• arı zehirine karşı oluşan alerji'ye denir. protein bazlı bu zehir bazı şansız insanlarda ölüme varan arızalara yol açabilir.

    ailesinde bu tür alerjiler bulunan bir insan "ulan beni de soksa ben de ölürmüyümki?" diye kıllanabilir. fakat zamanında bir dispansere veya hastaneye ulaşırsanız minik bir iğne ile konu hemencecik hallolabilir.
    bu tür alerjisi olan biriyseniz motosiklet yolculuklarında mutlaka yanınızda bu tür bir ilaç taşıyın, zira her yerden girip sokuyor bu şirin bal yapıcılar.
    (bkz: alerji)
    (bkz: antihistamin)
  • arilar kabaca bal arisi ve yabani ari olarak ikiye ayrilirlar. genelde, alerjik bunyelerde olumcul olan yabani arilardir.
  • arı allerjisi

    --------------------------------------------------------------------------------

    hazırlayan: prof. dr. a. fuat kalyoncu
    hacettepe üniversitesi tıp fakültesi göğüs hastalıkları abd, erişkin alerjisi ünitesi

    her nedense balını severek yememize rağmen arının kendisini pek sevmeyiz. etrafımızda uçması genellikle bizi rahatsız eder. biraz geçmişteki bir sokmanın acı tecrübesi, biraz da içgüdüsel bir korunma olarak yorumlanabilir bu davranış. arkeolojik kazılar 4000 yıl önce eski mısır'da arıcılığın yapıldığını ortaya koymuştur. tarihteki bilinen en eski arı kurbanı mö 2641' de ölen mısır firavunu menes olup bir yaban arısı sokması sonucu kaybedilmiştir. ancak eski mısır dilinde yaban arısı ve su aygırı aynı hiyeroglif şekliyle ifade edildiğinden bazı eski mısır uzmanları bu ölümü. su aygırı saldırısına bağlamaktadır. arıcılık bizde de oldukça eskilere dayanmaktadır. osmanlı imparatorluğu'nda fatih sultan mehmet ve kanuni sultan süleyman dönemlerinde arıcılığa ilişkin kanunnameler çıkarılmıştır. yapılan istatistikler bugün ülkemizde toplam kovan sayısının 3.5 milyonu aştığını ve bunun da % 80’inin gezgin arıcılar tarafından dolaştırıldığını ortaya koymaktadır. böylelikle toplumun her kesiminden kişiler her zaman için her yerde kolayca arı ile karşılaşabilme şansına sahiptir.

    arılar 100.000'den fazla çeşidiyle böcekler aleminin en geniş ailelerinden birini oluşturur. günümüzde en çok karşılaştığımız ve yazımızın konusu olan tür hymenoptera ailesidir. bal ansı ve yaban arısının da dahil olduğu bu tür, koloni olarak yaşar. koloni; kraliçe an. aslen dişi olan işçi anlar ve esas görevi üreme olan az sayıda erkek anlardan oluşmaktadır.

    arı zehri. hayvanın karın bölümünde bulunan özel bezlerden salgılanır ve iğnesinin dibinde bulunan zehir kesesinde toplanır. bir kaç günlük yavru anların zehir keseleri genellikle boştur. buna karşın an büyüdükçe zehir miktar da artar. 20 günlük bir an ömrü boyunca taşıyabileceği zehir miktarını kesesinde toplamıştır. erişkin bir balansı insanı soktuğunda iğne si ile birlikte bazı iç organları da vücudundan koptuğundan. kendisi de ölmektedir. ancak bazı yaban arısı türleri sokma esnasında iğnesini bırakmamakta ve bir çok kez sokabilmektedir. balarısının bir sokuşunda 50 mikrogram, yaban arısının bir sokuşunda ise 5 mikrogram zehir vücuda girer.

