• marcel proustun kayıp zamanın izinde külliyatındaki, yky çevirisine göre sondan (yakalanan zaman) bir önceki kitabı.ölüm, sırlar ve albertine'in eğilimleri, anlatıcının çektiği,bitirdiğini sandığı ve bitirmiş gibi olduğu acı, insanların zamanın içinde kaybolduktan sonra bıraktığı izler, vs. adam bu kitabında da koparan tahliller yapmış.
  • bu kitaba ulaşmak için öncesinde 2500 sayfaya yakın proust okumam gerekti,çok uzun ,yavaş ve zevkli bir yolculuk oldu.
    fakat proust acıyı herşeyden çok daha güzel anlatır,

    büyükannesini ve albertine nı kaybetmenin acısının anlatıldığı bölümler kitabın en içten en tiz en üst notalarıdır...

    "ıstırap insan psikolojisine psikoloji biliminden çok daha derinlemesine nüfuz eder"

    "kendisini yenebilecek tek düşmanın unutuş olduğunu bir anda kavrayan aşkım,hapsedildiği kafesin içinde ,ansızın kendisini yutmaya hazırlanan pitonu gören bir aslan gibi korkudan titredi"
  • proust'un "her dusunce, her kelime karsitini icinde barindirir" gorusunu ifade ettigi romanidir. 2684. sayfa itibariyle "ustat diyalektik materyalist demek ki" diye dusundurtmustur. geriye kaldi 449 sayfa. ha gayret demekten baska yol gorunmuyor. kayip zamanin izindeyim.
  • anlatıcı albertine'e yazdığı mektupta onun kullanımına verdiği ve ayrılmalarıyla birlikte albertine tarafından kullanılması artık mükün olmayan yatın baş kısmına mallarme'den bir kaç dize yazdırıp limana çektirmekten,
    (geçmişten bir kuğu hatırlar kendini
    muhteşemdi ama kurtuluşu yoktu
    söyleyemeyecekti hayatın şarkısını
    kısır kışın kara kasveti ışığında)

    rolls royce'a ise şunları yazdırıp garaja kilitlemekten,

    (dingilde gök gürler ve yakutlar
    bana bakan sevincimi anlar
    görmekten bu ateşin deldiği havada

    sanki erguvani ölümünü
    akşam arabamın tekerleğinin
    dağılmış krallıklarla beraber)

    bahsederken gülümsemem bizdeki meşhur kamyon arkası yazılarını düşündükçe kahkahaya dönüştü ve proustvari duyarlılığın ayırdına bir kere daha varmamı sağladı.
  • " 'mademoiselle albertine gitti!' ıstırap, insan psikolojisine, psikoloji biliminden çok daha derinlemesine nüfuz eder. daha bir dakika önce, hislerini tahlil ederken, albertine'le son bir kez görüşmeden, bu şekilde ayrılmanın, en çok istediğim şey olduğuna kanaat getirmiş, albertine'in bana verdiği hazların vasatlığıyla beni mahrum ettiği hazların bolluğunu karşılaştırıp kendimi çok zeki bulmuş, onu artık görmek istemediğim, sevmediğim sonucuna varmıştım. oysa, 'mademoiselle albertine gitti' sözleri, kalbime öyle bir acı saplamıştı ki, bu acıya pek uzun süre dayanamayacağımı hissediyordum. benim nazarımda bir hiç olduğunu zannettiğim şey, demek ki aslında bütün hayatım, her şeyimdi."
  • marcel proust'un bu kitabının özgün adı başlık + altbaşlık mı, doğrudan uzun isimli mi emin değilim, "la fugitive albertine disparue". la fugitive (kaçak) proust'un özgün kitap adıymış, ama o sıralar tagore'un aynı adlı kitabı çıkınca ismi değiştirip albertine disparue koymuş.

    "bir insanla aramızdaki bağlar sadece zihnimizde mevcuttur...

