*

  • antik dinlerde önemli bir yeri olan bir bereket tanrisi, benzerleri olsa da aslina sadik kalinildigi nadirdir.
    24 ayar altindan vücuda getirilir.(bkz: 24 ayar)
  • apis'tir adi.o nu da söyliyim, altina "ben" diye entryler açilmasin ivedilikle.
  • hazreti musa'nın, aynı zamanda "on emir"i de aldığı yer olan tur dağına çıkmasının akabinde, geride bıraktığı ve kendisini bekleyecek olan kavminden samiri adlı bir elemanın tasarlayıp inşa ettiği bir buzağıdır.

    arapça "bakara" kelimesi bu buzağıyı tanımlar. hatta kur'andaki bakara suresi ismini, israiloğullarının samiri önderliğinde buzağıya tapmalarının anlatıldığı pasajda bahsi geçen altın buzağıdan alır.

    rüzgarın estiği tarafa doğru konumlandırıldığı zaman, içindeki oyuklardan geçen rüzgarın çıkardığı ses, bu buzağıyı sanki böğürüyormuş gibi gösteriyordu ve bu manzara israiloğullarının gözünde onu albenili ve cafcaflı kılmıştı. zaten başkaldırmaya, isyana ve tuğyana kodlanmış bu kavim, hazret-i musa'nın geçici ayrılığını fırsat bilip putçuluğa başlamışlardı.

    samiri, hazreti musa'yı takip edip, hazreti cebrail ile buluştuğu yerden aldığı toprağı, eritilmiş altının üzerine dökmüştü. böylece inşa edeceği buzağıyı, israiloğullarının nazarında kudsi göstermeye çalışıyordu. netekim amacında da başarılı oldu.

    tur dağı'ndan dönüşünde karşılaştığı şok edici manzranın üzerine hazreti musa, yakaladığı samiri'yi bir kenara çekip, "defol! artık hayatın boyunca sen: "bana dokunmayın!" diyeceksin. ayrıca senin için, kurtulamayacağın bir ceza günü var. tapmakta olduğun tanrına da bak! yemin ederim, biz onu yakacağız; sonra da onu parça parça edip denize savuracağız!"* şeklinde ültimatom verir. samiri bundan sonra alemlerde kaybolup gitmiş, kepazeliğinin altında çözülüp tükenmiş zannedersem.

    (haşiye: olay daha geniş olarak taha suresi'nde anlatılmaktadır.)
  • degisik bir sarki/film yarismasi ismi olabilir.

    (bkz: altin okuz)
    (bkz: altin buffalo)
  • damien hirst adında bir sözde sanatcının , sanat ugruna ve müzayedelerden kose dönmek ugruna 18 aylık bir buzagıyı altın cerceveli bir kafese kapatarak ve adında da sanat diyerek sergiledigi rezaletin adıdır.

    http://www.luxist.com/…0/damien-hirsts-golden-calf/

    modern sanat dedikleri seyin kelebek kanatlarını kopartıp resim yapmak, film ugruna atları öldürmek ve kopekbalıklarının sırtına kanca geçirmek şeklinde algılandıgı bir dünyada, sonunda olan buzagılara da oldu.
    bizim için en güzel sanat süttür, dondurmadır bir buyukbas hayvan ile yapılabilecek. hayvana eziyet edip sirtindan para kazanmaya calismak sanat degildir.

    buzagı altında para arayan dallamaların yeni marifeti. (bkz: okuz altında buzagi aramak)

    http://www.mediabistro.com/…s_golden_calf_90692.asp

    peta bile bos durmamıs ve bu damien denilen adamı sadist ilan etmiş coktan.
  • (bkz: le veau d'or)
  • (bkz: altın post)
  • arş, ruhun maddeye/enerjiye dönüşüm çizgisidir.

    arş, iki denizi birbirinden ayıran perdedir. iki deniz ki, birininin suyu tatlı(ruh), diğerinin ki acıdır(madde).

    klasik tasavvuf lisanıyla ifade edecek olursak, arşı taşıyan melekler dört tanedir. insan zihni bu dört kuvvet ile muhatap olacak seviyeye geldiğinde, tıpkı rüyada olduğu gibi, hayali kendince onlara suret biçer.

    mesela rüyada "bilgi", süt olarak görülebilir. bu suret, insan bilinçaltının bir yakıştırmasıdır. yoksa sütün "bilgiyle" mantık düzleminde bir ilgisi yoktur elbet. arşı taşıyan meleklerin de hükmü aynı şekildedir.

    bu melekler, insan, boğa, kartal ve aslan suretinde algılanırlar.

    israiloğullarından samiri, bu meleklerden boğayı algılamış ve hz. musa'nın ilahı zannetmiştir. boğa/buzağı heykeli yapıp insanları tapmaya çağırması da bu yüzdendir.
  • "altın buzağı*, dinlerin tatile çıkmasıdır." jacques lacan [catherine clement şeytanın orospusu'nda bildiriyor.]

    [defineye, altına aşık olmak, kafirliktir. altından put yapan kişi samiri sayılır!] feridüddin attar - mantıku't-tayr

    (bkz: dedalus/@ibisile)
    (bkz: altınok öz/@ibisile)
    (bkz: sarı öküz/@ibisile)
  • sovyet dönemi rus edebiyatının kült eserlerinden biridir. hakkında entry girilmemesi sözlükteki " rus edebiyatı aşıkları"nın koftiliğini gözler önüne seriyor. sadece popüler isimlerin eserlerini (tolstoy, dostoyevski vb) okuyarak geçinip gidiyorlar.

    neyse konumuza dönelim.

    bu kitap aslında bir nevi on iki sandalye kitabının devamıdır. her iki kitapta da büyük düzenbaz ostap'ın maceralarını okuyoruz. sovyet sistemini mizahi bir şekilde itin bir tarafına sokan bu iki kitap bunu alanen değil, kahramanımızın batıdan doğuya tüm sovyetleri dolaştığı maceralarında karşılaştığı bürokratlar, gazeteciler, mülksüzleştirilmiş soylu sınıf vb ile girdiği ilişkilerde bize yansıtıyor.

    kitabın yazarları ilf ve petrov iki arkadaştır ve birlikte iki kitabı yazmışlar. sovyet döneminin baskıcı ortamında mizahi eleştiri içeren bu kitapları yayınlamak her yiğidin harcı değildir takdir edersiniz ki.

    bu iki yazar hem mizah dergisinde çalışıyorlar hem gazeteciler. iki yazar bir dergide çalışıyor ve orada tanışıyorlar. dergideki görevleri, sovyet bürokrasisinin adaletsizliklerinden yakınanların yolladıkları mektupları editöre etmektir. haliyle adamlarda bolca malzeme birikmiş ve ortaya bu harika iki eser çıkmış. genç yaşta ölmeseler keşke de devamını getirebilselermiş...

    iki yazar da rus toplumunun hafızasında sağlam bir yer edinmiştir. 1963'te kozmonot popoviç, uzaya gittiğinde kitaplarını yanına almak isteyeceği birkaç yazar arasında ilf ve petrov'u da sayar.
    1997 tarihli rus medyasındaki bir habere göre 20. yüzyıl rusçası üstünde mayakovski'den sonra en etkili olan yazarlar ilf ve petrov'du.
hesabın var mı? giriş yap