*

  • farklı yerlerde karşımıza çıkan fikir ve aksiyon adamı ibaresinin tam karşılığı olabilecek merhum alim.
    aslen iranlıdır ve horasanda doğmuştur. iran devriminin sosyal aktorlerinden biri olarak kabul edilir. sosyolog kişiliği ve halife dönemine dair yaklaşımları benzeri olmayan gerçekçi bir sadelik ve doğrulukta olduğundan her zaman tehlikeli addedilmiştir. bugün bile hala bir çok insan ali şeriati okumaktan korkar. cezayir ve mısırda verdiği konferanslar onu ölümsüzleştirecek fikir yapısını ortadoğuya yaymıştır. 44 yaşında zehirlenerek*öldürülmesine rağmen -bıraktıkları/yaşadığı hayatı- oranı oldukça yüksektir. saadet devri ve islami fetihlerin sorgulanması, halife seçimlerindeki yanlışlıkları ve bu süreçteki ilk başkaldırı örneği veren ebu zerr el gifari yi anlattığı eser okunmaya değerdir. fikirlerinin olgunlaşması çektiği acılara ve yattığı hapis cezalarına bile bağdaştırılabilir ki iranda 1962 yılında yakalanmasından sonra 17 ay hücrede yatmıştır. tasavvuftan uzak net ve gerçekçi bir yaklaşım içerisinde olmuştur. eserlerindeki edebi dil oldukça kuvvetli olmakla birlikte necip fazil kisakurek'e benzerlik göstermektedir.
  • "i have no religion, but if i were to choose one, it would be that of shariati's" jean paul sartre
  • zekası, felsefi yönü ile yüreklere kazınsa da, yeni nesil tarafından pek tanınmayan entellektüel.

    iranlı toplumbilimci ve islam düşünürüdür. paris'te doktora yaptıktan sonra iran'a döndü. tutuklandı ve "serbest" bırakıldıktan sonra da düşünmeyi ve konuşmayı sürdüren birisi idi. iran gençliği üzerindeki etkilerinden rahatsız olan yönetim, daha önce de denenmiş bir düzene başvurdu: ali şeriati'ye yurtdışına çıkış izni verdi.bu çıkışından bir ay sonra londra'da, "eceli ile ölmesi" sağlanarak gizli ellerle şehit edildi.

    (bkz: islam entellektuelleri)
  • zenci bilal'in* kalbinin fethi; endülüs kıyılarının fethiyle yanyana düşünülemeyecek kadar büyüktür, demiştir.
  • kevirden yine.

    gözleri bulut rengindeydi, yok, melekût rengindeydi, atmosfer, kurşuni ilksizlik sabahı rengindeydi, ruh... rengindeydi. haaa! anladım; gözleri tümüyle ruh rengindeydi, ruh ne renktedir? ruh mu? bilmeyecek ne var?
    ruh tümden ne renktedir, ne renktedir... onun gözleri rengindedir.
    buğu ne renktedir? onun gözleri renginde değil midir? gözleriyle düş kuruyor, gözleriyle düşünüyor gibiydi, gözlerinin bir yerler gördüğünü sanmıyorum.

    ben şimdi düşlemimde bir odağa dalmışım, gözlerim durgun bir delinin gözleri gibi gizemli bir korku içinde göremez olmuş, kıpırdamaz olmuş, açılıp kapanmayı unutmuştur.
    yanılmayasınız, bunlar birilerine ilişkin söyleyerek duymasını istemediğimiz sözlerden değildir, yok, bunlar bir şey değil, buna benzer söz çoktur, çok da değersizdir, herkesin böyle sözleri olur, birilerine, bir seslenilene söylenecek sözlerden söz ediyoruz biz, ondan başkasına söylenemeyecek, ondan başkasına söylenememesi gereken, bununla birlikte onunda
    duymaması gereken sözler, yüce, güzel tatlı sözler bunlardır, seslenilenin bile namahrem olduğu sözler!

