• (bkz: wim wenders)
    amerikada baslayip almanyada biten bir yol filminde, gazetecinin
    (bkz: narrator) yaninda alice isimli ufak bir kiz cocugu vardir. yabancilasma, gerceklige yabancilasma, odakli film.siyah beyaz.bir otobusun icini gosteren kare kalmis sadece gozumde.
    bir de bulutlar.
  • müzikleri zaman zaman filmin önüne geçecek kadar iyidir.
  • söylencek çok şey var tabi.
    ama herhalde wim wenders'in anlatmak istediğinin ötesinde bir şey filmi bugünün izleyicisi için daha da ilginç kılıyor
    40 yıl öncesinin şehirlerine makyajsız bir bakış.
    koyunlar, fabrikalar ve yerleşim birimlerini bir arada görebileceğiniz 70lerin almanya'sı
    red light district'i tarumar edilmemiş bir new york.
    ve daha bir sürü detay
    hepsi yıllar geçtikçe filmi daha da değerli kılıyor...

    --- spoilerımsı ---

    -muhtemelen- helikopterden yapılmış tek çekim son sahnesi ile de şahane bir final yapmış.

    --- spoilerımsı ---
  • başroldeki adamın inanılmaz derecede soner arıca'ya benzediği güzel bir yol filmi.
  • fotoğraf çekmeyi sevenler başroldeki abimizin ne demek istediğini çok iyi anlayacaklardır:
    ''the picture never show what you've seen''
    --- spoiler ---

    bir arkadaşı da philip'e sen dünyayla olan bağını çoktan kopardın, bu yüzden fotoğraf çekmeyi çok seviyorsun, çektiğin her fotoğrafla kendine o anı yaşamış olduğunu, var olduğunu kanıtlamaya çalışıyorsun gibi neffis tespitler yapıyordu. dünyayla bağını koparmak da neyse. elini eteğini çekmek mi? üstünde ölü toprağı olması mı? ne bileyim.
    --- spoiler ---

    film 74 yapımı olduğu için alice büyüyünce de çok sevimli midir diye merak edip baktım. oyunculuk kariyerini bu filmle zirvede bırakmış sanırım. ya da komple oyunculuğu bırakmış.
    bu arada film müzikleri, ege bamyası konservesiyle hatırladığımız müzik grubu cana aitmiş.
    (bkz: #66304417)
  • wim wenders'in izlerken hiç bitmesin istediğim şiir gibi filmi. sadece alice'in tatlılığı için bile izlenir.
  • wim wenders'in yol konulu filmlerinin birincisi.

    “filmde, röportaj yapmak için gittiği abd’de her şeyi yabancı ve itici bularak bir kimlik bunalımına giren ve amaçsızca turlayan alman gazeteci philip’in ülkesine geri dönmeye karar vermesi, havaalanında karşılaştığı mutsuz ve umutsuz bir kadının küçük kızı alice’i kendisine emanet etmesiyle de yaşamının akışının tamamiyle değişmesi anlatılır.”

    wenders’in “çok gerçekçi bir masal” olarak tanımladığı alice, yönetmenin en dokunaklı filmlerinden biri olarak kabul edilir ve sıklıkla charlie chaplin’in the kid’iyle kıyaslanmıştır. film aynı zamanda wenders’in bir bölümünü de olsa abd’de çektiği ilk filmidir.

    ( alice in den stadten - 1974 / wim wenders )
  • her seyredişimde etkilendiğim film. son on dakikada uzanır ve usulca kalbime dokunur. her seferinde.

    hayran kitlesi için kült statüsündedir ama hakkettiği yeri hiçbir zaman bulamadı. dvdsi bile son yıllarda basıldı amerika'da. hatta yol üçlemesinin parçası olarak, tek başına bile değil.

    wenders'in en iyi filmidir.
  • film dersi vesilesiyle izlemiş bulunduğum kült film.
    gözükenin aksine derin anlamlar taşıyan ayrıca alice (bkz: yella rottländer) adlı pek tatlı bir kızın yüzünüzü güldürdüğü film.
    filmde amerikayı ve kültürünü hot dog,kola,televizyon ve moteller olarak simgelemişler.
  • kentlerin de bir dili vardır. bu film, kentlerin lisanıyla izleyiciye sesleniyor. içinde balansı iyi dengelenmiş bir hüzün var. yol filmi sevenler için cezbedici olacaktır. üçleme halkasının ilk ilmeği...

    üçlemenin diğer filmleri: (bkz: falsche bewegung) ve (bkz: ım lauf der zeit)

    --- spoiler ---

    başrolde soner arıca'nın oynadığı soundtrackinde şebnem ferah - ay şarkısının bulunduğu bi' film :) ayrıca, alice'in doymak bilmeyen açlığına gerçekten hayret ettim. son olarak final sahnesi, kentlerin içinde karmaşa içinde ufalanıp giden insanları çok güzel betimlemişti...
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap