88 entry daha
  • zaten bir dine* inanmaya coktan hazir birtakim insanlarin, muslumanligi secen birisinin haberiyle ya da ortasinda yaradan was here yazan kabagin kesilmesiyle cosup, inanclarina baliklama atlamasi gibi, ateistlerin icerisinde de birtakim insanlarin, yine ayni din icin oldugu gibi, gerek samimi olarak ateizmin dogru bir durum olduguna inanmalari, gerek siradan hayatlarina renk katmak istemeleri, gerekse de kendini farklilastirip ozel oldugunu hissetmek-hissettirmek istemeleri gibi burada ancak insanlarin sayisinin rasyonel bir katiyla sinirlayabilecegimiz sebeplerden, ateizme zaten atlamaya nasil da hazir olduklarini, bunun icin kullandiklari sebeplerin ise ironik olarak nasil da dindekilerle ayni baglama takilip kaldigini, daha da ilginci, bu insanlarin ateistlerin icerisinde olusturduklari istatistigin nasil da popcorn dincilerinin muslumanlar icerisinde olusturdugu istatistikle ayni orguyu tutturdugunu gostermistir bizlere.

    cogu zaman, islam'in kusursuzluk uzerine bir kurgu ortaya koydugundan ve aslinda bunun boyle olmadigindan bunun da ateist olunmasina yol actigindan bahis acilmis. pozitif bilimlerle ugrasmis her birey, kusursuzluk olarak adlandirilabilecek olgunun ancak ve ancak matematiksel formullerde bulunabilecegini, bunun da yasadigimiz fiziksel dunyanin bilimsel gelismenin saglanmasi icin yazin ortamina aktarilmasi surecinde nasil problemlere yol actigini, benzetim* denilen bilim dalinin nasil bu soruna cozum bulacak sekilde evrimlestigini bilir.

    islam ise, kusursuzluktan degil, ahenkten bahseder. hem neden kusursuzluktan bahsetsin? dunyada uzerinde, karsisindakinin gozunun icine baka baka yalan soyleyebilen, kendisine aktarilan bilgileri kendi ideolojisi icin ya da cikarlari icin bilincli olarak carpitip aktarabilen, ac olmadigi halde yiyip karnini sisirebilen, dunyadaki kendi cinsinden olanlar dahil butun varliklarin hakkini anlik bir durtuyle degil ama bilincli ve sistemli bir sekilde gasp edebilen tek varligi siz, yaradanin dunyadaki elcisi ilan edip kusursuzluktan mi bahsedeceksiniz? hayir. siz, kusursuz kul olmaz, insanin oldugu yerde kusur vardir ve insanin bu dunya da hakki kuru bir ekmek, bir bardak su, usutunu ortecek bir ortu ve altina siginabilecegi bir sacaktir diyeceksiniz. bazilari anlayacak, bazilari da once inanip sonra sebep arayacak.
  • bir seye inanmak ya da inanmamak, ozelde de din olunca tabii, gerek dinin (ozelde islam'in) kendi kendini tanimladigi cercevede, gerekse de her ne kadar bu cerceve icerisinde yapilmis olsa da inancin (ya da inancsizligin) sureclerine ait tanimlar, kendi disinda olan ve hayatin tum zamanlarina ve alanlarina yayilan daha genel bir bilgi ve algi cemberinde de normal bir sey. yani insan denen varlik, bir dine, iyice detaylandirilmis bir ideolojinin bir butun olarak gecerliligine ya da herhangi bir seye inanmayi ya da inanmamayi yasami suresi boyunca her an secebilir ve yeniden secebilir. bunda bir sorun yok.

    bunda bir sorun yok da burada "bir kitap okudum", "eksi sozluk okudum", " bir surenin turkcesine baktim", "kafama bir an bir dusunce dank etti" ve hayatim degisti noktasindaki cikarimlarin detaylarina vakif oldukca insan, sasirmaktan, hayret etmekten ve garipsemekten baska hallerin icerisinde bulamiyor kendisini. nasil bu kadar kolay, incelemeden, bakmadan detaya direk akillarina gelen ilk seye (kimse kusura bakmasin ama bunlara dusunce bile diyemeyecegim) dayanarak kendilerini disariya atabiliyorlar ya da baska bir kapidan gecebiliyorlar yine kimse kusura bakmasin ama anlayamiyorum, anlamiyorum. yahu birazcik kendisine, kendi aklina, kafasina, dusuncelerine, cabasina saygisi olan bir insan demez mi ki "acaba koskoca dunyada bunlar ilk benim mi aklima geliyor?" ya da "bu isler bu kadar kolay miydi ki bu kadar basit dusunce parcaciklarini dahi pekcok insan bir araya getiremiyor ki inanmaya devam ediyorlar? misal sadece... ama baska insanlar senin gibi degil, degil mi arkadasim? cunku onlar aptal. analarinin, babalarinin, atalarinin dinini devam ettiriyorlar ama sen akillisin, dusundun, buldun, ciktin gittin isin icinden.

    hayir, bu surecleri sanki bir maharetmis gibi gelip bir de burada yazmalar yok mu. simdi saniyor ki tum bunlar inanan bireyi rahatsiz ediyor. bu satirlar tamamen bu yuzden dokuluyor. hayir zamaninda orada olmasam, belki bilemeyecegim. ama dun ben sendim, belki sen de ben. ama cok sukur, ne cikarken bu kapidan, ne de geri girerken daha neyi reddettiginden, kendisini neyin disarisina attigindan bu kadar, bu seviyede, bu derece habersiz olmadim. rahatsiz eden sey bu. sen yine ne olacaksan ol, secimini yap. ama bir insan olarak kendine gerekli degeri ver ve en azindan konunun iki tarafini da olabildigince objektif bir kafa ile dinlemeye anlamaya calis. o zaman belki yine disarida kalirsin ama bir swedenborg, bir bismarck, bir bebel, bir shaw, bir balsac olursun ve burada yazdiklarinin bir anlami olur, anlamli bir seyler yazarsin. daha kitabin basinda kendisini insanlarin, hayvanlarin, dunyanin tanrisi olarak degil, elimizdeki tum kitaplardan farkli olarak, incilden ve tevrattan farkli olarak "alemlerin rabbi" olarak tanitani reddederken binlerce gezegen klisesine basvurmazsin. sana, insana, tam bir irade verdigini yani cuzi iradenin senin oldugunu, adalet kelimesinin ancak bu irade varken tanimli olabilecegini ve dinin de yine ancak bu ikisi ile tanimlanabilecegini deklare edene karsi, sen bu iradeyle istedigini yapmayi secme yetisine sahipken "tanri varsa neden dunyada kotulukler var" sacmaligi ile yaklasmazsin. irade senin, ister kotuye cek, ister iyiye. tam kontrol ve yetki sende. peki kulli irade? isik dalga mi parcacik mi? bunun cevabini verdigin yerde bu ikisi ne kadar icice anlayacaksin ama bu da ne degil mi? neden bahsediyoruz? sen daha gecen, agacin altina iseyip bu dini birakmistin halbuki, her neyse.

    --- spoiler ---

    zaten bir dine* inanmaya coktan hazir bir takim insanlarin, muslumanligi secen birisinin haberiyle ya da ortasinda yaradan was here yazan kabagin kesilmesiyle cosup, inanclarina baliklama atlamasi gibi, ateistlerin icerisinde de bir takim insanlarin, yine ayni din icin oldugu gibi, gerek samimi olarak ateizmin dogru bir durum olduguna inanmalari, gerek siradan hayatlarina renk katmak istemeleri, gerekse de kendini farklilastirip ozel oldugunu hissetmek-hissettirmek istemeleri gibi burada ancak insanlarin sayisinin rasyonel bir katiyla sinirlayabilecegimiz sebeplerden, ateizme zaten atlamaya nasil da hazir olduklarini, bunun icin kullandiklari sebeplerin ise ironik olarak nasil da dindekilerle ayni baglama takilip kaldigini, daha da ilginci, bu insanlarin ateistlerin icerisinde olusturduklari istatistigin nasil da popcorn dincilerinin muslumanlar icerisinde olusturdugu istatistikle ayni orguyu tutturdugunu gostermistir bizlere.

    cogu zaman, islamin kusursuzluk uzerine bir kurgu ortaya koydugundan ve aslinda bunun boyle olmadigindan bunun da ateist olunmasina yol actigindan bahis acilmis. pozitif bilimlerle ugrasmis her birey, kusursuzluk olarak adlandirilabilecek olgunun ancak ve ancak matematiksel formullerde bulunabilecegini, bunun da yasadigimiz fiziksel dunyanin bilimsel gelismenin saglanmasi icin yazin ortamina aktarilmasi surecinde nasil problemlere yol actigini, benzetim* denilen bilim dalinin nasil bu soruna cozum bulacak sekilde evrimlestigini bilir.

    islam ise, kusursuzluktan degil, ahenkten bahseder. hem neden kusursuzluktan bahsetsin? dunyada uzerinde, karsisindakinin gozunun icine baka baka yalan soyleyebilen, kendisine aktarilan bilgileri kendi ideolojisi icin ya da cikarlari icin bilincli olarak carpitip aktarabilen, ac olmadigi halde yiyip karnini sisirebilen, dunyadaki kendi cinsinden olanlar dahil butun varliklarin hakkini anlik bir durtuyle degil ama bilincli ve sistemli bir sekilde gasp edebilen tek varligi siz, yaradanin dunyadaki elcisi ilan edip kusursuzluktan mi bahsedeceksiniz? hayir. siz, kusursuz kul olmaz, insanin oldugu yerde kusur vardir ve insanin bu dunya da hakki kuru bir ekmek, bir bardak su, usutunu ortecek bir ortu ve altina siginabilecegi bir sacaktir diyeceksiniz. bazilari anlayacak, bazilari da once inanip sonra sebep arayacak.

    --- spoiler ---

    "saka bir yana, korku mu sevgi mi dersen, reyimi sevgiden yana kullanirim aga. cunku sevmeden istikrarli-surekli ibadet olmaz. ancak daha cok sevecekki insan iyiyi, nefse hos gelen ve nefsin sevdigi kotuden ayrilabilisin, sevdigi icin terkeder ancak insan bazi seyleri korktugu icin degil. korku da olacak ama asil korku insanin farkinda dahi olmadan ayaginin kayma ihtimaline karsi olmali, bir de tabii yaradandan ayri dusmekten korkmali. onun disinda sopayla nereye kadar dersen, rusa, dasa, gayaya, betona kadar derim."

    bir iskeleye benzer bu. hayat denizde saglam kolonlar uzerine insa edilmis bir iskele. firtinadan etkilenmemek ve en ufak zorlamada yikilmayacak kadar bir esneklige sahip. evet, esnek ama, firtinanin gucunu emip kendini yok edecek kadar degil yine. tam kararinda. denizi bilenin, taniyanin yaptigi bir iskele. iskelenin uzerindeyse, insanlar var, her irktan, her milletten. kimi iskelenin solunu sever de kimi sagini. kimi kuzindeki esintiden hoslanir da, kimi guneyde toplanmayi. esnekligi de mevzubahis olur arada iskelenin, bunu cesit cesit hayirlara yoranlar vardir denzile her guclu etkilesimde. kimi firtinada denizden korkar, kimi iskeleyi tanir, kimi iskeleyi tanimistir, onu yapani merak eder. kimi gunesli havada iskelenin kenarinda oturmayi bekler. kimi denizle ugrasir. kimi bu iskelede dogmustur, hayati onun uzerinde gecer de, merak etmez neden buradayim? ne yapiyorum ben diye? kimiyse sonradan cikmistir bu iskeleye, gordugu en guzel seydir, asik olmustur ona, aklindan ve kalbinden gecmez ayrilmak bile. kimi de sevmez onu daha en bastan, atlar gucu ilk buldugunda kollarida, bakmaz bile geriye. kimi ise, bazen korkusundan, bazen mutlulugundan, bazen de onu cok sevdiginden kendini atar denize. kimi geri gelir. kimi baska bir iskele bulur kendine. kimiyse kaybolup gider denizde. cok acildigini farkeden de olur tabii. ne mutlu geri donebilene. gercek ozgurluge goturen ilk adim, denizi oldugu gibi tanimak, ancak o iskelede mumkundur cunku.

    bir yolun iki tarafinda toplanmislar. ellerinde pankartlar. birinin ak dedigine digeri kara diyor. birbirlerine olan nefretleri, tuttuklari pankartlara yazdiklarini bile unutturmus. bilgi alisverisinin, tartismanin, yorumlama gucunun ve incelemenin yerini sloganlara ve hamasete birakmis. kim, artik neyi neden savunuyor? onemli degil. sorgulamanin ve yargilamanin, tezatla alay etmenin ayriminda degiller artik. bir savas bu adeta. kimin baslattigi onemli degil.

    --- spoiler ---

    (bkz: islam/#18742681)
    (bkz: #18091029)
  • "kur'an'da bir suru mantik hatasi var" demek bunlardan birisidir. is bu kadarla kalir ama. hani mantik hatasi nerede dersen, isi biraz kurcalarsan karsina cikan manzara tam olarak sudur:

    --- spoiler ---

    bu ve bunun gibi ifadelerin gercegi yansitmadigini bir takim cikarimlar uzerinden iddia ettiginizde, uc baslik altinda toplanabilecek tepkilerle karsilasiyorsunuz:

    1 - "uzun yazmissin, demek ki bahane buluyorsun, kivirmaya calisiyorsun, cevir kazi yanmasin" diyenler: hakikaten soylebilecek bir sey yok. okumuyor, arastirmiyor; okumak ve arastirmak istemiyor. kendisine verdigi deger bu ifadelerinden belli olan. hakkinda bir kelime daha etmek zul.

    2 - soyle bir goz gezdirimis, parca parca okumus ya da genel bir bakip gecmis olanlar: yazilanlarin icerisinde bir takim ayetler gectiginden, bu ayetlerin bir seyi ispat etmek icin degil, tersine bir durumu ortaya koymak icin konuldugundan habersiz oldugundan "ben ayeti elestiriyorum sen hala bana ayetler geliyorsun" diye cemkirenini mi istersin, "zamanin sartlari" isimli plevne savunmasindan ortada eser olmadigi halde tekrar ve tekrar bunun yapildigini zannedenini mi. "hz. muhammed'in uckurundan dusunecek baska bir sey yok mu?" gibi abuk bir "savunma" ortada dahi yokken, bunun yapildigini iddia edeni mi istersin, arapcadan ceviri problemine dair bir arguman sunuldugunu zannedenini ya da durup dururken bu argumani ortaya demleyenini mi. yani ortada arapcadan ceviriden bahseden yok, bir bakiyorsun hazret gaza gelmis dinin altindan girip ustuden cikmis (!).

    tabii bir de isin ironik yani var. varsa da silinmis, ben goremedim fakat baska basliklar altinda da cok oldugu gibi onemli bir kisim insan da sanki birileri "ahzab 50-52 olarak buraya alinmis olan ayetler kur'an'da yok" diyormus gibi algilayarak isyan etmis. tabii ki cok uzun yazilmis, okunmuyor diye isyan edenler yine burada da var...

    sonra bakiyorsun, tekrar ama tekrar, zaten bastan beri dine inanmadigi ortaya koydugu yuzeysel steryotiplere ozgu "islam kilicla yayildi" ya da "kitabin yarisi hz. muhammed'in yatak hayatini anlatiyor" gibi ifadelerden cok rahat anlasilan yine bu ikinci kapsamdaki bir takim kimseler, sanki daha once dini butun bir muslumanmis da tum bunlari gorunce birakmis edalari ile yasayip etmedikleri bir surec uzerinden insanlari islam inanc sisteminden uzaklastirma propagandasina giriyor. bu isi hakkiyla yapip kendisini "dinin" disinda bulanlari gormesek, ya da bunlardan biri olmamis olsak zamaninda, bu goygoycularin kiskislamalarina kaptiracagiz kendimizi. daha kur'an'da hayatin 6000 yildir devam ettiginin yazdigini ya da islam'a gore bir kayinpederin oz oglunun esi ile o oldukten sonra evlenebilecegini zannedip, burada bilmis bilmis en basit birkac kavramindan haberdar olmadigi dine asabi bir uslupla giydirmeye kalkanlara ne soylebilirsin?

    3 - genel olarak hizlica ya da detayli olarak okuyanlar: baslik altina yazanlar icerisindekilerden cok az bir kismini teskil ediyorlar. ortaya konulan arguman ise su: "ya eger yapilan varsayimlardan en az bir tanesi yanlissa?". bu kadar. her akili basinda ve zekasina guvenen insanin yapmasi gerektigi gibi yapilan cikarimi inceleyip, "cikarim surecleri" icerisinde bir tutarsizlik ya da gecersizlik olup olmadigina bakip bulgularini ortaya koyanini gormedim daha. fakat, arastirma, bilgi edinme ve akil yurutme sureclerinin daha en basit bu kuralina dahi uymaktan imtina eden tum bu uc guruptaki aslanlara bakarsaniz, hepsi, sistematik olarak islami sorgulayarak arastirmis, yutmus, bitirmis, din ne basit ne aptalca bir seymis. inananlar ne aptal kimselermis. biz de onlarin hurmalarini burada yemisiz.

    isin asli su, kur'an'in hz. muhammed tarafindan yazilmis olamayacagi cikarimina yol yapan varsayimlarin hepsi, ama hepsi, islam inanc sisteminin inancin geregi olarak ortaya koydugu on kosullar ya da varsayimlar. belki eksigi var ama fazlasi yok. bu bakimdan, ortaya konulan yaklasimin, yine daha once o "uzun" girdilerin birisinin sonunda da* belirtildigi gibi "kendi icerisinde tutarsiz" ya da "sureksizlik arzedebilecek bir durumda" olmasi soz konusu degil. hani ozet gec denmis ya, ozeti su aslinda:

    "herseyi bir kenara birakip mesajin tasiyici oldugunu iddia eden tarafindan uyduruldugunu varsayarsak, son mesajcinin, yani okuma yazma bilmedigi halde boyle komplike bir teksti ortaya koymakla kalmayip, tamamini aklinta tutabilecek kadar zeki bir insanin, kendisine yukarida al-i imrân 31, 32 ve enfal 20, 46 gibi kolaylik saglayan ayetleri tanimladiktan sonra, uydurma faliyetini gerceklestiren bir insandan, ornegin sahte peygamberligi tescilli joseph smith'ten beklenebilecegi gibi yasadigi hayatin akisi icerisinde ve anlik olaylar karsisinda bu ayetlere dayanarak bir takim hukumler vermek yerine, (tabii acik bir sekilde ilk okudugu metni bir daha tekrarlamaktan aciz joseph smith'ten cok daha zeki bir birey olarak) kitabin icerisine sadece kendisini ilgilendiren bir takim ayetleri alacak kadar aptal olmasini beklemek ne kadar mantiklidir? bunun yani sira, kaelthas'in pek dogru bir sekilde gerceklestirdigi bir akil yurutmeyle (bkz: #13882318) sordugu