    arı sokmasına bağlı görülen alerjik reaksiyonlar zannedildiği kadar sık görülmemektedir. değişik toplumlarda görülme oranları % 0.4 ile % 5 arasında değişmektedir. alerjik reaksiyon hemen her yaşta görülmekteyse de en sık 20 yaşından önce karşılaşılır ve erkeklerde iki misli sıktır. ancak sokma sonucu gelişen alerjik reaksiyonun ciddiyeti yaş ilerledikçe artmaktadır. en sık baş ve boyun bölgesi sokmaları alerji yaratırsa da vücudun her hangi bir yerinin sokulmasıyla da aynı reaksiyon görülebilir. amerika birleşik devletleri'nde yılda ortalama 50 ölüm bildirilmektedir. danimarka'da son 20 yılda 26 ölüm bildirilmiştir. bu 26 ölümün 15'i yaban arısı 9’u ise balarısı sokmasına bağlı olup kalan 2 ölümde arı tipi belirlenememiştir.
    ölümlerden 4 tanesi boyun çevresinden sokulma ve larinks ödemi (boğaz içinde şişlik) sonucu. 5 tanesi de ani kalp durması sonucu olmuştur. isveç'ten de yılda ortalama 2 ölüm bildirilmektedir. yalnız olarak ölü bulunan ve myokard infarktüsü (kalp krizi) sonucu öldüğü kabul edilen bazı kişilerin de arı sokmasına bağlı ölebileceği düşünülmektedir. ülkemizde konu ile ilgili sadece tek bir araştırma bulunmaktadır. 1994'te afyon'un çay ilçesindeki selüloz fabrikasında yapılan bu araştırmada. fabrikadaki 786 kişinin % 2.6'sı. daha önce arı sokması sonucu anafilaktik şok geçirdiğini bildirmiştir. buradaki kişilerin %94.5'i hayatlarında en az bir kez arı tarafından sokulmuştur. son bir yıl içinde sokulma yüzdesi ise % 20.3'dür. sokulan kişiler hayat boyu ortalama 6 kez sokulmuştur. buna karşın kişilerin %20'si arı sokmasının ölüm riski taşıdığını bilmemektedir. ülkemizde zaman zaman gazete haberi olarak bir kişinin arı sokmasına bağlı öldüğü bildirilmektedir. özellikle kovanı olan kişilerin bu yönden eğitilmeleri büyük önem arz etmektedir.

    ari sokunca ne oluyor?
    arının soktuğu herkes önce sokulma yerinde ani ve keskin bir ağrı duyar. daha sonra burası kızarır ve şişer. bu şişlik genellikle her hangi bir müdahaleye gerek kalmaksızın bir gün içinde kendiliğinden iyileşir. daha ender olarak sokulan bölgede oluşan şişlik ve ağrı bir haftaya kadar devam edebilir ve tedavi gerektirir. alerjisi olmayan kişiler aynı anda bir çok arı tarafından sokulursa. ortaya toksik bir tablo da çıkabilir. bu tablo baş ağrısı. bulantı. kusma. halsizlik, ateş ve havale geçirmekten ölüme kadar gidebilir. alerjisi olmayan normal bir kişiyi aynı anda ortalama 500 arının sokması, kişinin toksik bir tablodan ölmesi için yeterlidir. bu durumun çok ender istisnaları bulunmaktadır .

    alerjik kişilerde belirtiler genellikle bir kaç dakika içinde başlar ve ne kadar erken başlarsa şiddeti de o kadar büyüktür. belirtiler kişiden kişiye farklılık göstermektedir. alerjik reaksiyonlar en sık yaygın ürtiker (kurdeşen), kızarıklık ve anjioödem (yaygın şişlik) şeklindedir. hayatı tehdit edici reaksiyonlar solunum sisteminin (nefes darlığı) ve kardiovasküler sistemin (kalpte ritm bozukluğu, şok) tabloya katıldığı zaman ortaya çıkar. kalp ve akciğerlerin olaya katılmadığı buna karşın anjioödem denilen doku içi şişliğin boyun ve boğaz bölgesinde yerleştiği durumlarda hayati tehlike bulunur. ölüm sebebi kardiyovasküler şok ve hipotansiyon (tansiyon düşüklüğü)' dur. bazı kişilerde barsak spazmı, ishal ve aynı doğum sancısı gibi uterus (rahim) spazmlan da olabilir. an sokmasına bağlı ölümler en çok erişkin yaş grubunda görülmektedir. bunun da sebebi; erişkinlerin genellikle altta yatan bazı hastalıklarının olması ve bu nedenle ağır bir alerjik şoku kolayca atlatamamaları ve vücutlarının gençlere ve çocuklara göre daha dayanıksız olmasındandır. amerika'da her yıl bu nedenle ölen yaklaşık 50 kişinin ancak 3-4 tanesi 20 yaşından gençtir. arı alerjisi olan kişilerin yarısı doktora geldiklerinde daha önceden buna benzer bir olayın hikayesini verirler, hastaların diğer yarısı ise arının ilk sokuşunda alerjik reaksiyon geçirmiştir. daha önceden arı sokmasına bağlı önemli boyutta bir alerjik reaksiyon geçiren erişkin yaştaki bir kişinin tekrar arı sokarsa hayati tehlike doğurabilecek alerjik durumla karşılaşma riski epey yüksektir.

