• at avrat silah'in asil eski hali... imi$.
  • ilk duyduğumda at avrat puset olarak anlasam ne de komik olabilecek geleneksel üçleme.
  • avrat, arapca kokenli bir kelime oldugu icin eski hali filan degildir.
  • bir zamanlar at binen, kılıç kuşanan, sefere çıkan yiğitlerin olmazsa olmazlarıydı bunlar. bir şeyin kişi için vazgeçilmez olabilmesi için arada mutlaka duygusal bir bağın bulunması gerekir. at; hem mevzubahis yiğitleri bir yerden diğerine götürecek en hızlı vasıta idi, hem de yol arkadaşlarıydı onların. dolayısıyla hayvanla binicisi arasında duygusal bir bağ kurulmuştu.

    avrat; yiğidimizin sevme-sevilme ihtiyacını gidermesine yardımcı olan, uğrunda gözünü kırpmadan ölüme gidebilecek kadar çok sevdiği, dağlara kafa tuttuğu, uçağa kafa attığı, biricik hayat arkadaşı, dostu, sırdaşı idi. onla aradaki duygusal bağ belki en kuvvetli olanı idi.

    pusat nam-ı diğer silah ise yiğidin kendini savunmasını, hayatta kalmasını sağlayan, tabir-i caizse yaşamla arasındaki bağın kopmamasını sağlayan araçtı. silahsız yiğit kalemsiz öğrenci gibiydi.

    günümüzde ise; atın yerini araba, avradın yerini eskort kızlar aldı. pusat yerinde kaldı, ancak kullanım amacı değişti. lafın kısası; tüfenk icat oldu mertlik bozuldu.
  • bir canlı türünün evrimi.
  • "at" türkçe, tamam.
    "avrat", türkçe değil ama haydi diyelim "uragut" ile bağı var.
    pekiyi, pusat?
    "pusat" arapça kökenli onu ne yapacağız?

    orijinali «at uragut pusat» olsa dahi ortada bir yanlış var. ya bu ifade ortaasya günlerine dayanmıyor ya da...
  • - türk ata bindi mi gözü atasını bile görmemeli, oğul. gerektiğinde kişi canını bile verir ama at, avrat, pusat; bu üçü verilmez! *
hesabın var mı? giriş yap