*

  • vaktiyle; milli eğitim bakanlığı öğretmenlerinin aldıkları formasyonda öğretilen bir kalıp olduğu konusunda ciddi şüphelerim var buna dair!

    anladım diyene, "anlamak, anlatmak için yeterli midir?" diye sormadan ve sanki gayette öyleymişçesine bunu söyleyen öğretmenler vardı. halâ var mı bilmiyorum, vardır herhâlde.

    oysa bırak anlatmayı, dahilinde, anlamak çözmeye yetmez!

    sırf bu zamanlardan kalmadır ki, kolay kolay "anladım" demem kimselere. sonra "anlat" diyorlar. "çözüm ne?" diye soran yok tabii.
  • ya hiç kimse anlamamışsa.
  • hoca nasreddin efendi akşehir'de bir gün vaaz için kürsüye çıkıp:

    — ey mü'minler! ben size ne söyleyeceğim bilir misiniz? demiş.

    cemaatin "bilmeyiz" demeleriyle hoca:

    — siz bilmeyince ben size ne söyleyeyim, deyip kürsüden iner, bırakır gider.

    yine bir gün kürsüye çıkıp evvelki sualini tekrar edince bu sefer de cemaat "biliriz" derler. hoca:

    — madem ki biliyorsunuz, o surette benim söylemekliğime ne lüzum kalır? der, yine çekilir gider.

    cemaat hayrette kalarak:

    — efendi bir daha kürsüye çıkarsa kimimiz bilir, diğer kimimiz bilmeyiz diyelim, diye karar verirler.

    hoca yine bir gün kürsüye çıkıp ahaliye evvelki sualini tekrar ederek "kimimiz biliriz, kimimiz bilmeyiz" cevabını alınca, ciddiyetine hiç halel getirmeyerek:

    — ne kadar âlâ, öyle ise bileniniz bilmeyeninize anlatsın, demiş
hesabın var mı? giriş yap