*

  • (bkz: abs)
  • önceleri, büyük stüdyoların ekonomik desteği olmaksızın çekilen filmleri tanımlamak için kullanılırken, yönetmenlerin artık kendilerini endüstriye kabul ettirmeleri ve bu tür filmleri destekleyen yapım şirketlerinin* de kurulmasıyla tanımı artık ekonomik olmaktan çıkmış, hollywood'a bir çeşit alternatif yaratmayı başaran sinema akımıdır.

    genellikle, karakterler "kahraman" tanımından olabildiğince uzaktır. bir sorunu ya da farklılığı olan tipler seçilir. "weirdo" ya da "loser"lar hikaye içinde, seyircinin sevgisini kazanır.

    bana göre, temsilcileri arasında wes anderson, jim jarmusch, john waters, sofia coppola ve hatta coen biraderler sayılabilir.
  • hiçbir ülkede olmadığı ve olamayacağı kadar gişe filmi dediğimiz kazanca dayalı sinemadan kesin ve net şekilde kırmızı çizgilerle ayrılan bir sinemadır. hollywood sineması daha kazanca dayalı olduğundan sürükleyici bir yapıyı tercih eder. süper kahramanlar, dünyayı tek başına kurtaran adamlar, dünyanın sonu temalı bilimkurgu, hep mutlu sonla biten ve kavuşan çiftler, bir grup ve tek kişin yaşadığı olağandışı maceralar, patlayan helikopterler, düşen uçaklar, kısacası sinemayı gösteri ve eğlenceli amacı ile kullanan milyon dolarlık kar beşinde koşan milyon dolarlık bütçelere sahip filmler..

    amerikan bağımsız sineması ise çok basit senaryolar üzerine gündelik hayat, kahramanların iç dünyası, kara mizah ve bu tarz basit konular üzerine etkileyici filmlerden oluşuyor.

    ek: bu arada hollywood sineması kötü diye bir anlam çıkmasın. en nihayetinde sadece birbirinden ayrılan çizgileri anlatmak istedim ve pek sevmediğim için amerikan bağımsızlarını daha iyi göstermiş olabilirim. yoksa insanların gündelik yaşamlarındaki sıkıntılarından kurtularak stres atmak için böyle filmlere ihtiyacı çokça var. çoğu insan istemiz yorucu bir haftanın ardından kasvetli iç karartan bir film izlemeyi. daha çok bu hayatın sıkıntılarından kurtulmak, birkaç saat de olsa eğlenmek ister ki, hollywood bunu layıkıyla başarıyor. dediğim gibi, çizgileri belirlemek adına..
  • kanımca gişe filmlerinden/hollywood'tan artık tam olarak ayırt edilemez hale gelmiş sinemadır. açıkçası "bu bağımsız sinema örneği" denen filmlerin nerelerinin bağımsız olduğunu merak eder oldum son zamanlarda. eskiden öyle değildi, evet. ticari sinemadan, yani hollywood'tan kesinlikle çok çok farklıydı bağımsız sinema. kuralları esnekti. benzer konular sıkça işlenirdi ama bu konular işlenirken film olabildiğince diğer bağımsız örneklerden farklılaştırılırdı. formüller ya yoktu ya da çok az kullanılırlardı. hollywood'a dönelim. hollywood'ta çekilen çoğu film formüllere göre kaleme alınır. romantik bir filmse sonunda her türlü engeli aşan aşık çift mutluluğa ulaşacaktır. süper kahraman filmiyse kahraman çektiği çilelerden sonra gün yüzü görecektir. süper kahraman, kahramanlı (bourne, bond, ethan hunt, john mcclaine) filmlerde kötü karakterler filmin sonunda cezalandırılacak, savaşı kaybedeceklerdir. korku filmiyse korkutan kişi sonunda cezasını çekecektir. tabi bu formülleri uygulamayan filmler de çekildi ama bir formül olduğu ve hala bu formüllere göre filmler üretildiği bir gerçektir. kısacası seyirci katarsisle mutlu edilir. ama amerikan bağımsız filmlerinde böyle şeyler yoktur. seyirci mutlu edilmeye çalışılmaz. gerçeklere çok yakındır bu filmler o yüzden. ayrıca hollywood'un starları kullanılmazdı, hollywood'tan destek alınmazdı. tam anlamıyla bağımsızlardı. senaryoya, yönetmenliğe kimse müdahale etmez.

    son zamanlardaysa artık filmler sık sık hollywood starlarıyla, stüdyoların parasal destekleriyle kotarılmaya başlandılar. o yüzden artık hollywood ile bağımsız sinema arasındaki o kalın çizgi bulanıklaşmaya başladı. bir filme bağımsız demek zorlaşıyor. örneğin silver linings playbook için bağımsız deniyor ama hiç de bağımsız bir film değil. ana akım bir film silver linings playbook. aralarındaki çizgilerin bu denli bulanıklaşması bence pek de iyi değil. gerçi bağımsız sinema artık hikayelerini tüketmiş vaziyette. o yüzden hollywood'un sıkça anlattığı konulara, türlere eğilmeye başladı bağımsız sinemacılar.

    hollywood'un en büyük stüdyolarının bağımsız yönetmenleri destekleyen küçük stüdyoları satın almaları bağımsız sinemaya vurulmuş bir darbedir. büyük bir darbedir. keza stüdyoların dağıtım ağlarını ellerine geçirmeleri de bir diğer darbedir. kısacası bir film çekeceksen veya çektiysen elbet bir şekilde yolun bu büyük stüdyoların yoluyla kesişecek. mecbur bu heriflerin kapılarını çalıp yardım isteyeceksin. ya filmini dağıtmalarını isteyeceksin ya da filmi çekmek için para isteyeceksin. çünkü artık bağımsızları destekleyen stüdyo sayısı bir hayli azaldı, en önemlileri de çoktan büyük stüdyolara bağlandı. örneğin miramax, focus vs.

    benim entrimden bir üstteki entride "bağımsız sinemayı sevmem, kim insanı bunaltan filmler izlemek ister ki onca iş güçten sonra?" denmiş. halbuki bağımsız sinemada sadece mutsuz karakterlere yer verilmezdi. tarantino'nun ilk filmleri bağımsızdır. ki bunlar gayet de keyifli vakit geçirtiyorlar. veya cube, juno, jim jarmusch'un filmleri, black swan, blair witch project, little mis sunshine, before sunrise, sunset vs bunlar keyifli vakit geçirtmiyorlar mı? bilmeden veya çok araştırmadan konuşmayı çok severiz. hemen de çok da eğlenceli filmlere sahip olan bu sinemayı sıkıcı diye yaftalamışlar.

    neyse sonuçta içinde bir sürü değerli yapıt ve sinemacı barındıran bir sinema abs. en iyi sundance'te takip edilir. sundance bu sinemanın hala ölmediğini kanıtlıyor.
  • amerikan sinemasının girdiği hayal kıtlığı bunalımından nasibini almış sinema. sanırım artık amerika hayallerin gerçekten gerçekleştiği ülke olmuş olmalı ki bu insanlar hayal kuramaz olmuşlar.

    bir de konudan alakasız ama oscar falan yapıyorlar aralarında. çok komik.
  • (bkz: miramax)
hesabın var mı? giriş yap