• almanca ögretmeni ayla uzun olan ogretmen lisesi.adapazarı nin en iyi iki lisesinden biridir.
  • sakaryanın arifiye ilçesinde konuşlanmış çok büyük bir kampüse ve müştemilata sahip yatılı anadolu öğretmen lisesidir. aynı zamanda 2002'den 2006'ya kadar öğrencilik hayatımın geçtiği duvarlar bütünü... öğretmenleri şimdilerde iyi sanırım. önceden kötü değildi... en azından hiç dayaklarını yemediğim için ben severim. ama kadir aslan şaban durmaz abdülaziz isimleri hala eski öğrencilerinin heyecanlarını bikaç basamak artırır... sonra bi de dururla mösyö var ama onların heyecan kat sayımızı artırma sebebi farklı...

    velhasıl hayatın kendisi gibi bir okul. içindeyken "neden geldim lan ben buraya" diye sorgulatsa da kaybedince o ortamı yatılı durumlarını özleniyor kerata...

    ihtar:
    1. olum bak bu okulda okuyan herkes "hafız"dır.
    2. kudi ve mtg ye saygı göster.
    3. allah rızası için kantinci ismail abiye borç takmayın. olum mezun olalı 5 sene oldu hala borç hala borç...
    4. nuri kurtkaya da hatırlatacaktır ama, fizik laboratuvarındaki oyuncaklarla oynamayın, kırılır. ayrıca cıvalı barometrenin cıvasını boşaltmayın.
    5. mtg'ye saygı gösterin.
    6. tuvaletlerde ikili üçlü sigara içmeyin. sigaradan dayak yersiniz. üstüne bi de adınız ibneye çıkar...
    7. adapazarı ekspresinin arifiye geçiş saatlerini ezberleyin. okuldan ani fıyma durumunda hocalar sizi tren garında beklerken bulmasın. onlar gara geldiğinde çoktan yok olmuş olun.
    8. arifiyenin iti boldur. camiye kafeye şuraya buraya giderken takılmayın. 5 yaşında çocuk gönderirler sürüsü arkada bekler... gözünüzü açın olm.
    9. okulun hemen karşısında çorbacı var... benim gibi fakirler oraya gitsin yemek için. ekmek parasını ödedikçe bedava çorba geliyor...
    10. badi ekrem : ... hakkında bilinmesi gereken gerekli bilgiyi seniorlardan alın...
    11. müdür yardımcıları şeker gibi adamlardır. mtg'ye saygı. kudi, salih ve engin arı'ya sevgi.
    12. dinlenmesi gereken insandan bi mona roza dinleyin...
    13. yemekhanede çıkan yemekleri yemeden bi check etmekte fayda var.
    14. dindar arkadaşlar mescidi boş bırakmasın. ora bizim zamanımızda vücut buldu.
    15. düz liselileri havuza yaklaştırmayın la... fayanslarını kırıyolar.
    16. özel ihtimam isteyen hocalar listesi. nejla pir : zor sorar... meltem rüzgar bişkin: çok worksheet verir. aslında sizi sevdiğinden. cahit hoca : felsefeci olarak bakmayın, aynı zamanda voleybol topunu öyle bir tutar ki... eko : olum bu hocayı kızdırırsanız, canını sıkarsanız evren sizden intikam alır. ibrahim semiz : "öle mi?" "di mi?" soruları hep retoriktir. her öle mi deyişinde cevap vermek için atılmayın. zaten bi zaman sonra duymayacaksınız.
  • hayatımın 4 yılını geçirdiğim okul.ilk başta bu kadar boktan okul olmaz diyordum ama yıllar geçtikçe değerini anladım.
  • yaşadıklarımı unutamayacağım, dört yılını yurdunda geçirdiğim, beni büyüten, bana arkadaşlığı, paylaşmayı, yardımlaşmayı, kardeşliği, muhabbeti, selam vermeyi, selam almayı öğreten, bazı değerli hocalarını özlediğim (tabii ki de hepsini değil ehehe), şu an bulunduğum yere gelmemi sağlayan lise.
  • babamin mezun oldugu ogretmen lisesi. her sene yazin toplanip beraber 2-3 gun gecirir eski mezunlari. son gun sapancaya gidilir falan. mezun olup ogretmenlik yapani gormesem de eski mezunlari genel olarak cok iyi kariyerlere sahip su an.
  • eski bir mezunu olmaktan gurur duyduğum, bir zamanlar yuvam olarak gördüğüm eski okulum. artık fen lisesi olmuş. bir türlü fırsat bulup da ziyarete gidemedim. ayrıca burada edinilen dostluklar kardeşlikten de öteymiş, onu anladım.
  • 1937-1970 yıllarının köy enstitüsü ve eğitmen yetiştirme kursu,
    1970-1990 yıllarının eğitim enstitüsü ve öğretmen lisesi,
    1990-2015 yıllarının arifiye anadolu öğretmen lisesi,
    şimdilerde ise necmettin erbakan fen lisesi...

