• ilk olarak alex m.o.r.p.h.'un sunset boulevard'ı ile kulaklarımıza misafir olmuş yarı ingiliz yarı ispanyol trance vokalisti. hollanda'da ikamet etmekteymiş kendisi. şu sıralar ise armin van buuren'in down to love'ı ve max graham'ın nothing else matters'ı ile kavuruyor ortalığı.

    olmuş parçalarından bir dem:
    alex m.o.r.p.h. ft. ana criado - sunset boulevard
    ronski speed ft. ana criado - the deep devine
    max graham ft. ana criado - nothing else matters
    armin van buuren ft. ana criado - down to love

    kişisel sayfası:
    http://www.myspace.com/anacriado
  • dennis shepherd saheseri fallen angel ile doruk noktasina ulasmis vokal performansi olan bir soguk am cicegi. bu kadar da cool olunmaz ki.
  • en sevdigim vocal trance seslerinden biri. hayatimin farkli donemlerinde kulagimda sesini duyup, dinginlestim. umutlanip, adim attim. bas basaydik hep. kimse sormaz ben de donup bunu anlatmam normalde, ama benim icin cok ozel anilari tarihe not dusmem iyi olur belki de simdi:

    surreal ile basladi 2010'da. markus schulz'un karanlik melodilerini de taniyip cok sevmistim. hissettigim kalp agrisini anlatiyordu, icimdeki soguklugu isitiyordu. sonra omnia remixini duydum, icim kiprasti. o donem amerika'ya gelmeye calisiyordum, ve geldigimde bu iki sarkiyi arabada son ses acip dinlemistim ilk is: the blizzard remix - beauty hides in the deep ile. gozunu sevdigim uplifting trance'i, en zor hislerimi bile icimde sindirmeme, heyecana donusturmeme yaradilar... ozellikle su ve su kisimlari.

    2011 temmuz ayiydi saniyorum, calistigim is yerindeki patronun aksam ustu magazaya gelecegi tutmus. kapatmak uzereyiz, kimsenin olmadigi, musterinin gelmedigi zamanlar. ben de normalde yapmam ama firsat olmusken buradan ne alsam diye dusunup kiyafet deniyordum odada, o kiyafetleri beklemektense. isimin basinda gormeyince bi sinri adam beni isten kovdu! bulimia'nin son gunlerindeydim, artik beynim uyusmustu. ertesi gun isten atilmis, evde bir koltugun ustunde bilgisayarimda three o'clock acip dinledigimi hatirliyorum: "three o'clock in the morning. feeling trapped, feeling blue. the voices they won't go away. leaving, ı must do"

    nothing else matters ile (gitmeden evvel) kendime odaklandim, gunes isigina bakarak yolda tek basima yurudum... "nothing else matters, ı turn into. ınnocent forever ı find in you. fall into the sunlight, shadows disappear. ınnocent forever ı find in you"

    a sign ile yollarda yururken kendime bir isaret aradim, bir umut gorebilmek icin dilendim, umdum, bekledim... cok daha zor, karanlik gunlerdi bunu dinledigimde. umut etmek icin isaretin kalmadigi anlardandi... "still... still waiting for a sign. to know where ı stand ı walk a thin line. ı never seem to know, should ı stay should ı go? still... still waiting for a sign"

    sunset boulevard oyle cok ozel bir sarki degil belki, ama hatirladigim ani su: bisikletimi suruyorum bir caddede. tesadufen adi sarkiyla ayni, "sunset blvd". o caddede ilerleyerek hayal ettigim bir yerde is basvurusu yapiyorum. sonrasinda ise alinmistim. yine icime farklilik, umut eken anlardan biriydi. o gunesli cadde zihnimde canlanir bu sarkiyi gorunce. afterglow ve deep devinei da benzer umutlu hislerle hatirliyorum...

    can't hold back the rain "i see the beauty in you" diyor, uzerime aliniyorum. her ne kadar gozyaslarini tutamamayi anlatsa da... sonra aglamaya devam ettim: suddenly summer moved on, come with meaning. suddenly all that ı have known, a world with no hope. tonight years of memories, a future, no hope. suddenly summer moved on, summer moved on" is isten gectigi, uzgun gunlerdi... fallen angel biraz teselli verir gibiydi ama, pek de degil dogrusu... no one home omnia melodileri ile neseli gibi gozukse de, eve geldigimdeki kimsesiz yalnizligimi yuzume vuruyordu aslinda. yine de: "and you can share your heart, show yourself i'll listen" ile hem beni uzeni dinlemeye hem de kendi icimdekileri biriktirmektense kendimi dinlemeyi denedim.

    breathe life in ile yeniden acilmaya cagiriyordu:" and you’ve been hiding. so afraid to reach for the sky. been so lost for so long. couldn’t see the low or high. open up your eyes, so much beauty to take in. open up your heart breathe life in" for who i am ile kendimi taniyip kabul etmeye basladigim zamanlar, gorulmek icin istek duydugum anlar "and all ı ever wanted ıs for your eyes to shine when you see me for who ı am"

    yuri kane ile olan running wild: "ınhale deeper, take a step outside. ın our hearts we're running wild" ile acilmak icin iyice umutlanmistim. ama sonra vulnerable ile en ihtiyacim zamanda geldi. tam da kalbimi yeniden acip kirilmisken bana hassasligimi benimsememi hatirlatti: "with no where to hide. this is where ı am. raw in my emotions, giving in. not playing a charade. empty and afraid. meet me as ı am, vulnerable"

    bunlar sadece 2010-2016 arasinda dinledigim sarkilardan aklima gelenler, anilariyla hatirladiklarim. onlarca, yuzlerce sarkisi var, aktif sekilde calismaya devam ediyor. arada raznitzan toplamalarinda duyuyorum, her duydugumda icimde bir sey ciz ediyor cunku sesini cok seviyorum, icime dokunmuslugu cok. ornegin burada kocaman bir seckisi var: 1,5 saatlik sarkilari. son yillardaki sarkilari bu kadar kalbime dokundu diyemem cunku eskisi kadar uzgun ve yalniz degilim. o gunlerdeki gibi yalnizca sarkilara siginmiyorum, sayesinde buyuyebilip hayatima yeni guzellikler ekleyebildim. o gunlerin (gizli) dostuna selam vermek istedim sadece.
hesabın var mı? giriş yap