• ajitatif söylemin dışında, kürdistan sürgünü kürtlerin trajedisini abartısız, gerçekçi ve yalın bir üslupla anlatan film. ödüllere inanmıyorum. özellikle günümüzde ödüllerin yetenek değil ilişki ağları sonucu verildiğini düşünüyorum. dayeka klamın, 'ödül almış ama' çok iyi bir film. 14 kasım'da vizyonda olacak.
  • uzun zamandır sinemaya gitmek isteğim yoktu, bu filmle oldu.
  • erol mintaş'ın inatçı kürtleri, kibirli tavuskuşlarını ve şefkati anlattığı bol ödüllü filmi. seans bilgileri için: http://t.co/xy650stlgu

    --- spoiler ---

    anne ile oğul arasındaki o naif ilişki ve annenin tatlı azarları o kadar doğal ki sanki kameraya çekildiklerinden haberleri yokmuş gibi. insan gerçekten anne-oğul zannediyor. sınav yaparken araya konan çantalar, çekme kasetin içinden çıkan alakasız şarkılar, misafirlikte kimseye çaktırmadan bi şeyler yemeye çalışan çocuk gibi detaylar o doğallığı daha da güzelleştiriyor. ama keşke film boyunca hep soru işaretiyle izlediğimiz zeynep - ali ilişkisine dair bir son görebilseydik.

    alkışın büyüğü için (bkz: zübeyde ronahi)
    --- spoiler ---
  • bana babamın sesini hatırlatan film
  • baştan sona tüm oyuncu kadrosu sadece iyi oyuncu oldukları için değil filmin hikayesini gerçek hayatta da bizzat yaşadıkları için gerçekten çok başarılıydılar. doğal diyemiyorum çünkü gerçeğin ta kendisi bizzat hayatlarının bir kesiti,doğrudan yaşamıyorlarsa da hep yanı başlarındaki bir hayat kısacası anlatılan.

    o kadar gerçek ki anne rolünü oynayan zübeyde ronahi bir söyleyişi de "1990'ların başında istanbul'a göçünce her sabah uyanıp "inşallah bu bir rüyadır ve tekrar uyanınca diyarbakır'da uyanırım" diye anlatıyor yaşadığı travmayı.

    tarlabaşı'nı gurbet içindeki vatan olarak adlandıran bu insanların hikayelerinin içinde siyasetten öte insani bir dram olduğunu görmek için çok iyi bir film. bu dramı başarıyla anlatırken acıyı göze batırmaması ve demagoji yapmaması ise bence filmin en büyük başarısı.

    özet olarak izlenmesi gereken bir film.

    --- spoiler ---

    filmin yönetmeni erol mintaş, filmde ilk sahnede yer alan öğretmen rolünde oyuncu aynı zamanda.
    --- spoiler ---
  • gökdelen adlı mezar taşlarından doğubeyazıt'ın güzelliklerine uzanan; şehri, metropolleri tekrar tekrar sorgulatan ve uzaklara gitme isteği uyandıran film.
  • eskişehir kanatlı pink sineması'nın beceriksizliği nedeniyle iki haftadır türkçe altyazı olmadan gösterilen film. muhtemelen basit bir codec yüklemesiyle, hatta olmadı salon değiştirerek çözülebilecek bir sorunla ilgilenmiyorlar. recep ivedik'te sadece iki dakika süren, mesela rusça bir sahne olsa sorunu çözmeleri ne kadardı sürerdi merak ediyor insan.

    tabi nankörlük etmemek gerek. pink semaları bize bir biletle iki film olanağı yaşattı. yan salonda oynayan "seni seviyorum adamım" filminin diyaloglarını da bu filme paralel takip etme şansına sahip olduk. projeksiyon odasına filmin sesini o kadar bangır bangır vermek ve projeksiyon odasına kapı koymamak da nedir. yani şu pink sineması'nı affetmemizin tek nedeni başka sinema'ya salonunu açmış olmasıdır. ancak bu özensizlikle nereye kadar diyorum.

    filmin güzel sürprizlerinden biri fehim ışık. anne fotoğrafları düzeltirken "anaaa, fehim ışık ve ne kadar genç" diye düşündüm, acaba yanlış mı tanıdım dedim ancak fransa'dan skype ile bağlanan abi sahnesinde görünce "evet oymuş" dedim.

    --- spoiler ---

    sevgilisinin hamile olduğunu söylediği sahne olmasa feyyaz duman'ın çok iyi bir oyuncu olduğunu söyleyebilirdim. belki senaryonun o noktadaki -ve genelde bu çiftin ilişkisindeki- zayıflığından da kaynaklanmış olabilir tabi orada düşen oyunculuk.

    --- spoiler ---
  • dengbêj amcanın ağzından ''inat iyidir... kürtler inatçıdır!'' vurgusu ile nîgar annenin köyüne dönme arzusunu bütünleştirmiş; 90'larda kürdistanda yaşananları çok sade ve naif bir şekilde izleyiciye aktaran; beton yığını haline gelen metropollerden duyulan bıkkınlığı, köyün doğallığına-havasına-suyuna-toprağına duyulan hasreti bir anne ana temasıyla işleyen ve bu annenin kürt toplumunda önemli bir yere sahip *kültürünü, bir klamı (şarkıyı) arayışı anlatan *ın ilk uzun metraj filmidir.

    hiç bir filmi aldığı ödüllerle değerlendirmemek gerektiği fikrimden hala kopmuş değilim. bu yüzden bu filmin değeri de aldığı ödüllerle ölçülemez. özümsemek, yaşamak, hissetmek ve gerçekten anlayabilmek gerekir filmi. hele ki kendinizden bir şey buluyorsanız o filmin değerini zaten paha biçilmez kılar.

    --- spoiler ---

    durgun bir muhabbet esnasında oturanları süzdükten sonra çaktırmadan tabaktan bisküvi alan çocuk.. işte o benim.
    --- spoiler ---
  • beni çocukluğuma götüren film.

    hakkında şöyle bir yazıya denk geldim, okunası.
hesabın var mı? giriş yap