• kanadalı metal grubu anvil hakkında, 1982, 84, 85 yıllarında grubun roadie'liğini yapmış olan sacha gervasi'nin yaptığı bir belgesel. heavy metal, dostluk ve hayallerden asla vazgeçmemek üzerine, yer yer komik, yer yer ağlatan sahnelere sahip, her iki durumda da insanın gözünden yaş getiren, this is spinal tap'in gerçek versiyonu olarak tanımlanabilecek bir film. anvil'in 80'lerin başında yakalamış olduğu şöhreti diriltmeye başlamış olması sevindirici.
  • müzik yapmaya başlamadan önce, grup kurmadan önce herkesin izlemesi gereken bir film. some kind of monster için samimi diyenler (ben dahil) bu belgesel için ne diyebilir bilemiyorum.

    --- spoiler ---

    bir tarafta terapistine ayda 40.000 dolar ödeyen bir grup, diğer tarafta albümü kaydetmek için gereken 30.000 sterlini gitaristin ablasından ödünç alan bir grup.

    --- spoiler ---

    50'sindeyken hala 18 gibi hisseden lips gibi zor bir bir adama 30 yıl boyunca katlanan ve onun dengede durmasını sağlayan robb reiner 'in arkadaşlıklarını, aile hayatlarını, müzik hayatlarını, kısaca herşeylerini bu kadar yakından izlediğinizde aklınıza "ulan ikisi de yahudi! nerede hata yapmışlar?" diyeceksiniz.

    ancak izlemeden önce sonrasında izleyeceğiniz eğlenceli veya izlediklerinizi unutturacak bir film hazırlayın, yoksa etkisinden çıkmanız çok zor.
  • bütün filmi spinal tap gibi mockumentary düşüncesiyle izleyip, hatta 80'lerdeki konser görüntülerinde "adamları efektle iyi gençleştirmişler" falan diye düşünürken gerçek bir grup ve gerçek bir film olduğunu öğrenince çok şaşırıp, daha da saygı duyduğum filmdir. tagline'ı ise süper ötesi: "at 14, they made a pact to rock together forever. they meant it."
  • metal on metal gibi bir şahesere sahip böyle bir grubun ne hallerde olduğunu gözümüze sokan belgesel. pek çok kısmında ağlayasım, gidip lips'e sarılasım, "en büyük sizsiniz abi, gönüllerin headlinerısınız." diyesim geldi.

    geç kaldıkları için, sahneye çıkmalarına rağmen para vermeyen orospu çocuğu da ölmeli sanırım.

    japonlar da ne kadar tuhaf insanlar olsalar da sabah 11.35te mekanı full doldurup güldürdünüz ya şu insanların yüzünü, sağolun lan.
  • ilk izlediğimde çok etkilendiğim ancak bu belgesel ödül aldıktan sonra anvil grubunun içine girdiği kasıntı halleri görünce hayal kırıklığına uğradığım belgesel. ayrıca abartı derecede (bkz: spinal tap) göndermesi bir yere kadar eğlendirse de sonrasında sıkıyor.
  • rock n' roll sevgisi ile şöhret sevgisi arasındaki farkı gösteriyor.
  • metalkafalar için kesinlikle seyredilmesi gereken çok güzel bir belgesel. ancak,

    grubun bitik haliyle bile bindiği arabalar ve yaşam standartı, buradaki herhangi bir zirvedeki gruptan daha yüksek olduğu için kendimi özdeşleştiremedim fazla...biz ülke olarak bitik vaziyetteyiz, burada sanat, müzik yapanın zaten vay haline...

    ha bir de, japonlar herşeye böcek gibi üşüşen bir millet, filmin kurgusu sebebiyle o sahnede tabiki de mutluluktan yüreğimiz şişiyor onlar adına ama, japonya'da sevilmeyen grup mu var allasen...
  • fazla spinal tap falan eyvallah ama neticede o kurguydu, bu fazlasıyla gerçek. adamlar 50 küsür yaşında, bir yandan gündüz işe gidiyorlar sonra rock yıldızı olmaya çalışıyorlar. grup bu belgesel sonucunda tekrar üne kavuştuğu için çok da üzülmedim adamlara, ama grubun güncel durumunu es geçip bakınca baya dramatik sahneler var. grup içi kavgalar, beş parasız avrupa turu, plak şirketi ile olan diyaloglar falan. özellikle isveç'teki festivalde elemanın "beni hatırladın mı" hallerine karşılık kimsenin sallamaması baya yürek burkucuydu. tabi herif film boyu hala 18 yaşında gibi hareket edip duruyor, dolayısıyla da "ah yazık" diyemiyor insan pek, hele davulcuyla kavgası falan aman aman.

    neticede güzel film olmuş. yönetmen sacha gervasi 80'lerin başında anvil'in roadieliğini falan yapmış biri, bu yüzden herhalde film samimi kalabilmeyi başarmış. grubun hikayesi o kadar saçma ki, arada küçük yönlendirmeler dışında olanı sunmak yetiyor ortaya ilginç bir olay örgüsü çıkarmak için. bu hikayeye ek olarak filmin gruba yarattığı meta etki de bonusu tabi, bu belgesel ve sonrasına ayrı bir belgesel yapmak gerek.
  • 16 martta istanbul'a gelmeleri sebebiyle izleyeyim dedim ve ağladım lan. geldiklerinde lips' e sarılıp bi özlem gidermek istiyorum. öyle güzel yansıtmış ki film, adamı tanıyorum resmen.
  • "i can answer that in one word... two words... three words:
    we haven't got good management."

    gülmekten giremiyorum entry'yi :d
hesabın var mı? giriş yap