anlama
-
anlaşılmak için uğraşan bensem bile, olasılıkla anlaşılmak anlaşılanı eşyalaştırıyor, ne ka anlaşılma o ka eşyalaşma, sıradan algılanış. anlaşılma ve anlama mutlaka görecedir. anlaşılan tükenir, anlayan tüketir. bu nesneleştirme biraz eşyanın doğası ve nesneleşmenin sadece duygusu gerçek, tam bir aslı mutlağı yok. benim burçsal (balık burcu) olarak gizeme, gizlenmeye gereksinimim var. ama bir o kadar da ilgiye. yazmak (ve ilişki) her iki gereksinimi gideriyor. kişisel gerçek ve yazılı iletişimde gerekli yeterli anlaşılmayı/anlamayı herkesin er geç sağlayacağına güvenim tam. hepimiz öteki için en kıymetlisinden de olsa figüran, kendinde en beterinden de olsa kahraman veya antikahraman. öznelerarası sevgi olmasa bu saptama hepten mutlak olurdu. balık üstü ikizler olarak ben hem göz önünde, ortalıkta hem gizliyim.
anlama (kavrama) ile cehennem uyuşumsuzdur. anlayan her birey cehennemi azaptan kurtulur, içsel olarak yerini bulur (bir yerde özgürleşir). cehennem, olasılıkla anlamama sonucu içeride, merkezde can özümüzün, bilinçli veya fiili varoluşumuzdan hoşnutsuzluğu olarak düşünülmeli. bu bile bir tür anlama, eksikli anlama demek olacağından cehennemin kalıcı değil, durumlar arasında olası ve geçici bir durum olduğunu çözümlemek gerekir.
acı çekmek ile cehennem azabını aynı kabul etmemek gerekir, yoksa ayrımsız, nüanssız, totolojik kalabiliriz. biraz daha açarsam (veya karıştırırsam); anlayan, kavrayan insan acı çeker, çekebilir ama yerli yerine koyan artık konu veya kişiyle birleşmiştir, kavrayışsızlık azabından beridir. bu itibarla anlama cennet gibi bir şeydir, sevmek gibidir. anlayınca/sevince artık zaman ve mekanı aşarız. dolayısıyla aslında cehennem de bir mekan değil bir varoluş biçimi, bir duygudur. sonsuz cehennem için sonsuz ayrılık, sonsuz anlayışsızlık, sonsuz inat veya kibir gerekirdi. verili herhangi birisi için sonsuz cehennemin olup olmayacağı şüphelidir. örneğin vicdan azabı, pişmanlık türü deneyimler, büyük olasılıkla azaptır ama içinde anlama-kavrama barındırdığından cehenneme eş değildir; bir tür sevgi hasreti, daha iyi şeyler yapıp yaşayamama üzüntüsü gibidir. yeterince yanan ve anlayan bağımsızlaşır, özgürleşir. özgürleşme için illa zenginlik gerekmez, huzur bir özgürleşme biçimidir, beklentisizlik, ödeşme ve anlayış da. kişi/varlık cehennem durumundan, anladığı için çıkmayacak, anlarsa ve anladığında çıkması başlayacaktır. anlamak kesin sonuç değil gene bir seçim ve durum.
diyelim aşırı, bağışlanmaz bir kusur işledim ve cezalanmam gerekti. cezalandırılmama vesile olan birey/varlığı elifi elifine anladım ve cezama hak verdim. o hakkaniyetlilik, onun safında yer almak ve onu sevmeye başlamakla eşdeğerdir. sevdiğimin istiyorsa beni acıtmasını isterim, izin veriririm, haklı bulurum ve yine onu severim. bu teorik olarak böyledir ve anlaşılabilir bir durumdur.
başkaca: an-lama, düşüncenin anlık ve bütünsel yapısına, geştalte uygun bir sözcük.
"pek çok rüya, bütün anlama girişimlerini daha görülürken engeller, hatta uyandıktan hemen sonra bile." carl gustav jung - rüyalar
"uzun yıllar sonra, oraya bir göktaşının düştüğü rivayet edilecekti, ama bu doğru değildir, orada efendi'nin kibrinin bitirmemize rıza göstermediği babil kulesi vardı. insanların tarihi tanrı'yla anlaşmazlıklarının tarihidir; o bizi anlamaz biz de onu anlamayız." jose saramago - caim
(ilk giri tarihi: 17.6.2018)
(bkz: anlamak/@ibisile), anlamamak/@ibisile
(bkz: anlayış/@ibisile), empati, yerine koymak
(bkz: vahdet-i vücud)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap