• a) askeri yüksek idare mahkemesi'nin niteliği ve teşkilat yapisi:

    1) genel olarak:

    askeri idari yargı düzeni, 1972 yılından bu yana ülkemiz yargı sisteminde genel idari yargının yanısıra yer alan, alt derece mahkemeleri bulunmayan ve askeri yüksek idare mahkemesi'nce temsil edilen bir yargı düzenidir.
    askeri yüksek idare mahkemesi, t.c. anayasa'sının 157 nci maddesinden hukuki dayanağını alan; anayasa mahkemesi, yargıtay, danıştay, askeri yargıtay ve uyuşmazlık mahkemesi ile birlikte özel surette görevlendirilmiş altı yüksek mahkemeden biridir.

    askeri yüksek idare mahkemesi'nin genel konumu ile ilgili anayasal ve yasal hükümler şunlardır:
    anayasa madde 157:
    askeri yüksek idare mahkemesi, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.
    askeri yüksek idare mahkemesinin askeri hâkim sınıfından olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf askeri hakimler arasından her boş yer için gösterilecek üç aday içinden; hakim sınıfından olmayan üyeleri, rütbe ve nitelikleri kanunda gösterilen subaylar arasından, genelkurmay başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday içinden cumhurbaşkanınca seçilir.
    askeri hakim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır. mahkemenin başkanı, başsavcı ve daire başkanları hakim sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanırlar.

    askeri yüksek idare mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı, hakimlik teminatı ve askerlik hizmetlerinin gereklerine göre kanunla düzenlenir.

    1602 sayılı askeri yüksek idare mahkemesi kanunu madde 1:
    askeri yüksek idare mahkemesi; türkiye cumhuriyeti anayasası ile görevlendirilmiş bağımsız bir yüksek mahkemedir.
    1602 sayılı askeri yüksek idare mahkemesi kanunu madde 4:
    askeri yüksek idare mahkemesinin başkanı, başsavcısı, daire başkanları ve üyeleri; askeri yüksek idare mahkemesi hakimleri olarak türkiye cumhuriyeti anayasasının kendilerine sağladığı teminat altında hizmet görürler.

    2) teşkilat şemasi:

    ayim’in mevcut teşkilat şeması şu şekildedir:

    - daireler,
    - daireler kurulu,
    - genel kurul,
    - başkanlar kurulu,
    - yüksek disiplin kurulundan oluşan organlara sahiptir.

    askeri yüksek idare mahkemesi'nin teşkilatı; 1602 sayılı kanunun 7 nci maddesi hükmü uyarınca milli savunma bakanlığı kadro ve kuruluşunda gösterilmiştir.

    ayrıca, mahkemenin bünyesinde başsavcılık, genel sekreterlik, kalemler ve daire müdürlüğü mevcuttur.

    1602 sayılı kanunun 14 ncü maddesi uyarınca, askeri yüksek idare mahkemesi iki daireden oluşur. iş hacmine göre, genel kurulun teklifi ve genelkurmay başkanlığının uygun görmesi üzerine milli savunma bakanlığınca daire sayısı üçe yükseltilebileceği gibi, aynı usulle ikiye de indirilebilir.
    daireler beş askeri hakim ve iki kurmay subay üyeden oluşur. iç tüzük uyarınca, kararlar üç askeri hakim ve iki kurmay subay üyenin katılımıyla alınır.

    daireler kurulu, askeri yüksek idare mahkemesi başkanının yönetiminde daire başkanları ile her dairenin kendi üyeleri arasında bir yıl süre ile seçilen, biri askeri hakim, biri de kurmay subay olmak üzere yedi kişiden oluşmaktadır.
    başkanlar kurulu, başkan, daire başkanları ve her dairenin en kıdemli birer üyesinden,
    yüksek disiplin kurulu, başkan, başsavcı, daire başkanları ve mahkemenin en kıdemli bir üyesinden,
    genel kurul, başkan, başsavcı, daire başkanları ve üyelerin tamamından oluşur.

    üyeler en az yarbay rütbesinde birinci sınıf askeri hakimler ile yarbay rütbesinde iki yılını doldurmuş veya albay rütbesinde üç yılını doldurmamış kurmay subaylar arasından cumhurbaşkanınca seçilirler.
    askeri hakim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.
    mahkeme başkanının kadrosu tuğgeneral/tuğamiral veya (kadro verildiğinde) tümgeneral/tümamiraldir.

    başsavcının kadrosu albay veya (kadro verildiğinde) tuğgeneral/tuğamiraldir.
    askeri yüksek idare mahkemesi başkanlar kurulunun hakim sınıfından seçeceği bir üye genel sekreterlik görevini yapar. bu görev için ayrıca kadro verilir. genel sekreter, mahkeme başkanına bağlıdır.

    başsavcılıkta, başsavcıya bağlı şekilde görev yapan ve dava dosyalarına ilişkin düşünce bildirmekle görevli bulunan savcılar yer almaktadır.
    ayrıca her dairede askeri hakim sınıfından, üye statüsünde olmayan üçer raportör kadrosu bulunmaktadır.
    başkanlığa bağlı daire müdürlüğü ve genel sekreter yardımcılığı kadroları ise askeri hakim sınıfından olmayıp; muharip sınıflara tahsislidir.

    3) görevler :

    1602 sayılı kanunun 20 nci maddesi, mahkemenin görevini şu şekilde göstermiştir:
    askeri yüksek idare mahkemesi türk milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.

    bu kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; türk silahlı kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlardır.

    idari davalar ve yargı yetkisinin sınırı başlıklı 21 nci madde ise görev konusuna daha fazla açıklık getirici mahiyettedir:
    20 nci maddede belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak askeri yüksek idare mahkemesinde çözümlenir ve karara bağlanır.
    idari yargı yetkisi, idari işlem ve eylemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. yerindelik denetimi yapılamaz. yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlıyacak tarzda kullanılamaz ve idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.

    cumhurbaşkanının, yüksek askeri şuranın tasarrufları ve sıkıyönetim komutanlarının 1402 sayılı kanunda yazılı tasarrufları ile disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezalar yargı denetimi dışındadır.

    1602 sayılı kanunun 22 ve 23 ncü maddelerinde, birinci ve ikinci dairelerin görev alanına giren dava konuları belirtilmiş; 26 ncı maddede ise daireler kurulunun görevlerine işaret edilmiştir. buna göre;
    daireler kurulu asker kişilerle ilgili aşağıda yazılı uyuşmazlıklara ve davalara bakar:
    a) birden fazla dairenin görevine taalluk eden davalar;
    b) askeri yüksek idare mahkemesinin daireleri arasında çıkan görev ve yetki uyuşmazlıkları;
    c) bakanlar kurulu kararlarına karşı açılan davalar;
    d) danıştay'dan alınan düşünceler üzerine uygulanan eylem ve işlemler hakkında açılan davalar;
    e) askeri yüksek idare mahkemesi başkanının veya başsavcının yahut daireler prensibe taalluk eden hususlarda daireler kurulunda görüşülmesini uygun gördükleri davalar.
    aynı kanunun 29 uncu maddesi, genel kurulun görevlerini belirtmektedir.
    buna göre, genel kurulun görevleri şunlardır:
    a) gerektiğinde uyuşmazlık mahkemesine üye seçmek,
    b) yüksek disiplin kurulu kararlarına karşı yapılan itirazları incelemek ve karara bağlamak,
    c) dairelerin veya daireler kurulunun kendi kararları veya ayrı ayrı verdikleri kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık görüldüğü veyahut birleştirilmiş içtihatların değiştirilmesi gerekli sayıldığı takdirde, başsavcının düşüncesi alındıktan sonra işi incelemek ve gerektiğinde, içtihadın birleştirilmesi veya değiştirilmesi hakkında karar vermek.

    1602 sayılı kanunun kabulü ve 2568 sayılı kanunla yapılan değişiklik anında askeri yüksek idare mahkemesinin anayasa mahkemesine üye gönderme durumu olmadığından, 29 uncu maddeye bu yönde bir görev eklenmemiş; ancak 1982 anayasasının kabulü ile anayasa mahkemesinin bir asıl üyesinin askeri yüksek idare mahkemesi üyeleri arasında seçileceği hükmü getirildiğinden, genel kurulca halen bu seçim de bir görev olarak yerine getirilmektedir.
    genel kurul, uyuşmazlık mahkemesi'ne iki asıl iki yedek üyeyi de seçmekle yükümlü bulunmaktadır

    b) ayim’in tarihi gelişimi:

    cumhuriyetin ilânı ile birlikte ülkemizde, asker kişilerin askerlikten doğan ihtilaflarının çözümlenmesi çeşitli hukuki esaslara dayandırılmış; idare hukukunun gelişimine paralel olarak da, bu ihtilafların çözüldüğü merciler farklılık göstermiştir. osmanlı imparatorluğunun son dönemi ile birlikte gelişen idari yargı, zaman içerisinde bugünkü yapısına kavuşmuş; bu gelişme ile birlikte, önceleri genel idari yargı sistemi içerisinde yer alan asker kişilerin durumu, sonraları idari yargı sisteminden ayrılarak bağımsız bir hüviyete bürünmüştür.
    cumhuriyet ilânı sonrasında gelişen bu süreç, sırasıyla şu şekilde gerçekleşmiştir:
    i. cumhuriyet dönemi başlarında danıştay'ın tutumu (1927-1928): cumhuriyetin ilk yıllarında, 1924 anayasası ile idari dava ve uyuşmazlıkların çözümü ile görevlendirilen danıştay, 6 temmuz 1927 tarihinde fiilen göreve başlamış ve asker kişiler tarafından açılan ilk davaları da yetkisi içinde görerek sonuçlandırmıştır.
    asker kişiler tarafından ilk dava, 24 kânunu sani 1340 (1924) tarih ve 400 sayılı kanuna dayanılarak açılmıştır. bu kanun hükümleri gereğince, terfi etmeleri gerektiği halde, terfi ettirilmediklerinden bahisle, aksine tesis edilen işlemlerin iptali ve bu suretle mağduriyetlerinin önlenmesi için asker kişilerce açılan davaları, danıştay, görevi içerisinde görerek, işin esasını incelemiştir.

