*

  • "hadi ya ben de mi bu hatun gibi takılcam yani!" diye insanı bi anda hüzne bogan ve "dogurmuycam lan!" seklinde bi tepki bulan cümle.

    edit: simdi bana 9 sene once bu entryi yazdiran neymis acaba diye dusnuyorum, aklima gelmiyor.. ne öküzmüsüm diye kiziyorum kendime.. annecim keske senin tirnagin olabilsem..
  • anne olunmadan anlaşılamayan kelime zinciri.*
  • annelerin "hayatin anlamini çözdüm ben, sen daha nesin ki" anlamina gelen serzenisleri.

    (bkz: dün boktun bugün koktun)
  • anne olan kisinin erkek evladina söylemesi durumunda hiçbir anlam ifade etmeyen söz öbegidir.
  • her anne tarafindan en az bir kez dile getirilen son derece zekice duzenlenmis bir komplodur bu.

    bir kere cumleyi ogelerine ayirmak gerekirse "neyi?" sorusuna cumleden bos bir "tinnnn" geldigi gorulur. yani anne olunca neyin anlasilacagi belli degildir. evrenin sirri mi cozulecek kusursuz hidayete mi erilecek ne olacaktir bilinmez. dolayisiyla en az elli defa ayni cumlenin tekrarlanmasiyla bilincaltinda olusan sartlanma anne olunca insanin her olguyu sanki cok farkli acayip birseymis gibi, oldugundan daha abartili bicimde algilanmasina sebep olacak; kusursuz nesiller yetisse bile en ufak bir yamukta "yaaaa yaaaa yaaa. bak annem dediydi. etme bulma dunyasi. anladim iste anne oldum anladim ben; boyle essiz super bir deha bir cevher oldum olasi vardi bende" filan denilecektir. yani ortada kafasini agac kutugune vurup gozleri acilan yesilcam karakterleri gibi birdenbire gelisecek bir aydinlanma ile anlasilacak birsey yoktur; sadece, her yeni deneyimle kazanilacak ve sonraki nesillere aktarilacak adaptasyonlar kazanimlar ogretiler ve bunlarin gecmiste olusmus bir sartlanma nedeniyle bir sebebe, kazanilmis bir statuye baglanmasi soz konusudur.

    edit: hala soranlar varsa "yau simdi neyi anliycaz biz anne olunca?" cevap veriyorum "elinizin korunu." yok yani oyle birsey. kafamizi dikdikleri icin bu lafla, ne ogrenirsek ogrenelim "aaaa, anne olduk da ogrendik anladik bak ahanda bundan bahsediyormus anaciim" filan diycez yani her birey anne olunca anlayacagi seyi kendisi sekillendirecek sayin dummy*.
  • anne olmakla değil olaylara onların* baktığı yerden bakmala alakalı anlama hali.
  • doğru olduğuna yüzde yüz inandığım, ancak bazı kişiler tarafından bokunun çıkartılması suretiyle kabak tadı verdiğini düşündüğüm ve duymaktan bıktığım ifade. domuz gribi konusunda tedbirli olmanın mantıklı olduğunu ancak bu kadar da abartılmaması gerektiğini söylediğimde 'benim çocuğum var, sen anlamazsın o işlerden' diyeni mi duymadım, yoğunluktan dolayı yıllık iznini kullanamayan iki kişinin birbirine yakındığı esnada evli ve çocuklu olanın bekar olana 'sen evli değilsin, çocuğun da yok ne de olsa, bir de beni düşün' dediğine mi şahit olmadım, daha neler neler. en can alıcı olay ise şöyle gerçekleşti, eksiksiz anlatıyorum sevgili dostlar:

    'cep telefonunu kapatsana kardeşim' serzenişinin belediye otobüslerinde slogan haline geldiği yıllar, genç bir kızın cep telefonu çalıyor ve 'amaan bugün de kimsenin cepi çalmadı, ne sıkıcı yolculuk. birinin cep telefonu çalsa da ağız tadıyla höykürüp çemkirsek' diye bekleyen grup harekete geçiyor ve başlıyor vıdı vıdıya. kapatsana kardeşim, kendini düşünmüyosan bizi düşün, falan filan. kız pes ediyor kaptıyor telefonunu, herkes sakinleşiyor bir kişi hariç. suratında deheşetengiz bir ifade ile şu cümleyi kuruyor: "senin çoluğun çocuğun yok rahat olursun tabi. ölsen de bir şey olmaz. bizim çocuğumuz var."
  • ne zaman duysam beni bıyıkaltı güldüren bi sözdü bu ta ki minik bir kedim olana kadar.
    kaderi benim ellerimde olan, hastalandığında benden yardım isteyen, sevindiğinde kucağıma zıplayıp beni zorla da olsa mutluluğuna ortak eden, karnını doyurmak sıcak tutmak zorunda olduğum, yalnız ve ilgisiz bıraktığımda yaşam akışı değişen bozulan mutsuzlaşan minicik bir varlık... anne oldum ve anladım.
  • anne insanları, üzerimize aşırı düştüklerinde, istedikleri her şeyi emir eri gibi yapmamızı beklediklerinde, bize tahayyül ettikleri geleceği dikte ettiklerinde, tüm hayatımızı belirlemeye çalıştıklarında biz itiraz edince verilen tepkileridir bu: anne olunca anlarsın! neyi anlamamızı bekliyorlar? hayatlarımıza müdahale etmelerinin hakları olduğunu! bize aslında istedikleri her şeyi yapmaları gerekirken bizim itiraz ederek öküzlük ettiğimizi. bunu da ancak anne olunca anlayabileceğimizi söylüyorlar.