    çok daha ender olarak an sokması sonrasında beyin kanaması ve ödemi, bazı kan pıhtılaşma bozuklukları, periferik nöropati (sinir hastalığı) , bazı deri reaksiyonları veya serum hastalığı denen önemli bir tablo ortaya, çıkabilir.

    teşhis bal arısı ve yaban arısının zehrindeki antijenler kullanılarak deri ve kan testleri yapılır. testlerin amacı vücutta bu zehirlere karşı oluşmuş özel immünglobün e (ige) tipinde spesifik antikorların olup olmadığının açığa kavuşturulmasıdır. eğer hastanın öyküsü ve testleri olayın ige antikorları ile oluştuğunu gösteriyorsa, immünoterapi gündeme gelebilir.

    önlemler ve tedavi
    arı alerjisi olan kişilerin uyması gerekli bazı kurallar vardır (kurallar). bunun dışında kesin arı alerjisi olan kişiler yanlarında ilk yardım için adrenalin (epinefrin) bulundurmalıdır. bu ilaç günümüzde ağızdan alınabilecek sprey veya otomatik enjektör şekliyle bulunmaktadır. otomatik enjektör acil durumlarda elbise üzerinden dahi kolayca yapılabilmekte, aynı bir dolmakalem gibi olup uç kısmı vücuda bastırıldığında otomatik olarak iğne çıkmakta ve bir dozluk ilaç yine kendiliğinden vücuda verilmektedir. kendine iğne yapmaktan çekinen kimseler için de aynı bronş astmalı hastaların kullandığı spreyler tipinde, rahatlıkla cepte veya çantada taşınabilen spreyler bulunmaktadır. bu spreylerden 15-20 defa ağza sıkılması ve emilmesi, bir doz enjektör'e bedel kabul edilmektedir. ayrıca bu kişiler yanlarında antialerjik tabletler (antihistaminik) de taşımalı ve bu esnada bunları da kullanmalıdır. ayrıca sokma yerine soğuk tatbiki, ağrı kesiciler ve gerektiğinde kortizonlu ilaçlar da tedavinin diğer kısmını oluşturur. daha önceden an alerjisi olduğu bilinen kişiler tekrar arı tarafından sokulduğunda antialerjik tablet ve adrenalin' e ek olarak mutlaka yanlarında bulunduracağı tablet şeklindeki kortizonlu ilaçtan da almalıdır (50 mg prednizolon). astması olan hastalar bu esnada astma atağına girebilir, bu nedenle yanlarında nefes açıcı spreyleri de bulundurmaları gerekmektedir. bu önerilen ilk yardım sonrasında kişiler en yakın bir sağlık merkezine başvurmalıdır.

    an alerjisi olan kişilerin bir bölümüne bir alerji uzmanının gerekli görmesiyle (laboratuar testleri, yaş durumu, kişinin mesleği arıcılık, çiftçi vs-,altta yatan başka bir hastalığın olması gibi durumlar göz önüne alınarak) immünoterapi (it, aşı tedavisi) başlanabilir. it'de 1930'lu yıllardan 1970'li yılların sonuna kadar arıların tüm vücut ekstrakt' ları kullanılmış ve 1978'de baltimore'dan yapılan bir araştırma ile bu yöntemin hiç bir değerinin olmadığı anlaşılmıştır. günümüzde it' de sadece standardize arı zehrinden :hazırlanmış ekstraktlar kullanılmakta ve yüksek oranda başarılı sonuçlar alınmaktadır. it' nin nasıl etki gösterdiği ve ne süre yapılması gerektiği konusu halen tam açıklığa kavuşmamıştır. genelde deri ve kan testleri ile gösterilen spesifik ige'nin. bu testlerle tespit edilemez düzeye gelene kadar. it'ye devam edilmektedir (3-4 yıl). it esnasında %20-40 hastada çeşitli alerjik reaksiyonlar (bazen hayati tehlike yaratabilen boyutta) görülebileceğinden, injeksiyonlar sadece bir alerji kliniğinde ve alerji uzmanı bir doktor tarafından yapılmalıdır. aşı tedavisinin en belirgin sonuç verdiği tek durum, an sokmasına bağlı ortaya çıkan a1erjidir. arı alerjisi dışındaki astım ve alerjik nezle gibi hastalıklarda aşı tedavisinin yeri son derece tartışmalı olup konu kitabın diğer bölümlerinde ayrıntılı olarak tartışılmıştır.

