• minyan kuralındaki yeterli sayı sağlanamadığı için ibadet edilmeyen sinagog.

    keşke ibadete ve ziyarete açık olsa, içinde iletişim kurulacak bir din adamı olsa.
  • yarın 13.30-15.30 saatleri arasında kapılarını üniversite öğrencilerine ve akademisyenlere açacak olan sinagogtur. ayrıca da heyecanla katılacağım malesef ve muhtemelen fotoğraf çekemeyeceğim tarihi mekandır.
    edit: katılacakların önceden belirlenmesi yüzünden katılamadığım, içimde ukte kalan etkinliğin tekrarlanmasını dilediğim mekandır da aynı zamanda.
  • şehrimizin tek sinagogudur. ben bugün buradaydım, bir ankaralı olarak kendimi son derece ayrıcalıklı hissettiğim bir gündü. neden mi? çünkü burası yalnız ve yalnız roş aşana bayramında ya da yom kippur'da nadiren açılan bir ibadet mekanıdır. bu dönemlerde de açılmasının temel sebebi ibadet etmek olduğundan dışarıdan gelen ve yahudi olmayan kişilerin içeriyi görmesi pek mümkün değildir. o yüzden bugün burayı dünya gözüyle görmüş ve havasını solumuş olmak bana çok ayrıcalıklı bir his gibi geldi.

    öncelikle birçok ankaralı, şehirlerinde bir sinagog olduğundan habersizdir. (birçoğu kilise olduğundan da habersiz.) fakat bugün sakalar mahallesi olarak bilinen anafartalar caddesi'nin altında bulunan, daha çok meşhur şengül hamamı vasıtasıyla bildiğimiz viran mahalle yahudi mahallesidir. buradaki evler bugün çok viran haldedir ve birçoğu çökme arifesindedir. ayrıca çok güvenli bir yer olduğu da söylenemez. hemen mahallenin içinde bulunan ticaret meslek lisesinin çevresi birçok kez kavgalara, çatışmalara ev sahipliği yapmıştır. fakat benim asıl niyetim sinagogdan bahsetmek olduğundan mahalleyi kısa keseceğim. eğer anafartalar yönünden gelirseniz ve merdivenleri inip şengül hamamı'nın kadınlar girişinin bulunduğu alt yoldan devam eder, sağa kırarsanız kendinizi sinagogun önünde bulursunuz. mahallenin en büyük, en görkemli evleri de yine tam buradadır. üç tanesi yan yanadır, birisi görece daha bakımlı ve iyi durumdadır. diğer ikisi ise dökülmektedir. işte bunlar o meşhur ankara evleridir. bugün hamamönü'nde, kalealtı'nda, çıkrıkçılar'da gördüğünüz yeni yapılan kişiliksiz binalarla bir ilgileri yoktur. cumbalı ve gayet yüksek evlerdir.

    sinagog ise dışardan yüksek duvarlarla çevrilidir. buradan geçerken duvarın ardında bir yahudi ibadethanesi olduğunu anlamanızın tek yolu kapı üstü demirlerin üzerindeki davut yıldızı motifidir. başka da bir şansınız yoktur. eskiden sinagogun avlusunu görebilecek şekilde daha alçak olan bu duvar zamanla yükseltilmiş ve en sonunda üzerine de dikenli teller çekilmiştir. içeri girdiğinizde ise sizi daha alçak bir metal bariyer ve onun kapısı karşılar. burayı da atlattıktan sonra avluya girersiniz. burada sinagogun giriş kapısı diğerleri arasında göze çarpar. dışarıdan oldukça sade bir yapıdır. yukarıya doğru uzayan geniş tabanlı bir üçgen cephede yüksek pencereler vardır. (pencerelerin üst kısımları vitraylıdır.) ve bu üçgenin ortasına denk gelen kapının biraz yukarısında bir alınlık bulunur. burada gözüken tarih 1907'dir. fakat bu sinagogun italyan mimarlarca restore edildiği tarihtir. sinagogun muhtemelen bundan yüz yıl daha yaşlı olduğu düşünülmektedir. avlu içinde bir minik sebil bulunmaktadır. yine bu sebilde de bir yazı ve altında 1907 tarihi görülmektedir. avlunun sağ tarafında bir toplantı odası vardır, onun tam karşısında ve avlunun diğer ucunda ise sinagoga bitişik bir yapı bulunmaktadır. burası muhtemelen hahamın lojmanıdır.

