• hic bir zaman sampiyon olmalarina izin verilmeyecek takimlar

    bonus (bkz: oligarklar)
  • canakkale dardanel, edirnespor gibi trakya takimlarinin hicbir kategoriden sayilmamasi da dusundurucudur. anadolu takimlari, istanbul takimlari diye bir ayirim varken, bu takimlar ne takimi diye dusundurtmustur beni.
    hicbir zaman trakya takimi tabirini duymadim cunku.
  • unutulmamalidir ki anadolu takimlari hemen hemen her spor bran$inda turkiye'nin yukunu omuzlamaktadir. her ne kadar anadolu takimlari derken kastedilen genellikle futbol olsa da bunu sadece futbol acisindan ele almak tamamen yanli$ olacaktir. nitekim turkiye'de yapilan tek spor futbol degildir.

    hadi biz bunu futbol acisindan irdeleyelim. neden uc buyukler di$indaki takimlarin hepsi anadolu takimlari olarak adlandirilip geci$tiriliyor? uc buyuklere futbolcu kaynagi te$kil etmekten ba$ka bir degeri olmadigi one suruluyor? zamaninda bircok $ampiyonluklar kazanan bu takimlarimiz neden futbolun di$inda tutulmaya cali$iliyor? varsayalim uc buyuk takimdan birisiniz ve anadolu takimlarindan hic futbolcu transfer edemiyorsunuz. ne kadar sureyle "uc buyuk" olarak kalabilirsiniz? yabanci transferindeki engeller mevcut oldugu surece sadece istanbul genelinden buldugunuz futbolcularla nereye kadar gidebilirsiniz? hadi diyelim yabanci sinirlamasi kaldirildi, takiminizin cogu oyuncusunu yabanci olarak alsaniz maddi yukumluluklerin altinda ezilmeyecek misiniz? hadi diyelim maddi gucunuz hepsini kaldirdi, peki bu futbolcularla elde ettiginiz (ki ba$arili olacaginizi ele aliyoruz) ba$arilari nasil bir turk takiminin ba$arisi olarak sayabileceksiniz? ba$ariyi getiren takimin cogu yabanci ama formalarinda ay yildizi ta$iyor. bu size de biraz tuhaf gelmiyor mu? istanbul'un her tarafini alt yapi tesisiyle donatsaniz da bu size ne kadar futbolcu saglayacaktir? turkiye'de top ko$turan profesyonel futbolcularin memleketleri ara$tirildiginda neden istanbul bayagi alt siralarda cikmakta? oncelikle bu sorularin cevaplarini durustce verip ondan sonra anadolu takimlari hakkinda konu$ulsa daha guzel olmaz mi? birakalim artik bu takimlara baki$ acimizdaki sigligi. birakalim artik bu kendimizden ba$kasina kiymet vermemeyi. siz eger anadolu takimi iseniz uc buyuklere muhtacsiniz. yok eger siz uc buyukseniz anadolu takimlarina muhtacsiniz. bu her zaman boyle oldu, bundan sonra da boyle olacak. yok oyle anadolu takimlari deyip bir kenara birakmak. eger bu uc buyukler eksenli fikir ve idealler cok abartilirsa bolgesel veya ilsel liglere donulebilir mazallah.
  • türkiye liglerinin kalitesi ve milli takimin devamliligi anadolu takimlarinin basarisindan gecer. üc tane klubün rekabeti, birbirleriyle oynadiklari maclarin cekismesiyle bir lig izlenebilir olamiyor malesef. anadolu takimlarinin mali sorunlari oldugunu, altyapi, stad, taraftar konularinda sikintili olduklarini biliyoruz. ama her seyden öte bir yaklasim problemi var. kimse zaten almanya'daki gibi ikinci ligden bir takimin gelip ayni sene sampiyon olmasini, ya da fransadaki gibi 3. veya 4. lig takiminin kupa finaline kalmasini beklemiyor. benim asil arzum adam gibi, keyifli, cekismeli maclar izlemek. bunu saglayabilecek takimlar da anadolu takimlaridir. zira hicbirinin hicbir sene bir iddiasi yok. küme düsme tehlikesi olmadigi sürece özellikle büyüklere karsi oynadiklari bir macta strese girmelerine hic gerek yok. zaten herkes onlarin kaybetmesine hazir. böyle bi macta takimin basindaki adamlarin cikin güzel güzel top oynayin, alex'lerin carlos'larin, lincoln'lerin keyfini cikarin, onlara ayak uydurmaya calisin demesi beklenir. onlarsa tam tersine sertlikle yildirmaya, 90 dakika boyunca savunma yaparak kendi sahalarinda bile bi puan almaya oynuyorlar. mactan sonra da büyük bi ikiyüzlülükle "kazanabilirdik, bir puandan memnun degiliz" diye ayak yapiyolar. zaten hicbir hedefi olmayan bir takimsin. 5. olsan ne olur 12. olsan ne olur? fenerden besiktas'tan koparacagin bi puan sana ne getirir? taraftarina hicbir zaman sampiyonluk tadtirma sansin yok, avrupa kupalarinda dev takimlara karsi keyifli maclar izletme sansin yok. bari su 3 büyüklere karsi güzel bi futbol oynayip bi galibiyet al da adamlara keyifli bi mac izletmis ol, büyük bi takimi yenmis olma keyfini yasat onlara. basari icin, büyük takim olmak icin yildizlara, paraya ihtiyac var biliyoruz. ama güzel futbol oynamak icin ille de dünya starlarina gerek yok. uyumlu, yetenekli ve iyi niyetli her takim güzel futbol oynayabilir. birgün su anadoludan "bizim tek iddiamiz güzel futbol oynamak" diyecek birileri cikacak mi merak ediyorum acikcasi
  • ekmek kapısıdır... kim için mi?