    "şöyle ki, bu ayetler peygambere iniyor; o da katiplerine yazdırıyor, değil mi? e, pekala "fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır" kısmını yazdırırken, yine peygamber kendisi söylemiyor mu bu ayeti yazıcılara? yani şöyle bir durum var: "ben size evimdeyken 'gidin' diyemiyorum, utanıyorum; siz evime davet etmezsem gelmeyin; gelince de çok kalmayın"... nası yani ya? "ayet geldi, yoksa ben söylemezdim" tarzı bir yaklaşım mı mevcut ki?"

    gibi sorulara muhatap olacagini dusunemeyecegini varsayabilir miyiz? onu da gecelim, kitabi kendisi icin konusturdugunda, boyle garip bir duruma dusecegini dusunemeyecegini, akil edemeyecegini beklemek ne kadar gercekci olur? acik ki, kendisinin sahte peygamber oldugu kabulunu yaptigimizda ve bu kabule dayanarak elimizdeki hakkindaki tarihi bilgilere dayanarak edindigimiz kendisinin akil ve hafsala kapasitesini de goz onune alarak bir akil yurutme yaptigimizda, boyle bir ihtimalin olduca zayif oldugunu gorebiliriz. fakat, daha once de belirtildigi uzere, kendi kafasina gore aldigi bir takim kararlardan vahiy ile döndürülmus bir insanin, vahiyi aktarma zorunlulugunun ve kendisine yuklenen yukumluluklerin agirliginin bilincinde, utana utana olsa da, sikila sikila olsa da kendi utangacligini acik eden boyle bir duruma belki de istemeye istemeye de olsa girebilecegini dusunmek ve varsaymak mumkundur. ozetle, mesajin gercek olmadigini ve uzerinden aktarildigini iddia eden kisi tarafindan uyduruldugunu varsaydigimizda, ahzab 50, 51, ve 52'deki ifadeler anlamsizlasiyor."

    fakat, tum bu ifadelere ragmen, yine cok basit bir sekilde, yaraticinin varligi ispatlanabilir olmus olsa iman denen olgunun ortadan kalkmis olacagini dahi gormek istemeyenler, ispatlanamama olgusunun mucizelere inanmakla celistigini iddia ediyorlar. halbuki matematiksel sureclerden haberdar olan bir kisi, soyut bir olgu olarak matematiksel ifadelerle, hayatin icerisinde gerceklesen bir takim doga ustu olaylarin karislastirlmasinin mumkun olmadigini da bilir. fakat onune geleni sakirt diye yaftalamaktan geri durmayanlarin, bu basit ayrimi gormesini beklememek gerek. imanin geregi olan her on kabulu gerceklesmis saydigimizda, hz. muhammed'in kur'an'i yazmis olma ihtimalinin en dusuk ihtimal olarak ortaya cikmasina surecsel olarak bir cevap uretemeyince tabii bu akil, ancak ve ancak ezberi guclu bir insanin (ki burada hz. muhammed'in kur'an'in tamamini aklinda tutmasindan bahsediyoruz) zeki olmayabilecagi ihtimaline sarilabiliyor. tabii resmin geneline bakmak yerine ortaya konulan cikarimlara laf yetistirmekten ote bir islevi olmayanlarin, hz. muhammed'in bugun islam'a inanmayan fakat onu hakkiyla incelemis hemen her insan tarafindan en azindan buyuk bir dahi olarak algilandigini gormesini beklememek gerek. yine.

    tum bunlarin disinda, bir de uslup ve tavir meselesi var. kimsenin inancina, dusuncelerine ya da hayata bakis acisina saygi filan bekledigi yok. fakat, olabildigince (!) serbest atis yapilan bu ortamda, zaten yazilmakta olan iki-uc itiraza karsi gaza gelip agizlar dolusu kufur ederek cok ama cok keskin ifadelerle kendini bir konuma oturmak da ne oluyor? hayatta karsimiza cikan hicbir sey ama hicbir sey senin kafanda kurdugun dusunceler kadar keskin degil. fakat sen, kafandaki bu keskin ve tahammulsuz yaklasiminla cikmis burada hayata kesin cizgiler cekiyorsun. baskasina ya da buradaki insanlara, onlari inciterek zarar vermede once kendine ediyorsun. yani, misal, kuran'a inanan herkes sizofrendir gibi bir ifadeyi kurabilen akil, dusunce sekli ne kadar gecerli bir takim sureclerin sonucunda bu fikre erismistir? yine ama yine, bilmiyorum.

    sonucta hz. muhammed'in kadinlari konusu, islami bilgiler acisindan belirli bir seviyeye ulasmis, belirli bir takim cikarimlar yapabilme yetisine sahip herhangi bir birey icin onemli bir imani kavsagi teskil eder. bu seviyedeki bir insandan beklenen, tarafli-tarafsiz bir takim onde gelen kaynaklardan beslendikten sonra akliyla, insafiyla ve vicadaniyla kafasinda kurdugu asla gercek olmayacak dunyayi degil, ayaklarinin yere degdigi gercek hayati odagina koyarak bir karara varmisidir. bu karar hz. muhammed'in peygamber olduguna iman yonunde de olabilir, diger yonde de. fakat, ne yazik ki, bu ve bu baslik gibi bir surusunun altinda yazilanlarin neredeyse hepsinin icerigi, ortaya konulan bilginin ve cikarimlarin seviyesi, insanlarin once inanmamaya karar verdigi, daha sonra buna bir takim gerekceler urettigi savini destekliyor. simdi, tum bu ifadelerden sonra, kendisini ateist, agnostik ya da baska bir inancin mesubu olarak tanimlayan kisilerin "ne bicim dine inaniyorsunuz, cok acik bunu nasil goremiyorsunuz, adam keyfine gore kitap yazmis" serzenislerinin argumentum ad populumun tillahi oldugunu, bu argumanin cok basit bir sekilde sadece islam'i deli gibi arastirip ihtida eden binlerce batili insan gosterilerek kolayca savusturulabilecegini anlamalari gerekir. hem de her seyden once. bilim geldi islam zail oldu diyenlere ise gercekten bir sey diyemiyorum, sadece (ara: boylesi ancak).

    a evet, yine uzun yazdim ve sen yine okuyup anlamak yerine bahane uretmeye devam edebilirsin.

    --- spoiler ---

    (bkz: muhammed'in ilişkiye girmek için yazdığı ayetler/#24130770)

    bir de tabii er meydaninda bu mantik yigitlerinin(!) ibretlik performanslari suralardan takip edilebilir:
    (bkz: kuran'ın insan yapısı olduğunun delilleri/@anesthetized)
  • tahmin ediyorum ki burada gerekceleri siralayanlardan bir teki dahi bir siyer kaynagi esliginde nuzul sirasina gore detayli bir kur'an okumasi yapmamistir. zira yapilmis olsa kitabin ve sunnetin tam tersine argumanlari, kendilerinin inancsizliginin nedeni olarak siralayarak insanlari hayrete dusurmezlerdi. en azindan bir inanc sisteminin oncelikle kitabi ve uygulayici ile tartilacagini, tartilmasi gerektigini bilirlerdi. tabii bu, kimine gore "gercek islam bu degil" argumani. ama peki, sizi din disina koydugunu soylediginiz ve muslumanlarca yerine getirildigini iddia ettiginiz hareketler ve tavirlar eger dinin bu ana kaynaklarinca da yeriliyor ya da lanetleniyorsa ne olacak?

    fakat tabii yine, ortaya konulan argumanlar mantiksal safsatalarin birbir dizilmesine yol acmaktan oteye gidemiyor. kisinin tanri tarafindan yaratilmis olmasi, kisinin yaratilmasindaki ilk kosullarin tanri tarafindan belirleniyor olmasi durumunda neden iradeden bahsedilemesin? tanrinin bizim yaptiklarimizdan ve yapacaklarimizdan haberdar olmasi onlarin bizim tarafimizdan, kendi secimimizle yapilmadigi anlamina mi gelir? gelmez tabii ama buradaki mantiksal kopuklugu gorebilmek icin cok okumus(!), kafasi cok calisan(!), cok dusunen(!) bir ateist olmak yetmiyor. yani en azindan bu baslik altinda yazilanlardan cikan bu.

    bizim zamani tek yonlu olarak idrak ediyor olusumuz ve onun uzerinde bir kontrolumuzun olmayisi (yani var zaman - konum duzleminde bir etki fakat, en azindan bir gun icerisinde dahi onemli sayilabilecek mertebelerde bir kontrolumuz yok) tanri'nin da ayni sartlar icerisinde oldugu anlamina gelmez. nasil 2 boyut icerisinde yasayan sadece duzlemsel algiya sahip bir varlik 3 boyutta olan bitenler ya da 3. boyutun isleyisi hakkinda ancak cok kisitli bilgiye sahip olabilcekse, ayni iki boyutta bir varlik icin kalem ucuna bastirildiginda bir daire, yatay olarak masaya kondugunda bir dikdortgen ise, ama aslinda kalem bunlarin hicbirisi degil ise, 3 boyutta yasayan bizler icin de isik/zaman boyutu sadece ne parcacik ne de dalga ile ifade edilebilir aslinda. bu bizim ancak bu ust boyuta ait mekanizmalar hakkinda bilebildiklerimizin de bir kismini teskil eder. bu bakimdan kader mevzuu inanc ya da inancsizlik acisindan tabii etkili ve onemli bir konudur fakat yukaridaki paragrafta isaret edilen seviyedeki tartismalarla ya da sanki 4 es allah'in emriymis (bkz: #29591453) sanrisi ile bu konuda karar vermek kisisel sureclerin kalitesinden baska hicbir sey gostermez.