    anne oldum anladım, anlatmak istiyorum;

    bir kere anlamak hak vermeyi getirmiyor. bu söz söylenirken kastedilen aslında “anne olunca bana hak vereceksin.” olduğu için, önce onu söyleyeyim. benim anladığım onların anlamadığı ise şu: hadise annelik gibi hayali, kutsal bir müessese değil, emek ve mülkiyetin yaşattıkları. mülkün olan neye o kadar emek harcarsan, onda da o kadar hak iddia edersin. tek fark, mülkün olan hiçbir şeyi karnında taşıyamazsın. karnının içinde aylarca özenerek taşıdığın, hasar gelmesin diye uğraştığın, kimi zaman onun için kendini kısıtlayıp, isteklerini engellediğin bir şey elbette dünyadaki diğer kişilerden daha değerli oluyor. doğduktan sonra kimseye değil sana o kadar muhtaç olan bir canlıyla kurduğun ilişki (eğer vicdanın varsa) elbette daha başka oluyor. elbette o ihtiyaçlarını an be an karşılıyorsun.yine kimi zaman kendinden taviz vererek. dolayısıyla büyüyüp de senin istediğin dışında bir şey yaptığında ilk söylenen şey “sütüm sana haram olsun.” oluyor. zira kurulan ilişki karşılıklılık ilişkisi. ben sana çile çekerek süt verdiysem, seni taşıdıysam, sen de bugün benim istediğim gibi olmak zorundasın! benim dediğimi yapmak zorundasın.” yok ya? böyle çıkarcı bir ilişki daha var mı? karşılığı için mi doyurdun beni, o yüzden mi baktın? “anne olunca anlarsın!”

    ve bir de mülk mevzusu işte, o bebeğin üzerinde kimse hak iddia edemez senden başka. o senin. oh, hele ki türkiye gibi bir ülkede, kadın olduğun için ikinci sınıf vatandaş sayılmışsın hep, bir tarafın hep ezik olmuş. tamamen sana ait bir şeyin neredeyse hiç olmamış, ilişkilerinde hep bir korku var olmuş... şimdi tammmameeen sana ait bir şeyin var. al, yap, boz, yarat... istediğin gibi şekillendir. çünkü o senin. yok ya? oyuncak mı doğurdun kendine? böyle bir hakkın yok. senin çocuğun da olsa, kimse kimsenin değildir kardeşim!! “anne olunca anlarsın...”

    iddia ediyorum, bir kadına desen ki, “karnındaki bu çocuğu doğur, sonra bize ver, garanti ediyoruz ki bu çocuğu yağla balla besleyeceğiz, dünyanın en iyi okullarında okutacağız, istediğ her şeyi sağlayacağız, dünyanın en mutlu kişisi yapacağız.” vermez. “hani en önemli şey onun sağlığı, mutluluydu?” yok vermez. çünkü onun olması onu kıymetli yapıyor. ondan uzak olması onun kıymetini azaltır. diyelim ki verdi. onunlayken hissettiği değerde değildir artık. bu yüzdendir ki annelerle babalar ayrıldığında çocuk kimde kaldıysa diğeri için daha değeri azdır artık. bu yüzdendir ki bebek doğduğunda çıldıran babalar, boşandıktan sonra haftada bir, ayda bir görmekle yetinirler. bu yüzdendir ki bir sonraki evliliklerinden olan çocukları daha değerlidir. geride kalan onun değildir artık çünkü. ve biz bizim olana veririz en çok değeri.

    bebeğim doğalı iki ay oldu. şimdi biri gelip dese ki; “hastanede çocuklar karışmış, alın bu sizin, sizdekini bize vereceksiniz...” ölürüm herhalde. kafayı yerim. şu an içeride uyuyan minik dostumla öyle bir ilişki kurduk ki, öyle emek harcadım ve her saniyesiyle öyle ilişki kurdum ki, benim kanımdan olup olmaması değil, o emek ve paylaşım onu o kadar değerli kıldı ki, mühim olanın, “kutsal” olanın kan bağı ve “anne”lik olmadığı apaçık ortada benim için.

    anne oldum anladım ama hak vermiyorum size ey anneler; kendi tercihimle doğurduğum çocuğuma, ne emek harcamış olursam olayım, ona ne kadar düşkün olursam olayım, o bir birey ve hayatı dilediği gibi yaşar. ben hayata bir kukla, bir oyuncak getirmedim. dolayısıyla anne oldum sizi anlıyorum ama hala her bireyin kendi dilediği gibi yaşaması gerekliliğini savunuyorum.

    bunu anlamayan ve yıllar da geçse anlamayacak olanların çocuklarına da “allah kurtarsın.” diyorum ne diyeyim.
hesabın var mı? giriş yap