    (bkz: güvenç kurtar)
    (bkz: yılmaz vural)
    (bkz: saffet susiç)
    (bkz: rıza çalımbay)
    (bkz: hikmet karaman)
    (bkz: werner lorant)
    (bkz: mesut bakkal)
    (bkz: sakıp özberk)
  • neden şampiyonluk iddialarının olmaması gerektiğini anlamadığım klüpler bütünü. tamam ben de üç büyük tabir edilen takımlardan birini tutuyorum, ama neden biri çıkıp da üçünü birden deviremesin ki? neden türkiye süper ligi üç büyük oyuncu + onbeş figüran oyuncudan oluşan bir sahne olmalı? dünyadaki takip edilen büyük liglerde bile o sene çok da iddiası olmayan bazı takımlar bile o ülkenin köklü takımlarıyla her maçlarında kök söktürürken, bizimkiler bir puan koparırsa onlar için gurur kaynağı, bizim için acı kayıp oluyor. böyle olması ise oldukça saçma. nedeni ise benim görüşüm, anadolu takımlarının sanki bir ticarethane gibi yönetilmesi. yani oyuncunun değerini arttır, üç büyüklere sat, gıcık olduğunu at, kafana göre yenile... böyle olmamalı. şimdi diyeceksiniz bir takımda inanç olsa yeter, hayır. yıllar yılı stabil bir alt yapı, on sene sonra da bugün de olması gerekenlerin sabit kurallara bağlanması. çok dengesiz profil seyrediyorlar, gaziantepspor yükseldi düştü, bursaspor dalgalanıyor şimdi sivasspor var bugün yıldızı parlayan ama ilerde ne lacağı belirsiz. bir la liga olmak şart değil ama, tsl'nin de bir şekli olsun artık.
  • doksanlı yıllarda üç büyüklerin kendi sahasında anadolu takımlarıyla yaptıkları maçların öncesinde ve sonrasındaki basın toplantılarını veya demeçlerini hatırlayanlar bu takımların geçirdiği değişimi görebilirler. mutlaka seksenler ve öncesinde de durum büyük olasılıkla böyleydi. o zamanlar bir anadolu takımı üç büyüklerden birinin karşısında maça başladıktan sonra ilk bir saat direnebilirse ne ala, ama büyük ihtimalle direnemez ve yenen golden sonra yelkenler suya iner ve maç kaybedilirdi. maç sonrasında teknik direktörlerin değişmez lafı "gücümüz bu kadar" idi. işler nadiren iyi gitmiş beraberlik veya galibiyet gelmişse bu kez de "iyi direndik" söylemi devreye girerdi. sadece teknik direktörden değil, futbolcuların ağzından da duyardık bunları. hele hele medya bu takımlar üzerinde inanılmaz bir psikolojik harekat yürütürdü. örneğin, beşiktaş inönü'de lig sonuncusuyla maça çıkacak. spor gazeteleri mutlaka "beşiktaş sahaya fark için çıkıyor" yazardı. bu durum fenerbahçe ve galatasaray için de hiç farklı değildi. üç puan zaten cepte, üzerine de fark için çıkıyor. ba ba ba...