    ii. türkiye büyük millet meclisinin 457 sayılı tefsir kararı (1 aralık 1928): danıştay'ın, bir subay tarafından 400 sayılı kanuna dayanarak rütbesinin bir derece yükseltilmesi gerekirken, sicilinin yeterli olmadığı iddia edilerek, yükseltilmesinin yapılmadığından bahisle açtığı davada kendisini görevli görmesi ve dava dilekçesinin milli savunma bakanlığına gönderilerek, bakanlığın savunmasının istenmesi üzerine, milli savunma bakanlığı başbakanlık aracılığıyla türkiye büyük millet meclisinden tefsir isteğinde bulunmuş ve türkiye büyük millet meclisinin 1 aralık 1928 tarih ve 457 sayılı tefsir kararı ile de, açılan bu idari davaya bakmak yetkisinin danıştay'da olmadığı belirtilmiştir.
    türkiye büyük millet meclisi bu kararında, bir subayın söz konusu kanuna göre mükafatlandırılmasının, her şeyden önce hizmet ve liyakat derecesinin, hiyerarşik amirlerinin bilfiil işbaşında hasıl edeceği ve doğrudan doğruya meslek ve ihtisasının ortaya koyacağı takdir ve kanaate bağlı olduğunu, bu takdirin herhangi bir kurul tarafından nazari olarak eleştirilmesinin hukuken mümkün olmadığını ifade etmektedir.
    öğretide, bu meclis kararının; idari tasarrufun bütününü "idari muamelât ve mukarrerat" kabul etmemesi nedeniyle, hukuki dayanaktan yoksun olduğu, bu kararın türk idare hukuku tarihinde önemli bir rolü olduğu, çünkü "hükümet tasarrufu" fikrinin türkiye'de ilk defa bu kararla ortaya atılmış olduğu belirtilmiştir.

    iii. türkiye büyük millet meclisinin tefsir kararından sonraki dönemde gelişmeler (1928-1934): türkiye büyük millet meclisinin 457 sayılı tefsir kararından sonra da, asker kişiler, haklarında milli savunma bakanlığınca tesis edilen idari işlem ve eylemlerden dolayı danıştay'da dava açmaya devam etmişlerdir.
    bu dönemde, sicil yoluyla emekliye ayrılan bir subayın danıştay'da dava açması üzerine, danıştay'ca davacı subayın sicil dosyası milli savunma bakanlığından istenmiş, bakanlık 13 şubat 1932 tarih ve 3414 sayılı yazısı ile 457 sayılı türkiye büyük millet meclisi tefsir kararını ileri sürerek sicil dosyasını göndermemiş; danıştay da bakanlığa yazdığı yazıda, 457 sayılı tefsir kararının bu davada uygulama yeri olmadığını, sözkonusu kararın özel bir kanuna (400 sayılı kanun) ilişkin olarak alınmış olduğunu belirterek, sicil dosyasını yeniden talep etmiştir.
    sözkonusu talep hakkında bir karara varılmak üzere, durum silsileler yoluyla türkiye büyük millet meclisine iletilmiştir. talep hakkında meclis kararına esas olmak üzere, konu adalet ve milli savunma komisyonlarında ayrı ayrı görüşülmüş; adalet komisyonu, 457 sayılı kararın bu dava ile ilgisi olmadığını, subayların siciline göre yükselme ve emekliye ayrılmalarına ilişkin işlemlerin, idari dava yoluyla danıştay'ca incelenmesinin de askeri disiplin açısından sakıncalı olabileceğini, bu durumda bu gibi işlemlerin hem danıştay'da incelenmesine engel olacak, hem de ordunun kendi kuruluşu içinde bir organ tarafından incelenmesini mümkün kılacak bir sistem getirilmesinin gerekli olduğunu 17 mayıs 1934 tarih ve 33 sayılı raporuyla belirtmiş ve bu düşüncesini evrakı ile birlikte milli savunma komisyonuna iletmiştir.
    yorum isteğinin bir sonuca bağlanmadığını gören milli savunma bakanlığı, başbakanlığa sunduğu 13 mart 1934 tarihli bir yazısı ile, bu konudaki düşüncesini yeniden belirtmiş ve durumun incelenerek türkiye büyük millet meclisince bir karara varılmasını talep etmiştir. başbakanlık, bakanlığın sözkonusu yazısına karşı düşüncesini danıştay başkanlığından sormuş; danıştay da, 6 nisan 1934 tarih ve 73/70 sayılı kararı ile, bakanlığın düşüncesinin anayasaya ve danıştay kanununa uygun olmadığını, idarenin işlem ve eylemlerine karşı asker kişiler dahil, tüm vatandaşların danıştay da dava açmalarının tabii olduğunu, asker kişilerin ayrıcalı olarak bu haktan yoksun bırakılmalarının yerinde olmadığını, bu gibi karar ve işlemlerin danıştay'ın yargı alanı dışında sayılmasının ve bu yolda meclis'çe karar alınmasının lüzum ve gereğinin olmadığını, görüşü olarak başbakanlığa iletmiştir.
    sözkonusu danıştay mütalâası, milli savunma bakanlığının yazısı ile birlikte başkanlıkça türkiye büyük millet meclisi başkanlığına gönderilerek, işin yorum yoluyla çözümlenmesi istenilmiş ve bu yazılar, sözkonusu ilk yorum isteği ile birleştirilmiştir.

    iv. zat işlerinin son tektik mercii encümeni dönemi (1934 -1938) : danıştay'ın, ordunun disiplinine etkili ve tüm askeri nitelikteki eylem ve işlemleri, danıştay kanununun 19/a maddesinde belirtilen idari kararlardan sayarak açılaran davalara bakmakta direnmesi, ayrıca hükümetin üst üste yorum istekleri, türkiye büyük millet meclisini başka bir çözüm yoluna sevk etmiştir.
    türkiye büyük millet meclisi milli savunma komisyonu, söz konusu yorum istekleri ve bu konudaki adalet komisyonunun görüş ve önerilerini de dikkate alarak hazırladığı raporunda, içişleri ve adalet komisyonlarının düşüncesine katıldığını belirtmiş ve üst askeri makamların karar ve işlemleri aleyhine yapılacak şikayet ve itirazların yeni ihdas edilecek olan "zat işleri son tetkik mercii encümeni" ne yapılmasının öngörüldüğünü belirterek, bu konuda bir kanun tasarısı hazırlamıştır.

    milli savunma komisyonunca hazırlanan kanun tasarısı, türkiye büyük millet meclisinin 18 haziran 1934 tarihli oturumunda 2515 sayılı "milli müdafaa vekâletinde zat işleri son tetkik mercii encümeni teşkili hakkında" kanun olarak kabul edilmiştir.

    söz konusu kanuna göre; milli savunma bakanlığında kurulacak olan bu komisyon, genelkurmay başkanının ya da onun seçeceği bir kişinin başkanlığında toplanacak ve üyelerin atanmaları cumhurbaşkanı'nca onaylanacaktır. üyelerin ikisi genelkurmay, ikisi de milli savunma bakanlığı daire başkanlarından meydana gelmekteydi. yani, bir başkan ve dört üyeden oluşmaktaydı.

    bu kanuna göre, milli savunma bakanlığında teşkil edilmesi öngörülen zat işlerinin son tetkik mercii encümeni faaliyete geçerek, subaylarla askeri memurların "terfi, tebdil, nakil, tayin, emeklilik"den doğan şikayetlerini incelemeye başlamıştır. bu suretle, bu konularda askeri kişilerle bunların emeklilerinin danıştay'a başvurmaları yasaklanarak, teşkil edilen encümen yetkili kılınmakta; ancak, encümenin kararlarına karşı türkiye büyük millet meclisine itiraz yoluyla müracaat edilebileceği esası getirilmekteydi.
    fakat, bu kanunla bir tezat da ortaya çıkmaktaydı. "askeri hizmet"e ilişkin idari işlemlerin yargı denetimi askeri disipline aykırı görülürken; siyasetten tamamen uzak kalması gereken ordu mensuplarının, siyasi bir kuruluş olan türkiye büyük millet meclisine müracaata mecbur tutulması ve bu suretle idari yargı denetimi yerine siyasi bir denetim esasının kabulü, açıklanması güç ve mahzurlu bir çözüm yoluydu.

    v. askeri idari davalara askeri yargıtay'da bakılması (1938-1953) : zat işlerinin son tetkik mercii encümeni teşkiline daire kanun dört yıl yürürlükte kalmış, ancak encümen kararları aleyhine türkiye büyük millet meclisine yapılan itirazların ve ihtilafların artmasıyla, askerliğin esası olan "itimat"ın sarsılmakta olduğu görülerek; bu tür işlemler hakkından yeniden yargısal denetim tesisi yoluna gidilmiştir.

    diyarbakır milletvekili kazım sevüktekin ve erzurum milletvekili şükrü koçak tarafından hazırlanan "milli müdafaa vekaletinde zat işleri son tetkik mercii encümeni teşkili hakkındaki 2515 sayılı kanunun değiştirilmesine dair" kanun teklifi, türkiye büyük millet meclisinde görüşülerek 30.5.1938 tarih ve 3410 sayılı "askerlerin zat işlerine taalluk eden davaların tetkik ve muhakeme usulü hakkında kanun" olarak kabul edilmiştir.

    bu kanunla zat işlerinin son tetkik mercii encümeni kaldırılmakta ve subaylarla askeri memurların yükselme, atanma, değiştirilme ve emeklilikleri hakkındaki şikayetlerini inceleyip bir karar vermek üzere askeri yargıtay bünyesinde özel bir daire kurulmaktaydı.

    böylelikle, askerlerin askeri yargıtay nezdinde hak aramaları bu kanun ile sağlanmaktaydı. bu kanunun tatbikatında, askeri yargıtay'ın muhakeme usulü bugünkü mevzuata benzemekle beraber, şu farklar mevcuttu:
    - yürütmenin durdurulması esası kabul edilmemişti.
    - "iktidarsızlık", "askeri şeref" ve "mesleki ahlak"a uymayan fiillerden dolayı, yetkili sicil üstlerinin yazılı düşünce ve kanaatleri üzerine tesis edilen ordudan ilişik kesme işleminin "maksat" yönünden hukuka aykırılığı ileri sürülüp iptal davası açılamıyordu.

    kanunun ikinci maddesine göre, idari dava konusu olamayacak karar ve işlemler şu iki noktada toplanmıştı:
    - mevzuat hükümlerine uygun olarak yetki içinde yapılan atama, yer değiştirme hakkındaki karar ve işlemler,
    - eğitim, sevki idare, komuta ve disiplin işlerine dair karar ve işlemler.
    3410 sayılı bu kanun, askeri nitelikteki uyuşmazlıkların bir yargı yerinde çözümü bakımından ileri bir aşama olmuştur. ancak, öğretide de eleştirildiği üzere, o tarihlerde mensupları güvenceden ve mesleki uzmanlıktan, kendisi bağımsız mahkeme niteliğinden yoksun olan askeri yargıtay'a bu yetkinin verilmesinin o tarihte yürürlükte olan 1924 anayasasına aykırı olduğu ileri sürüldüğü gibi; bu mahkemenin 3410 sayılı kanun çerçevesindeki idari yargı uygulamaları da ilgilileri tatmin etmemiştir.

    vi. danıştay'ın askeri kişilerin idari davalarına bakmakla yetkili kılınması (1953-1971) : 3410 sayılı kanun 15 yıl yürürlükte kalmış ve 1953 yılında milli savunma bakanlığı tarafından, bu uygulamanın 1924 anayasasının 51 nci maddesine aykırı düştüğü gerekçesiyle, 3410 sayılı kanunun kaldırılması hakkında düzenlenen kanun tasarısı başbakanlığa sevkedilmiştir.

    başbakanlığın sevkettiği tasarı, türkiye büyük millet meclisince görüşülmüş ve 13.7.1953 tarih ve 6142 sayılı kanun olarak kabul edilmiştir. böylelikle kanunun yayınlandığı 17.7.1953 tarihinden itibaren, asker kişilerin idari eylem ve işlemler aleyhine açtıkları davalar danıştay'da görülmeye başlanmıştır.
    bu uygulama 1961 anayasasının kabulünden sonra da değişmemiştir. ancak, 1971 anayasa değişikliği sırasında bu konu yeniden gündeme gelmiştir.
    bu şekilde danıştay, 1953 yılından 1971 yılına kadar 18 yıl süreyle asker kişilerin idari davalarına fiilen bakmıştır.

    vii. 1971 anayasa değişikliği döneminde gelişmeler : 1971 anayasa değişikliği sırasında, asker kişilerin idari işlem ve eylemlerden doğan davalarının danıştay'dan alınarak, kurulan askeri yüksek idare mahkemesine verilmesinde, danıştay'ın geçmiş uygulamalarının da rol oynadığı öğretide ifade edilmiştir.