    "arzu ilerledikçe, gerçek sahiplenme de giderek uzaklaşır. dolayısıyla, mutluluğa ya da en azından ıstırap çekmeme haline ulaşılabilse dahi, peşine düşülmesi gereken şey arzunun tatmini değil, giderek azaltılıp nihayet yok edilmesidir." albertine kayıp (kayıp zamanın izinde s.2532)

    hafıza zayıfladıkça bu bağları gevşetir; kanmak istediğimiz ve başkalarını aşk, dostluk, kibarlık adına, herkes ne der korkusuyla veya görev duygusuyla inandırdığımız hayale rağmen, tek başımıza var oluruz. insanoğlu kendi dışına çıkamayan, başkalarını ancak kendi içinde tanıyabilen ve aksini iddia ettiğinde yalan söyleyen bir yaratıktır." (s.2532)

    "en yaygın, üstelik olumlu çözümü düşünmeyiz. olayları arzumuza bağlı olarak değiştiremeyiz, ama zamanla arzumuz değişir. tahammül edemediğimiz için değiştirmeyi umduğumuz duruma karşı kayıtsızlaşırız." (s.2533)

    "duygu dünyamızın çatısını ayakta tutan şey, daima görünmez bir inançtır, bu inanç yok olduğu anda çatı sallanmaya başlar." (s.2527)

    "bir vücut sahibi olmak, zihin için en büyük tehdittir."

    "hanımefendi* hatırlamaz mısınız?
    babam benim theseus, sizin de kocanız."*

    (bkz: albertine simonet/@ibisile)
    (bkz: la captive/@ibisile)
  • "insan terk ederken bir sebep gösterir. bunu söyler. karşısındakine cevap hakkı tanır. öyle durup dururken gidilmez. yok çocukluk bu.”
  • yky yeni baskısını yayınlıyor. 24 ekim 2016 da ön siparişte.
  • "kimse albertine'i tanımadığı, kimse proust'u bilmediği için bu kadar sefil ve acıklı bizim ülkemiz, diye düşündü ihtiyar gazeteci. bir gün proust'u ve albertine'i anlayacak birileri bu ülkede çıktığında, evet belki o zaman sokaklardaki bıyıklı ve yoksul insanlar daha iyi bir hayat yaşamaya başlayacaklar, belki o zaman, ilk kıskançlık anında birbirlerini bıçaklayacaklarına, proust gibi sevgililerinin hayalini gözlerinin önünde nasıl canlandırdıkları üzerine hayallere dalacaklardı. okumuş yazmış kabul edildikleri için gazetelerde çalıştırılan bütün o yazarlar, çevirmenler de proust okumadıkları, albertine'i tanımadıkları, ihtiyar gazetecinin proust'u okuduğunu bilmedikleri, onun proust ve albertine'in bizzat kendisi olduğunu anlamadıkları için bu kadar kötü ve anlayışsızdılar."
    (kara kitap- orhan pamuk)
  • proust tarafından yazılmış olan, inanılmaz psikolojik tahlillere yer veren, sevdiği cümlelerin ya da tesbitlerin altını çizen birisi için muhtemeln kitabın kapkara olması gerçeğinin ve ihitmalini içinde barındıran bir roman.

    altını 3 kere çizdiğim 3 şey;

    " birçok kadın tarafından terkedilmiş olan erkeklerin kişilikleri ve daima aynı olan hesaplanabilir nedeniyle hemen her defasında aynı şekilde terkedilmelerine yol açan, çıkarsama yoluyla bulabildiğimiz ve bizim için fazla esrarengiz olmayan psikolojik gerçekler dizisiyle çakışan, bizim bilmediğimiz bir dizi gerçek daha vardır muhtemelen. "
    " ama tecrübe dediğimiz şey, kişiliğimizin bir özelliğinin kendi nazarımızda açıklık kazanmasından ibarettir. bu kişilik özelliği doğal olarak tekrar ortaya çıkar, üstelik bir kez sergilemiş olduğumuz için, daha güçlü bir biçimde ortaya çıkar, ilk seferinde bizi yönlendirmiş olan güdü, hatıranın çeşitli telkinleriyle pekişir. bireyler açısından ( hatta yanılgılarında ısrar eden, giderek daha ağır hatalara düşen uluslar açısından) kaçınılması en zor hırsılık, kendinden çalmaktır. "

    ve en iç burkan detay olarak sonuncusu;

    " çünkü bir kadın, hayatımızda bir mutluluk unsuru değil de, keder vesilesi olduğunda bizim için daha faydalıdır ve sahip olabileceğimiz hiçbir kadın, o kadının acı çektirmek suretiyle gözlerimizin önüne serdiği gerçekler kadar değerli değildir. "
hesabın var mı? giriş yap