• erkek egemen toplumsal yapı. toplumsal yapı içinde iktidarın erkeklerin elinde olması. burada bilinen tüm toplumların ataerkil olduğunu belirtmekte yarar vardır.

    ataerkillik, `kadınların toplumsal yaşamda ikincil plana itilmeleri`, kadınların ve eşcinsellerin ezilmesi, kadınlar ile erkekler arasında toplumsal statü eşitsizliği, militarizm, cinsiyetçilik, ayrımcılık, eşitsizlik ve heteroseksizm gibi yıkıcı sonuçlara yol açabilmektedir.
  • karıerkillik için ters köşeye yatırılmış düzendir.
  • babanın egemen olduğu sistem. erkek egemene dönüşüm genel yapı eksenlidir sonuçta nokta oraya gelmiştir devinimlerle. bu olgunun bizdeki tezahürü kadının yeri kocasının yanıdır, evdir, sobasının başıdır şeklinden öte; aile içerisinde 15 yaşındaki bir erkek çocuğun kendisinden 10 yaş büyük ablasına karışabilmesinde, kısıtlamalarında yatmaktadır. bu durumun vahimliği ortada. bunda aile içerisindeki babanın tutumu belirleyicilik taşımakta ve olayın doğrusu bu şekilde aktarılmakta, kadının söz hakkı da sıfıra indirilmektedir. kadınların toplumsal yaşamdaki rolünün büyüklüğü düşünülünce modern anlayışın bu ikincillik anlayışının uzağında olmasının açımlanışıyla derin bir nefes alınacağı açık. bunda aile içi fiziksel şiddet kadar sen anlamazsın, sen bilmezsin, elinin hamuruyla erkek işine karışma şeklindeki psikolojik şiddet söylemlerinin, küçümseyişlerin de ikincilliği kıldığı ve tasvip edilmemesi gerekliliği iyi irdelenmeli.
  • farklı tasniflere konu olmuş, benzeri kavramlarla karıştırılmaya müsait zorlu bir kavram. konunun kavranması için faydalı olabilecek bir tasnif de deniz kandiyoti tarafından yapılmıştır. buna göre; klasik ataerkillik, saygınlık kalıpları yaşa dayalı olan, kadınlar ve erkekler için farklı hiyerarşilerin söz konusu olduğu, cinslerin faaliyet alanlarının ayrıştığı ve kadınların emeğine ve üreme kapasitelerine evlenerek dahil oldukları erkek soyu tarafından el konulduğu bir ''düzene'' işaret etmektedir.

    modern ataerkillik'te ise; ailelerin üretim birimi olmaktan çıkıp tüketim birimlerine dönüştüğü, işlevsel bir özel-kamusal ayrımının varolduğu ve cemiyet yapılarına bağlı olarak çekirdek aile modelinin hakim olduğu bir düzen söz konusudur.

    kaynak: deniz kandiyoti. 1997. cariyeler, bacılar, yurttaşlar, istanbul: metis, özellikle 108-132 ve 169-180
  • ataerkillik, hayat boyunca gözümüzün önünden gitmeyecek resimler çizer. bu resimler sayesinde tık! bir hareketle bizi bir ana kilitler, şiddeti yumuşattıkça ve kısa bir ana sığdırdıkça şiddetin ta kendisini inceltir, medenileştirir, çağdaşlaştırır. böylece kendisi de yaşar. bu resimlerden birinde, bir adam eşinin suratına bir bardak suyu fırlatmaktadır. sebebi, kadının erkeğinin (!) kararları hakkında yorum yapmış olmasıdır. bu kararlar, çok yıllar öncesine gittiği için yanlış çıktıkları açık seçik olmuştur artık. adamın yanlışları, eksiklikleri, karısına fırlattığı bir bardak suda yer değiştirir, yok olur. masadaki diğer erkek ve diğer kadın aa derler ama kalkıp gitmezler, ayıplarlar ama kalkıp gitmezler. adamla aralarındaki yolu kırıp adamı boşluğa düşürmezler. kadını boşluğa düşürürler. o günden beri adam hep salakça espiriler yapıyor, kadın ise beceriksizce gülümsüyor. daha da önemlisi, yeni nesil ataerkillik bu anı not edeni olayın esas görüntüsünden mahrum bırakır ki ataerkilliğin varlığı ile yokluğu arasında çok sağlam bir belirsizlik olsun.
  • lezbiyenliğin bir nebze olsun katlanabilir hatta estetik/erotik kabul edilebilir olması, gayliğin ise tu kaka iğrenç, mide bulandırıcı gözükmesidir.
  • killbillik. anadan kurtulmanın berbat bir yöntemi.