    yazilanlara gore ortada olan ancak neyi, daha neden reddettigini dahi bilmeyen pek cok insanin oldugu. umulur ki birgun insanlar akillari, duygulari ve hisleriyle bir butun olarak insafli bir yaklasimla hayata dair gercekci bir bakis acisina sahip olarak inanc konusunda sadece akillari ile degil bilgiye sahip olarak da birtakim degerlendirmeler yapabilirler.

    edit: boyle editleserek tartismayi cok etik bulmuyorum ama "kisinin ne yapacağına tanrinin onu yaratma şekliyle karar vermesi" diye bir sey yoktur. bir kere bu cumle sacmadir baslibasina, isin aslini ogrenmek icin (bkz: cüz'i irade) (bkz: irade-i cüz'iye). kafasina gore bir seyler uretip kendini dinden asagi atanini da ilk defa goruyorum.
  • --- spoiler ---

    koskoca bir inanc sistemini cennete girmek, cehennemden uzak kalabilmek icin uyulmasi gereken birtakim kurallar butunu olarak gormekten oteye gecememis kisilerin tanimladigi ateisttir. hayir halbuki mesele para gibi, ne kadar kovalarsan o kadar kaciyor ama kime anlatiyorsun.

    islam inanc sisteminde tanri bize kendisini esma-i hüsnasi ile tanitiyor. her insan bundan ne alabilirse aliyor. yine tanri diyor ki eger bana yaklasmak ve beni daha iyi tanimak istiyorsan birtakim dongusel ibadetleri yapmaktan hicbir zaman geri kalma. simdi, bu mesaji dinleyip yasantilari ile, halleri ile tanriya yaklasma yolunda ilerledigine kani olunan haci bayram-i veli gibi yunus gibi mevlana gibi aksemsettin gibi seyh edebali gibi haci bektas-i veli gibi muhiddin-i arabi gibi fudayl bin iyad gibi kimseler, kendilerine bu cabalarinin sonucunda bizlerden daha cok acildigini tahmin ettigimiz birtakim "sirlara" binaen, zamandan bagimsiz olarak, yuzyillardir ayni seyi soyluyorlar. cennet ve cehennem, biz ne tahayyul ediyorsak, o degil.

    bunun disinda, ilgi cekici olan bir sey de kitapta surekli olarak hz. muhammed'in uzerinden gonderilmis oldugu iddia edilen mesaji ciddiye almayip, onu hafife alanlarin, dogru oldugunu icten ice bildikleri halde cikip sirf cikarlari icin ya da islerine gelmedigi icin onu inkar edenlerin, islamiyet'in ongordugu ibadetleri silsilesini yapmanin nefislerine zor gelenlerin, ona dusmanlik edenlerin obur dunyada, tanrinin karsisinda ne kadar zor durumda kalacaklarindan bahsedilmesi. kur'an'in karsisina aldigi insanin heveslerini, kotu huylarini, bencilligini, tanriya ve onun sevgisine tercih etmesi.

    din sadece kisisel, hukuki ya da toplumsal boyutu olan bir sey degil. sosyolojik boyutu da var. bu noktada, olgulara dinin kendisini tanimladigi cercevenin icerisinden bakarsak, onundeki engellere ragmen, kendisine verilmis olan nefsi kontrol altina alarak melekten de yukari gidebilen ya da huylarinin esiri olarak seytandan da asagi gidebilen bir varlik olarak insanin, bilincli olarak tanriya yaklasmak yerine anlik hazlari, cikarlarini ve dunyevi bir hayati tercih etmesi karsisinda bir inanc sisteminin nasil bir yaptirim koymasini bekliyoruz? yea iste olsa da olur olmasa da dese ya da sonucta herkesin varacagi tek bir "konum" ya da "durum" belirlese, hangisimiz birakacagiz gunluk aliskanliklarimizi sevmeyi de allah'a yonelecegiz soyler misin bana? klasik bir yuzeysellikle ifade etmek gerekirse "e biraz da yanar, bronzlasir cennete oyle girerim" demeyecek miyiz? isin basinda, boyle bir yaptirim olmak zorunda. ha, cok iyiymis, cok guzelmis, cok sevilmis arkadas. onun ecrini verecek zaten allah, inanmasan da bak, esma-i hüsna orada.

    bu arada, "ibadetlerini yapmasa da" bir muslumanin "cennete" gireceginin bir garantisi yoktur. son nefeste kimin ne olacagi belli olmaz. allah'tan korkmak da bu yuzdendir iste, nefsiyle kendisini basbasa birakmasindan korkmaktir asil mesele (bkz: nahl suresi 93. ayet/#27611468). senin anladigin haliyle cennet, cehennem? sonuclardan bir sonuc, sadece.

    kimsenin devrelerini filan yaktigini sanmiyorum. vekil olarak insandan bahsediliyor islam dininde, muslumandan degil. tabii ki hemen her insan, secim yapabilme yetisine sahip bir varlik olarak guzel ahlak sahibi olabilir de islam dininin ozunde mesele bu degil ki. mesele, kalbi dunya'ya ait yani dunyevi olana karsi sevgiden arindirilarak tanriya ve tum varliklara karsi bir "sevgi" ile doldurabilmek. bunun sonucunda ahlaklarin en "arinmisina" ulasilacak olmasi, geri kalan ahlaki degerleri ya da "ahlak"lari degersiz ya da gecersiz kilmaz ki. iyi bir insanin ateist olmasindan sasiran birisi ya tum bu olgulardan habersizdir ki dogal olarak bu durumda basta ateistler olmak uzere kendisini ayristirdigi diger insanlara karsi birtakim onyargilara sahip olacaktir maalesef, ya da saskinliginin temel sebeplerinden birisi de -eger boyle bir siniflandirmayla bakmiyorsa kisiye- akil, vicdan ve insaf sahibi birisinin yaraticinin varligina kani olmamasina karsi duyulan hayret olabilir. bu noktada da, tanrinin varligina inancsizligi bilincli olarak secmis bir insanin, yaraticinin varligina inanan birtakim insanlara karsi dusundukleri ve hissettikleri, bu inancli kisininkilerin tersten ama neredeyse aynisi olmayacak midir? bu acidan, boyle seylere dayanarak dine inanmak ya da dinsizlik ile ilgili cikarimlar yapmak ne kadar saglikli olacaktir?

    bunun disinda, yine ateistlerin inanc sahiplerine gore daha merhametli oldugunu iddia etmek, tamamen yanlis bir genelleme yapmak demektir. dinden, ozelde islam inanc sisteminden haberdar olundugunda gorulebilecegi gibi, hata arayana kisinin kendi hatasi yeteceginden, buna bagli olarak da canli ve cansiz cevresindekilere karsi merhametli davranmayanin yaraticidan da merhamet goremeyecegi -eger neden yaraticinin merhametine ihtiyac duyayim diyorsan buyuk egoya sahip olmada bolum canavarini gecmissin demektir, tebrikler(!)- ortada iken, muslumanin merhametsiz olamayacagi ortadadir. bunun disinda, ne yazik ki ideolojilerinin ve inanclarinin ozune inememis gafiller, inmemekte israr eden riyakarlar hemen her yerde karsimiza cikabilir. bunlara bakarak hukum vermek ise, yine, yanlitici olacaktir. zira bu durumda, birakalim herhagi bir ateist olmayi, inancsizlik temelinde kurulmus komunist sistemlerin en tepesine cikacak kadar ateist retorige hakim stalin ve pol pot gibilerin, bugun kuzey koredeki insanlik disi rejimin yaptigi kotulukler kadarini kimse dusunemedi, beceremedi bu dunya uzerinde. kaldi ki sözlük ateistinin çapı basliginda ateistler tarafindan yazilanlardan anliyoruz ki ateist olmanin, ne merhametli olmak ne de kafasini calistirarak birtakim cikarimlar yapmak gibi "genellenebilirlikleri" olmak zorunda degil imis.

    ibret icin: (bkz: josef stalin/#22912089)

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    zira, inancin ozunde insan egosunun kontrolu uzerinden tanriya yaklasma fikri vardir. bunun bilimsel gelisme ile ilgisi ise, deneme yanilma ile de olsa flamenti elde ettikten sonra, her turlu rekabeti ortadan kaldirarak verimsiz bir sistemi* elektrik dagitimi konusunda tekellesmeye calisan bir edison'un -ki ahlaktan bahsetmiyoruz bak, bu caba ahlaki de gorulebilir bir kisim insan tarafindan- elde ettigi gucu sorumlu olarak kullanacak bir insan olup olmamasi noktasindadir. dini inanc, egonun adeta uzerine giydirlilen bir kap ile frenlenmesini ve kisinin diger insanlara zarar verecek islere imza atmamasini amaclar, gucu eline aldiginda. yoksa, ben sadece dua edeyim, sifayi allah versin, islamda yoktur (bkz: cüzzamlı olan kişiden arslandan kaçar gibi kaçınız/#25963233). muslumanlikta elinden gelenin en iyisini yaparsin, gerisinde sonuc ne olursa olsun hayirlisinin olmasi icin allah'a dayanirsin. baskalarinin sans dedigi senin ise kader icerisinde gordugun faktorun oneminin farkindaysan cok kiymetli bir seydir bu aslinda. yani burada verilen hastaneye giden insanin ikilemde olma durumuna dair ornek islam icin gecerli degildir ki (bkz: müslümanların en büyük 20 icadı/#24838303).