    bu küçük avludan sinagoga girişinizde ise sizi bir sahanlık karşılar. burada kocaman bir beyaz kapıdan içeri girersiniz ve beklemediğiniz ölçüde geniş bir galeri ile karşılaşırsınız. galerinin doğu (belki güneydoğu) ucunda aron kodesh ya da kutsalın kutsalı denilen dört sütunlu bir yapı vardır. burası tevrat'ın elyazmalarının tutulduğu çok süslüce bir dolaptır esasında. fakat dolap dediğime bakmayın başlıbaşına bir sanat eseridir. baldekenli bir formu andırır ve her ahşap sütunun üzerinde onu tamamen kaplayan yaprak işlemeleri vardır. aynı şekilde dolap kısmı da süslenmiştir. alınlığında ibranice yazılar vardır ve asıl görkemli yeri bu dört sütunlu yapının taç kısmıdır. son derece güzel işlenmiş, üç yöne bakan tacı göz alır. maalesef aron kodeshe sonradan mavi led ışığıyla bazı eklemeler yapılmış ve yine mavi ledden bir davut yıldızı en üst kısmına kondurulmuştur. bu ışıklandırma böylesine sanatkarane işlenmiş bir yapının güzelliğine gölge düşürmektedir.

    yine sinagogun ikinci önemli unsuru yapının tam ortasında ve giriş kapısının karşısında bulunan adeta bir adayı andıran yapısıyla teva'dır. teva yanılmıyorsam altıgen bir form biçimindedir ve bu altıgenin aron kodeshe bakan kısmında yüksekçe ve genişçe bir dua kürsüsü bulunmaktadır. bu dua kürsüsünün ön yüzü yine aron kodesh gibi asma yaprağı ve üzüm şeklinde oymalarla bezenmiştir. son derece görkemli gözükmektedir. tevanın konumunun sebebi ibadet eden herkese sesin rahatça duyurulmasını sağlamaktır. öte yandan onun bu tek başına ve bir gemi misali ortada bulunması nuh'un gemisine bir gönderme şeklinde de yorumlanabilir.

    aron kodesh ve teva'nın etrafını dörder sıra halinde cemaate ayrılmış oturma kısmı çevrelemektedir. bu oturakların her birinin numaraları vardır ve ibadet yapılacağı zaman burada yalnızca erkekler oturur. peki kadınlar ne yapmaktadır? kadınlar için yapının kuzey ve batı duvarı boyunca uzanan yüksek bir loca-balkon vardır. kadınlar ibadetleri buradan izlemektedir ve buradan katılmaktadırlar. ayrıca yine genç kızlar (evlenmek isteyen genç kızlar) için ayrılmış daha alçak ve onları herkesin görebileceği bir loca-balkon yapılmıştır. bu balkon, zeminle yüksek locanın arasında bir yerdedir ve binanın batı duvarında çıkıntı halindedir. yine bu batı kısmında binaya sonradan eklenmiş bir kitaplık kısmı vardır. aslında genel atmosferle biraz tezatlık oluşturmaktadır bu kitaplık.

    dikkati çeken diğer bir unsur ise binanın muhteşem tavan süslemeleri ve bezemelerdir. burada doğadan stilize edilmiş birçok yaprak ve çiçek motifinin yanı sıra altın rengi yıldızlar ve şeritler görülür. tevanın tam tepesinde derin olmayan bir kubbe bulunur. binanın tek kubbesidir ve bu kubbeden aşağıya devasa bir avize sarkar. bu sütunsuz galerinin tavanı nasıl bu kadar ağır bir avizeyi taşıyabilmiştir, doğrusu merak konusudur. bu büyük avizenin dışında sağ ve solda daha küçük boyutlu kristal avizeler de vardır. tavanda yer yer kablo geçirilmiş delikler, açılmış bazı kısımlar ve bakımsızlığın verdiği birtakım zararlar görülmektedir. fakat tüm bunlar yapının görkemini gölgede bırakamamıştır. hâlâ son derece etkileyicidir. hatta, belki yine ankara'da bulunan azize theresa katolik kilisesi'nden daha uhrevi bir atmosferi vardır.

