• ytü mimarlık öğretim görevlisi
    e-mail'leri aduzgun@yildiz.edu.tr
    telefonları 0212 2597070 / 2613
    derece üniversite ülke yıl
    lisans istanbul devlet mühendislik mimarlık akademisi, mimarlık
    türkiye
    türkiye 1969
    0
    yüksek lisans istanbul devlet mühendislik mimarlık akademisi, mimarlık türkiye 1970
    doktora i.d.m.m.a., mimarlık, yeterlik tezi türkiye 1974
    doçentlik yıldız teknik üniversitesi, mimarlık türkiye 1978
    profesörlük yıldız teknik üniversitesi, mimarlık türkiye 1988

    uzman olduğu bilim dalları
    6010100-bina bilgisi (mimari tasarım)
    6010102-mimari tasarım sorunları
    6250203-teknik resim

    idari/akademik görevleri
    y.t.ü. mimarlık fakültesi, mimarlık bölümü, mimari tasarım sorunları bilim dalı başkanı ,1982 - 1991
    y.t.ü. mimarlık fakültesi mimarlık bölümü başkan yardımcılığı ,1983 - 1994
    y.t.ü. mimarlık fakültesi dekan yardımcılığı ,1994 - 1997
    y.t.ü. mimarlık fakültesi mimarlık bölümü tasarım sorunları bilim dalı başkanı ,1995 - 1997

    yöneterek sonuçlandırılmış yüksek lisans tezleri
    1988, "dünyada tatil evlerinin analizi ve türkiye için öneriler", mine turhan
    1990, "eski foça'da (phokaia) tarihsel gelişim ve yerel mimari, nihat çıraklı
    1990, "bartın'da yerel mimari eski ve yeni yapılar arasındaki ilişkiler", nurettin özdal
    1991, "toplu konut alanlarının tasarımında uygulanacak ana ilkeler", cafer öztürk
    1992, "otel fonksiyonu kazandırılmaya yönelik istanbul han ve kervansarayları üzerine bir araştırma", serap es
    1997, "büro yapılarında kullanıcı gereksinimlerinin mekan tasarımına etkilerinin irdelenmesi", emre akyol
  • öğrencilerine tasarı geometri, gölge perspektif gibi derslerin yanı sıra hayat dersleri de vermeyi ihmal etmeyen, kendi hayat deneyimlerini de öğrencileriyle paylaşmaktan çekinmeyen, bir kaç ders sonunda eşini ve kızlarını da tanır gibi olduğunuz kavanoz dibi gözlüklerinin ardından size kocaman kocaman bakan sevimli mi sevimli ton ton bir amca.
  • okuduğum ve duyduğum kadarıyla pek çok tuhaf bulduğum. acaba sinema piyasasına da el atar mı diye çok merak ettiğim. malum sinemada yeniliği beceremiyoruz belki eskiye döneriz diye bel bağlayabileceğim. proje dersinde izleyiciyi değil öğrencileri ağlatır gibime gelen.
  • bir sabah kampüs bahçesinde 'günaydın hocam' dediğimde 'şimdi meşgulüm sonra gel' cevabını veren profesör olduğu iddaa edilen sevimsizimsi kişilik....
  • en son aldığım bilgilere göre, diş macunlarına dişleri beyazlatmak için çamaşır suyu katıldığından macun yerine, diş fırçasına tuz dökerek dişlerini fırçalıyormuş. muhtemelen yemekten önce ellerini yıkamaya en son kim gidiyorsa, sofraya tuzuda o getiriyordur.
  • sevgili sözlük,

    ne yazayım ki sana şimdi.

    neyse dinle bak.

    rahmetli babam bana lise 2 ile lise 3 arasındaki yaz tatilinde ama severek ama zorla tasarı geometri öğretmişti. hem de öyle kendisi nazi zulmünden kaçan alman yahudisi hocalardan hem de ausweg / lösung * diye diye.

    sonra üniversite sınavına girdim. sadece mimarlık yazdım. hatta ufak bir hatadan dolayı (okul ortalamam yanlış yazılmış) itü'yü kazanırken ytü oldu. olsun o da candır dedik girdik. başka da tercihim yoktu zaten.

    neyse. derse girdik. ali bey beni hiç sevmiyor. tamam daha 16 yaşına girmemişim. (evet öyle) yerimde durmuyorum. konuşuyorum. daha konuyu anlatmadan çiziyorum. bir keresinde ufak bir yanlışını buldum doğrusunu çizdim. ibrahim dağgülü durumu farketti. (o zaman asistan o) akıllık edip ona göstermedi. nice olurdu halim.

    sonra bir gün sınıfta birini tahtaya kaldırdı. evet. arkadaşımızın imzasını tahtaya atmasını istedi. o da attı. sonra 10 dakika onun imzası ile dalga geçti.