    öğretide belirtilen bu görüşler, bilahare 1602 sayılı askeri yüksek idare mahkemesi kanununun gerekçesinde aynen yer almıştır.

    12 mart 1971 muhtırasından sonra, 1961 anayasasında yapılması öngörülen değişiklikler arasında, asker kişilerin idari yargıya ilişkin davalarının danıştay'dan alınarak askeri yargıtay'a bırakılması öngörülmüştür.
    böylelikle, zamanın hükümet başkanınca hazırlanan ve parlamentoya götürülen tasarıda, askeri yargıtay'a 3410 sayılı kanunla daha önce verilmiş olan idare yargısı görevinin yeniden verilmesi düşünülmüştür.

    hükümetçe hazırlanan ilk teklifte, anayasa'nın askeri yargıtay'ı düzenleyen 141 nci maddesi değiştiriliyor ve askeri yargıtay bünyesinde ceza dairelerinin yanısıra, idari dava daireleri de teşkil edilerek; asker kişilerin idari davalarının bu dairelerde görülmesi esası getiriliyordu.

    anayasa değişikliğine ilişkin hükümet tasarısının açıklanmasını takiben, kamu oyunda süregelen tartışmalar üzerine; hükümet başkanı ikinci bir öneride bulunmuş ve askeri yargıtay yerine, danıştay'da kurulacak özel bir dairenin, asker kişilerin idari davalarına bakması formülünü ileri sürmüştür. bu önerinin alternatifi olarak da, 140 ncı maddenin içinde danıştay'dan sonra "askeri danıştay" kurulması öngörülmekteydi.

    yukarıdaki açıklamadan da görüleceği üzere, hükümetin asker kişilerin idari davaları ile ilgili olarak;
    (a) askeri yargıtay'da özel daire,
    (b) danıştay'da özel daire,
    (c) askeri danıştay kurulması şeklinde üç ayrı teklifte bulunduğu anlaşılmaktadır.

    hükümetin, anayasa'da değiştirilmesi istenen maddelere ilişkin bu üç ayrı teklifi, türkiye büyük millet meclisinde partilerarası bir komisyonda müzakere edilmiş; yapılan görüşmeler sonunda, hükümetçe önerilen üç teklif arasından, asker kişilerin idari davalarının askeri yargıtay'da kurulacak özel bir dairede görülmesi esası benimsenmiştir.

    partilerarası komisyonun üzerinde mutabakata vardığı metin, 430 üyenin verdiği teklif ile türkiye büyük millet meclisi gündemine getirilmiştir.
    sözkonusu tasarının millet meclisinde görüşülmesi, millet meclisi iç tüzüğünün amir hükmü gereğince iki kez yapılmıştır.

    madde ile ilgili ilk görüşmeler, millet meclisinin 29.8.1971 tarihli 158 nci birleşiminde yapılmıştır.

    tasarının bu birinci görüşülmesinde, yapılan konuşma ve tartışmalar sonunda, maddenin oylanmasına geçilmiş ve askeri yargıtay'da özel bir daire kurulmasına ilişkin değişiklik metni, (368) kabul ve (1) red oyu sonucunda, üçte iki kabul oyu sağlanmış olduğundan, maddenin birinci görüşülmesi tamamlanmıştır.
    maddeyle ilgili ikinci görüşme, millet meclisinin 5.9.1971 tarihli 162 nci birleşiminde yapılmıştır.
    birleşimin başlangıcında, zamanın adalet bakanı, meclis başkanlığına bir önerge vererek, birinci görüşmede kabul edilen metnin dışında, müstakil bir askeri yüksek idare mahkemesi kurulmasını ihtiva eden bir metnin, anayasanın 140 ncı maddesine son fıkra olarak eklenmesini istemiştir.
    bu önerge üzerine görüşü sorulan anayasa komisyonu, önergenin incelenmek üzere kendilerine havalesini istemiş; bilahare aynı gün akşamı yapılan üçüncü oturumda, üç siyasi parti grubuna mensup bazı milletvekilleri aynı mahiyette bir önergeyi meclis başkanlığına sunmuştur. anayasa komisyonu, bu önergenin de kendisine havalesini istemiştir.
    verilen bu önergeden sonra söz alan adalet bakanı, üç siyasi parti grubunun aynı mahiyette önergeler vermesi nedeniyle, kendisinin bu önergelere katıldığını belirtmiş ve kişisel önergesini geri almıştır.
    daha sonra söz alan anayasa komisyonu başkanı; anayasa'nın 140 ncı maddesinde yapılan değişikliğin gerekçesinin, adli yargı ile idari yargının bünyesinden doğan farklılık olduğunu, bu farklılık nedeniyle komisyonun bu teklife katılarak, maddeyi yeniden düzenlediğini, bunda başka bir sebep aramaya gerek olmadığını belirtmiştir.
    yapılan bu konuşmalardan sonra, başkaca söz alan kimse olmadığından, maddenin ikinci görüşülmesi tamamlanmış ve maddeyle ilgili olarak yapılan oylama sonucunda, (315) kabul, (33) red oyu verilmiş ve anayasanın öngördüğü üçte iki oranında kabul oyu sağlanmış olmakla, madde bu şekilde kabul edilmiş ve bilahare cumhuriyet senatosundan da aynen görüşmesiz geçerek anayasa değişikliği olarak kanunlaşmıştır.

    viii. askeri yüksek idare mahkemesi kanununun kabulü: anayasanın 140 ncı maddesine ilişkin anayasa değişikliği resmi gazetede yayınlandıktan sonra, askeri yüksek idare mahkemesi kanun tasarısı hükümetçe 24.2.1972 tarihinde hazırlanarak türkiye büyük millet meclisine sunulmuştur.
    tasarının gerekçesinde, askeri yüksek idare mahkemesinin kuruluşunu gerektiren nedenler açıklanmakta ve anayasa doğrultusunda gerekli düzenlemenin yapıldığı belirtilmektedir.

    hazırlanmasındaki etken ve sebepleri göstermesi açısından, gerekçeden bazı alıntılar yapmak yerinde olacaktır :
    "...silahlı kuvvetlerin mülki idareden çok farklı özellikleri dikkate alınmadan genel idare içinde düşünülerek, yargısal denetiminin danıştay'a bırakılmış olması umulan neticeyi vermemiştir...uzun yılların tecrübesi ve elde edilen sonuca göre, silahlı kuvvetlerin özelliğine ve onun kendine özgü hassas birleşimine uygun bir yapıda, ayrı bir yargı organının meydana getirilmesine ihtiyaç duyulmuştur...askerler, sivil idarenin ve hiyerarşinin dışında, bağımsız, üstün ve güçlü bir otoriteye tabidirler. askerlerin mertebeler içindeki bağlantıları, hukuki durum ve yükümlülükleri, tabi oldukları sert müeyyideler içindeki hareket imkanları, bunların askeri bir açıdan değerlendirilmesini zorunlu kılan ayrı bir formasyonu gerektirir. organik bakımdan mülki teşkilata dahil olan danıştay'ın, askerlerin özlük işlerini sivil idareye paralel bir biçimde ele alması, silahlı kuvvetlerin hizmet gereklerine ters düşmektedir...bu nedenlerle, türk silahlı kuvvetlerinin hizmetlerinden doğacak uyuşmazlık ve çekişmelerin en iyi şekilde ve yine askerler tarafından takdir edilip çözümlenebileceği ilkesi benimsenmiş ve dolayısiyla anayasanın 140 ncı maddesine bu konu ile ilgili olarak bir fıkra eklenmesi zorunluluğu doğmuştur."

    tasarıdaki bu genel mahiyetteki gerekçelerden sonra, anayasa'nın 140 ncı maddesindeki değişikliğin kabulünü takiben yapılan eleştirilerin, tasarıda mümkün olduğunca dikkate alındığı ve anayasa'nın geniş ve muğlak ibarelerinin tanımlanıp sınırlandığı görülmektedir.

    anayasa metni üzerinde en çok tartışma yapılan konulardan birisi olan "asker kişilere ilişkin idari eylem ve işlem"ler konusuna da açıklık getirilmiş ve gerekçedeki tabirle "...tüm idare makamlarının asker kişilere ilişkin eylem ve işlemlerinin bu mahkemeye gelmemesini sağlamak bakımından, maddede 'asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin işlem ve eylemler' deyimi kullanılmıştır..."

    tasarıda "asker kişilerle ilgili" kavramı da belirli hale getirilmiş ve bu kanunun uygulanmasında asker kişiden maksadın; türk silahlı kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, er ve erbaşlar ile uzman çavuş, uzman jandarma çavuşlar ve sivil memurlar olduğu belirtilmiştir.

    eleştiri konusu yapılan, mahkemenin hakim üyeleri ile hakim sınıfından olmayan subay üyeleri ayırımı da, kanunun gerekçesinde şu şekilde uzlaştırılmıştır:

    "...anayasanın öngördüğü mahkemelerin bağımsızlığı ve hakim teminatı esaslarına göre düzenlenmiş olmayan başkan ve üyeler memur statüsünde sayılırlar. anayasa'nın açık hükmü karşısında, memur statüsünde bulunacak olan askeri yüksek idare mahkemesi mensuplarını hakim, teşkil ettikleri organı mahkeme niteliğinde görmeye imkan olmayacağından; bu mahkemeye atanacak başkan ve üyelerin teminatı nazara alınarak üç sene süre kabul edilmiş...keza, anayasa'ya uygunluğu temin etmek için de, ekseriyet hakim sınıfından olanlara verilmiş ve bu suretle askeri mahkemelere benzetilmiştir..." denilmektedir.

    askeri yüksek idare mahkemesi kanununun gerekçesinde, mahkemenin danıştay'a eşdeğer bir yüksek mahkeme olduğu belirtildikten sonra; başkan ve üyelerin atanmaları konusunda anayasa'nın 140 ncı maddesinde bir hükmün bulunmadığı, bu konunun kanuni düzenlemeye bırakıldığı, bu nedenle atamaya yetkili makamın seçilmesinde, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ilklerine uyulması zorunluluğu karşısında, askeri yargıtay üyelerinin seçimine benzer bir sistem getirildiği ifade edilmektedir.

    yukarıda gerekçesinden ve getirilen düzenlemenin genel esaslarından özetle bahsedilen askeri yüksek idare mahkemesi kanun tasarısı, türkiye büyük millet meclisince 4.7.1972 tarihinde 1602 sayılı kanun olarak kabul edilmiş, kanun 20.7.1972 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş ve askeri yüksek idare mahkemesi de başkan ve üyelerinin atanmalarını takiben eylül 1972 tarihinde fiilen göreve başlamıştır.

    ix. mahkemenin 1972-1981 yılları arasındaki faaliyetleri: 1971 anayasa değişikliği ile türk hukuk sistemi içerisinde yerini alan askeri yüksek idare mahkemesi, eylül 1972'de fiilen göreve başladığı tarihten itibaren, 2568 sayılı kanunun kabulüne kadar dokuz yılı aşan bir süre içerisinde yargılama görevini sürdürmüştür.

    mahkeme, bu süre zarfında, bazı olumsuz görüş ve iddiaların aksine, hukuk ilkelerinden sapmadan, kamu yararı doğrultusunda, adalet ve hakkaniyet çerçevesinde görevini ifa etmiştir.

    bu dönem içerisinde, mahkemenin verdiği çok önemli kararlara da rastlanmaktadır.

    bu meyanda, kkk.nın görevden alınması işleminin iptaline ilişkin ayim.drl.krl.nun 10.2.1978 tarih ve e.1977/23, k.1978/6 sayılı kararı (lüleci, t.-özbakan, h.:askeri yargı ile ilgili kanun ve içtihatlar, c.5, ankara 1973, sh.1494-71) ile hv.k.k.lığı kadrosunun orgenerallikten korgeneralliğe indirilmesi ve bu kadroya asaleten bir korgeneralin atanmasına ilişkin işlemin iptaline dair ayim.drl.krl.nun 16.7.1976 tarih ve e.1976/179, k.1976/240 sayılı kararı (lüleci, t.-özbakan, h.: age., sh.1494-48) örnek olarak sayılabilir.

    x. 12 eylül 1980 sonrası durum : 12 eylül 1980 tarihinden sonra, yapılmakta olan kanuni düzenlemeler çerçevesinde, işbaşında bulunan hükümet tarafından, askeri yüksek idare mahkemesinin kaldırılması öngörülmüş ve bu yolda bir kanun tasarısı hazırlanarak milli güvenlik konseyine sunulmuştur.
    16 ekim 1981 tarihini taşıyan bu tasarının gerekçesinde; bu yüksek mahkemenin kurulması ile idari yargıda bölünme olduğu, danıştay'ın bir kısım görevlerinin askeri yüksek idare mahkemesine verildiği, on yıla yakın bir süredir devam eden bu uygulamanın çeşitli sakıncalarının görüldüğü, silahlı kuvvetlerin yönetimi ile ilgili olarak alınan çeşitli idari kararların ve uygulanan işlemlerin, silahlı kuvvetler camiası içinde hiyerarşi ve rütbe esası dışında bir denetim sistemine tabi tutulmasının, silahlı kuvvetler yapısına ve geleneksel hiyerarşi ve disiplin anlayışına ters düştüğü, bu sebeple silahlı kuvvetler personeli ile diğer asker kişilerin, kendilerini ilgilendiren işlem ve eylemler hakkında açacağı idari davaların, diğer idari davalar gibi idare mahkemeleri ve danıştay'da görülmesinin gerekli olduğu, açıklanan bu sebeplerle askeri yüksek idare mahkemesinin kaldırılarak, uygulamada silahlı kuvvetlerin yönetimine hakim olan hiyerarşi ve disiplin anlayışına ters düşen bir sistemin uygulamadan kaldırıldığı ve aynı zamanda bu yolla idari yargı reformu ile gerçekleştirilmesine çalışılan "idari yargının bütünlüğü"nün de sağlanmış olacağı belirtilmektedir.

    tasarı, bu genel gerekçeden sonra 11 maddeden oluşmaktaydı. kanun tasarısını başlıca şu başlıklar altında değerlendirmek mümkündür:
    - 1971 anayasa değişikliği sonucu, askeri yüksek idare mahkemesinin kuruluşu ile idari yargıda bir bölünme meydana geldiği ve bunun iyi sonuçlar vermediği doktrinin dışında, ilk kez bir resmi makam (hükümet) tarafından belirtilmektedir.

    - tasarı ile, 1953-1971 yılları arasındaki sisteme geri dönülmesi ve asker kişilerin idari davalarının idare mahkemeleri ile danıştay tarafından görülmesi esası öngörülmektedir.

    - askeri yüksek idare mahkemesince devam eden davalar için geçici bir uygulama kabul edilmiş; danıştay'da kurulacak ve lağvedilecek askeri yüksek idare mahkemesi üyelerinden meydana gelen bir özel dairenin, iki yıl süre ile bu davalara bakacağı, bu sürenin sonunda bu özel dairenin de kaldırılacağı belirtilmiştir.

    yukarıda zikredilen "askeri yüksek idare mahkemesinin kaldırılması hakkında" kanun tasarısı, milli güvenlik konseyi milli savunma komisyonunda incelenip, değerlendirilmiş ve komisyonun görüşleri bir rapor halinde konsey'e sunulmuştur.

    komisyon raporunda yer alan görüşler şu başlıklar altında incelenip değerlendirilebilir:
    - askeri yüksek idare mahkemesi üyelerinin askeri hakim olması, yani rütbe itibariyle gerektiğinde kendilerinden çok daha kıdemli ve yüksek rütbeli subayların, asker kişiler aleyhine yaptıkları idari işlem ve eylemleri açılan davalar yoluyla denetlemeleri tabiidir. bunun askeri disiplin ve hiyerarşi ile ilgisi yoktur. rütbe sahibi olmak, bir hakimin hakimlik niteliğini değiştirmez. kaldı ki, cumhuriyet dönemi başından beri askeri mahkemeler ve askeri hakimler mevcuttur. gerektiğinde, küçük rütbeli bir hakim bile, kendisinden çok kıdemli bir subayı mahkemede yargılıyabilmektedir. şu halde, belirtilen bu mahzur mantıklı ve gerekli değildir.

    - danıştay'ın askeri idari işlem ve eylemleri denetlemesi isabetli olmayacaktır. çünkü, ne kadar hakkaniyet ve idare hukuku ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olurlarsa olsunlar, danıştay üyelerinin askeri idarenin "askeri gerekleri"ni gereğince bilip, takdir ederek buna göre karar vermeleri mümkün olamayacaktır. bu, ancak askerliğin içinden yetişip gelen ve meslekleri itibariyle hukuk nosyonu ile donatılmış ve bu iki özelliği bünyesinde toplayan askeri hakimler eli ile yapıldığı takdirde daha faydalı olacaktır.
    - idari yargının bütünlüğü fikri "mutlak ve istisnasız" bir kural olarak düşünülemez. "toplumsal yapı ve sosyal seviye" idari yargının bütünlüğü ilkesinin gözardı edilerek, bünyeye en uygun ve ideal olan bu sistemin tercihini ve "idari yargının bütünlüğü" şeklindeki teorinin ihmalini gerektirebilir.
    komisyon, belirttiği bu gerekçelerle tasarıya katılmadığını raporunda zikretmiş ve "...bu itibarla, askeri yüksek idare mahkemesinin kaldırılmasına ilişkin hükümet tasarısı komisyonumuzca benimsenmemiş, ancak dokuz yılı aşkın bir uygulamadan edinilen tecrübeye dayanılarak, mahkemenin kuruluş ve işleyişinde aksayan yönlerin düzeltilmesi, günün zorlayıcı şartları karşısında personel tasarrufuna gidilmesinin yerinde olacağı düşüncesi ile, 1602 sayılı askeri yüksek idare mahkemesi kanununda bazı değişikliklerin yapılması ve mahkemenin göreve devamının yararlı olacağı ilkesi benimsenmiştir." şeklindeki rapora ek olarak, 1602 sayılı askeri yüksek idare mahkemesi kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kanun tasarısını milli güvenlik konseyinin onayına sunmuştur.
    komisyonun hazırladığı tasarı "askeri yüksek idare mahkemesi kanunu ile askeri hakimler kanununda değişiklik yapılması hakkında kanun tasarısı" başlığını taşımakta ve 10 asıl madde ile 6 ek geçici maddeden meydana gelmekteydi.
    milli güvenlik konseyi milli savunma komisyonunca hazırlanarak milli güvenlik konseyine sunulan kanun tasarısı, 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı kanun olarak konseyce kabul edilmiştir.
    tasarı, askeri yüksek idare mahkemesi kanununun 34 maddesini değiştiriyor ya da kaldırıyor ve 6 ek geçici madde ekliyordu. milli güvenlik konseyince 2568 sayılı kanun olarak kabul edilen nihai metin, hemen hemen tasarı ile paralellik arzetmektedir.
    ancak, 1602 sayılı kanunun 7, 10, 14, 21, 24 ve 80 nci maddelerinde yapılacak değişikliklerle ilgili olarak komisyonca hazırlanan metinler, milli güvenlik konseyince kısmen değiştirilerek kabul edilmiştir. diğer maddelerde yapılan değişikliklerde ise, komisyonca önerilen ve konsey'ce kabul edilen metinlerde bir farklılık yoktur.
    komisyon tasarısında, 1602 sayılı kanuna 6 ek geçici madde eklenmesi önerilmiş; milli güvenlik konseyince bir fazlasıyla 7 ek geçici madde olarak kanunlaştırılmıştır. ek geçici 1 ve ek geçici 2 nci madde metinlerinde konsey'ce değişiklik yapılmıştır. kanunlaşan ek geçici 5 nci madde metni ise, komisyon tasarısında mevcut değildir.
    böylelikle, 2568 sayılı kanunla, 1602 sayılı kanunun maddelerinin üçte birinden fazlası (92 maddeden 34'ü) değiştirilmiş olmaktadır.
    2568 sayılı kanun, 1602 sayılı kanunu üçte bir oranında değiştirmekle kalmamış; aynı zamanda bir anayasa değişikliği olarak yürürlüğe girmiştir.
    kanunun getirdiği değişiklikleri, mahkemenin kuruluşuna ve yapısına ilişkin değişiklikler ve mahkemenin görevine ilişkin değişiklikler şeklinde tasnif etmek mümkündür.
    ilk gruba giren değişiklikleri ise şöyle sıralayabiliriz:
    - mahkemenin daire sayısı üçten ikiye indirilmiştir.
    - eskiden 8 olan dairelerdeki üye sayısı 7'ye indirilmiştir.
    - mahkeme ikinci başkanlığı müessesesi kaldırılmıştır.
    - mahkeme başkanun sözcüsü ünvanı başsavcı olarak değiştirilmiştir.
    - daireler kurulunun üye sayısı 10'dan 7'ye indirilmiştir.
    - başkanlar kurulunun üye sayısı eskiden olduğu gibi aynı (5 kişi) kalmakla beraber, yapısal değişikliğe uğramıştır.
    - disiplin kurulunun üyesi sayısı 6'dan beşe indirilmiştir.
    - mahkemenin subay üyeleri için yeni düzenlemeler getirilmiştir.
    bu meyanda; eskiden var olan general-amiral rütbesindeki subayların da üye seçilme imkanı kaldırılmış, mahkemenin subay üyelerinin kurmay sınıfı subaylar arasından (yarbaylıkta iki yılını doldurmuş ve albaylıkta üç yılını doldurmamış subaylar) seçilmesi esası kabul edilmiştir. subay üyeler için yeniden süre ile görev yapma esası getirilmiş ve bu süre "en çok dört yıl" olarak kabul edilmiştir.
    - mahkemenin askeri hakim üyelerinin, en az yarbay rütbesinde 1 nci sınıf askeri hakimler arasından seçilmesi esası kabul edilmiştir.
    - askeri hakim üyelerin seçimine ilişkin yeni düzenleme getirilmiştir. buna göre; mahkemenin askeri hakim sınıfından olan üyeleri, bu sınıftan olan başkan ve üyeler tam sayısının salt çoğunluğu ile her boş yer için gösterilecek üç aday arasından cumhurbaşkanı'nca seçilecektir.

