*

  • meksikalı yazar carlos fuentes'in başyapıtı. 1962'de yayınlanmış.
  • carlos fuentes in 1962 de yazdığı; meksika tarihini tek kişinin ağzından aktardığı betimlemeleriyle, kurgusuyla insanı roman okumaktan çok naklen izliyormuş, patlayan mermilerin kokusunu alıyormuş, korkuyormuş gibi hissettiren muhteşem romanı.
  • latin amerika edebiyat maratonlarından. ancak en iyilerinden.
    meselenin özüne inelim, zira derin bir iniş oluyor diğer büyük latin amerikalı yazarları andırırcasına.

    --- spoiler ---
    artemio cruz'un ölümü, romanda meksika'nın en güçlü iş adamı olarak göze çarpan artemio cruz'un hasta yatağında başlar. artemio'nun geçmişine yönelik bir dizi olaylar okura aktarılırken bunlar genel olarak artemio'nun hayatta kalma ustalığı, gururu nedeniyle yadsıdığı pişmanlıkları ve gençliğin solup gidişi olarak göze çarpmakta. karısına söylemediği sözler ve oğlu konusundaki gururu pişmanlık yaralarını derinden oluştursa da zaman geçmiştir. geçmişin unutulmuş ölüleri her bir anı parçasıyla hatırlanır. tarihin kronolojik sıraya uymayan her takvim yaprağı bir başkasını hatırlatır artemio'ya. ancak hasta yatağında bile dik durmaya çalışırcasına: 'sizler öldünüz. ben kaldım hayatta" diyerek ölüme meydan okur. bununla birlikte iş dünyasındaki kirli işleri, topraksız köylülere toprak kazandırmak için giriştikleri savaşın ardından artemio'nun toprak ağası olması hayatın çıkar odaklı dünyasını yansıtması bakımından önem taşımaktadır.

    diğer taraftan ise hasta yatağının başında bekleyen aile üyeleri miras için ayrı bir kavgaya tutuşmuşlar ve artemio cruz nefretini sancılarında biriktirir.

    teknik olarak ise carlos fuentes, artemio cruz'un yaşamını okura aktarırken tarih çizelgesi oluşturuyor ancak kronolojik bir düzen oluşturmadan. artemio cruz'un hayatının belirli dönemlerini aydınlatan tarihler çocukluktan yaşlılığına kadar bir yaşam mücadelesini gözler önüne sererken her tarih içerisinde üç farklı anlatımı barındırıyor. verilen tarihin ardından artemio'nun o tarihte yaşamış oldukları 3. şahsın anlatımıyla sahneleniyor. ardından cruz'un hasta yatağında yaşadıkları onun ağzından anlatılıyor. ve son olarak 2. tekil anlatımı - artemio'yu yargılayarak- başka bir tarihin mühim olan olayına götürüyor. catalina ile sürdürdüğü evliliğin aktarıldığı yıllar da ise catalina'nın monologlarını bilinç akışı tekniğiyle okurla buluşturuyor. ve fuentes teknik açıdan ilginç bir kurgu oluşturarak başladığı romanı aynı düzenle sona erdiriyor.

    kitap bizim topraklarımızda yaşananlara yakın bir duygu aktarımı sağlamakta. bu da metnin yalın dili ve fuentes'in anlattıklarının doğallığından kaynaklanmakta. diğer bir çok latin amerika romancısı gibi onun da en büyük endişesi insanların yitirdiği insanlıkla. uğrunda savaştığı ve karşı çıktığı şeye dönüşen artemio cruzlar medya dünyası ve siyaset dünyasında cirit atmakta.

    -ispanya iç savaşına katılan artemio'nun oğlu lorenzo ve dolores'in iç savaş sırasında köprüyü geçtikleri an ve ardından lorenzo'nun ölümü büyük bir ızdıraba neden oldu. ses ve öfke'den sonra ilk kez okuma esnasında bu şekilde üzüntü yaşadım.

    - yüzyıllık yalnızlık ile benzeştiğini söyleyen pek çok okur gördüm fakat ne teknik olarak ne de içerik olarak benzeştiklerini söylemek pek mümkün gözükmüyor. marquez'in ustaca ördüğü büyülü gerçekçilik tekniğinin doruk noktası yüzyıllık yalnızlığın aksine artemio cruz'un ölümü kendi saf gerçeğiyle örülmüş bir metin. ne yüzyıllık yalnızlığın o yalnız karakterlerinin yaşamlarına girdiğiniz gibi dalıyorsunuz ne de o marquez'in soluksuz türküsünü anımsatıyor. ancak meksika devriminden yola çıkarak belki-kısmen albay'ın yaşamıyla yer yer kesişmeler yaşanıyor ancak dar bir alanı kapsıyor bunlarda. asıl ilginç nokta fuentes'in teknik olarak julio cortazar'ı andırırcasına avrupa'ya yönelmiş, içerik olarak mario vargas llosa ve kısmen gabriel garcia marquez'e benzediği. tek bir eserle beylik laflar söylenmez ama bu lafa gelen erken icazet; huzur bozmayacaktır..
    --- spoiler ---
  • carlos fuentes'in 1962 yılında yazdığı romandır. latin amerika romanının en iyi örneklerinden birini temsil etmektedir.
    --- spoiler ---