    --------------------------------------------------------------------------------
    tablo viii. arı alerjisi olanların uyması gereken önlemler.

    --------------------------------------------------------------------------------

    arılardan mümkün olduğunca kaçınmak ve onları davet etmemek. (yazın pazar alışverişi, bahçede dolaşmak, açık yerde yemek ve meyve yemek, piknik, yakaya çiçek tatmak, parfüm sürmek, çiçekli ve parlak desenli elbiseler giymek. insanın ter kokusunu etkileyebilecek hoş kokulu meyve suyu ve gazoz içmek, hoş kokulu sabun ve şampuan kullanmak) tatile gittiğinizde çevrede arı kovanı olup olmadığını kontrol edin.

    --------------------------------------------------------------------------------

    sakın bir yaban arasını kovanı civarında öldürmeyin. bu esnada arının salacağı bazı kokular diğer.elini üzerinize çekecektir. unutmayın terlemek bütün böcekler için çok çekicidir. çıplak ayakla yürümeyin. mümkünse dış ortamda pantolon ve uzun kollu gömlekle dolaşın. bahçe ile uğraşmayı seviyorsanız ya alışkanlığınızı değiştirin ya da bahçedeyken şapka ve eldiven kullanın.

    --------------------------------------------------------------------------------

    arıların hoşlanmadığı renk kahverengidir, bu renk giyinin. yaban arıları genelde saldırgandır. bal arıla!ı ise genelde sakin olup ancak kızdırıldığında saldırganlaşırlar.havalar ısındıkça her çeşit arının saldırganlığı artar.

    --------------------------------------------------------------------------------

    sizi bal arısı soktuğunda iğnesi kalmıştır ve bu iğneyi elinizle çıkarmaya uğraşmayın. çünkü iğnenin ucunda bulunan keseyi bu esnada sıkarak, daha çok zehrin vücuda girmesine neden olabilirsiniz.iğneyi mümkünse bir büyüteç ve cımbızla çıkarmak en iyisi. iğne deri üzerinde durduğu sürece ucundaki keseden deri içine zehir akacağından iğneyi de bir an önce çıkarmakta yarar vardır.

    --------------------------------------------------------------------------------

    ağız çevresi sokmalarında iğneyi bir doktor çıkarabilir veya bu durumda mutlaka bir doktor görmelidir.
  • sahip olduğum alerjidir efendim. şoka girdikten, hastanelerde yattıktan sonra seve seve bu alerjii ile birlikte yaşamayı öğreniyorsunuz. bu hain arı milleti yüzünden senelerdir sırt çantamda şırınga ve kortizon taşıyorum. tatile çıktığımda, yeni bir yere gittiğimde ilk iş olarak yeni tanıştığım insanlara eğer şoka girersem ne yapmaları gerektiğini anlatıyorum.

    bu hain arı milleti kimin onların zehrine karşı alerjisi olduğunu sanki hissediyor ve tim halinde saldırıyorlar.

    aralarında şöyle konuşmaların geçtiğine eminim;

    "şu sakallı herif sanki alerjik gibi"

    "evet ben de öyle hissettim bir an"

    "hadi sokup öldürelim onu. sen sağdan dal ben soldan"