    görüldüğü üzere, artık mahkemenin tüm üyeleri değil, yalnızca hakim üyeler, bu sınıftan üye adaylarını tespit edip seçebileceklerdir.
    - mahkemenin başkan, başsavcı ve daire başkanlarının askeri hakim sınıfından olması kuralı getirilmiştir.
    - mahkeme genel sekreteri için ayrı bir kadro ihdas edilmiş ve aynı zamanda üyenin üyelik hukuku saklı tutulmuştur.
    mahkemenin görevine ilişkin değişiklikleri ise şu ana başlıklar altında toplamak mümkündür:
    - mahkemenin görevinin ana sınırlarını çizen 1602 sayılı kanunun 20 nci maddesi yeniden düzenlenmiştir. buna göre; askeri yüksek idare mahkemesi, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen görevleri yapmakla yükümlüdür. askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda, ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı da maddede belirtilmiştir.
    - eskiden mahkemenin görevi içinde olan "yorum davaları" kaldırılmıştır.
    - devlet başkanının ve yüksek askeri şura'nın tasarrufları ile sıkıyönetim komutanlarının 1402 sayılı kanunda belirtilen tasarrufları yargı denetimi dışında bırakılmıştır.
    - idari yargı yetkisinin, idari işlem ve eylemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı bulunduğu, yerindelik denetimi yapılamayacağı, idari yargı yetkisinin yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak tarzda kullanılamayacağı, idari işlem ve eylem niteliğinde ya da idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği esasları kabul edilmiştir.

    - yürütmenin durdurulması kararlarının verilmesi konusunda yeni düzenleme getirilmiştir. buna göre; mahkemenin açılan bir davada yürütmenin durdurulmasına karar verebilmesi için, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. buna ilaveten, mahkemenin her halûkârda gerekçe göstermesinin gerekli olduğu da belirtilmiştir.

    bu genel kuralın istisnaları olarak da; savaş halinde, sıkıyönetim uygulamalarında sıkıyönetim ilan edilen bölgelerden alınan veya bu bölgelere naklen atanmaları yapılan personele ilişkin olarak açılan iptal davalarında ve olağanüstü haller sebebiyle alınan tedbirlerin uygulanmasında görevlendirilen kamu personelinin naklen atanmalarına ilişkin iptal davalarında yürütmeyi durdurma kararı verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
    ayrıca, yürütmenin durdurulmasına karar verilen dava dosyalarının tekamül etmelerinden itibaren 30 gün içinde karara bağlanmaması halinde, yürütmeyi durdurma kararının kendiliğinden hükümsüz kalacağı da ifade edilmiştir.
    askeri yüksek idare mahkemesi kanununda yapılan diğer değişiklikler, mahkemenin işleyişi ve idari yargılama usulüne ilişkindir.

    xi. 1982 anayasasında askeri yüksek idare mahkemesi : 12 eylül 1980 sonrası teşkil ettirilen danışma meclisi yeni anayasayı hazırlama görevini de üstlenmiştir.
    danışma meclisi anayasa komisyonu, kendisine iletilen çeşitli üniversite, kamu kuruluşları, diğer özel kuruluşlar ve kişilerden gelen anayasa'ya ilişkin görüşleri de dikkate alarak hazırladığı anasaya tasarısına ilişkin raporunda; askeri yüksek idare mahkemesi ile ilgili düzenlemeye ilişkin olarak, şu gerekçeye yer vermiştir:
    "askeri yüksek idare mahkemesi, 1961 anayasasının 140 maddesinde danıştay ile birlikte düzenlenmiştir. danıştay'ın varlığına rağmen, askeri yüksek idare mahkemesinin kurulmasındaki nedenler gözönüne alınarak, burada ayrı bir madde halinde düzenlenmesi uygun görülmüştür." denilmektedir.
    bu gerekçeden sonra, komisyonca hazırlanan anayasa tasarısının 194 ncü maddesi askeri yüksek idare mahkemesini düzenlemektedir.
    danışma meclisi anayasa komisyonunca hazırlanan, askeri yüksek idare mahkemesine ilişkin anayasa tasarısının 194 ncü maddesiyle ilgili görüşmelere, danışma meclisi genel kurulunun 13.9.1982 tarihli 150 nci birleşiminde başlanmıştır.
    birleşimin başlangıcında, anayasa komisyonunun hazırladığı tasarı metni genel kurulda okunduktan sonra, maddeyle ilgili bir değişiklik önergesi verilmiştir.
    madde üzerindeki görüş bildirimi ve açıklamalardan sonra, söz alan anayasa komisyonu sözcüsü; komisyonun anayasa taslağını hazırlarken, askeri yüksek idare mahkemesinin de yüksek mahkemeler arasında bağımsız bir mahkeme olarak düzenlenmesini benimsediğini, madde düzenlemesinde askeri yüksek idare mahkemesi kanununun sık sık değişmekte bulunması, daire adedi, seçim usulü, seçileceklerin nitelikleri hakkındaki değişikliklerin devam edegelmesi ve en son olarakta 25.12.11981 tarih ve 2568 sayılı kanunla getirilen düzenlemenin; mahkemenin kuruluş biçimini, üyelerin seçim yöntemi, aday gösterileceklerin adedi ve neticede cumhurbaşkanı tarafından seçileceği hususlarının detaylı biçimde düzenlenmiş bulunması nedeniyle, bunu ayrıca anayasanın 194 ncü maddesi metninde düzenlemeye gerek görmediğini, bu hükümlerin kısa sürede yeniden değişmesi ihtimalinin gözönüne alındığını, genel kurulca buna gerek görülürse, bu madde içerisinde yeni bir düzenlemeye gidilerek açıklık getirilebileceğini belirtmiştir.
    daha sonra, birleşimi yöneten başkan, bildirilen görüşler ışığında hazırlanan önergelerin dikkate alınması yolunda, anayasa komisyonu sözcüsünün olumlu görüşünü de alarak, genel kurulda oylama yaptırmış ve yapılan oylama sonunda, önergelerin dikkate alınması kabul edilerek, madde dikkate alınan önergelerle birlikte komisyona geri verilmiştir.
    maddeyle ilgili ikinci görüşmeler, danışma meclisinin 15.9.1982 tarihli 151 nci birleşiminde yapılmıştır.
    birleşimin başlangıcında, anayasa komisyonu başkanı, danışma meclisi başkanlığına hitaben bir sunuş yazısı ile birlikte düzenlediği maddeyi iletmiştir.
    sunuş yazısında, 150 nci birleşiminde verilen önergeler dikkate alınarak 194 ncü maddenin yeniden düzenlediği belirtilmekte ve ek olarak madde metni yer almaktadır.
    anayasa tasarısının tümü üzerindeki son görüşmeler sırasında, danışma meclisince madde numarası 170 olarak değiştirilen askeri yüksek idare mahkemesini düzenleyen bu madde, danışma meclisinin 22.9.1982 tarihli 155 nci birleşiminde son kez oylanmış, maddeye ilişkin herhangi bir önerge verilmediğinden, genel kurulca aynen kabul edilmiştir.
    anayasa komisyonunun, genel kurulda yapılan ilk görüşme sırasında verilen önergeler dikkate alarak yeniden düzenlediği ve danışma meclisince aynen kabul edilen maddeye ilişkin yeni gerekçesinde ise şu görüşlere yer verilmiştir:
    "askeri yüksek idare mahkemesi, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerin yargısal denetimini yapmakla görevlidir. bu görevi ilk ve son derece mahkemesi sıfatıyla yapar. idari nitelikteki askeri işlem, eylem ve kararların özellikleri, danıştay'ın görevine giren işlerin özelliğinden, çok daha farklı ve herhangi bir konuda takdire yer verilmesi gerekirken, askeri eylem ve işlemin askerlik alanındaki derece ve etkisine bakılarak yapılması zorunlu olduğundan, askeri yüksek idare mahkemesinin kurulması zorunlu olmuştur. mahkemede hakim sınıfından olan ve olmayan askeri şahıslar mevcuttur. ancak, mahkemenin başkanı, başkanun sözcüsü, daire başkanları hakim sınıfından olmak gerekir" denilmektedir.
    danışma meclisi genel kurulunca kabul edilen askeri yüksek idare mahkemesini düzenleyen anayasa tasarısının 170 nci maddesi aynen şu şekildeydi:
    “madde 170 - ayim, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerin yargısal denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir.
    askeri yüksek idare mahkemesinin hakim sınıfından olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri tam sayısının salt çoğunluğu ile en az yarbay rütbesinde birinci sınıf askeri hakimler içinden her boş yer için gösterilecek üç aday arasından; hakim sınıfından olmayan üyeleri, iki yılını doldurmuş kurmay yarbaylarla, albay rütbesinde üç yılını doldurmamış kurmay subaylar içinden genelkurmay başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday arasından cumhurbaşkanı'nca seçilir.
    askeri hakim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.
    mahkemenin başkanı, başkan sözcüsü, daire başkanları hakim sınıfından olanlar arasından seçilir.
    askeri yüksek idare mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, hakimlik teminatı ve askerlik hizmetinin gereklerine göre kanunla düzenlenir."
    milli güvenlik konseyi anayasa komisyonu, danışma meclisince kabul edilen anayasa tasarısı üzerindeki çalışmaları hitamında, konsey'e sunduğu 17 ekim 1982 tarihli raporunda; danışma meclisince 170 nci madde olarak düzenlenen askeri yüksek idare mahkemesine ilişkin anayasanın 157 nci maddesinde yaptığı değişikliğe gerekçe olarak şu düşüncelere yer vermiştir:
    "askeri yüksek idare mahkemesinin görevine açıklık getirilerek, askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların denetiminin bu mahkemede görüleceği belirtilmiş, önceki maddedeki gerekçe ile seçimde 'gizli oy' getirilmiş, üyelerin niteliklerine ve rütbelerine ilişkin kayıtlamalar kanuna bırakılmış, 'başkanun sözcüsü', 'başsavcı' olarak değiştirilmiş, başkan, başsavcı ve daire başkanlarının hakim sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanacağı ifade edilmiştir." denilmektedir.
    milli güvenlik konseyi anayasa komisyonunca değiştirilerek kabul edilen, askeri yüksek idare mahkemesini düzenleyen anayasa tasarısının 157 nci maddesi, milli güvenlik konseyince aynen tasvip edilmiş ve halkoyuna sunularak anayasa hükmü olarak kanunlaşmıştır.
    askeri yüksek idare mahkemesini düzenleyen, anayasa metni olarak kanunlaşan 157 nci madde ile, danışma meclisince kabul edilen 170 nci madde arasında başlıca şu farklılıklar mevcuttur:
    - mahkemenin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin uyuşmazlıkların yargı denetimini yapmakla yükümlü olduğuna dair hüküm, danışma meclisi metninde bulunmamaktadır.
    - mahkemenin hakim üyelerinin aday seçiminin gizli oyla yapılacağı esası, danışma meclisi metninde yer almamaktadır.
    - askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda, ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağına ilişkin hüküm, danışma meclisi metninde yoktur.
    - mahkemenin subay üyelerinin sınıf ve rütbelerine ilişkin ayrıntılarının düzenlendiği danışma meclisi metnine, konsey'ce kabul edilen anayasanın 157 nci maddesinde yer verilmemiştir.
    görüldüğü üzere, 1982 anayasasının askeri yüksek idare mahkemesini düzenleyen 157 nci maddesi; daha önce 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı kanunla değişen 1602 sayılı kanunun getirdiği esaslarla hemen hemen aynı hükümleri ihtiva etmektedir. şu kadarki; 1982 anayasası ile, 2568 sayılı kanunla yapılan düzenleme bir anayasa hükmü haline getirilmiştir
    ayim teşkilatının bugünkü hali de yukarıda izah edildiği gibi 1602 sayılı yasaya göre düzenlenmiştir.

