• kişinin sevgilisiyle arasında çok fazla yaş farkı olduğunda kullanılan söz öbeği.
    müthiş bir altyapı organizasyonu olan, avrupa futboluna genç oyuncular yetiştiren ajax'a gönderme yapılmakta, "küçükten yetiştirmek" felsefesi vurgulanmaktadır.
    liselim sendromuna muzdarip kadayıf kişinin arkadaşları tarafından alaycı bir gülümseme eşliğinde söylenir, örn. "oo, ajax modeli yapmışsın usta".
  • ulkemizde genc devsirme zenci oyuncuyu kadroya dahil etmek olarak algilanan model. (bkz: norman mapeza)
  • kari kiz islerini bilmem de, yesil sahalarda bu modelin anasını bosman cok pis sikmistir. siken kim? bosman. özne.

    (bkz: jean marc bosman)
  • her defasında teknik direktöre "hocam beni refresh et" mesajı yollanmasını gerektirmeyen; yorulan, sakatlanan ya da berbat oynayan futbolcunun yedek kulübesine göndereceği asenkron cağrılarla oyuncu değişimini hızlandıracak olan süper model. daum explorer'da kısmen, zicofox'da ise sorunsuz çalıştığı tespit edilmiştir.
    (not : "refresh" oyuncu değişimi anlamında kullanılmıştır.)

    (bkz: afc ajax)
    (bkz: ajax)
    (bkz: götünden anlamak)
  • kadın erkek ilişkilerinde, daha doğrusu manitacılıkta ajax modeli, tam olarak sevgiliyle araya yaş farkı koymak değildir.
    tamam, yaş farkı bu modelin önemli bir unsurudur fakat asıl olan; taş gibi sevgili potansiyeli olan kara kuru, dal gibi hatunları çocuk yaşta keşfedip "abilik" kısvesi altında yetiştirmek; bu süreçte bel, göğüs ve yüz bölgelerindeki gelişime tanık olmak (sulananları dövmek) ; kıvam derecesinden sonra "olmuş bu" lisansı çıkarıp manita sıfatıyla koluna takmaktır.

    manitacılıkta ajax modelinin en sık rağbet gördüğü yerler, kendilerine en yakın şehir ya da ilçe merkeziyle aralarında kilometreler olan yazlık mekanlardır.
    yazları halen ebeyenlerinin yazlıklarında takılan eşşek kadar olmuş aylak herifler, iş güç sahibi eski manitalarının yazlık mekanla ilişiklerini kesmelerinden sonra sap kalmamak için altyapıdan yetişenleri devreye sokarlar. böylece 3-4 sene öncesinin çoluk-çolukları birden kıymete binerler.
  • 1995 tarihinden -bosman kuralının yururluge girdigi tarih- sonra bu başarılı kulube 1997–98, 2001–02, 2003–04 yıllarında lig sampiyonlugu kazandırmıstır. bu tarihten once bu kulubun 26 sampiyonlugu oldugunu da belirtelim. buradan hareketle bu sistemin cok da matah bir sistem olmadıgı dusuncesi geliyor aklıma. en azından futbol anlamında kayda deger bir basarı getirmedigini soyleyebilirim. ha, ajax lılık durusuna katkısı varsa bu ajax modelinin onu bilemem.

    simdi adını vermeyeyim. turkiye super liginde de bu modeli uygulamaya cabalayan bir kulup var. taraftarıyla, hocasıyla, camiasıyla bu modele kafayı takmıs durumdalar. zaten bu kulup basarılı oldugu her donemi gecmisten gelen sisteme baglayan bir kulup. her zaman saydıkları 3 tane hoca var. bu hocalar sayesinde 84 ten 96 ya kadar (oha) bir sistem oturttuklarını dusunen, bu surecte hicbir kupa alamasalar da bunu basarısızlık olarak gormeyen, aksine bundan mutluluk duyan fantastik taraftarları var. hatta ve hatta yine bu kulubun taraftarları 2000 yılındaki basarılarını bile aynı sisteme baglayan, o sistemin meyvesi olan futbolcularla 2000 lerdeki basarıların kazandıgını dusunmekte. neyse bunu gecelim simdilik.

    ajax modeli uzerinden devam edelim. sahi ajax modeli varken juventus modelinden niye soz etmiyoruz ki hic? italya liginin acık ara en buyuk takımı. yok mu bunların bir sistemi? ya da real madrid? bu takımları dusununce, basarılı olmak ve bu basarıyı surdurebilmek icin -cunku sistem dendigi zaman surdurulebilir bir basarı geliyor akla- belli bir sisteme sahip olmanın gerekmedigi sonucuna varıyor insan. sonra da su soru akla geliyor. "ulan madem sistem gerekmiyor. nedir bu sistem/model nereden cıkmıs boyle bir laf?"

