelecek. kendini inşa et önce zamanın var. küllere bulama kendini. seni bu halde saçan sana kendi adlarından sınırı olmayan ihsanlar, lütuflar, imkanlar vermede. elinin, kolunun, dilinin, kalbinin vesaire her bir zan hücrelerinin kendi hafızası var. bu hafıza testilerini güzel yukarı bulutlarından dilediğince doldur onlar başından aşağı durmaksızın yağdırmakta. artık çamurlaşan küllerle eylenmeyi bırak"

    dediklerini bir bir, günden güne yapmaya çalışıyorum. küllerin içinde, küllere rağmen ağaç olmuşların sözlerini okuyorum. küller etrafımdan savruluyor. küllerin sebebi olan bir ateşi görüyorum. ateş kendisini gördüğümü, tanıdığımı anlayınca emrinden çıkmamam için daha da hiddetleniyor. (o beni küllüyken, küle batışımla seviyor. o zaman sıkıştırmıyor) nefeslenmek için ondan kaçıyorum. sonra duruyorum o ateşin tam içine girip yanmam mı gerek?

    dibine sokulup elimi yaklaştırıyorum ısısını hissediyorum. yakar. onu tutarsam her şeyden mahrum kalacağım. hiç bir şeyim kalmayacak, bir hiç olacağım. geri dönmek istiyorum, bakıyorum ki arkam duvar. duvar beni zorla ateşe sıkıştırıyor bana dalmaktan başka çare kalmıyor. ona temas edince aslında onun yakmaya gücü olmayan bir vehimden ibaret olduğunu fark ediyorum.

    ve gerçekten yanmayan kuvvetli bir tohum olarak yaratılmış olduğuma şahit oluyorum. ateş sözüme giriyor. elimde bir meşale beliriyor onu o ateşle tutuşturuyorum. ve o ateşten bir parçayı gerçek ile sahte olanı ayrıt etmeye araç olarak kullanmak için yanıma alıyorum. bana neyin yakıcı neyin selametli olduğunu durmadan o gösteriyor. o cehennem temsilinin kendi elimde olduğunu bilmek bazen korku ve dehşet bazen de sevinç ve güven veriyor. beni saçana şükrediyorum, gaflete düşüp beni yanmakla kandırmaması için dua ediyorum.

    insan ne muhteşem bir tohum. sadece tohumluğu bile ne kıskançlıklara yol açmada. tohumluk üzerine ne sanatlar, ne düşünceler inşa edilmiş. ne tohum savaşları çıkmış, ne acılar ne sevinçler yaşanarak tohumu bozmak için uğraşılmış.

    ahsen-i takvim, neticenin, bu muhteşemliği işaret ediliş ifadesinin yansıması. biçimde, şekilde, kaba anlayışta kalan ince sözlerden ne anlayabilir ? onun işi eksiklik ve kusur arayışı.

    muhakkak ki hikmet fışkırması için bırakılmış yarıkları, kendi aciz görüş ve anlayışı ile sıvadığını zanneden ahmak kendi gibi günahları boynunda olan başkalarınıda felakete sürüklediğini nereden bilsin! kendi kendilerini bozan tohumlardır onlar.
hesabın var mı? giriş yap