    e) ayim’de açilan davalar:
    1) genel olarak:

    yukarıda değinildiği üzere askerî yüksek idare mahkemesinde, asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idarî eylem ve işlemlerden doğan iptal ve tam yargı davalarına bakılır. suç ve ceza ile ilgili davalara bu mahkemede bakılmaz.
    iptal davaları, idarî bir işlemin iptalini,
    tam yargı davaları ise, idare hukuku alanında ihlal edilmiş bir hakkın yerine getirilmesini veya maruz kalınan bir zararın tazminini (ödettirilmesini) hedef alan davalardır. tam yargı (tazminat) davaları idari işlem ya da idari eylem kaynaklı olabilir.
    menfi sicil tanzimi, terfi ettirilmeme, kademe ilerlemesi yaptırılmama, emekliye sevk v.b. işlemlerin iptali istemleri iptal davalarına, araç devrilmesi sonucu ölüm ve yaralanma olayları, emeklilik işleminin iptali sebebiyle açılan tazminat davaları tam yargı davalarına misal olarak gösterilebilir.
    cumhurbaşkanının, yüksek askerî şûra'nın tasarrufları ve sıkıyönetim komutanlarının 1402 sayılı kanunda yazılı tasarrufları ile disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezalar aleyhine askerî yüksek îdare mahkemesinde ve iptal ne de tam yargı davası açılamaz. bu tasarruflar yargı denetimi dışındadır.
    askeri yüksek idare mahkemesinde tespit ve yorum davaları açılamaz.
    2) askerî yüksek idare mahkemesi’nde dava açma usulü:
    asker kişilerle ilgilî idari eylem ve işlemlere ilişkin idari davalar, askerî yüksek îdare mahkemesi başkanlığına hitaben yazılmış dilekçeler ile açılır. (dilekçe örnekleri için bahsin sonuna bakınız.) dilekçeler askerî yüksek îdare mahkemesi başkanlığına doğrudan elden verilebileceği gibi (1602 s.h. 36/f 1), dilekçeler ile savunmalar ve davalara ilişkin her türlü evrak, askerî yüksek idare mahkemesi başkanlığına gönderilmek üzere en yakın amirlere, bölge ve îdare mahkemesi başkanlıklarına, bölge ve îdare mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk hakimliklerine yabancı memleketlerde türk konsolosluklarına verilebilir. (1602 s.k. 37), ya da posta ile doğrudan gönderilebilir (örneğin aps ile). bu yerlere verilen dilekçeler, en geç üç gün içinde askerî yüksek îdare mahkemesi başkanlığına taahhütlü olarak gönderilir. (1602 s.k. m.39). posta yoluyla doğrudan göndermelerde, dava dilekçesinin mahkeme kaydına geçtiği tarih, davanın açılma tarihi olarak kabul edilir.
    dilekçelerde:
    a)tarafların ad ve soyadları ile sınıf ve rütbeleri, duhulü, nasbı, sicil numarası, kuvveti, hangi kurumda çalıştığı, adresleri ve unvanları; varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları ile adresleri ve unvanları;
    b) davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı deliller;
    c) davaya konu olan idarî eylem ve işlemin yazılı bildirim tarihi;
    d) tazminat davalarında uyuşmazlık konusu miktar gösterilir.
    dilekçeler ile bunlara ekli evrakın örnekleri karşı taraf sayısından bir fazla olur. (davalı bir ise iki; iki ise üç nüsha gibi) jandarma genel komutanlığı mensuplarının açacakları davalarda, hasım (davalı) olarak içişleri bakanlığı, kara, deniz hv. kk.lığı mensuplarının açacakları davalarda hasım (davalı) olarak milli savunma bakanlığı gösterilir. ayrıca davanın konusuna göre husumetin başbakanlık, maliye bakanlığı, emekli sandığı, oyak gn. md.lüğü ve milli eğitim bakanlığına da yöneltilmesi gerekir.
    dilekçelerin tüm nüshalarının imzalı, ekli evrakın örneklerinin mümkün ise tasdikli (evrakı veren makam veya noterlerce, avukatla takip edilen işlerde avukatlarca) olması gerekir. yukarıdaki şartlardan birinin yerine getirilmemesi halinde dilekçenin reddi cihetine gidilir.
    her idarî eylem ve işlem aleyhine ayrı dilekçe ile dava açılır. ancak aralarında maddî ve hukukî bakımdan bağlılık varsa, aynı şahsı ilgilendiren birden fazla eylem ve işlemler aleyhine bir dilekçe ile de dava açılabilir.
    askeri yüksek idare mahkemesinde açılacak davalar harca tabidir. ayrıca gerekli tebliğat masraflarını karşılamak üzere, posta gideri alınır. davaların harç ve posta giderlerini para olarak değil, harç pulu ve posta pulu olarak, dava dilekçeleriyle birlikte ikmal etmeleri gerekir. yargı harçları her yıl resmi gazete’de yayınlanarak ilan edilmektedir. 28 aralik 2002 gün ve 24977 sayılı resmi gazete 'de yayımlanan ve 1 ocak 2003 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ayim’de açılacak davalarda ödenecek harç ve posta giderleri aşağıya çıkarılmıştır:
    a) harç miktarları (harç pulu olarak) :
    1. iptal davalarında:
    a. yürütmeyi durdurma istemi olmayan iptal davalarında alınacak harç miktarı : 35.900.000 tl.
    (başvurma harcı : 15.300.000 tl. + ilam harcı : 20.600.000 tl.)
    b. yürütmeyi durdurma istemi de bulunan iptal davalarında alınacak harç miktarı : 52.300.000 tl.
    (başvurma harcı : 15.300.000 tl. + ilam harcı : 20.600.000 tl. + yürütmeyi durdurma : 16.400.000 tl.)
    2. tam yargı (tazminat) davalarında:
    başvurma harcı (15.300.000 tl) + talep edilen maddi-manevi tazminat miktarı üzerinden nisbi harç (talebin binde 54’inin ¼’ü) alınır.
    nispi harç 10.100.000 tl ‘dan aşağı olamaz.
    tam yargı davası toplam harcı da (başvurma+nisbi harç) 25.400.000 tl.’dan aşağı olamaz.
    3. karar düzeltme taleplerinde:
    karar düzeltme istemleri de harca tabi olup; 2004 yılı için öngörülen karar düzeltme harcı 20.600.000 tl.’dır.