    bu nasıl söz? bu nasıl seslenilen?
    bulunmadıklarında bulunduklarından daha çok "var olan" kimseler! yer yer duymamaları gereken sözlerin seslenileni olan kimseler bunlardır işte, kendileriyle hep konuşur durumda olduğunuz kimseler bunlardır, güzel sözlerimizi de bunlara söyleriz hep, duymalarını istemediğimiz sözleri, hep yazıp ta göndermediğimiz mektupları da bunlara yazarız.
    özgün sözler, "duyulmak" için söylenen sözler değildir, "söylenmek" için söylenen sözlerdir. özgün yazılar "okunmak" için yazılan yazılar değildir, "yazılmak" için yazılan yazılardır.

    kuşlara benzer duygular. nereden gelir bilinmez. kâh çığlık çığlıktır, kâh sesleri işitilmez. bağrında güneşler tutuşmuyorsa selamlayıp geçerler seni. kuşlar soğuk iklimi sevmez.
    aşk sevenin içinde varolan bir güçtür. kendisini sevgiliye çeker. oysa sevgi sevilende varolan bir albenidir. seveni sevilene götürür. aşk, sevgiliye egemenliktir. oysa sevgi, sevilende yok olma susuzluğudur.

    birden içime şu korkunç soru düşüvermişti: "ben hangiyim?"
    ruhunun bu kaygıyı duyumsayabilecek oranda büyük, geniş olduğunu düşünüyorum. kişinin kendini kendi içinde yitirmesinden daha korkunç ne olabilir? kişinin kendi içinde... ne desem?.. kendisiyle iç içe olmuş, kendilerini kendisi gibi göstermiş... yabancılar olmasından daha büyük bir yıpranış olabilir mi? şimdi ben kim olduğumu bilmiyorum... ne korkunç!
  • kendine ait bir uslubu vardır, costurucu bir dil, surukleyici bir anlatım, cozumleyici bir mantık, geniş bir bilgi dagarcıgı, hitabet, samimiyet... ve hatta ali seriati ali seriatidir.
  • en çok ses getiren eseri islam ekonomisi adlı eseridir.

    o zamana kadar liberalci ve marksist tartışmalar arasında saf tutmaya çalışan, saf tutmak zorunda kalan üçüncü dünya islam aydınları üçüncü bir alternatif olabileceğini düşünmeye başlamışlardır.

    yine de ilk ikisi kadar temellendirilmiş bir üçüncü görüş olduğu söylenemez. hatta marksizme biraz daha yakın olduğu düşünülebilir. ama zaten asıl açtığı çığır, bu yolda gidilerek üçüncü bir alternatifin oluşturulabileceğine olan inançtır. (ara: ihtimalini sevdim)
  • "dinler tarihi" adı ile türkçe'ye çevirilen kitabında şöyle demiş:

    "düşmanlık ile tarafsızlık dışında üçüncü bir yol var. o da fikri sorumluluktur. bu, muhtaç olduğumuz bir şeydir.
  • 23 kasım 1933'te horasan eyaletine bağlı sebzivar'ın mezihan köyünde dünyaya gelir. babası büyük alimlerden muhammed taki şeriati’dir. ilk tahsilini babasından alır. […] meşhed'de bulunan diğer alimlerden gerekli diğer dersleri alır. erken bir yaşta arapça'yı öğrenir. erken yaşlardan itibaren yazı yazmaya, çeviri yapmaya başlar. lise tahsilinden sonra meşhed üniversitesine bağlı edebiyat fakültesine gider. öğrenciliği sırasında değişik dergi ve gazetelerde yazıları yayımlanır.

    ali şeriati daha erken yaşlarda islami hareketin içine girerek ulusal direniş cephesi'ne katılır. bu harekete karşı devlet temkinlidir ve ali şeriati ve babasının da bulunduğu bir çok kişi tutuklanır. şeriati sekiz ay hapiste kalır.

    edebiyat fakültesindeyken sorbon üniversitesinden burs alır. ve fransa'ya gidip dinler tarihi ve sosyoloji üzerine ders alır. fransa’dayken cezayir kurtuluş hareketinde aktif olarak görev alır. bu hareketlerinden dolayı fransa'da saldırıya uğrar ve birkaç ay hastahanede yatar. şeriati dinler tarihi ve sosyoloji alnında ki doktorasını tamamladıktan sonra iran'a dönerken türkiye sınırında yakalanır. birkaç hapis yattıktan sonra serbest bırakılır.