    yerler mermerdir. fakat bu mermerler binanın ahşap kimliğiyle iyi bütünleştirilmiştir. rahatsızlık vermezler. galeri sütunsuzdur. bunun sebebinin cemaat arasında aynı çatı altında birlik hissi yaratmak olduğu söylenmektedir. ayrıca binanın doğu ve güney kısımlarında geniş pencereler vardır. bunların üst kısımları vitraylıdır. aron kodeshin sol ve sağ yanında iki tane yüksek ve giriş kapısının yine sağa ve solunda pencereler bulunmaktadır. bu pencerelerin genişliği binanın güneş ışığından fazlasıyla faydalanmasını sağlamaktadır. fakat aynı zamanda tam manasıyla bir ısıtma sistemi olmaması sebebiyle son derece soğuk bir mekandır. ya da ben havanın azizliğine uğradım.

    peki yapının güzelliğini bir yana bırakırsak ankara'nın yahudi cemaatinin durumu nedir? tahminen günümüzde ankara'da 25-30 yahudi halen yaşamaktadır. bunların büyük bir kısmı ise sinagogdan uzakta yaşamaktadırlar ve kutsal bayramlarda bir araya gelinip ayin yapılacağı zaman minyan kuralı gereği sağlanması gereken on yetişkin yahudi erkek bulunamamaktadır. bu yüzden genelde istanbul'daki cemaatten ankara'ya ayinler için gelirler. ankara'daki yahudi cemaatinin sayısı 1965 - 70 yıllarında 700lü sayılarla ifade ediliyordu. bugün on kişinin bulunamadığı bu ibadethanede ise o zamanlar oturacak yer bulmak bile büyük bir dertti. ne yazık ki şehrimiz geçen bu süreçte birçok rengini kaybettiği gibi roma döneminden bu yana ankara'da varlıklarını sürdüren yahudileri de kaybetmiştir. ibadethaneleri ancak böyle vesilelerle açılabilmektedir. bir zamanların keyifli bir mekanı olan yahudi mahallesi haraptır ve bu harap halinden beklenmedik hazineleri içinde saklamaktadır.
  • 'götürsene beni' dedi,
    'anca yom kippur'da açılıyormuş, o da belki' dedim,
    'ne zamanmış yom kippur?' dedi,
    'ekim'de olması lazım' dedim,
    'sen gelemez misin benle?' dedi,
    'beni almazlar zaten bence, boşatlık künü deniyormuş bizde ama tarihleri tutmuyormuş pek' dedim,
    'sen gelmezsen ben de gitmem' dedi,
    güldüm,
    'zaten beraber de gitsek senin yukarı çıkıp oturman gerek' dedim,
    'yaa, şu istanbul'da gittiğimiz camideki gibi mi?' dedi,
    'sanırım' dedim,
    'seninkine gidelim o zaman' dedi,
    'benimki ta istanbul'da, kaldı ki babam değil, dedem bile gitmemiş' dedim, 'hem onun kapısı da kapalı'
    'nereye gideceğiz biz?' dedi,
    durdum,

    <edit>öylesine bir 'nereye gideceğiz biz?' değildi bu, kaç gündür beni uyutmayan bir türdendi. 'kendimizi nerede emniyette hissedeceğiz? çocuğumuzu korkmadan nerede büyüteceğiz? elli yaşına geldik, bu yaştan sonra anavatanımızı, anadilimizi bırakıp bizi yasal olarak kabul etse de gerçekten bağrına basacağı şüpheli uzak diyarlara mı göçeceğiz? nereye aitiz biz?' gibi bi şeydi.</edit>

    'biz de büyük göğün altına gideriz' dedim, 'bu koskoca göğün altında bize de bir yer vardır herhalde'.
hesabın var mı? giriş yap