    "kraliçe aşkına saldırınnnn "

    yoksa bu arı milleti kendi doğal yaşam alanları olmayan kent merkezi, metro, otobüs gibi yerlerde bile yüzlerce kişi arasından niye beni seçip ikide bir soksunlar. hayır zamanında gidip arı yuvası bozmuşluğum, kovanlarına sopa sokmuşluğum falan da yok. nereden geliyor bu kinleri bilmiyorum. son iki senedir en az 6 kere bu saldırgan arı milleti yüzünden kortizon vurdurduğum için aldığım 20 kilo sanki belime 7 yaşında bir çocuk sarmışım gibi tüm haşmeti ile vücudumu süslüyor.

    sanırım hayatımın en korku dolu dakikalarını bu arı alerjim yüzünden yaşadım. aslında iki. evet en korkunç iki anım bu arı alerjim ile ilgili;

    sanırım yıl 2000 civarı. datça' ya gitmiştim. geri dönerken otostop çekmek için eski datça yol ayrımına gittim. başladım otostop çekmeye. saatlerce beklediğim halde marmaris' e giden bir taşıt bulamadım. en son bir pikap durdu adam emecik' e gidiyormuş. burada boşuna bekleme gel ben seni köyün oraya kadar götüreyim orada knidos' tan gelen arabalar da olur daha rahgat vasıta bulursun dedi. tamam deyip atladım arabaya. adam beni emecik yol ayrımında dağın başında " burada bekle kesin gidecek araba bulursun" diyerek indirdi. neyse ben başladım marmaris' e doğru yürümeye. gelen giden yok.

    in cin top oynuyor şeytanlar cirit atıyor temalı orman yürüyüşüme devam ederken birden uğultu dikkatimi çekti. tanrım kafamı kaldırmamla sağım solum önüm arkam sobe! tüm ağaçların altında düzenli düzenli yerleştirilmiş yüzlerce arı kovanı ve bu kovanların sakini milyonlarca arı beni seyrediyor. dırınınımmmm "sıçtın oğlum" dedim. tanrım nasıl korkuyorum. çevremde milyonlarca arı ve kimsecikler yok etrafta. geriye doğru baktım 15 dakikadır yürüdüğüm yolun iki tarafı da dağ taş arı kovanı. farketmeden yürümüşüm. ileri doğru yürümeye korkuyorum, geriye doğru yürüsem orada da arı var. tanrım korku filmi gibi. herhalde bir 10 dakika kadar şok olmuş vaziyette kalakaldım. sonra beklemenin daha tehlikeli olduğunu düşünüp yürürsem belki tehlikeli bölgeden çıkabileceğimi düşündüm. tabii bunları düşünürken aynı zamanda arılar bana saldırırsa ne bok yerim, kaç saat içinde ölürüm, cesedimi ne zaman bulurlar, cenaze törenimde kimler olur kimler ağlar diye de düşünüyorum yaklaşık yarım saatlik dehşet dolu bir yürüyüşten sonra en sonunda bir arabanın geldiğini gördüm. yüzümü en masum/mazlum haline getirerek otostop çektim arabaya. sanırım şoförün iyi günüymüş zınk diye durup beni aldı. tanrım nasıl da rahatlamıştım. adama durumu anlattım heyecanlı heyecanlı nasıl alerjim olduğunu, hain arıların nasıl da en olmayacak yerlerde beni bulup soktuğunu söyledim. adam "şanslıymışsın o kadar arı arasında bir tanesi bile gelip sokmamış" dedi. karşılıklı gülmeye başladık. tam o sırada kolumda zınk diye bir acı hissettim. camdan giren bir arı "seni boş göndermeyiz, ne bu acelen daha karpuz kesecedik" dercesine sokmuştu.