    şeriati'nin türkiye ve iran'da gördüğü bu uygulamalar onun içini hayli acıtmıştır; çünkü ona göre türkiye ve iran islam'ın yüzyıldaki merkezleridir ama modernist dünya bu iki güzide ülkeyi modernist dünyaya çekmiş ve kendi dinleri olan islam'a düşman etmiştir. ali şeriati iran'a döner dönmez çalışmalarına başlar. özellikle aydın ve genç tabakaya hitap eder. aydınların bilinçlenmesi gerektiğini, gençlerin yetişmesi gerektiğini söyler hüseyn-i irşad'a katıldıktan sonra bu söylemleri daha da artar.

    artık onunla birlikte bir islami düşünce çığırı başlar. söylemleri aydın kesim ve gençler arsında büyük yankılar uyandırır. hüseyn-i irşad bir süre sonra kapatılır ve savak, şeriati için tutuklama emri çıkarır. şeriati'yi bulamayan savak babasını tutkular. şeriati babasını tutuklanmasından bir ay sonra teslim olur. 1976 yılına kadar küçük bir hücrede tek başına kalır. bu yılda cezayir eski dış işleri bakanı abdülaziz buteflig'in girişimleri sonucu serbest bırakılır.

    ali şeriati düşünce olarak bir çığır açmıştır. o klasik islami düşünürler gibi davranmamış öz'e dönüş çağrısında bulunmuştur ama bu öz geleneksel dini öz değildir. içinde muhammed'i (sav) diriliş ve ruhun, ali ve eb-u zer'in devrimci ruhunun bulunduğu yenilikçi bir öz'e dönüştür. bu görüşlerinden dolayı türkiye'de şii, iran'da sünni olarak eleştirilere maruz kalmıştır. ancak şeriati'in devrimci ruhu ve samimiyeti ona yapılan eleştirilerin önüne geçmiş ve düşüncelerini çığ gibi büyütmüştür. özellikle iran devriminin en önemli unsuru olan gençler onun söylemleriyle kendi yürek devrimlerini gerçekleştirmişler ve daha sonra toplumsal devrimlerini gerçekleştirmişlerdir.

    ali şeriati mollayı gizlendiği izbe mekandan çıkarmaya çok uğraşmıştır. aynı zamanda entelektüel kesimi fil dişi kulelerden indirmek için de çok uğraşmış ve sonuç olarak halk ile iç içe dinden uzak olmayan, din ile pozitif ilimleri birleştiren bir aydın tipini oluşturmuştur.

    […] ali şeriati iran'da hapisten çıktıktan sonra çalışmalarına devam etmiştir. ancak savak militanlarının takipleri nedeniyle sık sık ev değiştirmiş. akşamdan başlayıp sabahın erken saatlerine kadar konuşmalar yapmıştır. zaten birkaçı istisna olmak üzere şeriati'nin kitapları bu konuşmalarının yazıya geçirilmiş halidir.

    bu gizlilik ali şeriati'nin sinesine dokunur, çünkü o hareketli bir yapıya ve söyleyişe sahiptir, bu takip onun bu özelliklerinden uzaklaşmasına neden olur. 1977 de ali mezinani adına düzenlenmiş bir pasaportla iran'dan ayrılır. ilk önce belçika'ya oradan fransa'ya oradan da ingiltere'ye gider. ancak savak militanları ingiliz gizli servisiyle anlaşarak kaldığı otel odasında dr. ali şeriati'yi şehid eder. 27 haziran 1977’de şam'daki hz. zeynep türbesinin yanında toprağa verilir.
hesabın var mı? giriş yap