• (bkz: verici). (bkz: satıcı).
  • verici olamayınca pek de bişey ifade etmeyen birim.
  • flash tv nin yarattığı canavar. bazı insanlara gidip 'sen yolcusun' deyip korkutuyor. korkan bu insanlar da yolcu olmamak için karılarını kızlarını falan öldürüyorlar alıcı ile yaptıkları pazarlık sonunda.
  • internetteki en populer iş arama sitelerinden birinde bugün itibariyle gördüğüm ve beni dakikalarca düşündürmüş olan pozisyon ismi.ilanı veren de gayet güzide bir kurumumuz ayrıca.aranan nitelikler mi ne sen sor ne ben söyleyeyim.
  • tdk sözlüğünde "kamera"nın karşılığı olarak yer alıyor. tamam kamera görüntü alıyor da bir şeyler alan her araç gerece alıcı diyeceksek insanlığın kullandığı aletlerin %60'ına alıcı ismini verebiliriz. madem öyle kaşığa da alıcı diyelim, cımbıza da alıcı diyelim, elektrik süpürgesine de alıcı diyelim.

    buradan hareketle bu sözlüğü hazırlayanlar hakkında şöyle bir fikir yürüttüm: birileri yabancı dilden geçen her kelimeye öz türkçe kökenli karşılık bulunmasını istiyor ve bulunmadığı sürece bunu yapmakla görevli insanların başına ekşiyor. onlar da isyan ederek yabancı kökenli kelimeler için olur olmaz karşılıklar sallayıveriyorlar. yoksa ben sanmıyorum kimse mecbur kalmadığı sürece kameraya "alıcı" ismini versin.
  • (ing. receiver) : iletişim sürecinde göndericinin karşısına konumlanan ve iletilen mesajın ulaşması amaçlanan kategori.
    alıcı kullanılan iletişim modeline göre ya mesajın hedefini ya da mesajın hedefe ulaşmasını sağlayacak kod açıcı kategoriyi dile getirmektedir. böylelikle örneğin televizyonla iletişimde alıcı, televizyon sinyallerini izlenebilir hale dönüştüren televizyon setini dile getirebileceği gibi televizyon programını izleyenleri de anlatabilir. ancak aradaki farkı belirtmek için kimi zaman programı izleyenler için "alımlayıcı" (recipient) terimi de kullanılmaktadır.
  • oto elektrik elektronik servis hizmetinin sağlandığı sanayii firmasıdır.
  • (bkz: receptor)
  • alıcı olan müşteri arapça kökenli, jüpiter olan müşteri farsça kökenliymiş ve ayrı sözcüklermiş, nişanyan'a göre. bir alıcı da talebe, taliban, talep , talip grubu sözcükler. gerçi bunlar isteyici demeye geliyor.

    pejmürde/paspal giyim, sahibini verimkar yapıyor, düzgün giyinmek alımkar.

    türkiye'de, özel yaşamında alıcı ve didişkenden çok, verici bir sol kuşağa gerek var.

    "harar alıcıdan çuval alıcı çoğumuş." (bkz: harar/@ibisile)

    oğlum, sen asker ve satıcısın, müşteri değil, o yüzden sana hep yarak kaldırmak, alıcının emrine amadelik düşecek. ben bu uyanık görünen halimde müşteriye dönüşmedim, aynıyız. utanmaz satıcıya; mal yok, ne yapayım diyene dönüşmeyi başarı sayacağım. bu erkekliğin doğasında olan şey. huyla, tarzla ilgisi olsa gerek ama daha çok varoluşsal ve cinsler arası ilişkiye bağlı görüyorum.

    resim tekniğini hiç bilmeyen bir bireyin resmi ruhsal olarak, yani kendisini ortaya çıkarma hedefiyle yorumlanabilir. bileninki ise yorumlanamaz. resim bilgisi öteki hedefimiz olan ressamın iç ruh bilgisine giden yolakları bozmuş, dönüştürmüş olur. o bakımdan özellikle ustaların resimleri karşısında artık kendi ruhumuzu okuruz, onların iç bilgisi hedef olmaktan çıkmıştır. bizi anlatması zaten yeterli ve büyük hizmettir. en fazlası kendinden yola çıkarak alıcısını, bakıcısını anlatmış olabilir. ustaların iç bilgilerini anılardan, sanat tarihinden, diğer olanak ve olasılıklardan edineceğiz. eser* sahibini tanıtıcıdır, sahibinin vekilidir, ama ilke olarak sahibinin bilgisi ya da bilgi tekniği (kendini ele vereni) değildir. sanat nesnesi sahibini hem ortaya koyar hem saklar, aynı sözcükler, söz öbeği gibi. nesne sahibi artık bağımsız, kendinden ibaret, masum değildir, bir evrene mal olmuştur.

    [yaratıcı kişi alıcıdır. archibald macleish, bir çinli şairden söz ederken tamamen haklıdır: "biz şairler, oluş'a boyun eğmesi için olmayış'la mücadele ederiz. yanıtlayan bir müzik için sessizliğe vururuz." macleish bunu sürdürür: "şiirin içermek zorunda olduğu oluş, şairden değil olmayış'tan türer. ve şiirin sahip olduğu müzik, şiiri yazan bizden değil, sessizlikten gelir, vuruşumuza bir yanıt olarak."] rollo may - özgürlük ve kader

    "yaratıcı eylem her zaman bir paradoks olmuştur ve muhtemelen her zaman da öyle kalacaktır. pratikte onu açıklamaya çalışan herkes, özellikle de yaratıcılığı "egonun hizmetinde bir regresyon" olarak sunan psikanalistler, pasiflikle reseptifliği, yani alıcılığı ayırt etme yeteneksizliğinin kayalarına çarptıklarını görürler. yaratıcı insanlar ikincilerdir, kesinlikle birinciler değildir." rollo may - özgürlük ve kader

    "kaldı ki bir an için bile okurun (yazdıklarımdan aldığım teliflerle hayatımı sürdürdüğüme göre) satın alan kişi, kitabın pazarda satılan bir ürün olduğunu unutmam mümkün değil." italo calvino

    (ilk giri tarihi: 15.2.2017)

    (bkz: alıcılar/@ibisile)
    (bkz: alan/@ibisile), almak/@ibisile
    (bkz: alışık), alışkın, alımker
    (bkz: orçul)
    (bkz: kadın almak/@ibisile)
hesabın var mı? giriş yap