    2005 mezunu olarak 16 martları da 2015 te bıraktım.

    bu kronolojik değişim ülkemin özetidir. gurur kaynağımın tükenişidir.

    99 yılında acı depremden sonra orta hasarlı hale gelen yurt binası yeniden yapılana kadar ( japonlar yapmıştı ) kütüphanede yüzlerce kişi konaklayarak öğretmen olma hayali ile okumuştuk.. küçücük çocuklardık.. kırık pencereden üzerimize yağan kar-yağmurla uyuduk. abdülaziz'in şaban'ın tiksinç sesiyle uyanıp günde 11 ders aldık. sonra ne mi oldu ? sistem değişti, adımız değişti, senelerimiz çöpe gitti. abdülaziz hariç herkese selam olsun.

    malesef geçtiğimiz yıl ranza arkadaşım barış vefat etti. bilenler bilir. toprağın bol olsun barış'ım. benim için bu okulun adı artık barış anadolu öğretmen lisesidir.
  • hayatımın en samimi günlerinin geçtiği biricik okulum.
    2004 te mezun oldum orda kurduğum arkadaşlıklar gibi bir daha arkadaşlık kuramadım.
    kadir aslan abdülaziz meltem siz hariç herkese selamlar.
    sabah sabah acaip özledim lan.
    barış...
  • arazisi ite köpeğe peşkeş çekilmiş eski okulum. 2006 mezunuyum arazinin 10'da birini bırakmışlar okula. lütuf buyurmuşlar, keşke düm düz etselermiş.
  • bir köşeyi döndüğünde “sağcı mısın, solcu musun?” diye soran tipler vardı. yanlış cevap verirsen dayak yiyordun.
    12 eylül darbesinin ardından okulda bazı öğretmenler; “böyle bir durumla karşılaşırsanız ‘akıncıyım’ deyin, jandarma bile dokunmaz size” derdi.
    herkesten 2 rekat fazla kılıyor diye akıncının ne ayrıcalığı vardı anlamazdık o zaman. bugün kabak gibi görünüyor gerçi, ama zaman içinde ilmek ilmek işleyerek sinsice canına okudular ülkenin.
    hafta sonu evci çıkan biz istanbul’dan gelenler ucuz olduğu için tren kullanırdık. istanbul ankara giden kırmızı renkli boğaziçi expressi vardı. her yerde durmaz, hızlı giderdi ama pahalıydı o. öğrenci harçlığımız ile güneydoğudan gelen kompartımanlı trenlere binerdik. en ucuzu oydu ama çok pis kokardı. her kompartmanda yorganını yastığını yüklenmiş, lastik ayakkabılı, şalvar pantolonlu, poşulu istanbul’a göçen insanlar dolu olurdu.
    işte bu trenlerde 12 eylül darbesinin hemen ardından “biji pkk, biji bilmem ne” sloganları peydah oluştu birden bire. çakıyla kompartman duvarına kazılarak yazıyorlardı. kürtçe sloganlar gittikçe arttı. hiç olmazdı, birden bire ortaya çıktı bunlar. anlamazdık ne olduğunu.
    darbeden 2 yıl önce ağrı öğretmen okulu depremde yıkılınca, öğrencilerinin bir kısmı bizim okula yerleştirilmişti. doğulu çocuklar. çok mert insanlardı. okulda bir haksızlık olduğunda önce bunlar tepki verirdi. onlara sorduk bu trenlerdeki aniden ortaya çıkan durumu; onlar da anlamamıştı.
    bir de, etüt abilerinden biri, sınıfımızda bursa’dan gelen bir arkadaşımız için fısıltıyla alevi ve kızılbaş olduğunu, kızilbaşların çok aşağılık insanlar olduğunu anlatır, dışlardı o arkadaşımızı. kimse oyun oynamadı onunla bu yüzden, geceleri kimse sohbet etmedi yatakhanede, yemekhanede onun oturduğu uzun masaya kimse oturmazdı. çocuk okul bitene kadar yalnız kaldı. çok iğrençti o yapılanlar. öğretmenler göz yumdular bu ayrımcılık ve dışlamaya. ona üzülenler de vardık ama, cesaret edip gidemezdik yanına, bizi de mimliyorlardı sonra.
