• abdülhamit döneminde sansür'ü mumla aratacağa benziyor.

    -tanımlanmamış- olağanüstü dönemlerde başbakana yayın durdurma hakkı verilmesiyle zirve yapacak.

    "tasarının “olağanüstü dönemlerinde yayınlar” başlıklı 8'inci maddesinde, “toplumu infiale sevk edecek yayınların yapılması durumunda üst kurulca yayının geçici olarak durdurulmasına karar verilebilir” ifadeleri kullanılıyor. ancak yayınlarda “infial yaratacak” içerikler belirlenmiyor. bunun takdiri de üst kurul’a bırakılıyor. yani, yayın kuruluşlarının yapacağı her muhalif yayın bu kapsamda değerlendirilebilir ve cezai müeyyide uygulanabilir. yine aynı madde ile, kamu düzeninin bozulması kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda, başbakan veya görevlendireceği bakanın da geçici yayın yasağı getirebileceği belirtiliyor. "

    (bkz: hayır tenkit zamanı geçti şimdi tenkil zamanıdır)

    (bkz: akp döneminde tutuklanan gazeteciler)
    (bkz: akp döneminde medya patronlarına yapılan baskılar)
    (bkz: napıyım köşe yazarına sahip çıkamıyorum diyemezsin)
    ___
    "sansür bile değil, sansür ötesi bir durum.

    yeni hazırlanan rtük yasasının 37. maddesi üst kurulun görev ve yetkilerini belirliyor. o maddenin(g) fıkrası insanı yerinden zıplatıyor:
    “yayın hizmetlerinin izlenmesi ve denetlenmesi için gerekli izleme ve kayıt sistemlerini, gerekli hallerde yayıncı kuruluş stüdyolarına da cihaz yerleştirerek kurmak.”
    durum aynen böyle. bu maddeden ortaya çıkan şu:
    1- tv yayınları denetlenecek. tamam, buna diyecek bir şey yok.
    ama, nasıl denetlenecek?
    2- tv stüdyolarına cihaz yerleştirerek denetlenecek.
    benzeri ancak polis devletinde görülüyor. demokratik bir ülkede böyle bir denetim filan yok. bunun adı denetim filan değil, düpedüz sansür.
    kaynakta kesme
    cihaz yerleştirince ne olacak?
    çok pratik. tv’de söylenenler ya da görüntüler daha yayına çıkmadan önce hemen orada kesilecek.
    kaynakta kesilen vergi gibi. çalışanlar gelir vergisini, gelirleri daha ellerine geçmeden, nasıl kaynakta kesme usulü ile ödüyorsa, görüntü ve konuşmalar daha yayına çıkmadan önce, stüdyoda (kaynakta) denetlenecek. işine gelmiyorsa, yayın kesilecek, hemen orada.
    demokratik ülkelerde yayınların başı boş değil. denetim orada da var. ama, kural dışına çıkınca, cezası belli.
    yeni rtük tasarısı cezayı bir yana bırakıyor, sansürü hedefliyor."
  • adnan menderesli demokrat parti dönemiyle benzeşen sansürdür.

    o dönemde yayınlanan gazetelerin sayfalarını incelediğinizde, bembeyaz boşlukları görebilirsiniz.
  • baskıcı rejimlerin "belirleyici özellikleri" içinde değerlendirilmesi gereken sansürdür. etkili olacaktır. gizli gizli ve inkar ederek, insanları uyuşturarak ve uyutarak hazırlanmış zeminde etkili olmaması söz konusu bile olamaz.
  • "69 gazeteci, 148 yıl, 278 bin lira

    27 kasım 2004. başbakan tayyip erdoğan uluslararası basın enstitüsü (ipi) üyeleri ile bir araya geldiği yemekte:

    “türkiye’de basın özgürlüğü, düşünce ve ifade hürriyeti konusunda reform niteliğinde adımlar atılmıştır.”

    devamındaki cümle daha heyecan verici:

    “türkiye artık gazetecilerin hapse atıldığı, etkin kalemlerin türlü yollarla susturulduğu bir ülke olmaktan çıkmıştır.”

    harika. üstelik, tecrübe konuşuyor, bakın:

    “okuduğum bir şiir yüzünden hapse atılmış bir başbakan olarak, düşünce ve ifade hürriyetine verdiğim önem, her şeyin önündedir.”

    erdoğan’ın daha sonra da, basın, düşünce ve ifade özgürlüğünü savunan pek çok konuşması var.

    başbakanın bu sözlerine rağmen, bağımsız iletişim ağı’nın hazırladığı medya gözlem raporuna göre:

    2010 yılının ilk üç ayında tam 69 gazeteci yargı önünde. onlar için istenen hapis cezası toplam 148 yıl, para cezası toplam 278 bin lira.

    olayın traji komik yanı, gazetecilerin bir bölümü hükümetin kürt açılımına ilişkin yazdıkları haberler nedeniyle yargılanıyor. bir bölümü ergenekon, bir bölümü türk silahlı kuvvetleri ile ilgili haberlerden.

    erdoğan’ın sözleriyle gazetecilerin yaşadıkları yan yana geldiğinde, sözler bir şey ifade etmiyor.

    gazeteciler ve düşüncelerini ifade edenler için, bizim cephede yeni bir şey yok. eskisi gibi, hapis, para cezası ve mahkemelerde sürünme.

    erdoğan’ın öve öve bitiremediği demokrasi cephesinden son fotoğraflar.

    yayınevine mali denetim

    radikal gazetesinden (bkz: ismail saymaz) bir kitap yazıyor. “post modern cihat” isimli kitap, erzincan davasını anlatıyor. kitapta ayrıca bazı yolsuzluk iddiaları yer alıyor.

    kitap yayınlandıktan sonra, saymaz hakkında üç dava açılıyor. daha da önemlisi, kitabı basan yayınevine maliyeciler geliyor, vergi kontrolü yapıyor. maliye her yere denetim yapabilir de, biraz tuhaf bir tesadüf.

    izmir kitap fuarında da, polisler kitapla epey ilgileniyor.

    bu haberleri öğrenince, başbakan erdoğan’ın basın ve düşünce ve ifade özgürlüğü ile ilgili sözleri aklıma geliyor. "
  • boku cikmistir.
  • "2. abdülhamit dönemi bile bu dönemden iyidir. en azından, o zaman cezaevine atmıyorlardı. şimdi erdoğan’ın sevmediği haberler yaparsanız sizi cezaevine atıyorlar. herhangi bir davaya bağlarlar. bu dava ergenekon olur, hrant dink davası olur, kck davası olur, fark etmez… uydurma belgeler ve iddialarla burada sanık yapıldım. 9 aydır tutukluyum. 55 yıl hapsim isteniyor. ama biz, varlığını türk varlığına emanet etmiş bir gelenekten geliyoruz. bizi ne 9 ayla ne de 55 yılla yıldıramazlar."
    --(bkz: ufuk akkaya)
  • "basın özgürlüğü önündeki en büyük tehlike, başbakanın sevmediği haberleri yapan gazetecilerin örgüt soruşturmalarına dâhil edilip kalemlerinin kırılması projesidir. başbakan, “onlar basın faaliyetinden tutuklanmadı” diyor. iddianamede 55.5 yıl hapsin eylemi olarak “başbakan’ın telefon kayıtlarını haber yapmak” yazıyor."
    --(bkz: ufuk akkaya)
hesabın var mı? giriş yap