    romanda; piç olarak doğan bir çocuğun hayatı anlatılmaktadır. ölüm döşeğinde olan don artemio nun hayatının dönüm noktalarını ve hayatına yön veren olayları kesitler halinde anımsaması üzerine kurgulanmıştır. meksikanın kısa tarihine adeta ışık tutmaktadır. yazar, meksika devrimini ve onunla beraber oluşan ülke yapısını, don artemio nun savaştığı, karşı çıktığı kişiliğe nasıl dönüştüğünü gayet güzel işlemiş.

    artemio cruzun anıları kronolojik bir sırada verilmeyip okuyucunun olayı çözümlemesi biraz zorlaştırılıyor. öyle ki okur.kahramanın çocukluğu hakkında ancak romanın sonunda bir fikre sahip olabiliyor.

    ne kadar ülkemizde az duyulsa da latin amerika romanlarının en iyileri arasında çoktan yerini almış olan bu romanın bana göre en önemli yönü yazarın kullandığı dildir. yazar üç farklı anlatıcıyla çıkıyor karşımıza. birincisi artemio nun kendisi. ölüm döşeğindeki cruz konuşuyor, birinci ağızdan sancılarını, kinini, öfkesini, pişmanlıklarını okuyorsunuz. ikincisi ise ikincil tekil şahıs anlatıcısı. don artemio ya "sen" diye sesleniyor. artemio yu eleştiren, onun anılarını anlatan bu anlatıcı hayat boyu artemio nun yanında olup her şeyine şahitlik etmişcesine konuşuyor. üçüncüsü ise ilahi bakış açısı dediğimiz "tanrı" yazarın ağzından okuyoruz. romanın anı kısımlarında da hasta yatağında da kendini hissettiriyor. artemio ya ait her şeyi biliyor. bu müthiş anlatımını romanın içinde artemio nun ölümüyle beraber yazar şöyle ifade ediyor:“bilmiyorum... ben o muyum… yoksa sen misin o…yoksa üçümüz de ben miyim bilemiyorum… sen...seni içimde taşıyorum ve benimle birlikte sen de öleceksin… tanrı… o… onu içimde taşıyorum ve benimle birlikte o da ölecek… üçümüz de… kim konuştu… ben… onu içimde taşıyacağım ve benimle birlikte oda ölecek… tek başına…”

    --- spoiler ---
  • ''kendini başkalarıyla paylaşılan yaşama uyduracaksın, o yaşamın gerçeklerine göre kendini biçimlendireceksin… istek duyacaksın; içinde kabaran istekle isteğini doyuran nesnenin aynı olmasını, aynı noktada bütünleşmesini isteyeceksin; istek ile istenilenin aralarında boşluk olmaksızın özdeşleşmesini, aynı anda doyuma ulaşmayı düşleyeceksin… kendini tanıyacaksın… başkalarını tanıyacaksın ve kendini onlara tanıtacaksın; ve bu arada seninle isteğin arasına birer engel oldukları için herkese karşı olduğunu da bileceksin… seçeceksin, sağ kalmak için seçim yapacaksın, sonsuza kadar sıra sıra uzanan aynaların içinden sadece birini, geri dönüşü olmaksızın seni yansıtacak ve öteki aynaların tümüne karanlık gölge düşürecek olan aynayı seçeceksin; seçilebilecek sayısız yolları, sayısız seçenekleri yeniden önüne sermesinler diye öteki aynaları yok edeceksin… özveride bulunacak, ötekilerden vazgeçip bir tek yol seçeceksin; bu seçimi yapmakla özveride bulunmuş olacaksın, çünkü böylece bir başka yolu seçtiğinde olabileceğin kişi olmaktan uzaklaşacaksın. ve yollardan birine evet demekle, o yolu seçmekle kesip attığın öteki yaşamı senin yerine başkalarının yaşamasını isteyeceksin. hayır dediğin, o sayısız çatallı yolları istemediğine karar verdiğin zaman özgürlüğünü kolladığını sanacaksın; oysa sana bunu seçtiren kişisel çıkarın, korkun, gururun… o seçimi yaptığın gün aşktan korkacaksın… ama bu korkuyu atlatacaksın; gözlerin kapalı yatacaksın, yine de görmekten, istek duymaktan geri kalmayacaksın, çünkü istediğini ancak böyle elde edeceksin… çünkü anı; doyuma ulaşmış istek demektir.."
  • "oğul !" der artemio cruz,"ey oğul !"
hesabın var mı? giriş yap