    diğer bir dehşet dolu anıma ev sahipliğini ise kolombiya yaptı. kolombiya' da tanrının adını unuttuğu dibulla isimli bir balıkçı kasabası buldum. tam kafa dinlenecek yermiş diyerek oradaa kalmaya başladım. genel olarak sıcak kanlı insanlar olduğu için deniz kıyısında balıkçılarla beraber çardakların altına oturup bira içerek, onlarla kağıt oynayarak günlerimi mutlu mesut geçiriyorum. bir gün havadan sudan sohbet ederken oradaki arkadaşlarımdan carlo "sen hiç timsah gördün mü? görmediysen ben yarın hindistan cevizi toplamaya gideceğim. orada bir nehir var timsah kaynıyor. benimle gel timsah besleriz" dedi. havalara zıpladım tabii. ertesi gün sabah erkenden hazırlandık, sahilden timsahı beslemek için 2-3 kilo balık aldık. carlo' nun sütçü beygiri havasındaki atını da yanımıza alıp başladık yürümeye. bildiğin lost adası gibi bir atmosfer, bir tarafımız hindistan cevizi ağaçları bir tarafımız okyanus . yol falan yok tabii yürünebilirlik durumuna göre kimi zaman plajdan kimi zaman ormandan gidiyoruz. ata bir o bir ben binerek yaklaşık 2,5 saatlik bir yürüyüş sonunda carlo' nun bahsettiği nehire geldik. hikayeyi uzatmayayım timsah olayını başka bir entry' de yazarım. yanımızdaki balıkları suya vurarak timsah çağırdık ve besledik.

    carlo kendi hindistan cevizi tarlasına gidip hindistan cevizi toplayacağını, 1 saat içinde döneceğini, onunla gitmemin ve yorulmamın gereksiz olduğunu tek başına daha çabuk toplayıp geleceğini söyleyerek beni dalgaların az olduğu bir koya bıraktı. ben çıkarttım elbiselerimi atladım suya biraz yüzdüm. sonra kumda biraz güneşleneyim dedim sanki çok gerekliymiş gibi. yüzüstü uzandım kumlara. "zınkkkkk" diye bir ağrı girdi sol mememe. herhalde sivri bir taşçık var o battı diye düşünüyorum aklıma arı, böcek vs sokmasını da getirmiyorum. vucudumu sağa sola oynatarak biraz kenara kayayım taştan kurtulayım dedim. tanrım ağrı daha da şiddetleniyor, yayılıyor. hafif doğruldum ki meme ucunun hemen altında hafif ezilmiş ölü bir arı sallanıyor. ananı! dedim can havliyle(sanırım insan canının derdine düşünce içindeki seksist canavar uyanıyor.) tanrım ne yaparım ben şimdi, cep telefonu yok, kortizonlar kaldığım kasabada çantamın içinde, bir tarafım orman bir tarafım okyanus, 2,5 saat boyunca hiç insan ya da evle karşılaşmadan yürümüş gelmişiz, en yakın insan 2,5 saat uzaklıkta. carlo desen hindistan cevizi toplamak için ormanın içine dalmış nerede olduğu belli değil.

    kalbim başladı küt küt atmaya. her zamanki gibi ölürsem cesedimi ne zaman bulurlar, cesedim türkiye' ye ulaştırabilir mi, cenaze töreninde kimler nasıl ağlar diye düşünüyorum.(her ölüm tehlikesi yaşadığımda nedense cesedim ne olacak diye düşünüyorum). dedim en iyisi kasabaya doğru gideyim koşa koşa orada sağlık ocağında kurtarırlar beni kesin. neyse başladım koşar adım gitmeye, kalbim küt küt. bu kez "ulan" dedim "şimdi hareket ediyorum diye kan dolaşımım hızlanıp zehir daha hızlı yayılırsa ne yaparım". tanrım iki ucu boklu değnek, yürümeyip carlo' yu beklesem bir dert, kasabaya doğru yürüsem bir dert. dedim en iyisi koşmadan yürüyeyim derin derin nefes alıp ritmimi düzenleyeyim belki ölmem. yok kalbim hala küt küt. korkudan oluyor herhalde dedim. baktım kalbin hızlı atmasından kurtuluş yok battı balık yan gider hesabı başladım koşmaya. carlo ile 2,5 saatte geldiğimiz mesafeyi 1,5 saatte almışım. neyse ki korktuğum başıma gelmedi de sağlık ocağına ölmeden yetişebildim.
  • bendenizde de bulunan bir alerji turu. isin ilginc yani kendimi bildim bileli her ari gelip beni sokarak intihar etmekteyken, yillar sonra almanya'da yasamaya basladiktan sonra ortaya cikmasi. tabii ki alerjik reaksiyonlar cok karmasik seyler, kim neden neye alerjik bilim bunu henuz anlamiyor. ari sokmasiyla ilgili tonlarca trajikomik anim mevcut (alerjim ortaya cikmadan once):

