• aileden ayrı oturmanın * biraz daha spesifik hali. aynı şehirde, yakın yerlerde oturmak aslında insanın düzenini çok da bozmuyor. "anne şu kekten yapsana, geliyorum" ya da "baba balıkları ızgaraya at, rakıyı getiriyorum" dedikten sonra eski eve dönmek en fazla 1 saat alabilir. ama başka şehirde yaşama psikolojisi bambaşka. özlem dışında herhangi bir durumda anında yanlarında olamayacağınızı bilmek sanırım insanı daha depresif yapıyor.

    bir de eskiden her saniyenizi rahatça anlatabildiğiniz, görüşlerini aldığınız, rahatça tartışabildiğiniz konuları aslında artık söylememeniz gerektiğini anlamak ve bunu tecrübe ederken onların üzüldüğünü görmek bunun en büyük dezavantajlarından biri.

    tabii avantajları da var. mesela artık buna "benim hayatım" diyebilmek.
  • iki farklı durumu vardır. birincisi okuduğunuz okul sebebiyle olandır. nispeten geçici süre ailenizden uzak kalırsınız. aslında öyle çok koyucu etkileri olmaz. çünkü işin sonucunda hep geri dönüş vardır. aslında tuhaftır da, hani geri dönüş vardır diyorum ama iş dolayısıyla gittiğiniz bir yerde belki 2-3 sene bulunuyorsunuz. bu özlem denizinde boğulmak için yeterli bir süre ama 7 sene geçebilecek aynı üniversite maratonu için işin yoğunluğu bu derece olmayabilir. normaldir de.

    iş dolayısıyla aileden uzakta yaşamak ise bambaşkadır. ne zaman gittiğiniz bellidir ama ne zaman döneceğiniz belli değildir. hatta aileniz bile "sikerim böyle aşkın ızdırabını" diyip, emekliliklerini almışlarsa yanınıza gelebilirler bile. kendi yağınızda kavrulmaya başlarsınız artık. öğrencilikteki gibi bok püsür için aileyi arayamazsınız hemen. maddi sıkıntılar için arayamazsınız hemen. artık büyüdünüz her şeyi kendiniz yapmanız gerekiyor. senin onlardan uzak kalmanın mantığı bu zaten hayatı öğrenmek. hayata karşı durabilmek.

    aileden uzakta yaşamak zordur abi. arkadaşların, dostların ailenle beraber geride kalmıştır. tamam yeni geldiğin yerlerde de tekrardan edinebilirsin ama bunlar geçmiş onca zamanı kaplayan dostlarının yerini ne derece alabilir şüpheli. yani olay sadece aile ile alakalı değildir. bakkal mehmet'ten uzak kalmaktır. kahveci süleyman abi'den uzak kalmaktır. manavdan, kasaptan, gezdiğin tozduğun yerlerden. eski aşklarından, umutlarından. olay sadece aile değildir abi. o yüzden bu kadar koyar adama.

    not: bekar bireyler baz alınarak yazılmıştır. hoş evli olanlar içinde çok farklı bir durum yok ya.
  • eğer üniversiteyi de başka bir şehirde okumuşsanız yıllar içinde tatil, bayram vb nedenlerle eve dönüşleriniz (ilk yıllar pek fark edilmese de) isteksiz bir havada gerçekleşmesi muhtemeldir. istediğiniz kadar yeni şeyler öğrenin, mühendislik veya doktorluk diploması alın, erasmus programıyla yurtdışına gidin, görmediğiniz avrupa ülkesi kalmasın, dünyaya bakış açınız değişmeye devam etsin, ailenizin bilmediği sayısız iyi kötü anınız olsun onların gözünde liseden mezun olmuş bir yavrucaktan ileri gidemediğiniz takdirde bunların hiçbir anlamı yoktur. ama bunu da siz tek başınıza başaramazsınız ki?

    olası bir isteksizliğin nedeni onları sevmemeniz değildir tabii ki. aileniz, tartıştığınız zamanlar "bizim kız/oğlan unuttu artık bizi, önemsemiyor." dese de bunun nedeni olayı anlayamamaları. hem zaten bu dediklerine kendileri de inanmıyordur. en az 4 yıllık kopukluk söz konusu ama insan karakterinin fazlasıyla değiştiği ve geliştiği bir süre zarfı bu. nasıl facebook'un ilk zamanlarında yıllar sonra bulduğunuz ilkokul arkadaşınızla kısa bir mesajlaşmanın ardından tıkanıyorsanız neredeyse aynısı ailenizle olmaya başlıyor, aileden uzakta yaşamaya başladığınızda.