    b) posta giderleri (posta pulu olarak) :
    1. iptal davalarında:
    a. davalı milli savunma bakanlığı ise alınacak posta pulu miktarı 25.000.000 tl.
    b. davalı diğer bakanlıklar ya da kurumlar ise alınacak posta pulu miktarı 30.000.000tl.
    2. tam yargı (tazminat) davalarında:
    tüm tam yargı (tazminat) davalarında posta pulu olarak 45.000.000 tl. alınmaktadır.
    karar düzeltme davalarında posta pulu olarak 15.000.000 tl. alınmaktadır.
    harç ve posta giderlerinin pul olarak dava dilekçesiyle birlikte karşılanmaması halinde, dilekçeler işleme alınmaz ve davacıdan bu eksikliğin tamamlanması talep edilir. bu talebe rağmen söz konusu eksiklik ikmal edilmezse davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
    askeri yüksek idare mahkemesi’nde açılacak davalarda (iptal ve tam yargı) davanın “duruşmalı” görülmesi de mümkündür. taraflarca duruşma talebinde bulunulmazsa ve mahkemece re’sen gerek görülmezse, yargılama evrak üzerinden yapılır.
    duruşma talebinin mutlaka dava dilekçesinde (davalı idare için 1. savunma layihasında) yapılması gerekir. daha sonra yapılacak taleplerin kabulü, ilgili dairenin uygun ve gerek görmesine bağlıdır (1602 s.k. md. 48).
    3) ayim tarafından verilecek kararlar:
    askerî yüksek idare mahkemesinde açılan davalar; dilekçenin reddi, davanın kabulü (işlemin iptali), davanın reddi, bir karar ittihazına mahal olmadığı, dosyanın işlemden kaldırılması, davanın açılmamış sayılması, davanın ehliyet ya da görev yönünden reddi veya tam yargı (tazminat) davalarında belli bir miktar maddi-manevi tazminata hükmedilmesi şeklinde bir kararla sonuçlanır.
    dilekçenin reddi kararları daha ziyade 1602 sayılı k.nun 36 ve 38 inci maddelerine aykırılık hallerinde verilir ve davanın reddi mahiyetinde olmadığından davacının 30 gün içinde eksikliği ikmal ile davayı yeniden açmak hakkı vardır. iptal davalarında davanın kabulü, işlemin iptali demektir. tam yargı davalarında ise davanın kabulü halinde idare verdiği zararın tazminine mahkûm olur. davanın reddi kararı, davacının talebinde haklı olmadığını gösterir. dava açma süresi geçirildikten sonra açılan davalarda da, davanın haklılığı incelenmeden süre aşımı sebebiyle davanın reddine karar verilir. dava görülmekte iken davacının davasından feragat veya davalının kabulü halinde dava konusu kalmamış olduğundan ilgili daire veya daireler kurulunca bir karar ittihazına mahal görülmez. bunlardan ayrı olarak dava esnasında ölüm veya başka herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliklerinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar ve gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idare mirasçılar aleyhine takibi yenileyinceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.(1602 s.k.m.61). yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal olunur.
    davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması halinde, yeni adresini bildirinceye kadar dava dosyası işlemden kaldırılır.
    4) ayim kararlarının hukukî sonuçları:
    askerî yüksek idare mahkemesi daireleri ile daireler kurulu kararları kesin olup, kesin hükmün bütün hukuki sonuçlarını hasıl ederler. bu kararlar aleyhine ancak yargılamanın iadesi ve kararın düzeltilmesi talebinde bulunulabilir. karar düzeltme istemleri, ilamın tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde yapılabilir. karar düzeltme isteminin kabulü için 1602 sayılı kanun’un 66 ncı maddesinde belirtilen hallerin gerçekleşmiş olması lazımdır.
    karar düzeltme istemi harca tabidir. gerek karar düzeltme, gerekse yargılamanın yenilenmesi dilekçelerinin de, dava dilekçeleri gibi karşı taraf (davalı) sayısından bir fazla olarak verilmesi ve tüm nüshalarının ilgililerce imzalanması şarttır.
    idare, türkiye cumhuriyeti anayasasının 138 nci maddesi gereğince, askerî yüksek idare mahkemesi ilamlarının (kesinleşmiş kararlarının) icaplarına göre işlem veya eylem tesis etmeye mecburdur.
    tam yargı davaları hakkında askerî yüksek idare mahkemesinden çıkan ilamlar genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
    askerî yüksek idare mahkemesi ilamlarının icaplarına göre eylem veya işlem tesis etmeyen idare aleyhine askerî yüksek idare mahkemesinde tam yargı davası açılabilir, (1602 s.k. m.63)
    5) ayim’de dava açma süresi:
    askerî yüksek îdare mahkemesinde dava açma süresi, her çeşit işlemlerde yazılı bildirim (tebliğ) tarihinden itibaren kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde altmış gündür. (1602 s.k. m.40).
    askerî yüksek îdare mahkemesi genel kurulu 5.12.1983 tarih ve e. 1983/1, k. 1983/17 sayılı îçtihatları birleştirme kararında, hangi hallerin yazılı bildirim sayılacağı hususunda ilke olabilecek halleri aşağıdaki şekilde karara bağlamıştır:
    -"idarece tebliği zorunlu ve tebliğ edilmeden uygulama imkanı bulunmayan işlemlerde, tebliğ suretiyle yazılı bildirimin yapılması şartı aranmalıdır.
    -idarenin tebliğle kendi kendini sınırlayarak bağladığı ve fakat tebliğ edilmeden uygulama imkanı bulunmayan işlemlerde, gene tebliğ suretiyle yazılı bildirimin yapılması şartı aranmalıdır.
    -ihtiyari başvuru yoluna gidilmesi, yazılı bildirimin yapıldığının bir karinesidir. uyuşmazlık konusu idari işlem tarihi belirtilerek imza karşılığı tebliğ edilmemiş yahut tebliğat kanunu'na göre geçerli bir tebligat yapılmamışsa, bu takdirde ihtiyari başvuru tarihi yazılı bildirim tarîhi olarak kabul edilmelidir.
    sayılan hallerin dışındaki işlemlerde ise; işlemin uygulanması, bu uygulama ile kişinin statüsünde bir değişiklik olması ve bu değişikliğin kişi tarafından bilinmesi halinde uygulama tarihi yazılı bildirim tarihi olarak kabul edilmelidir.
    yukarda sıralanan esaslara göre; öğrenme (muttali olma) hususunun yazılı bildirim olarak kabulü, ancak istisnai hallere inhisar etmekte ve istisnalar dışındaki hallerde yazılı bildirimin tebliğ suretiyle yerine getirilmesi zorunlu olmaktadır.”
    ancak bugün uygulamada dava konusu olabilecek bazı işlemler için idarece yazılı bildirim yoluna gidilmemektedir. mesela terfi sırasında bulunan personele terfi edemediği veya kademe ilerlemesi yapamadığı hususları bazen idarece kendiliğinden bildirilmemektedir. bu gibi ahvalde ne suretle hareket edilecektir?
    artık idarenin yazılı bildirimini beklemeye mahal yoktur. çünkü, terfi ya da kademe ilerlemesine esas tarihler 30 ağustos itibariyle hüküm ifade ettiğinden, ilgililerin bu tarihten itibaren dava açma süresi içinde ya doğrudan doğruya askerî yüksek îdare mahkemesine müracaatla dava açmaları yahutta haklarında tesis edilmiş olan idarî işlemin geri alınması, kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasını, bu işlemi yapmış olan makamlardan idarî dava açma süresi içinde (60 gün) istemeleri gerekir.
    bu müracaat işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurur.
    altmış gün içinde cevap verilmez ise istek reddedilmiş sayılır.
    isteğin reddi halinde; red yazısının tebliği tarihinden, şayet müracaat idarece cevaplandırılmamış ise 60 günlük bekleme süresinin bitiminden itibaren dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve müracaat tarihine kadar geçmiş olan süre de hesaba katılır. dava açacak olanların geçmiş olan süreyi 60 güne tamamlayan müddet içinde davalarını mutlaka açmaları gerekir. aksi halde dava açma süresi kaçırılmış olur.
    bir misal ile açıklamak gerekirse, 30.8.1999 tarihinde terfi sırasında olupta terfi edemiyen ve terfı edemediği hususu kendisine yazılı olarak bildirilmeyen (keyfiyet yazılı olarak bildirilmişse dava açma süresi bu tarihten başlar) bir personelin 10 eylül 1999 tarihinde hakkındaki bu işlemin kaldırılarak terfiinin .sağlanması hususunda ihtiyari bir müracaatta bulunduğunu farz edelim. 31 ağustos ile 10 eylül tarihleri arasında dava açma süresinden sayılan 10 gün geçmiş bulunmaktadır. (müracaat tarihi olan 10 eylül günü dava süresine dahil edilmez). bu şahsın müracaatına idarece 29 eylül 1999 tarihinde cevap verildiğini ve keyfiyetin aynı gün kendisine tebliğ edildiğini biran için farz edecek olursak, bu şahsın artık 30 eylül 1999'dan itibaren 50 gün içinde davasını açması lazım gelir. müracaatı idarece cevaplandırılmamış ise 10 eylül tarihinden itibaren 50 gün beklemesi ve bu sürenin bitiminden itibaren yine 50 gün içinde askerî yüksek idare mahkemesi nezdinde davasını açması gerekir.
    bugün uygulamada idarî işlemlerden menfaatleri haleldar olan birçok personelin genellikle bir dîlekçe ile müracaat ederek haklarında yapılmış olan işlemin "nedenini" sordukları, bilhassa terfi edememe ve kademe ilerlemesi yapmama işlemlerinin sebebinin bildirilmesini (terfî edemememin -kademe ilerlemesi yapamamamın sebeplerinin bildirilmesini) üst makamlardan talep ettikleri ve aldıkları cevap üzerine dava açtıkları görülmektedir. yapılan müracaat, alınan cevap ve dava açma işlemleri 60 gün içine sığdırıldığı takdirde dava açma süresini geçirme gibi bir tehlike ile karşılaşılmazsa da, bazı personelin ya idareye geç müracaat etmeleri veya müracaatlarına idarece verilen cevabın geç kalması gibi nedenlerle bu sürenin dışına çıktıkları görülmekte ve askerî yüksek idare mahkemesinde açtıkları davaların süre aşımı sebebi ile reddi cihetine gidilmektedir.
    1602 sayılı kanunun 35 inci maddesine göre personel dava açma süresini geçirmemek için müracaat dilekçelerinde dava konusu yapacakları işlemin nedenini sormaktan ziyade işlemin "geri alınması", "kaldırılması", '"'değiştirilmesi" veya "yeni bir işlem yapılmasını'" istemeleri gerekmektedir. ancak bu nitelikteki müracaatlar işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurur. bir de müracaatın "işlemi yapmış olan makamlardan" istenmesi şarttır. k.k.kjığınca tesis edilmiş olan bir idari işlem için gnkur. bşk.'lığına veya m.s.b.'lığına yapılan müracaat kanuni anlamda (dava açma süresini keser nitelikte) bir müracaat sayılmaz ve işlemeye başlamış olan süreyi durdurmaz.
    ilgililerin 1602 sayılı kanunun 35 inci maddesine göre idareye (kesin işlemi yapmış olan makama) yalnız bir defa müracaat hakları vardır.idarenin cevap vermemesi veya verilen cevaptan tatmin olunmaması halinde idareye ikinci defa yapılan müracaat tekrar işlemeye başlamış olan dava açma süresini yeniden durdurmaz. birden ziyade yapılan müracaatlarda da durum aynıdır. uygulamada birçok personelin idareye birden ziyade müracaatla dava sürelerini geçirdikten sonra dava açtıklarına şahit olunmaktadır.
    kesin idari işlemlerin askerî yüksek idare mahkemesinde dava konusu yapılabilmesi için idareye muhakkak müracaat mecburiyeti yoktur. kanun bu nev'iden müracaatları "ihtiyari müracaat" olarak kabul etmiş ve ilgililerin ihtiyarlarına (seçim haklarına) bırakmıştır.
    6) yürütmenin durdurulması kararı:
    askerî yüksek idare mahkemesinde açılan davalarda, dava konusu işlemin veya kararın iptali ile birlikte yürütmenin durdurulması da talep olunabilir. herhangi bir idari işlemin veya kararın iptali talep olunmadan başka bir deyimle o işlem veya karar dava konusu yapılmadan başlı başına o işlemin veya kararın yürütülmesinin durdurulması askerî yüksek idare mahkemesinden istenemez.
    davanın haklılığının ilk nazarda anlaşılması ve idari işlemin uygulanması halinde telâfisi güç veya imkansız zararların ortaya çıkmasının muhtemel bulunması hallerinde yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.
    yürütmenin durdurulması kararı, dava konusu işlemi, yapıldığı andan önceki duruma, başka bir deyimle eski hale getirir.
    yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için talep şarttır. askerî yüksek idare mahkemesi davacının haklılığını ilk nazarda anlasa bile talep olmadıkça kendiliğinden bu yolda bir karar veremez. bu talebin dava dilekçesiyle yapılması mümkün olduğu gibi, davanın ileriki aşamalarında da harcı yatırılmak kaydıyla her zaman yapılabilmesi imkan dahilindedir.
    yürütmenin durdurulmasına karar verilen davalar öncelikle görülür. doksan gün içinde yürütmenin durdurulmasına yeniden karar verilmez ise durdurma kararı kendiliğinden ortadan kalkar. bu konuda yeniden karar vermek için ilgilinin bir dilekçe ile doksan günlük süre dolmadan talebini yenilemesi şarttır. (1602 s.k. m.62).
    ilgililer (davacılar) birden fazla sayıda yürütmeyi durdurma isteminde bulunabilirlerse de; bu konudaki her talep ayrı harca tabidir. (dava açıldıktan sonra, ayrı bir dilekçeyle yapılacak yürütmeyi durdurma istemleri 2001 yılı için 5.280.000 tl.’lık harca tabidir).
    olağanüstü haller sebebiyle alınan tedbirlerin uygulanmasında görevlendirilen kamu personelinin naklen atanmalarına ilişkin iptal davalarında yürütmeyi durdurma kararı verilemez (1602 s.k. md. 62)
    yürütmeyi durdurma kararları da, iptal kararları gibi idarece en geç 60 gün içinde yerine getirilmek mecburiyetindedir (1602 s.k. md. 63)