    yine, batida bilim insanlarinin cogunun bir inanca sahip olmadigi belirtilmis. bu, bu kisilerin manevi bir tatmine tam olarak ulastiklari anlamina gelmiyor. bati dunyasinda insanoglunun inanc sistemlerini geride birakmasi gerektigini savunan kisilerin pek cogunun, bu fikre oncelikle kendilerinin de kismen ya da tamamen icerisinde yetistirken etkisi altinda kaldiklari hristiyanlik inanc sistemi ve bu inanc sisteminin insanlik tarihi uzerindeki etkilerini goz onune alarak ulastiklarini biliyoruz. bundan daha birkac yuzyil once hayati boyunca yikanmadigi icin bir kadini aziz ilan eden bir inanc sisteminin ne kadar evrilirse evrilsin gunumuzde kafasini duzgun calistirabilen ve yasadigi hayati algilayabilen bireyleri tatmin etmesini beklememek gerek.

    fakat ayni insanlarin, insanligin gelecegi icin ortaya koyduklari cozumleri dayandirdiklari insan kavraminin hayatin icerisinde akliyla, dusuncesiyle, hisleriyle, arzulariyla karsimiza cikan insanla ne kadar ortustugu noktasinda suphelerim var. zira ahlakli olmak icin dine ihtiyac olmadigini (bkz: roman polanski vs. hüseyin üzmez /#18652609) ortaya koymak yetmiyor. george orwell'in hayvanlar ciftliginde cok anlamli bir sekilde islemeyi becerdigi gibi sonu gelmez arzularin, isteklerin, kontrol ve guc acliginin toplumun genelinin fayda elde edebilecegi bir yone kanalize edilmesinin recetesini ortaya koymak o kadar da kolay bir sey degil.

    iste tam da bu noktada, insanin nefsinden, egosundan ve dunyaya ait olan her seyden olabildigince ozgurlesip kendi iradesiyle secimini rahatca yapabilecegi bir secenegin islam tarafindan sunuldugunu dusunuyorum. fakat, bu noktada boyle onemli bir alternatifin modern dusunce dunyasinin bu akilli insanlari tarafindan hristiyanligin dahi gerisinde gorulerek dikkate dahi alinmiyor http://www.youtube.com/watch?v=hl8y4euo124 oldugu gercegi var karsimizda. islam cografyasinin bugun kan golune cevrilmis olmasina muslumanlik adina verilen bazi barbarca tepkiler, zaman icerisinde iyice cahillesmis musluman topluluklarin bu duruma sessiz kalmasi kafalardaki musluman steryotipini iyice kaniksatsa da, asil etkenin muslumanlarin mesaji tasima konusundaki gevseklikleri oldugunu dusunuyorum. tabii buna ragmen arayan eden buluyor*.

    gecenlerde tony blair'le televizyonda bir munazara yapan christopher hitchens*, eger dinler olmasaydi bugun ortadogu sorunun da olmamis olacagi uzerinden tezlerini dillendiriyordu. bu noktada anglikanliktan katoliklige taze bir gecis yapmis olan tony blair'den oradan buradan patlak veren inanc sistemini savunmaya calisirken dinler olmamis olsa dahi petrol oldukca sorunlarin devam edecegini soylemesini beklememek gerekiyordu tabii.

    sonucta, bugun yaratici olduguna inandiginin kontrolunde ve onun "esiri" olan insanin -ki hangi inanc sisteminde olursa olsun onun gereklerini tam olarak yerine getirip getirmedigi suphe goturur- yarin arzularinin ve egosunun tam bir esiri haline gelmeyecegini kim iddia edebilir? kiyametin kopmak icin yer yuzu uzerinde tanriya inanan bir tek insan kalmamasini beklemeye ihtiyaci olmayabilir.

    kaldi ki islamiyetin on gordugu sey, egoyu oldurmek, zevksizlesmek degil, tabii ki ihtiyaclari karsilamak ama bunlarin esiri olmadan "bencil olmayan" bir hayat surme gayesidir. yoksa bunlarin yokedilmesi diye bir sey soz konusu olamaz. tabii tanri kavramini tamamen baskici ve egoyu, nefsi baskiyla bastirmaya calisan bir guc olarak tanimlamak onun en azindan bize gonderdigini iddia ettigi kitaptaki tanimiyla celisiyor. senin onu boyle algilamis olman, onun oyle oldugu anlamina gelmiyor (bkz: allah'ın varlığının ispatlanamaması/#27550895) ama daha onemli bir nokta var.

    isin gelip rasyonellige dayanmasi. rasyonellik nedir? bu gercekten cok onemli bir soru, zira, rasyonellik adina yapilan seyler bugune kadar hic de hos cagrisimlar yapmiyor kafalarda. sartlar ve teknoloji degisse de, insanlarin hirslari, anlik sinirleri, garezleri, kiskancliklari, cekememezlikleri, guce acliklari ne kadar degisti? insan ne kadar degisti sorusu ortaya cikiyor. dun, habilin kanini kabile dokturen "sey" bugun kol bacak nakli yapilan bir adamin hayatin mal oluyor. tabii insanin degisim ve gelisimine kani olarak, rasyoneliteyi cozumun yolunda bir adim olarak gormek bir seye "inanmisliktir". bu da teorik olarak yanlislanamaz bir durum ortaya cikartir. fakat konu tamamen insan davranislari ve sonuclari ile ilgili oldugundan ancak konuya "tarih bilinciyle" ornekler uzerinden yaklasabiliriz. bu noktada, rasyonel bir sistemin ve islam'in insan hayatina etkilerine dair iki ornek asagida bulunabilir.

    bunun disinda, "insan varoluşunun temelinin nefis, ego ve dünyaya ait olan zevklerle birlikte, insanın zihinsel ve biyolojik olarak özgürleşmesi, doğaya ve onun bir sonucu olan kendi bedenine ve zihnine yabancılaşmayıp, kültürel bir şizofreni üzerinden kendisinin ve çevresinin hayatını heba etmemesi işleviyle bir değere haizdir" ifadesinin altina imzami atarim.

    --- spoiler ---

    (bkz: çok sevilen ateist/@anesthetized)
    (bkz: ateizmin ne işe yaradığının bilinmemesi sorunsalı/@anesthetized)
  • daha once de belirtildigi gibi insanlar cok cesitli argumanlara dayanarak tarinin yokluguna kani olmayi ya da tanri kavramini reddetmeyi tercih edebilirler. fakat yalnux'un da uzerinde durdugu gibi bu argumanlarin bir inanc sistemine bagli olarak gelistirilmesi ile dogrudan soyut bir kavramlar butunu uzerinden ortaya konulmasi ya da dinlerden ve inanc sistemlerinden tam olarak bagimsiz olmasa da belirli, somut gerekcelere dayanmadan ortaya cikmasi arasinda bu argumanlarin karsilanabilirligi acisindan temel bir fark vardir. dine dayali tanri reddi ister sacma olsun ister olmasin, din icerisinden getirilen argumanlara karsilik, dinin baglaminda kalarak, onun tanim kumesi icerisinden, onun cizdigi cerceve ve ortaya koydugu mantiksal sureclerden yola cikarak birtakim cevaplar uretmeyi kabul edilebilir ve daha onemlisi mesru hale getirir.

    teoride her sey guzel buraya kadar. fakat isin pratigine baktigimizda ne yazik ki karsilastigimiz tablo isin icersinden bu kadar kolay cikmamiza izin vermiyor. isler, hayata dair hemen her seyde oldugu gibi karisip giriftlesip sadece "aklin" mekanizmalari ile cozulebilecek noktanin cok otesine gidiyor. arkadaslarimizdan birisi cikar, redd-i allah noktasindan bir arguman koyar ortaya. misal bu baslikta daha bugun yazilanlardan birkacina bakarsak

    - faroe adaları'nda ramazan ayı (kutuplarda oruc meselesi)

    - kendini ovduren tanriya tapmama istegi

    - iyi ama inancsiz insanlarin cehenneme gitmesi

    - dinin mantiginin olmamasi

    - imtihan edilmeyi ben secmedim

    - topraktan gelme celiskisi (?)

    - kur'an'in insan haklarina aykiri olmasi

    - kur'an'in bir tehdit kitabi olmasi

    - muslumanlarin islam'a aykiri davranislari

    - sonsuz azap

    - kutsal kitaplar arasi celiski (?)

