• tüm ailenin izleyebileceği film olarak tanımlanmış olsa da aslında çocuk filmidir. ebeveynler sadece çocukları için izler. çoğunluğu, büyükleri bayar
  • kahramanı köpek, kuş, kedi falan olanları makbuldür. üç pazar üst üste aile filmi izlemek yetişkinlerde kalıcı kişilik bozukluklarına yol açabilir.
  • bekarların seyretmemesi gereken film
  • lugatımıza bir zamanlar trt 1 kanalında boy gösteren pazar sineması kavramı ile eş zamanlı girmiş film tipidir. "oturup ailece izlenmesi" özelliğinin yanısıra kesin bir genelleme yapılamamasına rağmen bu filmlerin çoğunluğunda vuku bulan olayların bir aile veya türevlerinin (eş, çoluk, çoçuk, büyükbaba, nine, köpek, çiftlik, ana okulu vs.vs.) üzerinden gelişmesidir. bu haliyle izlenen ile izleyen, objectile subjectarasındaki ayrım kırılmaya çalışılmakta, bu filmlerin bir nevi ayna işlevi görmesi sağlanmaktadır. böyle bir sağlamayı yapanların başında ise bu filmlerden su gibi çeken walt disney gelmektedir ki para kazandığı sürece de gelecek gibi gözükmektedir.
  • bir anda durum degistirebilen filmlerdir, ailecek mutlu mesut izlenirken birden olaylar gelisir...
    (bkz: ailecek izlenen filmde erotik sahne cikmasi)
  • bu janrin krali lassie'dir. yeleli hayvandir vesselam.
  • aile salonunda izlenmesi yakışık alır.
  • genel izleyici işaretini bileğinin hakkıyla elde eder.
  • ölü insanlar görüyorum. kayboldukları o karanlık ormandan arada bir çıkıp sadece bana görünüyorlar. sonra tekrar karanlığa karışıyorlar .

    mucizevi bir şekilde hala yaşayan insanlar görüyorum. ama aslında ölmüş gibiler. bana öyle geliyor ki karanlık bir ormandan arada bir çıkıp sadece bana görünüyorlar. öyle ki, bana karanlığı özletiyorlar.

    bir çocuğun başını sevgiyle okşayıp o çocuktan daha uzun yaşayan genç insanlar görüyorum.

    o gençlerin yaşlanıp ölüme yaklaştıklarını, ölüme yaklaştıkça çocuklaştıklarını görüyorum. yıkılan mahalleler, terk edilen evler görüyorum. (beyaz badanalı evler)

    bazıları erken ölür, bazıları yeterince yaşarlar, bazıları yaşlılığın -yani ikinci çocukluğun- sınırına varamadan giderler, biliyorum. (salak değilim.)

    ferit edgü, kendisine, orada gördüklerini yazmasını isteyen sevgilisine öyle içtenlikle kızıyor ki hakkari'de bir mevsim'de...

    şimdi, 1979'da almanya'dan yıllık izne gelen abimin -ölmüş abimin- kaydettiği görüntüleri izlerken o karakterin verdiği tepkiyi hatırlıyorum.

    evet, her şeyi fotoğraf kareleriyle -ya da video görüntüleriyle- belgeleyebiliriz. ama acı orada duruyor.

    karda yalın ayak dolaşan çocukları ve annemin iyimserlikle gülümseyen kırk yaşındaki halini görüyorum mesela.

    kendi yaşımdaki anneme bakıyorum ama hala annem gibi görünüyor. (şimdi elleri kurudu, göz kapakları düştü, adımları ağırlaştı.)

    benim yaşımdaki babamı görüyorum: karadeniz'i gösterip açıklama yapıyor: "devlet" diyor, "burada petrol arıyor, herhangi bir işaret bulursa kuyu kazacak."

    ama öyle genç ki!

    insan, otuz yıl önce kendisini filme alan öz çocuğu hakkında şimdi, "anma şu sarhoşun adını" dediğine inanamıyor.

    kardeşlerimle -tıpkı köpek yavruları gibi- boğuşuyoruz. birbirimizin üzerine çıkıyor, esniyor, ısırıyor, kaynaşıyoruz. (ölüm kadar uzaktalar şimdi.)

    anneannem ölmüş, dedem ölmüş, büyükbabam ve büyükannnem ölmüş. giderken yanlarında kameraya gülümseyen bir sürü kardeş ve sürpriz yumurta götürmüşler.

    çekelim abi, şu anda senin bile olmadığın bir dünyaya saçma sapan bir miras bırakalım.

    biliyorum, iyi niyetliydin, herkesten çok yaşayacağını ve bir gün tüm bu görüntüleri izleyeceğini düşünüyordun. ama öldün. gözlerimle gördüm. cenazende oradaydım ve umarım hiçkimse filme almamıştır o günü. berbattı çünkü, bir daha hatırlamak -izlemek- istemediğim kadar berbattı.

    yani abi... aile filmi kötü bir fikir. bunu otuz beş yıl önce yapmış olman seni suçsuz kılmıyor.

    bırakınız ölsünler.
hesabın var mı? giriş yap