• osmanlı bankası arşiv ve araştırma merkezi tarafından çıkarılmış olan, "türkiye'de hayat tarzı temsilleri 1980 - 2005" içerikli, türkçesi pek düzgün kitap. yazarları: meltem ahıska ve zafer yenal.
  • aradığınız kişinin kötü yola düşmüş olma ihtimali aklınızda getiren lakırtı....
  • nedense her zaman aranan kişiye en ihtiyaç duyduğumuz anlarda duyulan, sevimsiz, soğuk bir uyarı mesajıdır. belkide sorun bu değil midir. sorun, sizin yanınızda o an olması gereken kişinin ulaşılmayacak frekanslarda gezinmesidir. belkide siz bile bile kendinizi o kişinin ulaşılmaz ulaşılmazlığına atmışsınızdır bile bile, bilinmez. ama sevimsiz alet her eksilişinizde bu sözcüğü söyler size;

    " aradığınız kişiye şuan ulaşılamıyor.. "

    o mesajla beraber endişeli düşüncelerin içerisine girerken, korkulu bir bekleyiş başlar. bir yandan acaba sesini duyarbilir miyim ümidiyle çırpınırken, bir yandan o ulaşılmazlığın ayrıntılarını sorgularsınız kendinizce. acaba nerede şimdi, ne yapıyor. acaba o da kendini bu ulaşılmazlığa sokarken aynı hüzniyet içerisinde mi, yoksa yoksa.. yoksası pek bilinmek istemez işte, hatta düşünülmez. hep o yoksalardan kaçılır.

    telefonunuzu kucağınıza alıp, onunla bütünleşirsiniz sonra. kederli beklenti seansları başlar o andan sonra. bir mesajın sürüklediği o derin uçurum, gitgide kalbinizi acıtır. acaba bu kaçıncı arayışım olmuş diye sayamazsınız, çünkü çoktan saatler ve rakamlar sizden bağımsız soluk alıp veriyordur. sonra duvarlar, duvarlar üzerinize gelir.
    arada ışığın yanmasıyla irkilirsin. bazen bilgi mesajları falan gelir. hayal kırıklıkları bu detaylar sonunda büyümeye başlar. nutkunuz tutulur, gözlerinizin feri kaçar. artık iyiyden iyiye ümidinizi kesmeye başlamışsınızdır. geçen saat ve günlerin ardından lk anda heyecandan çocuklaştığınız o bilgi mesajlarına bile duyarsızlaşmışsınızdır. aradığınız kişi, en bulunması gereken anlarda sizi öylece dağınık ve paramparça bırakmıştır. telefona esir olduğunuzu düşünürsünüz. koca bir hayatınızı gelecek bir mesaja bağlama gerçeği belirir kafanızda. ne kadar da çaresiz ve bitik olduğunuzu anlar, kendinize acırsınız. " napıyorum ben " soruları dolaşır beyinde.

    " napıyorum ben ? "

    ve işin en dramatik tarafı, o ulaşılmaz kişinin, en olmadık anda, kendinizi toparlamaya calısırken ulaşılır hale gelmesidir. aradığınız kişi telefonu açtı, mesajlarınız gönderildi ibaresini görünce her şey başa döner. ve hiçbir şey olmamış gibi karşı taraf sizden cevap bekliyordur. saatlerce geçirdiğiniz hüzün seremonileri, acıdan nefesinizin kesildiği dakikalar bilinmiyordur bile. ama artık ne faydadır. beklenen beklenmiş, gelen, gelmesi gereken dakikada gelmemiştir. o an bir şeylere geç kalındığını hisseder, bir zamanlar delice aradığınız kişiyi, kalbinizden sonsuza doğru ulaşılmaz bir frenkansa gönderirsiniz. fakat bunu siz yapmazsınız, buna neden olan geçen onca gün ve yitip giderken sizi tutup kaldırmaya çalışmayan, buzlaşmış ilişkinizdir. artık o eski heyecan ve aşk aranızda usulca ayrılmış, ulaşılmak istenmeyen yerlere doğru kayıp gitmiştir. siz sevdiğinizi değil, sevmek sizi bırakmıştır.
    (bkz: aradığınız kişi şu an başkasıyla uyuyor)
hesabın var mı? giriş yap