    - kotuluk problemi

    gibi argumanlardan birisi olabilir. genelde konu hakkindaki genel, basit bilgiye dayali ilk bakista bir celiski gibi gorunebilecek argumanlardir bunlar cogunlukla. kisi tatmin eder ya da etmez orasi ayri fakat, tum bunlara, teker teker, cesitli yazarlarca yukarida catisi cizilmis olan baglam uzerinden birtakim cevaplar verilmis olmasina ragmen, yine bu baslik altindaki nedenlerde ifade edilgi sekliyle

    - sorgulayici

    - akilli

    -dusunme yetenegine sahip

    - bilimsel yaklasima haiz

    - bilgili

    - okuyan

    - sorgulama cesaretine sahip

    - cesur

    - kendi kudretini bilen

    - korkunun yerine akli gecirmis

    - kisisel gelisimine onem veren

    - dinin nelere yol actigini goren

    - soru soran

    - zeki

    arkadaslarimiz, birazcik kulak kabartip konu hakkinda bilgi sahibi olmak yerine lutfen kimse kusura bakmasin ama aklina ilk gelen seyi sormaya, bu ilk fikir ile bir sorgulama yaptiklarini zannetmeye devam ederler. cikip bir cevap verirsin, sanki ilk soruyu kendisi sormamis ve cevabi verilmemis gibi otomatik olarak verdiginiz cevaptaki bir noktaya takilarak onunla ilgili bir soru sorar (ya da tartismak yerine ayni argumanlari tekrar one surer (bkz: ahzab/#25968022)). aslinda bu guzel, tartismada bir ilerleme oluyor fakat, kim, konu hakkinda hicbir bilgisi olmayan ve aklina ilk gelen seyleri enumerator gibi sormaya devam eden birisine surekli olarak bir seyler aciklamak durumunda olmak ister? sonucta is ister istemez bir metodolojik yaklasim meselesi haline geliyor ve kisilere "tum bu sorularin cevabina iyi bir siyer ve nuzul sirasina gore kur'an okumasi paralelinde erisebilirsin" deniliyor. kaldi ki, islami ilimler, bu bahsi gecen okumayi dogrudan ilgilendiren ne hadis ne fikihla ne de kelam ile sinirli. sirf hadis ve meal konusunda bile belki onbinlerce eser soz konusu iken, bir siyer okuyup meal bakmakla "tum islam kulliyatinin" okunmasinin beklendigini zannetmek yanlis bir yaklasim olacaktir. is, mesele, isin hakkini vermektir. yoksa aklina ilk geleni bir celiski olarak algilayarak kendini tutup bir inancin ya da inancsizligin kendisinin disina atmak ancak kisinin kendi sureclerine ve son kertede kendine verdigi onemi gosterir. en azindan, es-suara suresi 30. ayete baktiginda gorebilecegi "zulme karsi birlesin" ifadeleri ve ayni surenin 40. ayetinde tanrinin gazabinin ancak insanlarin kendi isledikleri gunahlardan, birbirlerine yaptiklari kotuluklerden dolayi geldigini ifade eden ayetleri okumak yerine internetten izlenen bir video uzerinden birtakim kanilara varmayi tercih etmemeli insan. tam da bu noktada basliktaki farkli iki girdide, farkli iki kisi tarafindan yazilmis

    "yani en azından konu islam olunca sen kalkıp herhangi bir kuran ayetinin mantıksızlığını veya kimi yerde saçmalığını bırak ispatlamak, tartışamıyorsun bile. bu ortamda dinin mantığı var mıdır? yok.

    bu bağlamda dinden çıkmanın rasyonalize edilmeye, über mantıklı açıklamalara ihtiyacı yoktur. "beğenmedim dininizin kurallarını bana uymadı" dersin çıkarsın."

    ve

    "akıllı olmak yeterli bir nedendir. öyle çok düşünmeye falan da gerek yok. ortalama bir zeka seviyesine sahipsen kafana bir iki soru takılır, biraz düşünür doğru cevabı bulursun."

    ifadeleri konuyu ve sorunu oldukca iyi ozetliyor. sonucta, kur'an'in bir anayasa olmasi sebebiyle kurallari belirledigini, sinirlari cizdigini bu bakimdan ifadelerin net ve koseli oldugunu, bunun boyle olmasinin asil sebebinin ise insanin her seyi cekip cevirip yamultabilen yapisi oldugunu, bu yapinin ayni zamanda onu seytandan asagi ve meleklerden yukari cikartan sey oldugunu biraz daha okusa kitapta gorebilecek insanlarin, eline aldigi bir mealden birtakim parcalar okuyarak kur'an'in bir nefret kitabi olduguna kani olmasi cok sasirtici gelmiyor (bkz: kuran-ı kerim/#20779081) (bkz: kuran-ı kerim/#21632257) (bkz: kuran-ı kerim/#21642317). sunnet, peygamberin uygulamasi ihmal edildiginde yapilan bu okumanin, okumanin yetersizligi ile beraber birtakim insanlari tutup inancsizligin bir tarafina atarken, diger bir tarafta bugun siddet iceren ve asiriklara cevaz veren islam anlayislarinin ortaya cikmasina yol acmasi tabii ki tesaduf degil. sirf bu durum bile, yapilmasi onerilen "okumanin" onemini gostermeye yeter.

    bunun disinda, muslumanlarin her insanin islam uzerine dogduguna inanmalarinda oldugu gibi (bkz: nahl suresi 93. ayet/#27611468) denilmis ki

    "aslında ateist olma diye bir şey yoktur, her insan özünde ateist doğuyor zaten.

    bir de soru : ateist insanın çocuğu olursa ona hayatı ateist bakış açısıyla mı öğretecek sadece yoksa dinleri de anlatacak mı? çocuğuna dinleri öğretmezse onun öbüründen farkı kalacak mı?"

    bu sosyopsikolojik kavramlar butunune isaret eder ki ilk kosullarin zaman icerisindeki sartlanmalar ve kisisel surecler uzerindeki etkisi hakkinda sunlar soylenebilir bu noktada:

    --- spoiler ---

    islam ise konuya dogru ve yararli aliskanliklar olarak tanimladigi ibadeti, cocugun yetistirilmesinden sorumlu olarak tanimladigi ailenin cocuga aktarmasi ve bunu cocugun edindigi bir aliskanlik haline getirmesi hedefinden bakar. ibadet etmek, ani ya da uzun vadede kisiye fiziksel bir zevk ya da tatmin vermediginden yukarida bahsi gecen aliskanliklarin aksine, ozellikle genc birey icin kazanilmasi zor fakat kolaylikla birakilabilecek birseydir. bu noktada islam, hayata atilacak bireyi dogru olarak gordugu anlayis ve aliskanliklarla donatilmis hale getirmeyi hedefler. bu asamadan sonra, ailesi tarafindan aktarilan kulturu belirli bir yastan sonra sorgulayan, islam acisindan bakildiginda taklidi iman asamasindan tahkiki iman asamasina gecen pek cok insan olabilecegi gibi, islam inancindan ya da herhagi bir inanctan kendini soyutlayan, birseye inansa da ibadet etmeyi birakan insanlarla karsilasmak o kadar da zor olmayacaktir. islamin bu yaklasimi, disaridan bakan bir goz tarafindan, insanin hayatinda ne yapacagina ya da ne yapmasi gerektigine sadece akliyla karar verdigi varsayimiyla kosullanildiginda elestirilebilir dogal olarak. ne var ki, insanlik olarak daha henuz nick rockefeller'in hedefledigi noktaya ulasamadigimizdan(!) sadece islami merkez alan aileler degil, butun aileler ya da cocugun yetistigi ortama ait tum bireyler, isteseler de istemeseler de, bir tek soz dahi etmeseler de, gerek kendi aralarindaki iliskileri, konusma sekilleri, tavirlari ve mimikleri gerekse de icerisinde yasadiklari toplumla iliskileri uzerinden cocuga, cocugun hayata bakis acisini ve dusunce seklini sekillendirecek bir vizyonu, kaliplar butununu ya da kurallar gurubunu aktarirlar (bkz: #18434946). bu yuzden, insanlarin belirli bir caga gelip dogru ve yanlisi tanimlayabilir hale geldikten sonra o gune kadar yasadiklari hayatlarini bir kenara birakip sadece akillarini kullanarak hayatlarina bir yon vermesi soz konusu degildir.

    --- spoiler ---

    son olarak, tum bu tartismalarin disinda daha genel bir arguman olarak islam kadini asagiliyor hatta pataklayin diyor cikarimi beklenmeyen bir sey degil. fakat bu ne yazik ki yurutulmeye calisan tartismaya ne kadar destek verir bilmek de mumkun degil. zira burada daha cok tanri kavraminin yoklugunun kabulu uzerinde durmak daha saglikli olabilirdi. fakat bu tip daha tali argumanlar da ortaya konulabiliyor. oncelikle kur'an bir erkek kitabi degil. bunun aciklamalari defalarca yapilmisti daha once. bunun disinda oyle kadinlara vurmanin, hele hele pataklamanin ongoruldugu, normalize edildigi, kabul edilebilir goruldugu bir inanc sistemi de degil ki tum bunlar icin (bkz: islam kadını/@anesthetized), (bkz: kadınlarınızı dövün/#22453162) ve afrozistin yazdigi su (bkz: nisa suresi 34. ayet/#27062059) girdiye bakilabilir. bir de son olarak, islam'da kisilerin birtakim faliyetlere zorlanmasindan bahis acilmis. yani dinde zorlama olmadigi dusturu apacik orta iken, musluman olmadigini ortaya koymus bir kimseye zorla bir seyler yaptirilabilecegini dusunmek, ben muslumanim diyen icin dahi dahili ve harici ayrimi var iken -ki (bkz: namaz kılmayanı hapsedip namaz kılana kadar dövmek/#25856445), fikhi konular hakkinda asiri naif bir yaklasima sahip olmaktan kaynaklanabilir ancak. turkiye'den bir iran cikmaz, cikamaz.
  • ozde aklin cizgileri ile kalbin egrilerini birlestirememektir.