    12 eylül ile birlikte insanlar ayrıştırılmaya başlandı. bunu gözle görebiliyorduk. akıncı olmak, ayrıcalıklı olmaktı. camilerde toplanır “abi” dedikleri tanımadığımız birinin etrafında saygıyla onu dinlerlerdi. öğretmenler bu gruba dahil olanlara bol keseden not verirdi. öğrencilerin cebine harçlık da koyuyorlardı. hafta sonları izmit’te bir eve giderlerdi. hoca dedikleri birinin evine. böyle böyle toplaştılar.
    okul da büyük değişim geçirdi bu süreçte. 7 yıllık arifiye erkek öğretmen okulu iken ve bitirince direk ilkokul öğretmeni çıkıyorken, 6 yıla düşürüp düz lise yaptılar. eğitim enstitülerine girişte ayrıcalık tanıdılar. okulun olanakları be sahip olduğu zenginlikleri zamanla yağmalandı. tarım derslerinde hepimizin çapa salladığı dönümlerce tarla, bağ, bahçeler müteahhitlere verildi. her çeşit elmanın olduğu, tüketemediğimiz için okul müdürlüğünce arifiye halkına da dağıtılan yüzlerce dönümlük elma ağaçlarının yerine apartman diktiler.
    köy entitüsü olduğu zamanlardan kalan, mimarisi bile özel olan ilk ve en eski binamızı başka hiçbir yer kalmamış gibi kaymakamlık yaptılar. lise binamıza imam hatip yerleştirdiler. futbol sahamızın olduğu alana çirkin bir bina dikip okulumuzu oraya sepetlediler. bir süre anadolu lisesi kategorisinde anadolu öğretmen lisesi adıyla devam ettikten sonra bir gün adını necmettin erbakan lisesi yaptılar. kendi devasa arazisinde bir kenarda sığıntı haline getirdiler.
    bir tarihi yağmalayarak ve adını, izini yok ederek bitirdiler.
    ...
    okul milliyetçilerin elindeydi. yıllarca öyle kaldı ve anıldı. ülkücülük bu kadar yoğunken adapazari’ndaki diğer okullar bizim okula komünist yakıştırması yapardı. onlara göre öğretmen okulları komünist yuvasıydı ve kapatılmalıydı. en büyük tepkiyi adapazarı imam hatip verirdi. okul müsabakalarımız hep olaylı geçmiştir.
    ...
    28 şubat ile 12 eylül sürecinde yatılı devlet okullarında yaşananlar ölümüne birbiriyle yarışır.
    günahı sevabı birbirine karışan şeyler vardı.
    okulumuzun idari heyeti sağduyusu yüksen öğretmenlerden oluşuyordu da çok skandal şeyler yaşanmadı.
    ama izleri kaldı.
    hiç kimse özür dilemedi o dönemde olanlardan. bugün kadim dostlukları, köklü bir geleneği olan okulun mezunu olmaktan gurur duyuyoruz ama bir özür yakışırdı.
    bir de okulun adının değiştirilmesine topluca tepki gösterilmesi gerekirdi. yapılmadı.
    öğretmen okuluna o dinci siyasi ismin verilmesinin sembolik bir anlamı olduğunun, rövanşist bir intikam duygusu taşıdığının biliniyor olmasını isterdim. cumhuriyetin en büyük ve en çağdaş hamlesinin zaman içinde yavaş yavaş yok edilmiş olması çok üzücü.
    ...
    en canımı acıtan, kitaplık kolu görevlisiyken, kütüphanede öğrencilerin iş bilgisi dersinde ciltlediği kitapların siyasi gerekçelerle yakılmasıydı. 1941 de hasan ali yücel önderliğinde çevrilmiş tüm dünya klasikleri bile vardı içinde. bugün nadir kitap sayılıyor o çeviriler. tam 3 traktör römorku kitabı imha ettik o gün. birazını saklayarak kurtarmıştım.
    şu mühürün olduğu kitap kalmadı. köy enstitüsü kütüphanesi mühürlü kitaplar da var elimde.
    aynı hafta içinde birkaç kamyon yeni kitap getirildi kütüphaneye. nihal atsız’lar, kısakürek’ler vs.
    ...
    bir matematik öğretmenim vardı. adını zikretmeyeceğim. matematik sormaz ettehüyyatü sorardı. bir arkadaşımıza namaza gidenlerin çetelesini tutturur öyle not verirdi.
    bir koca yazım bütünlemede geçti. o arkadaş çatalca köylerinde kahkahalar ile gezerken ben tüm yazımı adapazarı’nda tanjant ve kosinusun secde ile bağlantısını anlamaya çalışmakla geçirmiştim.
hesabın var mı? giriş yap