    insanın annesinden kurtulması gerekiyor gerçekten. sadece "kötü" anneden değil, hatta daha bile çok sevecen, "iyi" anneden. kendi olması için o sevgiden kopabilmesi, kendini ayırabilmesi, sınırlarının az çok farkına varabilmesi... sanki bu esas erkek çocuk için lazımmış gibi görünüyor literatürde, anlıyorum da bi yerde, kadınların kendilerini annelerinden koparmadan da varolabilecekleri hayalinin gerçeğe temas eden bir yönü olabileceğini. ben kendimi daha bir "siz annenizin margarinini mi" geleneğinde görüyorum ama. ama sanki annanemle barışırsam olacakmış gibi. kopuşu ve sürekliliği aynı anda yaşayabilirmişim gibi. neyse, bu uzun mesele. ama kızlar da yaşıyor bu kopuşu elbette. baba da böyle bir icat sanki. buraya kadar da iyi de, nasıl annelerin en güzeli hem sonsuz seven, hem de sen giderken gülümseyerek el sallayabilense babaların en güzeli de bu durumda onun bir benzeri olmayı gerektiriyor sanki. bu mümkün mü bilmiyorum. ama mümkün olsa da ayna içinde ayna, baba da bir anne olduğunda anneden kopma yeniden yeniden yaşanıyor, olmadığında kopuşu herkes beraber kadınlardan nefret etme olarak abartıyor. böylece de aslında hiç kopmuyor. annesine sarılıp karısını dövüyor, ama o noktada kaynana ataerkinin en etkili temsilcisi oluyor. o da başka bir ayna içinde ayna, birbirini çoğaltan, birbiri olan ayrı cinsler durumu işte.

    ataerki olmadan anadan kopulur mu diye düşünürken...
  • bilmiyorum belki de ataerkillik esas kadınlara annelerinden severek kopma imkanı sağlıyor. atayerlilikle birleşerek kocanın evine gitme, o ailenin bir parçası olma, kendi aileni özleme "imkanı." yok manyak olduğum için söylemiyorum bunları. ataerkilliğin sadece erkekleşen kadınlarla yaptığı pazarlıktan değil, diğer birçok kadından da türettiği bir meşruiyeti olmalı, yoksa varolamazdı diye düşünürken söylüyorum. bilmiyorum erkekler karılarının ailesinin bir parçası oluyorlar mı ama? olan var mı?
  • endüstriyelleşme ile beraber zayıflaması gereken bir düşünsel kabulken varlığını sürdürmeye devam etmesi çok ilginç bir ironidir. kadın ve erkek teknolojik gelişmelerle beraber yapacakları işler ve sahip oldukları haklar konusunda eşit haldeyken kafada hala bu derece ortaçağcı bir düşüncenin varolması ilerlemeyi ketlemekte, hatta yer yer geriletmektedir. tuhaf hayat, vapurlar filan işte.
  • şu da var ki pleistocene(buzul olması lazım türkçesinin) devirden sonra insanlar zamanla yerleşik hayata geçmeye çabalarken ilk uygarlıklardan biri olan çatal höyük(çatalhöyük diye yazan da var) uygarlığında ataerkil bir toplum yerine kadınların sosyal gücü ön plana çıkmıştır.neden böyle olmuş derseniz orası giz, kimse söylemez kolay kolay, ben hele hiç söylemem.
hesabın var mı? giriş yap