    şaşırdık. sonraki hafta benim çok konuştuğumu anladı. beni tahtaya çağırdı. imzamı attırdı. ben de ufak bir tebeşir bularak. kesik uçlu kalem kullanır gibi attım. zaten çok afilliydi. tam yerine dönecekken. sakalım ve tabii (hava soğuk) kazağım altına giydiğim penye kapoüşonlunun, ensemin altında kazağımdaki potluğu ile dalga geçti. ulan sınıfta asıldığımız kız varsa ya. rezil olacağız ama yok bende öyle bir şey.

    yine de az sıyrıkla atlattım. şimdi ben bir öğrenciyi tahtaya çıkartıp alay edeceğim. okulun kolonlarından başlarla yıkmaya.

    neyse sonra ilk vize oldu. bu geldi elinde kağıtla. doğru dürüst anlatmazdı zaten konuyu. genç kızlarla olan hepimizi psiklanalitik konularda uzmanlaşacak kadar muhabbetleri yüzünden. anlatmadığı detayı da istiyor bizden. babam sayesinde çözmüşüm ben.

    ali düzgün: ben kimseye 90 üstü not vermedim. amaaaaa bu kağıt 91 aldı. şu zamandan bu yana bu notu alan yok. bik bik de bik bik. kimmiş bu. dur bakayım. şişe dibi gözlüklerle "ayasofya" dedi. kimmiş bakayım kalksın ayağa.

    ben tabii zıpladım.

    ali düzgün: sen misin o.
    ayasofya süzgün: evet hocammmm.
    ali düzgün: olamaz sen bu notu almış olamazsın daha doğrusu ben sana bu notu vermiş olamam.
    ayasofya küskün: ama hocam o benim. bakın göstereyim okul kimliğimi.
    ali düzgün: otur. konuşma oradan.
    ayasofya üzgün: ama...
    ali düzgün: bak kağıdı defterden kopartırken, zımbadan düzgün koparmamışsın, ortada açıklık var o yüzden 15 puan kırdım. sonraaa bak burada yanlış yapıp silmişsin. buradan 5 puan.

    sonrasını hatırlamıyorum, bugün vapur 2 dakika geç kaltı. oradan 4 puan filan diye diye notumu 63'e düşürdü.

    sonra ben de hoca moca oldum. hala üniversitedir o. nasıl oluyorsa. facebook çıkar çıkmaz üye oldum ki, ali düzgün'den çekenler grubuna üye olayım diye. oldum da. şimdi facebook hesabım yok sildim. neyse bir gün görüştük onunla. konuyu nasıl doktora yapmadan prof. olunura getirmeden * genel olarak mimarlık eğitiminden filan konuşuyoruz.

    kızmıyorum ona da. dalga geçmek bana yakışmaz. acımıyorum da üzüntü duyarım. o hırkası ve gözlükleri ile beni hapsetmiş. yukarıda geçenleri tekrarladım. hatırlamadı. şu anda benle konuştuğunu bile hatırlamıyor. koridorda görünce bana selam filan vermiyor. ne yaptım ki ben ona.

    neyse, konu bilgisayara geldi. ben iyi bir çocukmuşum da, bilgisayar beni bozmuş. "genelde fareyi bir tarafıma sokmam" diyecek oldum ama sonra sırıttım.
    kontra yapıp. "hocam ne zaman bilgisayar alacaksınız, size yakışır artık" soru cümlesi ile karşılık verdim. cevap çok manidardı.

    "gelişmesini bekliyorum. tam olarak gelişsin o zaman alacağım" dedi.

    şimdi buraları okuyabilir. üzülebilir. bunları uydurmuyorum çünkü uyduracak kadar geniş bir hayal gücüm olsaydı, mimar değil büyük bir sanatçı olurdum.

    üzmek için de yazmadım.

    ama hocam okuyorsanız, artık evinize geçin bir rahatlayın. hem siz hem de okul. lütfen...
  • bi zamanların yetişmiş eleman sıkıntısı çeken türkiyesinde nası profesör olunduğunu anlayamadığımız dönemlerde bu ünvanı kapmış doktor olmayan çakma profesörlerdendir. eşi ve kendinden sonra hiç bi mimari duruşu olmayan kızını yerine vekil olarak koymuştur. saltanat gibi düşünün. sülalecek ytü öğretim görevlilerindendirler bunlar. öyle kök salmışlardır. soyisimleri keşke köksal olsa imiş diyorum. espiri yani.
  • mezun olduğumu öğrendiğinde yüzü düşen insan :)))
  • okulda göreve devam ediyorsa yazık gerçekten...uzak durun derim.
hesabın var mı? giriş yap