*

  • hayatta yaşanabilecek en büyük acılardan biri. bazen hayat size öyle bir oyun oynarki bir an da birden fazla arkadaşınızı kaybedersiniz.* bazen sadece yanınızda olduğunu hissetmek için diğer elinize dokunursunuz, dokunmaya en ihtiyacınız olduğu anda dokunabilmek ölesiye uzak olur... gözyaşlarınıza engel olmak istersiniz, akar gider. her arkadaşınız için ayrı ayrı balonlar uçurursunuz gökyüzüne ardından engel olamadığınız gözyaşlarınızla...
  • olayin gercekligini kabullenmek zorunda kalmamak icin mezarligini ziyaret etmemektir. üstünden yillar gecmesine ragmen annesiyle karsilasinca dayanamayip her seferinde aglamaktir. "o zaten melek oldu simdi, cok daha güzel bir yerlerden bize bakiyor, ordaki salincaginda sallaniyor ve cok mutlu, huzurunu buldu" gibi safliklarla kendini avutmaya calismaktir. "yasiyor olsaydi simdi sunlari yapardik, suralara giderdik" gibi düsünceleri kendinden itmeye calismak, her aklina geldiginde bir dua okuyup onu kendinden itmektir. kisacasi aci cekmektir. böyle bir "durum"dur, zamanin ilac olmadigi.
  • insanın kendini ölüme en yakın hissettiği andır. anne, anneanne, baba, dede öldüğü zaman insan ne kadar üzülürse üzülsün sadece yitirdiklerine yanar. oysa arkadaşın ölmesi dik duruşunuzu sarsar, ölümün yanınıza geldiğini hissetirir. güçden düşmüş kral lear gibi çaresizce fısıldarsınız: "hiç, hiç, hiç hayat yok! neden bir köpek, bir at, bir fare yaşıyor da; sen hiç soluk almıyorsun?"
  • salak salak beklemektesinizdir ki yüreğinizin bir köşesinden , saklandığı yerden yani , çıkıp sıkı sıkı tutacaktır kalbinizi. artık düşmeyeceksinizdir filan.
    beklemektesinizdir...
    çağırmaktasınızdır gelmemektedir.
    e gelmez tabi uyuyordu da uyanacak diye mi bekliyordunuz?
    uyusalardı çok kolay olurdu herşey. siz rüyaya yatardınız özledinizmi. o bir iyilik meleği güzelliğinde gelip cennetin soluğunu üflerdi yüzünüze. bütün sıkıntınızı alırdı..
    ama o artık burda oturmuyor. işin kötüsü başka bir yerde de.
    mektuplarınızın el değmeden geri dönmesi bundan.
    içine ruhunuzu koymuştunuz mektubun ama elleri hala sıcak bir ölü dokunmadıysa ruhunuza , üzgünüm hala pinokyosunuz.
  • kendini makinaya kaptirip parcalanarak olmusse ve cesedini siz tasimissaniz derin yaralar birakir benliginizde.
  • yasanılmıs, yasanılan ve yasanılacak olan herseyin, gelecegin anlamını yitirmesi demektir... sevdiklerinizin dısında bu hayatta hicbirseyin oneminin olmadıgını anlamanızı saglayan acıdır
  • insani aptallastirir, salaklastirir. olum haberi alindiginda saka zannedersiniz, inanmazsiniz. ilk once aglayamazsiniz bile. "nasil ya? neden? nasil olur? ne zaman?" gibi sorular gelir arka arkaya. ne zaman ki biri gelip "noldu ya ne bu telasin?" diye sorar, iste o vakit yaslar bosalir gozunuzden. "daha dun gece birlikteydik, bu sabah nasil olur? o nasil olebilir ki?" sorular, sorular.. ayni is yerinde calisiyorsaniz ofise nasil gideceginizi bilemezsiniz, onun masasi bos duracaktir artik. bilgisayarda bir sorun olunca hep seslendiginiz arkadasinizin adi dilinizin ucuna gelecektir, sonra da onun artik olmadigi dank edecektir.
    boktur kisacasi. bomboktur, tipki hayat gibi.
  • yine bir arkadaşınız tarafından ancak mesajla iletilebilen yıkım haberidir...
    mesaj silinirken, hıçkırıklarınıza kaldırımda yürüyen endişeli bakışlar, hayal meyal seçilen nesneler eşlik eder...
    yürüyüşünüz hedefini şaşırır, bileğiniz burkulur...
    çömelmenize inlemeleriniz eklenir...
    bir yabancının kolunuza girmesiyle bunaltınız artar...
    ayağınızdaki acı tam da o anda yok olur...
    hızla ilerlemenize, kaçarak uzaklaşmanıza hangi korkunun eklenmeye çalıştığını anlayamazsınız...
    mesaj anından beri sımsıkı tuttuğunuz telefonu tuşlar parmaklarınız...
    ve ilk sesli gerçek, sırılsıklam yüzünüze yayılıverir:
    "aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor.....
hesabın var mı? giriş yap