    1. ilk ve en komik anilarimdan birisi koyde tarla capalarken ortaya cikmisti. halam ve babaannemle sabahin korunde gidip capa olayina girismistim, sehirli oldugumdan da sortlu askili giyinip giden bir gerzektim. gel sen bacaktan sok, bacagim inanilmaz sisti, yuruyemedim, yasimin da kucuk olmasindan mutevellit aglamaya basladim. herkes guluyor. "bir aridir n'olcak ki allahaskina" diye dalga geciyorlar. sonra cok sevgili (!) abim kameraya cekmisti, halen izler utanirim. ben hungur hungur aglarken; babam sirtinda beni eve tasiyor. eve varinca feslegen ezip uzerine koydular (kocakari ilaci) agrisi gecti ama sisligi cok sonra indi.

    2. onceki travmalarin sebebiyle ari olan mekanlarin kapisinda gecemiyorum, anneannemin adana'daki bahceli evini ziyarete gitmistik. "gecmem dedim ben ordan", sonra abim kameraya cekmeye baslamis yine (haberim yok. yalniz abi de belgeselci mubarek. bir tane mezarlik konulu calismasi mevcut, onu bilahare baska baslikta incelerim) aglayarak eve giriyorum. sebep: babamdan kameralar onunde dayak yemem ("bak kizim cok kotu olur sonra" uyarisindan sonra).

    3. kas'a tatile gitmistik esimle. "bak dedim burda arilar var, kesin sokarlar beni", "abartiyorsun dedi". ilk saatlerimiz kas ilcesinde, odamiza yerlestik, hadi denize girelim. denize girdik, beni denizde ari soktu. kimse inanmiyor, neyse ne taniklarim var (havada durdum, sahitlerim var).

    burda ucunu ornekledigim onlarca tecrube uzerine, disarda yemek yemeyelim aman arilar var diye icerde yemek yedigim tropik sicaklarda arinin biri tisortumun icine girip sirtimdan soktu. yarim saat icinde kafam balon gibi oldu, gozlerim gormuyordu ve nefes alamiyordum. hemen acile gittik. bir gece hastanede gozetim altinda tutuldum. bana orda immunotheraphy kavrami tanistirildi. once alerjiklik katsayim ve tipim belirlendi testlerle. sadece yabanarisina 6 doz duzeyinden 3'uncude tepki gosterdim, orta derecede alerjiktim ve balarisina alerjim yoktu. hastanede 5 gun sure yatip ilk asamayi toplam 17 igneyi artan dozlarda belirli araliklarla ari zehri yiyerek tamamladim. sonra doktor gozetiminde, bir hafta sonra bir igne daha, ondan iki hafta sonra bir igne daha, uc hafta sonra, dort hafta sonra diye iki igne daha. sonra alti kez dort hafta aralikla igne. sonra iki kez alti hafta aralikla en yuksek dozajda igneler. artik 6-8 hafta gibi esnek araliklarla sabit dozda ignelerle tedavime 3-4 sene daha devam etmem gerekiyordu. tedavi oldukca masrafli ve en yuksek dozaja eristikten sonrasinda 8 haftadan kisa surede ignelere devam ediyorsaniz teoride iki tane arinin ayni anda sokmasina bagisik hale geliyorsunuz. ama tam olarak bagisik olmadikca 8 haftadan daha gec igne olursaniz hooop en bastan hastane surecine donmeniz gerekiyor. her igneden sonra en az iki gun sislik ve agri devam ediyor. ve ne olursa olsun, acil durum ilaclariniz her gittiginiz yerde yaninizda olmak zorunda (elveda kucuk cantalar). ari sokmasi durumunda iki adet likit ilacinizi aninda icmeniz gerekiyor ve durum kotuye giderse bir adet epinefrin igneniz var, onu yapip hemen acile kosuyorsunuz. arilarin cogaldigi mevsimlerde uzun kollu giyinin, terlemeyin ve parfum sikmayin gibi (paradoksal) sacma sapan sozde onlemleri almaniz gerekiyor. 5 sene tedavi gorur, bir dunya para ve zaman ayiririm diye dusunup kisa kollular ve cicek kokulu parfumlerle hayatinizi surdurebilirsiniz.
  • alerjim oldugunu malesef soktugunda yasadigim ölüme yakın deneyim ile ogrendigim illet. biri bogazliyormus gibi gitgide nefes alamadigimi hissettigimi hatirliyorum, havanin sicakligina baglayip nemden olabilecegini dusundugumu bir de. sonrasi bayginlik zaten. bir kac blok otede bir hastane olmasaymis zaten bunlari yazamazmisim. aninda goturuyor yani.
    o yuzden, yaz gunu, tek basina, manyak gibi kosturan biri gordugunuzde sizofren mi, manyak mi, ruh hastasi mi demeyin.
  • cağnım eymir'de, göl manzarasına karşı ağız tadıyla rakı keyfi yaptırmayan illettir.
    oturdugumuz yerin civarında, en az 10 tane arı pike yaparak üzerime doğru dalışa geçince mecburen kalkmak ve bulundugumuz yeri degistirmek zorunda kaldık.