    "neden dogada yesil bu kadar bol? diye soruyordu bana. neden bu kadar az duz cizgi var? insan neden yapitlarinda egrilere bu kadar az yer veriyor? neden duz cizgi duygusu yalnizca insanda var?

    ...bizde birbirinden ayri iki yaratik vardir. swedenborg'a gore melek, dis varligini ic varligi ile alt edebilen kisidir. insan, icindeki meleklik yetenegine boyun egmek istiyorsa eger, dusuncesi ona iki varligi oldugun gosterir gostermez, icindeki o guzelim melek yaradilisini gelistirmeye bakmali. eger yazgisini acik secik goremeyip akil yasamina hiz verecek yerde beden etkinligine agirlik verirse, butun gucu dis duyularinin alanina gecer; melek de bu iki varlik biciminin maddelesmesi sonucunda yavas yavas olup gider. tersi durumda., yani ic varligini ona uygun ozlerle beslerse, ruh, maddeyi yener ve ondan ayrilmaya calisir. ayrilik, olum adini verdigimiz sekilde bas gosterirse, kalibindan kurtulacak kadar guclu olan melek, varligini surdurur, asil yasamina baslar. insanlari birbirinde ayiran sonsuz sayida kisisel ozelligi, olsa olsa bu iki varlikla aciklanabilir."**

    "...duygular, bu bambaska ifadeyi kendilerinden mi doguruyorlar? orada esrarengiz bir hadise yok mu? eger duygularin irademizi dogurusu mekanik bir hadise halinde kendiliginden olsaydi ayni tesirlerin herkeste ayni iradeyi dogurmasi ve bir cemiyet icinde asagi yukari hep ayni istek ve iradelerle yasayan insanlarin bulunmasi icap ederdi. bunun boyle olmadigi ise her gunku tecrubelerin ortaya koydugu bir hakikattir. dis dunyamizdan gelen tesirleri herkesin karsilayisi baska baskadir. bu baskaliklar zeka dunyasina ait baskaliklar neviden degildir. zira hafizanin zenginligini veya cagrisim kabiliyetinin insanda canliligi veyahut dikkatin kesin olusu suurlara, sahsiyetlere ait bir ozel baskaliklar gibi bize ferdi ruhun karakterini tanitmazlar. bunlar evrensel olculere tabii hadiselerdir; kainat (cosmos) hadiseleri cinsindendir. hafizam zayiflayinca sahsiyetim degismiyor. dis dunyadan gelen tesirleri karsilayisimdaki baskalik ise sahsiyetimin gercek alametidir. benlik denilen muazzam sirra iste burada rastliyoruz. her yigin bir yogurt yiyisi oldugu gibi herkesin kendine gore bir duyus tarzi vardir."**

    "dusunmek gormektir, demisti birgun bana, orgutlenmemizin ilkeleriyle ilgili karsi cikislarimizdan birine kapilarak. butun insan bilimleri cikarimsamaya dayanir; cikarimsama da yavas yavas gelisen ve bizi nedenden sonuca idiren, sonuctan nedene cikaran bir gorme bicimidir, ya da daha genis bir deyimle, her siir, her sanat eseri gibi, nesnelerin hizli bir gozden gecirilisinden dogar.

    louis ruhcuydu; ama ben dogrudan onun gozlemlerine dayanarak soylediklerinin tam tersini iler surmeyi goze aliyor, zekayi bile butunuyle fizik bir urun sayacak kadar ileri goturuyordum isi. ikimiz de hakliydik. belki de maddecilik, ruhculuk sozcukleri, tek ve ayni olayin iki ayri yuzunu tanimliyordu."**

    "insan, iradesi ile deger kazanir. irade, icimizden disa verilen itici kuvvetlerle frenleyici kuvvetler arasinda suurlu bir denklesmedir. ondaki dengeyi saglayan ferdin yasadigi cesitli duygularla ferde disaridan yuklenen emirler ve tazyiklerdir. duygular itici kuvveti harekete gecirir, emirler ve tazyikler frenleyici kuvveti idare ederler. bu iki zit kuvvetin ortasinda hareketlerimiz meydana gelmektedir. insanin kaderi, bu carpismanin sinirlarinda gerceklesiyor. frenleyici kuvvetler, hareketlerimizi cemberleyen determinizm plani icinde yer aliyorlar. insan bu dairenin icinde kendini esir hissediyor. izdiraplarimizin kaynagi, icimizdek ilk itislere karsi koyan bu yabanci kuvvetlerdir. bizim olan kuvvetler ise, duygularimizin kaynagindan fiskiran itici kuvvetlerdir. duygularin kaynagi her ferde gore degismektedir. egoist (bencil) kaynaktan gidalanan duygular insanda hayvani bir hayat ce sufli bir irade yasattiklari halde ozgeci (baskalarina; yani aileye, millete ve insanliga cevrili) kaynaklardan gidalanan duygular insani yukseltiyor ve iradeyi degerlendiriyorlar. ilim, sanat ve ahlak kaynaklarindan gidalanan duygular insani ideal bir duzdene yukseltiyorve gercek manasi ile insanlastiriyorlar. dine tirmanan irade ise, iradelerin gercek sahibi olan allah'a yonelmekle sonsuzlugun iradesini kazandiran duygulari yasatiyor. allah en buyuk iradedir. dini irade bizi sonsuz kudretin iradesine istirak ettiriyor. dinde kurtulusun, selametin ve islam'in asil manasi budur. dini sadece birtakim kat'i emirlerin butunu diye almak, onu anlamamaktir. hirka ve sakal opturen nakilci ve nasci hoca ile dini anlamayan pozitvist ayni sapiklikta, ayni gaflette birlesiyorlar."***

    gogun derinliklerine bakip gece, bu uc boyutlu numayisin ahenkine kedini kaptiracagina, yildiz sayip geometriden geometriye atlamaktir. herbiri neredeyse esit dortgenlere bolunmus bulut parcaciklari ve ardinda kizil gokyuzunde kaybolmak yerine bulutlari saymaktir. tabiatin buyusu nedir bilmezsin. hem zaten siir de sevmezsin. sehrin ve modern hayatin, once hayattan, sonra vucudunun geri kalanindan soyutladigi salt bir aklin otesinde acaba nesin? kimsin...

    "cennet, diyordu, gelistirilmis yetilerimizin olumden sonra da yasatilmasidir olsa olsa; cehennem kusurlu yetilerin yeniden icine dustugu hicliktir..."**
  • genelde bununla ilgili olarak dusulen temel yanlislardan ikisi

    atezmin son durak oldugu sanisi

    ve

    konu hakkinda yazanlarin inancsizligin aslinda sadece ateizm ve agnostiklik ile de sinirlanmasi mumkun olmayan birtakim baska boyutlarini da icerecek sekilde bazi sureclerden gecmeden, kalkip burada, bilmedikleri, anlamadiklari, icerisinde bulunmadiklari seyler hakkinda atip tuttuklari ithamidir. siz giderken birileri o yoldan geliyor ya da tam tersi de olabilir. olamaz mi? olur olur.

    --- spoiler ---

    bunun disinda, bilincli bir sekilde tanrinin yoklugunu kabul etmis kimselere kimsenin edebilecegi bir tek soz olamaz fakat, ateizmi ya da supheciligi, bu "hallerden" baska "hallere" gecmis ve gecmekte olan insanlarin sayisi hic de azimsanmayacak kadar oldugu halde, hemen herkes icin onulmaz bir son durak olarak goren, bir seye ya da tanriya inananlarin "sadece" cennet cehennem korkusuyla gudulenmis olabilecegini zanneden, her allah'in gunu, sabah daha gun dogmadan ve gece ilerleyen saatlerde her seyini birakip camide cemaatle namaz kilma yukumlulugunu yerine getiren insanlarin bunu iddia sahiplerinin de kabul ettigi uzere gormedikleri, etmedikleri "hayaliyle" yasadiklari huriler icin yerine getirecek kadar "hedef odakli" olabilecegini yani ortada somut bir havuc olmadigi durumlarda en akilli ve zeki (ki bu ikisini beraber bulmak nadirattandir) insanlari dahi harekete gecirmek cok zor bir sey iken, sirf "hayaller" icin egitimli egitimsiz bir kitlenin harekete gecebilecegini ve bunu dongusel olarak devam ettirebilecegini zannederken, ayni kitleyi "türk halkının %60'ı aptaldır" ifadeleri ile itham etme noktasinda kendisinin nasil buyuk bir tezata imza attiginin farkinda dahi olmayan bir kafa, ateist olsa ne olur olmasa ne olur? mantiktan, bilimden bahsetse ne anlami var? haa diyebilirsin ki dinin gucu zaten buradan gelmiyor mu? neden hristiyanliginki gelmiyor? ya da hinduizminki? budizminki? sen yasi ilerledikce dindarlasan hristiyan gordun mu? ben gormedim. bilakis keserler iliskilerini kiliseyle, gencken dinamiktirler. gencligin verdigi ates ile dava adamidir, misyonerdir. ayni bizim ateistlerin cogu gibi. sonra sonerler. ama musluman, yasi ilerledikce aslina rucu eder. sirf bu bile islam'in "hak"ligini gostermeye, goren goze, ibret almaya yeter.