    hah iste. o laf sozcuk de su ki, beklenen basarıyı gosteremeyen takımların, "sistemli takımız biz hocu. bizim olayımız baska o yuzden boyle oldu. basarı sikimizde degil" cumlesi icinde kullandıkları bir kelime. basarısızlıgı ortbas etmeye yarayan bir sozcuk. daha fazlası degil. simdi buyuk ihtimal sozluk yazarları beni linc edecek de, arsenal i de bu sistemli takımlara ornek gosterebiliriz bence. genc topcu alıyorsun, onları saga sola kiralıyorsun, 1 2 sene sonra formayı veriyorsun. biraz oynatıp satıyorsun. sen bunları yaparken baska bir genc de aynı yollardan gecmekte oluyor. ona da giden elemanın formasını teslim ediyorsun. bu surecte de kalburustu futbolcu transfer etmeyip, nerde vasat, nerde olurmus gibi ama tam olamamıs futbolcu varsa onları kadrona katıp, genc, yetenekli ve az tecrubeli -buyuk ihtimalle 3 4 sezon sonra vedalasacagın- futbolcularla vasat/vasatın biraz ustu tecrubeli futbolcuları harmanlıyıp takılıyorsun. sorana da "sistem abi, kolay olmuyo bu isler" diyorsun.

    bu surecte manu napıyor? sistem falan diyor mu hic? yok. onların basında 20 yıldır aynı adam var. son derece vasat kadrolarla bile sampiyon olabilen degisik bir adam. o adam transfer rekoru sayılacak paralara futbolcu da transfer ediyor, gerekirse adı sanı duyulmamıs genc bir futbolcuya 2 3 senede futbol oynamayı ogretip real madrid'e kaptırıyor. buna ragmen ligde hep basa guresiyor falan.

    neyse iste, soylemek istedigim seye geleyim artık. futboldaki basarı bence, sadece ama sadece 2 seyle ilgili. futbolcular ve teknik direktor. gerisi hikaye. taraftar, tesisler, kale, top, camia ve sistem. bazı futbolcular baslarındaki teknik direktore ragmen basarılı olurken (barcelona), bazı teknik direktorler de elindeki vasat futbolcularla bile basarılı olabiliyor(lucescu, lippi).

    ozetle, futboda sistem dedigimiz kavrama haddinden cok deger bicilmis bence. sistem diye bir sey bence zaten yok da, hadi var diyelim. yahu basarı getirmesi icin 10 sene 20 sene bekleten sistemlere de bir zahmet kotu diyebilmek gerekiyor. 20 senede takımın basında luce olsa 15 tane sampiyonluk kazanırsın. insaf yani. bırak takımın 20 sene sistemsiz oluversin yav. sistemsiz olunca kotu takım olunmuyor, hatta basarıya giden tek sey de sistem degil. ee ne a.q. bu sistem fetisi?

    bu yazıyı bitirirken de turkiyedeki sistem fetisisti taraftarla da sunu soylemek istiyorum. abi biliyorum hepiniz takımının sistemi olsun diye 15 sene beklemeyi goze almıs, bu surecte aynı mantalitedeki hocalarla calısmayı isteyen ve inanan, altyapıdan her sene sistemin urunu futbolcular cıkacagına bu futbolcuların da takıma monte edilecegini dusunen, buna inanan insanlarsınız. yapmayın bunu kendinize. yormayın bunyeyi. iyi hoca var, kotu hoca var. iyi takım var, kotu takım var. bunları bilin gerisiyle bulandırmayın kafanızı, strese girmeyin.

    ya da girin a.q. simdilik sadece rakip takımın taraftarısınız, sistem fetisistleri. cok sukur aynı takımı desteklemiyoruz sizle.
  • yerini barcelona modeli'ne bıraktı günümüzde.
    yani türk takımlarının taklit etmeye çalışıp başaramadığı,
    ya da "artık x modelini uygulayacağız" cümlesindeki yerini halefine devretti.

    mesela hatırlarım 2002'de galatasaray ajax modeline geçecekti.
    genç futbolcular yetiştirip büyük paralarla dev takımlara satmayı amaçlayan bu sistem doğrultusunda

    (bkz: didier drogba)
    (bkz: frank de boer)
    (bkz: flavio conceicao)

    gibi genç yetenekler neredeyse kundakta bebeklerken bulunup takıma kazandırıldılar ve giderken de kulübe büyük paralar kazandırdılar.

    demin gördüğüm üzre fenerbahçe de barcelona sistemine geçiyormuş.
    tiki-taka uygulanmaya başlayacakmış.
    orta sahası mehmet topal, baroni, selçuk şahin, emre belözoğlu gibi bu sisteme oldukça yatkın isimler olan bir kulüp için mühim derecede mantıklı.
hesabın var mı? giriş yap