*

  • her ne kadar sevdiğin kişi başkaları tarafından beğenilmese de sen onu sevmeye devam edersin. kim ne derse desin hatalarını görmezsin. yalanlarını kulak arkası edersin ama her şey bi yere kadar.
  • ashkın gözü kördür göz görünce ish ishten gecher.

    orneklerine her yerde rastlamak mümkündür.
  • doooru bişiy,insan aşık oldu mu onu düşünmeden edemez,aptal gibi olur,etrafta aklı beş karış havada dolaşır.onu tapılası bişiy gibi görür,soora ayrıldığında ya da soğumaya başladığında pişman olur
  • masal bu ya, günün birinde, dünyanın bir yerinde, insanların tüm duygu ve nitelikleri buluşmuş. can sıkıntısı üçüncü kez belirdiğinde çılgınlık, her zamanki gibi biraz çılgın bir fikir ortaya atmış: “saklambaç oynayalım!”

    ilgi kaşlarını kaldırmış, merak ise kendini tutamadan “saklambaç mı, nedir o?” diye sormuş.

    “bir oyun” demis çılgınlık. “ben gözlerimi kapatıp 1.000.000’a kadar sayacağım, bu arada siz saklanacaksınız ve saymam bittiğinde, ilk kimi görürsem ebe o olacak.”

    heyecan ve coşku birlikte dans etmeye başlamış. neşe o kadar çok hoplayıp zıplamış ki kuşkuyu ve hatta hiçbirşeyle ilgilenmeyen ilgisizliği bile ikna etmiş...

    ancak oyuna hepsi katılmak istememiş. gerçek gizlenmemeyi yeğlemiş. herkes onu bulacaksa, gizlenmek niye, diye düşünmüş. kendini beğenmişlik bunun çok aptal bir oyun olduğunu düşünmüş (aslında onu en çok rahatsız eden, fikrin kendisinden çıkmamış olmasıymış). korkaklık riske girmek istememiş.

    sonra çılgınlık başlamış saymaya, “bir, iki, üç...”

    ilk saklanan tembellik olmuş, yolda bulduğu ilk taşı arkasında bırakarak. inanç göğe çıkmış, hasetlik ise, kendi gücüyle en yüksek ağacın tepesine tırmanan zaferin gölgesine sığınmış. cömertlik neredeyse saklanamıyormuş. çünkü bulduğu heryer dostları için uygun geliyormuş ona. örneğin berrak bir gölün güzellik için ideal, bir ağacın dallarının utangaçlık, bir kelebeğin kanatlarının zevk, rüzgar esintisinin özgürlük için uygun olduğunu düsünüyormuş. cömertlik sonunda bir günes ışınına gizlenmiş. bencillik ise tam tersine hemencecik konforlu, havadar ve sadece kendisine ait bir sığınak bulmus.

    yalan, okyanusun dibine saklanmış (aslında gizlendiği yer gokkuşağının arkasıymış). tutku ve istek yanardağların içine girmiş. unutkanlık...mmm... hatırlamıyorum... nerede?

    çılgınlık 999.999’a geldiginde aşk henüz gizlenecek bir yer bulamamış, çünkü bulduğu heryerde bir başkası varmış. sonunda bir gül ağacının yapraklarının arasına gizlenmeye karar vermiş.

    “bir milyon” demiş çılgınlık.

    ve aramaya başlamış. ilk bulunan tembellik olmuş, bir taşın üç adım otesindeymiş. sonra inancı duymuş, teoloji hakkında tanrıyla tartışıyormuş. ardından yanardağların içinde tutku ve isteğin titrediğini duymuş. tesadüfen hasetliği bulmuş ve zaferin nerede olduğunu çıkarabilmiş. bencilliği bulamamiş. arı kovanı olduğunu görünce saklandığı yerden kacmışmış çünkü.

    uzun süre yürüdükten sonra çılgınlık susamış ve göle ulaştığında güzelliği görmüş. kuşkuyu bulması daha kolay olmuş, ne tarafa saklanacağına henüz karar veremediginden bir çitin üzerindeymiş çünkü.

    sonunda hemen hemen hepsini bulmuş: taze otların içinde yeteneği, karanlık bir mağarada kaygıyı, gokkuşağının ardında yalanı ve saklambaç oynadığını unuttuğu için unutkanığı.

    sadece aşk hicbir yerde görünmüyormuş. çılgınlık her ağacın arkasında, her taşın altında, dağların tepesinde, her yerde aramış onu ve tam pes edecekken gül ağacını görmüş ve dallarını aralamaya başlamış. işte bu esnada bir acı çığlık duyulmuş: dikenler gözüne battığı için bağıran aşkmış! çılgınlık vicdan azabıyla ne yapacağını bilemez halde ağlamaya baslamış, dua etmiş, yakarmış, af dilemiş ve sonunda onun rehberi olmayı vaat etmiş.

    işte o gün bu gün, yeryüzü üzerinde ilk saklambaç oynandığı günden beri, aşkın gözü kördür, çılgınlık ise onun rehberi.
  • (bkz: aska inanmak)
  • bir boris vian oykusu... sehre kayısı kokulu ve fazlasıyla afrodizyak etkili bir sis cokmesi ve insanlarin gorme duyularını bu sekilde yitirmesiyle baslar.. sonrasında kimin eli kimin dotunde belli olmaz, insanların hormonları hat safhada calısır filan falan... boyle gidiyor.. vianın kurtadam adli kitabında bulunmaktadır..
  • tam tersi doğru olan tez. aşık olunca insanlar arkadaşken görmedikleri huyları görürler ve hataları da büyütürler ve bu yüzden de arkadaşınız yaptığında bozulmayacağınız şeyleri sevgiliniz yapınca çıldırırsınız. aşkın gözü kör olsa sevgililer neden birbirini yesin.

    (bkz: birbirlerine eziyet eden sevgililer)
  • braveheart'da william walles'in da basini yakmis olan bir mevzudur.
    koskoca ingiliz kalesini zaptedecek kurnazliga, alengirlilige sahip olan william abi, cocukluk fiti fitisina asik olup ama oldugu icin hem kendi kellesinin hemi de sevdicegin kellesinin gitmesine neden olmustur.

    ne guzel koyune gelip, topragini surecek, patatesini falan ekip cillop gibi yasayip gidecekken, bu askin gozu kordur mevzusu yakti adamin basini.

    simdi prima nocte gibi bi uygulamayi bile bile, koyluk yerde, cesme basinda hatuna yilismanin askin gozu kordur mevzusundan baska ne gibi bir aciklamasi olabilir arkadasim. ne güzel baglamissin hatunu, nikahi da basmissin, aksamdan aksama artik allah ne verdiyse takiliyorsun misler gibi. ne gerek var bunlara.

    ama demek ki neymis, ask insanin gozlerini kor eder, suurunu yitirmesine neden olurmus.
    naapmak lazimmis, akilli olmak lazimmis, serin kanli olmak lazimmis.
    karda yurumek izi belli etmemek lazimmis.
hesabın var mı? giriş yap