    bu alerjiden muzdarip olanlar da cok iyi bilirler ki; arı milleti nerde arı alerjisi olan biri varsa, yüzlerce kişi arasından bile olsa mutlaka o kişiyi bulur. böyle de ibnelikleri vardır bunların..
    lan bu koskoca bünyeyi, kıçındaki yarım cm.lik iğne ile birkac dakika içerisinde devirince eline ne gececek ha? niye ısrarla taciz ediyorsun insanı? zaten en fazla 35 günlük ömrün var. gir kovanına, bal mı yapıyon, kraliçenle mi yiyişiyon, yap ne yapıyorsan bak keyfine... beni öldüreceksin de nolacak sanki!
  • bu yaşıma kadar onlarca kez arı soktu bırakın rahatsız olmayı ben bundan zevk bile duyuyordum.

    hatta 2 hafta önce kendimi bal arısina bilerek sokturdum sadece parmağım 3 gün şişti ve geçti.

    bugün ise denizden çıkarken boynuma konan arıyı elimle kovalarken parmağımı soktu bu öyle bir sokmaki soktuğu yer kanadı .

    15 dk sonra eve geldim ve kollarım boynum kasıklarım vücudumun yanları ve koltuk altı komple kabarmış ve aşırı kaşıntı vardı.

    hemen hastaneye acile gittim 1 saat sonunda bacaklarım bile alerji olmuştu vücudun %80 i alerji kızarıklık kaşıntı ve kabarma idi.

    1 iğne ve 2 kortizollu serum oldum ve şuan 8 saat geçti vücudumdaki bu belirtilerin %70 i kayboldu.

    yıllardır arı soktu halde birşey olmazken bu sefer neden bukadar kötü oldum hiçbir fikrim yok.

    birdaha arı soktuğunda ne olacak yine fikrim yok

    bilen yardımcı olursa sevinirim
  • üstteki entrye benzer bana da oldu. hayatım boyunca o kadar çok arı iğnesi yedim, kaşınır geçerdi. amatör bir şekikde arıcılıkla da uğraşıyorum. dün ayağımdan soktu biri. yatım saat sonra ellerim kaşınmaya başladı. sonra kollarım ve bütün vücudumu sardı. kulaklarım, kaşlarım, saç derim, kasıklarım o kadar çok kaşınıyorumki kafayı soyırcaktım. kaşınmaktan yoruldum. kollarımda tırnak izleri kalmış. arkadaşlarım sürekli hastaneye gitmem için ısrar etti ancak kaşınmak dışında ve kulaklarımda zonklamalar hariç başka semptom olmadığından hastaneye gitmedim. arıcılıkla uğraştığım için de sonucu ilaçsız bir şekilde gözlemlemek zorunda hissettim kendimi. yaklaşık 3saat sonra eve gelip duşa girdim. dizlerimin üstünden belime kadar, koltuk altlarım karın bölgeme kadar ve sırtımda lokal kabarık alanlar vardı. renk kırmızımsıydı. aynı gün içinde kabarıklıklar ve kızarıklıklar geçti. iğneyi yediğim yerde kaşıntı 1.5 gün spnra hala devam ediyor. umarım ilk ve sondur yoksa yanımda antihistaminik taşımaya başlayacağım.
  • bir arkadaşın bu alerji için yanında iğne taşıdığını görünce küçük bir ihtimal de olsa arı sokmasını tercih ederdim daha iyi dedim.
hesabın var mı? giriş yap