    şimdi günümüze dönelim. artık hiçbir teknik direktör güçlerinin o kadar olduğunu söyleyip yalan söyleyemiyor. yalan diyorum, çünkü büyüklerimizden dinlediğimiz kadarıyla o zamanlar anadolu takımları futbolcuları haftada iki üç kez toplanır, dandik bir idman yapar ve maça çıkarmış. çoğu yarı profesyonel bir futbolculuk yaşarmış. şimdi öyle değil, istanbul takımları nasıl çalışıyorsa onlar da çalışıyor. onların da tesisleri, kondüsyonerleri, özel aşçıları var. eskiye göre çok daha iyi yönetiliyorlar.

    günümüzde hangi gazete bir anadolu takımı için "fenerbahçe fark için sahada" yazabilir? artık üç büyükler kendi sahalarındaki maçlara fark için değil, üç puan için çıkıyor. alınca da öpüp başına koyuyor. çünkü maçın başında atılan gole artık cevap geliyor. çoğu zaman istanbul takımından fazla koşuluyor. maç öncesi demeçlerde "x'den korkmuyoruz, üç puan için oynayacağız" diyerek meydan okunuyor. fikstür hesaplarında istanbul takımlarının karşısına rahatlıkla 1 konabiliyor.

    bir de yabancı sayısının artışı faktörü var. eskiden iki yabancı kuralı vardı. istanbul takımları o zamanki bütçelerin de darlığından dolayı ne kadar yugoslav futbolcu eskisi varsa toplar getirirlerdi. kalan dokuz futbolcu da anadolu takımlarından transfer edilmiş seçkin futbolcularından oluşurdu. sakarya'dan fenerbahçe'ye gelen oğuz, aykut, turan; kahramanmaraşspor'dan beşiktaş'a gelen şifo mehmet, kocaelisporlu metin tekin gibi. artık yabancı sayısı sekize çıktı ve eskiden olsa çoktan istanbul'un yolunu tutacak futbolcular anadolu takımlarında top koşturuyorlar. bunun yanında anadolu takımları artan bütçelerine paralel olarak onlar da yabancı getirebiliyorlar.

    bu takımlar için tablo hepten böyle toz pembe değil elbette. çok ciddi yanlışlar da yapılıyor. neredeyse hiç bir teknik direktörün bir takımda uzun vadeli çalışmaması buna örnektir. bizim insanımızın uzun vadeli politikaları sevmemesi, "yedirmezler abi" kompleksi ve kolaycılığı bu kulüplerimizi bir kısır döngü içine sokuyor. bir de elbette futbolcuların yerlerde kıvranma düzenbazlığının sona ermesi gerekir. kalkıp oynayacak, koşacak ve puanı söke söke alacaksın, bu kadar basittir. aradan geçen yıllarda kompleksli zihniyet değiştiğine göre bu da değişecektir.

    durum böyle olunca istanbul takımlarının anadolu takımları karşısında zorlanmasından doğal ne olabilir? kanımca gelecekte de durum farklı olmayacak. artık herkesin herkesi yenebileceği bir ligimiz var. belki de 85 puanlı şampiyonlarımız olmayacak artık. beşiktaş'ın 10 gollük rekoru belki de hiç bir zaman kırılamayacak. belki fenerbahçe'nin 103 gollük rekoru da. futbolun kalitesi her zaman tartışılabilir. ama bundan sonra istanbul takımlarının tahtını sallayacak bir takım çok büyük ihtimalle çıkacaktır. çıkmak zorundadır.
hesabın var mı? giriş yap