    d) ayim kararlarina karşi kanun yollari (ayim k.m. 64-68):

    bir yüksek mahkeme olarak ayim kararları kesindir. ayim kanunu’na göre; yargılamanın iadesi ve karar düzeltme dışında herhangi bir kanun yolu sözkonusu değildir. bu talepler, esas kararı vermiş dairede veya daireler kurulu’nda karara bağlanır. yargılamanın iadesi ya da karar düzeltme istemleri, yasada yazılı mesnetlerden yoksunsa red kararı verilir ve hukuk muhakemeleri usul kanunu’nun ilgili hükümleri doğrultusunda para cezasına hükmolunur.

    i. yargılamanın yenilenmesi:
    daireler ile daireler kurulu’ndan verilen kararlar hakkında , şu nedenlerle yargılamanın
    yenilenmesi istenebilir:
    1) zorlayıcı sebepler dolayısıyla veya lehine karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebeple elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması,
    2) karara esas olarak alınan belgenin sahteliğine hükmedilmiş veya sahte olduğu, mahkeme veya resmi bir makamın huzurunda ikrar olunmuş veya sahtelik hakkındaki hüküm karardan önce verilmiş olup da yargılamanın iadesini isteyen kimsenin, karar zamanında bundan haberi bulunmamış olması;
    3) karara esas olarak alınan bir ilam hükmünün kesin hüküm halini alan bir kararla bozularak ortadan kalkması,
    4) bilirkişinin kasıtla gerçeğe aykırı beyan ve ihbarda bulunduğunun hükümle tahakkuk etmesi,
    5) lehinme karar verilen tarafın, karara etkisi olan bir hile kullanmış olması,
    6) vekil veya kanuni temslci olmayan kimseler huzuru ile davanın görülüp karara bağlanmış bulunması,
    7) çekilmeye mecbut olan başkan veya üyenin katılması ile karar verilmiş olması,
    8) tarafları ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir karar verilmesine sebep olabilecek bir madde yokken, aynı daire veya diğer daireler yahut daireler kurulu tarafından evvelki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunması.

    ii. karar düzeltme:
    daireler ile daireler kurulu’ndan verilen kararlar hakkında defaya mahsus olmak üzere, ilamın
    tebliğinden itibaren 15 gün içinde şu sebepler dolayısıyla kararın düzeltilmesi istenebilir:
    1) kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların, kararda karşılanmamış olması,
    2) bir ilamda birbirine aykırı hükümler bulunması,
    3) kararın usul ve kanuna aykırı bulunması.

    askeri idari yarginin önemi

    1934 yılında 2515 sayılı kanun'la kurulan milli müdafaa vekaletinde zat işleri son tetkik mercii encümeni'nden, askeri yüksek idare mahkemesi'nin mevcut yapısına varılan süreçte askeri idari yargı, türk doktrininde ve hukuk çevrelerinde tartışılmaktadır.
    hatta askeri yüksek idare mahkemesi'nin kaldırılmasını öngören bir yasa tasarısı 12 eylül 1980 sonrası kurulan ulusu hükümeti tarafından hazırlanılmış ve milli güvenlik kurulu'na sunulmuştur.
    türkiye'de askeri idari yargı'nın gerek hukukçu olmayan üyelerinin "hüküm" verme yetkisini haiz oluşu, gerek bizatihi idari yargı sistemimizdeki ayrıksı varlığı, "yargı birliği" prensibini zedeleyip zedelemediği ya da hukuk devleti idesine uygunluğu konusunda çeşitli polemiklere yol açmıştır.
    mamafih sadece, otoritenin pozitif hukuk normlarıyla bağlı olmasını sağlayabilen, üstelik yasakoyucunun belirlediği hukuk normlarının anayasa'ya uygunluk denetimini sağlıklı işletebilen bir devletin sıfatı "hukuk" olabilir.
    kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince erklerin bağımsızlığı, "yargı" erkinin gerektirdiği durumlar dışında birbirine müdahalesizliği yine hukuk devleti arayışlarının temel hedeflerinden biridir.
    özellikle kamu otoritesinden ileri gelen yetki ve kudretin, bağımsız mahkemeler tarafından kontrolü zorunludur. yani hukuk devleti prensibi idari yargı açısından yaşamsal önemdedir. söz konusu kontrol, her kişi ve kuruma eşit mesafede durmalı ve önceden öngörülen kurallar çerçevesinde gerçekleşmelidir.

    vicdanların rahat olması ve adalet için benzer durumlar konusunda hem içtihat hem usul birliği içinde olunmalıdır. danıştay'ın 1868 yılında kurulmasının ardından gelişmeye başlayan ve halen sistematik bir mevzuatı bulunmayan idari yargımız ise ikili bir yapı teşkil eder. genel idari yargı ve askeri idari yargı...
    askeri yüksek idare mahkemesi (ayim), 12 mart muhtırası ile 1961 anayasası'nın 40. maddesinin değiştirilmesinin ardından, 4.7.1972 tarih ve 1602 sayılı "askeri yüksek idare mahkemesi kanunu"yla kurulmuştur.
    1982 anayasası'nın 157. maddesi de kısmi farklılıklarına karşın danıştay'a benzeyecek özelliklerle askeri yüksek idare mahkemesi'ni düzenlemiştir. anılan anayasa normunda açıkça, "hakim sınıfından" olmayan üyelerin, bu mahkemeye genelkurmay başkanlığı'nca seçilebileceği ifade edilmiştir. böylelikle askeri yüksek idare mahkemesi kanunu'yla ilgili olarak, bu cihetten anayasaya aykırılık iddiasında bulunabilmek mümkün değildir.

    (bissürü makaleye eklektik ve pek az özgün olsa da written by bohy)
  • ankara çankaya'da hava kuvvetleri komutanlığı'nın arkasında, arge kışlası'nın tam karşısında yer almaktadır.
  • genelkurmay tarafından alınan bir kararla alan bakımından arge kışlası komutanlığına bağlanan ancak idari olarak anayasal haklarından dolayı tamamen bağımsız bir oluşumdur. türkiye'deki 6 bağımsız anasayal kuruluştan biridir. ayim komutanının sicil amiri yoktur.
  • ingilizcesi military high administrative court'tur.
  • başkanlığını hakim tuğgeneral turgut arıbal yürütmektedir.
  • kılıçdaroğlu'nun hakkında "biz yargının sivilleşmesinden yanayız. askeri yüksek idare mahkemesi kaldırılabilir. çünkü danıştay var. danıştay varken buna gerek yok. ama askeri mahkemeler dünyanın her yerinde var. onların kendine özgü çalışma mekanizmaları ve kuralları var." dediği mahkeme. bakınız roportaj
  • idari davalara bakan bir yüksek mahkeme. insanların "hakkım olduğu halde dövizli askerlikten faydalandırmadılar", "askeri liseden/harp okulundan attılar", "sicil notumu düşük verdiler/terfimi engellediler", "kötü muamele ettiler" gibi şikayetlerle dava açtıkları yer. milli savunma bakanlığı, genelkurmay başkanlığı, içişleri bakanlığı, kuvvet komutanlıkları gibi idari makamları mahkum eder veya haklı bulur.

    üyeleri her boş kadro için mahkemenin gösterdiği 3 aday arasından cumhurbaşkanınca atanır ve bunların sicil amirleri -komutanları- yoktur, emeklilik-istifa dışında bir nedenle görevden alınamazlar, isterlerse yaş haddine kadar görev yaparlar. generalleri yargılayamaması gibi bir durum yoktur. yalnız yamulmuyorsam genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının davaları istisnai olarak daireler kurulunda görüşülüyordu 12 eylül 2010 anayasa değişikliği referandumu düzenlemeleri öncesinde, şimdi bu davalara -yakında gelirler- anayasa mahkemesi bakıyor olsa gerek.

    kurmay üyelerin ikbal beklentisi, mesleki alışkanlıklar veya başka nedenlerle genel itibariyle daha idare yanlısı tutum içinde oldukları söylenebilir, diğer yüksek mahkemelerdeki hukukçu olmayan üyelerin etkisinden farklı bir sonuç oluşturur mu bilemem.

    bülent arınç bunları bilmez mi, bilir elbet. yine de beş yüksek mahkemeden birinin üyeleri hakkında "bunlar komutanları hakkında adil karar veremezler" demiştir. ab mevzuatında eşdeğeri olmaması nedeniyle orta vadede kaldırılacaktı zaten büyük ihtimalle. buralara açılan davalar da sivil yüksek mahkemelere kaydırılır belki. ortalama dava sonuçlanma süresinin 3-4 yıl olduğu bir yere "harp okulunun son sınıfından atıldım" diye dava açmak ne işe yarar orası da ayrı.

    yakında kaldırılır. yarın öbür gün fehmi koru'lar, nazlı ılıcak'lar, ahmet altan'lar, mustafa karaalioğlu'lar, şamil tayyar'lar, eser karakaş'lar dünyada bir benzeri olmayan bir askeri vesayet ve statüko savunucusu mahkemenin nasıl da isabetli bir biçimde kaldırılıp ileri demokrasiye tam gaz geçildiğinden filan bahsederek atıp tutarlarsa inanmayınız.
  • (bkz: ayim)
  • karşılaştırmalı hukukta bu mahkemenin adı bile geçmez. türkiye'ye ait garabetlerden biri.
hesabın var mı? giriş yap