*

  • en çok italyadaki şehrinde tüm gün şişe temizleyip, kazandığı parayla akşam şarap ve balık alıp fakir evine gitmesini severdim. annesinin çalışmak için gittiği arjantininin bahia blanca şehrine gitmek için bir gemiye kaçak yolcu olarak binmişti. arjantin haritasına sürekli bakarak yolculuğunu takip ettiğim çocukluğumun en sevdiğim masal kişisi.. yıllar sonra bahia blanca'lı bir denizciyle tanışmış ve ona marco'yu sormuştum. lakin gafilin haberi bile yoktu. meğer arjantin televizyonlarında oynanamış marco. çav marco.
  • çaaav marco çaav!
    çav marco*

    dizeleriyle başlayan jeneriğiyle hatıralarımıza kazınmış çizgi yapım. yine atv´de yayınlanan heidi´nin yapım ekibinin bi ürünüydü yanılmıyorsam. buz dolabı kalıplı büyükler, bodur tombalak çocuklar vardı.

    güzel bi çizgi film olmasının yanı sıra küçük dimağlarımızda oluşturduğu soru işaretleri de dikkate değerdir. bütün gün çalıştıktan sonra (sürekli koşarak ama) zevkle evin alışverişini yapan fevkalade şirin insan marco şaraba servet harcardı mesela.

    kerata öyle bir zevkle, öyle bi çoşkuyla yapardı ki alkol alışverişini o gün özenmeyi bırakın şimdi hatırlarken bile canım çekiyor.

    bi de arjantindeki et bolluğu meselesi vardı ki, o kısımlara hala akıl erdirebilmiş değilim.
  • 79'da aynı adlı dergiyi alarak, marco'daki muhtelif karakterleri renkli görme imkanımız da olmuştu.
  • annesini ararken insanda da bişeyleri arama dürtüsünü dürten şahısdır.
  • porco rosso'nun "faşit olacağına domuz olmayı tercih eden" esas adam/domuzu..
  • kahramanımızın boynundan göğsüne doğru çaprazlama geçen askısıyla belleklere kazınan, mütevazı çantasını da vurgulamak gereklidir. çünkü yolculuk nitekim uzun bir yolculuktur ama çocukcağızın her şeyi o çantadadır.
  • marco'nun öyküsü edmondo de amicis'in (bkz: çocuk kalbi)adlı kitabında yer alır.kitabın en hüzünlü hikayelerinden biridir.
  • seyredilenin bilinç altını bir sanal reklam uygulamasından daha güçlü şekillendirdiğini pek ala anladığım çizgi film karakteridir. çünkü elime fırsat geçer geçmez görmek istediğim ilk iki yer marco'nun genova 'sı, heidi'nin frankfurt'u oldu. kötü halaya gönderilmişti ya heidi, grek istedim frankfurt'u. acaba şehir mi o kadar karanlıktı, yoksa heidi üzerindeki yarattığı yersizlik yurtsuzluk ait olamama duygusu mu bu şehri siyah beyaz kıldı bende? tabi asıl isviçre dağlarında yaşadığını biliyorum. onu da sıraya koymuştum. ama frankfurt köyünden büyük şehirlere göçen insan sıkıntısının bir sembolü olmuştur çocukluğumda bana. marco2yu duygu sömüren bir çizgi film gibi görmezdim ben. bana göre her defasında bir kararlılıkla yola çıkan ve bu kararlılığı deniz gibi gemi gibi insanı sonsuzlaştıran özgürleştiren bir yerden yapan bir çocuk hatırlıyorum.
hesabın var mı? giriş yap