    --- spoiler ---

    (bkz: #28410809)

    okuma barcasi: (bkz: çok sevilen ateist/@anesthetized).
  • hemen herkesin bir sey yaparken ya da kendisini bir "durumda" tanimlarken kendisine gore sebepleri, gerekceleri vardir. secim kisinin kendisine aittir. burada tanrinin yokluguna kani olma sureclerine dair yazilanlar da bunu gostermekte. isin ilginc tarafi, inanc sistemlerinin genelinden islam'in ozeline inildiginde, islam dini de iman ya da imansizlik sureclerinin aynen burada ortaya konulanlar gibi olacagini deklare ediyor. din, inancin cercevesinden daha genel bir tanim kumesine atif yaparken, isler atif yaptigi kumede tam da kendisinin ifade ettigi sekilde gelisiyor. bunda bile, konulara biraz hakimlik gelistirmis bireyler icin bir "ibret" ya da "ilginclik" soz konusu olabilir, olmasi soz konusu.

    simdi is iste bu hakimlik noktasinda biraz cetrefillesiyor. yani, hic dinlere girmeden etmeden kendisini konumlandiran ile dini argumanlar uzerinden bir secim yapan arasinda farkliliklar var. bir kere, ikinci noktadaki kisilerin argumanlarina karsi inancin icerisinden argumanlar getirilebilir. bu bakimdan tartisma -tabii eger yapilacaksa- ilk kumedeki kisilerle yapilacak olana gore daha somut bir zeminde yurutulebilir. bunun da iyi ve kotu taraflari var tabii. birincisi, belirli bir asamadan sonra tartisma ister istemez daha soyuta yani dini kurallarin otesinde inanc tarafindan itikadi olarak tanimlanani kapsayacak noktaya kayacaktir. fakat, somut bazi kavramlar uzerinden tartismaya girmek en azindan once bir dilin uyumlastirilmasina yol acacak, ayni dilin konusulmasi sansini verecektir ki (bkz: şafak pavey/#29929880).

    simdi, bugun, burada, kisilerin ortaya koyduklari argumanlara ve kisisel sureclerine saygi duyuyorum fakat bir iki konuya isaret etmek gerek:

    - kur'an okumak. surekli ifade edilen bu. kur'an'i okuyunca neyin ne oldugu goruluyor deniliyor. celiskiler oldugu, ne demek istediginin anlasilamadigi ya da bu konuda bir mutabakat olmadigi iddia ediliyor. bir iki alt konuya burada da isaret etmek gerek:

    + celiskilerden bahsedildiginde karsiya cikan mansara tam olarak su: (bkz: kuran'ın insan yapısı olduğunun delilleri/@anesthetized).

    + ikincisi, bir dokuman, bir eser, bir tekst ne derseniz deyin adina eger kendisinin baglamini belirliyorsa, kendisinin nasil ele alinmasi gerektigini ortaya koyuyorsa, bu baglam goz onune almadan yapilacak okumalarin hakkaniyetli olmasi, yaniltici olmayan cikarimlara yol acmasi ve dogal olarak, getirilecek elestirilerin de saglikli olmasi beklenebir mi?

    kur'an bir anayasa. genel cerceveyi belirliyor. kurallari ve sinirlari ciziyor. bu bakimdan her cagda kendisini yenileyebiliyor. yenileme sansi doguyor. fakat kitap kendisini cogunlukla muhkem olan ayetlerden olusan ama müteşabih ayetler de barindan bir kaynak olarak tanimliyor (bkz: #3111840). kitabin tamami okundugunda da bunun boyle oldugunu, verilen mesajin oldukca net, acik ve herkesin anlayabilecegi bir sekilde ifade edildigini gormek mumkun. bu noktada, net olmayan ne varsa, kafa karistiran ne varsa, kitap soyle soyle soyle demenin otesine gecip, bunlari ortaya koymak gerekir. fakat genelde karsilasilan durum ne yazik ki tek bir ayetin uzerinden onune arkasina bakmadan anlasilmazlik analizi yapilmasi oluyor. bu noktada da soylenebilecek tek sey

    "cimbizlamayla anlami degismeyen kitap olmadigi gibi, bu degisimin sebebi kitabin kendisi degil insanoglunun vucudunun ve aklinin kisitlaridir."

    oluyor (bkz: #22148341).

    + kitabin bazen sert olarak alginabilen ve net bir uslubu var. bunun da bir gerekcesi var (bkz: #20779081), (bkz: #21632097), (bkz: #21632257). fakat uygulamanin nasil olacagini, baglamin ne oldugunu kitabin uzerinden indigi hz. muhammed'in hayati belirliyor. bunu nereden biliyoruz? cunku kitap tum bunlari bize bildiriyor. kaynagin kitap ve sunnet oldugunu soyluyor.

    bu noktada, en bastan beri soylenen sey su: eger dinin icerisiden birtakim argumanlarla kararinizi veriyorsaniz, kitabin kendisini tanimladigi baglamin hakkini vererek nuzul sirasina bagli bir okumayi hz. muhammed'in hayatiyla paralel bir okuma ile beraber yapin. isin hakkini verin. ya da en azindan, celiskili buldugunuz noktalar, kisimlar icin bunu yapin. tekrar, bunun, boyle bir durumun, kitabin ve dinin inis sureclerinin bir eksikligi olmadigini, tam aksine, insanin icerisinde buludugu dunyevi sartlardan ve insanin kisitlarindan kaynaklandigini gormek cok mu zor? ha insan neden bu kisitli ortam icerisinde dersen o bambaska bir sey iste (bkz: #27550895).

    - zeki olmak, akilli olmak, bilgili olmak ateist olmaya yol acmaz. tanrinin varligina inanmayi ya da inanmamayi secmek, poizitif bilimlerle sanilandan cok daha az iliskilidir (bkz: #28045620). bu tezi olmayana ergi ile curutecek binlerce ornek verilebilir. sadece nurettin topçu'dan ve yazdiklarindan haberdar olmak, hadi yaninda dücane cündioğlu okumus olmak kisinin bu tezi ortaya atmaya imtina etmesine yol acacaktir, acmalidir.

    - kur'an'da, onun insanlarin onune konuldugu donemde bilinmesi mumkul olmayan pek cok olguya ve kavrama atif vardir. bununla ilgili yapilmis cok sayida calisma var. ornegin, en kolayindan haluk nurbaki'nin ses kaydi http://www.haluknurbaki.tv/…r/kuran-mucizeleri.html ve buyuk alim saravi'nin eseri incelenebilir http://www.ilknokta.com/…126377/kuran-mucizesi.html. bunun otesinde, kur'an'da gunumuzde kesin olarak kabul edilmis bilimsel kanunlara muhalefet eden bir tek ifade yoktur. bundan, buradan, "aa bak hep bunlar kur'an'da yaziyor" denilmeye calisildigini cikartacak ilk akilliya bayramdan kalma seker verilecektir.

    - din, kisiyi sadece akliyla karar veren bir varlik olarak degil, duygulari, hisleri, guduleri ve acliklariyla bir butun olarak tanimlar. bu yuzden, sadece aklini degil, bir butun olarak insani ele alir. bu bakimdan sadece akilla, salt akilla dine yaklasildiginda kisinin tatmin olmamasina yol acan birtakim sonuclarin cikmasi normaldir. din, hayati hedef alir, siz de salt aklinizla ortaya koydugunuz surecleri hayata vurusaniz, sureclerinizin degil, kitabin hayati daha gercekci olarak tanimladigini ve ona gore yaklastigina kani olabilirsiniz, yeter ki biraz insafiniz olsun, vicdandan bahsetmiyoruz bak.

    - dinin kadinlara ayrim yaptigina kani olmak. konu cok farkli yerlerde defalarca ayni seyler ortaya konularak tartisildi, aslinda tartisilamadi zira ne yazik ki insanlar tartismak yerine, psikolojik okuma yapmaya girmek istemiyorum ama buyuk ihtimalle inancsizliklarinda muhkem olmak adina ayni seyleri temcit pilavi gibi tekrar etmenin otesine gecmediler. tabii tartisma da cogu zaman* bir yere varamadi (bkz: islam kadını/@anesthetized).

    - sinav konusu icin (bkz: semavi dinlerdeki sınav mantıksızlığı/@anesthetized).

    - dindar oldugunu iddia eden insanlarin yaptiklari gerekce gosterilmis. dinde olcu bellidir. kitaba ve sunnete gore, bilerek isteyerek hata yapanlar icin bir bedel vardir. hele hele kul hakki meselesi cok ama cok onemlidir ve cercevesi cok nettir. tum bunlara ragmen kitaba ve sunnete bakmak yerine, bunlarla tamamen celisen hareketleri olan ve kendilerini dindar addeden insanlarin hareketlerine bakarak karar vermek biraz kolayciliga kacmak olmayacak midir? hele hele eger bu kisiler din bezirgani iseler islerinin dinin var oldugunu iddia ettigi obur dunyada cok ama cok zor olacagi hz. muhammed ve kitap tarafindan ifade edilmisken (bkz: kuran'da kul hakkı/#20455007).

    - islam literaturunde ilk insan olarak adem peygamber gecer. yani allah emirlerini gondermek icin beklememis, daha ilk insana bu dunyanin kisitlari icerisinde kensine yaklasilmasi icin gerekli olan emirlerini bildirmistir. neden evreni ve dunyayi yarattiktan sonra insani yaratmak icin milyonlarca yil "beklemistir"? zaman, bizim icin kontrolu cok ama cok kisitli bir boyut iken tanri icin boyle olmak zorunda degil. fakat isin ilginc tarafi, bunun neden boyle oldugu, kitapta dunyanin insanin yasayabilmesi icin hazir hale gelmesi olarak ortaya konuluyor. meraklisina.
2596 entry daha
hesabın var mı? giriş yap