    bu anlattığım durumda giden kişi, büyüyüp olgunlaşacaktır zaman içinde. muhtemelen aile ve çocuk arasında açılmaya başlayan uçurumun temel sebebi çocuğun aile güdümünden bir ölçüde çıkması ve kendi kararlarını verebilme bilincini kazanmasıdır. çocukken evin düzeninde hoşuna gitmeyen şeylerden uzaklaşmış ve hayatını da bunun getirdikleriyle kurmaya çalışan biri doğal olarak eve dönünce ufak çapta bir şok yaşar. ailenin, biricik yavrularının artık yetişkin olduğunu fark edememeleri (ya da kaldıramamaları), oğlanın ya da kızın artık yıllardır duyduğu bana cevap verme lafına inat dilinin pabuç gibi olması da işin içine girince ev ortamı her gelişte gerilir.

    ancak olaya sadece evden uzaklaşanın gözünden bakıp acımasızca aileyi kötülememek gerekir. bir inada binmesi ve bu yüzden aileye cephe almak çok yanlış bir davranıştır. hele ki eğer böyle bir şey oluşmuşsa tersine çevirmeye çalışmak çok zordur(sen iyi bilirsin bu durumu sevgili hunter?). giden kişi daha anlayışlı olmalıdır. insanlar yaşlandıkça fikirleri ve düşünce yapıları değişime karşı büyük bir direnç gösterirler. ailenizin her ne kadar sizin şu anki halinize uyum sağlamalarını beklemek masumca bir istek de olsa bu gerçekleşmesi çok ama çok zor bir durumdur. belki de en iyisi her şeyi oluruna bırakmaktır, zorlamamaktır, mücadele etmemektir. peki baba, haklısın diyebilmektir.
  • hastalik ve acil durumlarda elinizin, kolunuzun baglanmasina, caresiz iyi haber alma umidiyle beklemeye sevk eden kotu bir durum.
  • durum buysa artık ne atkı takıyorsunuzdur, ne de sabahları kahvaltı ediyorsunuzdur.belki de benim gibi piçin önde gideni değilsinizdir, o zaman aferim size.
  • 14 yaşında başladığımdan olsa gerek, benim için normalleşmiş durum. zaten genel olarak acayip hoşuma giden bir şey yalnız olmak. küçükken de böyleydi, hala da böyle. haftasonları bir sürü insanla buluşup herkesin hayatını dinlemektense evde tek başıma zaman geçirmek hep daha çok zevk veriyor. kimisi bunu psikopatça bulabilir veya asosyallik olarak nitelendirebilir, ki ben asosyalliği çok daha farklı şekillerde tanımlıyorum, ama sanırım küçükken ailesiyle fazla vakit geçiremeyen insanların genel özelliği yalnızlığı sevmek, ve sonucunda da evden erken ayrılıyorlar.
    yalnızlık iyidir yaa, insan kendini daha erken tanıyor.
  • bir liseli için dünyanın en mükemmel duygusu gibi görünsede aslında öyle değildir. köklerin hep onları özler. kimsesiz kaldığında ararsın annenin omzunu, kardeşinin muhabbetini, babanın sert ama seven tavrını. aileden uzak yaşamak hep bir eksikliktir.
  • liseye basladigim yildan beridir icinde bulundugum durum. oyle zamanlar oldu ki onlari cok ozledim,ama bir telefon yetmeliydi bu hissi gidermeye ve oyle de oldu. bir zaman sonra alisiyorsun, erken buyuyorsun bu yuzden ama kotu de olmuyor. daha cok kiymet biliyorsun. yanyana olamasan da aslinda varliklariyla seni hicbirzaman yalniz birakmadiklarini hissediyorsun. onlardan ayri kaldikca 'hissedebilme' nin en onemli sey oldugunu anliyorsun.
  • ailenin evine döndüğün zaman bir garip hissetmektir. eski yatağında bir başka yatmak ve artık yaşadığın evdeki rahatı aramaktır belki de... yılda bir kaç kere ziyarete geldikleri zaman hiç gitmeyeceklermiş gibi gelmesidir. babayla karşılıklı 2 tek atmaktır. annenin, dedenin, kardeşinin seni çok özledik dedikleri zaman göz yaşlarının akmasına engel olamamaktır.
  • bazıları için zorunluluk hatta ihtiyaçtır. bazıları yalnız yaşamalıdır belki de...
hesabın var mı? giriş yap